Allah Teâlâ’ya Yönelmek

dilhuba

Profesör
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
2,630
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Konum
Manisa
Web sitesi
mustafababuroglu.sitemynet.com
Eskiden çok âlimler vardı. Onlar gerçekten âlimdi. Mürşid-i kâmiller de çoktu. Her bölgede samimiyetle çalışan, niyetlerinde sadece Allah’ın rızâsını gözeten çok sayıda velî kullar vardı. Onların derdi dünyevî maksatlar da değildi. Dünya peşinde koşmayan insanlar çoktu. Şeyhler kâmildi, mükemmeldi. Onların yanına giren insanlar da Allah’a hemen kavuşabilirlerdi.

Meselâ Hazret Muhammed Diyâeddin (k.s) çok sohbet ederdi. Sohbetine giren insanlar Allah aşkını ve sevgisini yüreklerinde hissederlerdi. Cezbeden coşarlardı.




Bir cuma akşamı Hazret’in sohbetinde bulundum. O zamanlar okumaktan başka derdim yoktu. Ama Hazret’in sohbetine girince her şeyi bir tarafa bırakıyordum. O, Allah’tan bahsedince insanın içine öyle bir Allah sevgisi girerdi ki, artık gözler başka bir şey aramazdı. Artık şimdi onun gibi zatlar kalmadı, eksildi. Mürşid-i kâmiller çok azaldı şimdi. Bazan insanın bu zamanda dünyaya gelmeseydik diyesi geliyor! Ama ne fayda!... Bir kere gelmişiz dünyaya.

Bu durumda yapılacak tek çare var, o da yüzümüzü Allah Teâlâ’ya döndürmektir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnetine uymaktır. Gerek dünyaya gerekse âhirete yönelik bütün maksadımızı ve niyetlerimizi sadece Allah için yapmaktır. Bundan başka kurtuluş çaremiz yoktur.

Onun için insanın çevresi ve arkadaşı çok önemlidir. İyilerle oturup kalkan, iyilerle arkadaşlık eden kimse, iyi olmasa bile iyilerin arasında olduğundan hayırlı sayılır. Ama kötülerle birlikte olan kötülerle dolaşırsa zamanla bozulur, kötülükleri çoğalır.

Hazret bir sohbetinde şöyle demişti:

‘Hayatta hırsızlık yapmayan ve aklının ucundan bile geçirmeyen tüccar, birkaç gün hırsız bir tüccarla iş yapsa, o da günün birinde hırsızlık yapabilir.’

İşte artık zamanımız sona yaklaşıyor. Devir zahmet devridir. Onun için imanı kurtarmak için çok çalışmak lâzımdır. Bugün insanlar, Allah’tan yüz çevirmiş, pek çoğu namazına, orucuna dikkat etmiyor, haram yediğine bakmıyor, dedikodu yapıyor, Allah’ın emirlerine itaatsizlik yaygınlaşıyor, neredeyse İslâmî yaşantı yok olacak. İsim olarak müslüman çok, ama yaşantı azalmış! İmanı kâmil olan insan Allah’ın emrine nasıl itaatsizlik edebilir? İslâmlık sadece isimle olmaz. Allah Teâlâ insanın niyetine bakar. İnsanın yaptığı ibadetlerine sevap verir. İnsanın itikadına önem verir. Eğer bunlar yoksa ismin ne önemi olabilir?

‘Ben Allah’ı seviyorum’ diyen kimse onun gösterdiği yolda gitmiyorsa yalancıdır. Allah’ı seven O’nun yolunda yürür. Allah’ı gerçekten seviyorum diyen insan, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) sünnetine uygun hareket eder.

Olgun müminin özelliği şudur: Bir mümin herhangi bir günah işleyeceği zaman, imanı günahına mani olur. Meselâ birine kötülük yapacağı sırada, bu kötülüğü yapmazsa, yapabilecek güçte iken kendini tutabiliyorsa o kişi, kâmil iman sahibidir. Gerçekten Allah’ı seven kişi, emrine itaat eder. Ben falancayı seviyorum diyen kimse, o kişinin sözünü kırmaz; kırıyorsa samimi değildir.

İnsan ömrü çok kısadır, kısacıktır. Bugün insanoğlunun ömrünü ortalama altmış yıl kabul edersek, bunun on beş senesi zaten çocuklukla geçiyor, yarısı da geceleyin uyuyarak bitiyor, geriye kalan ne ki! Bunu da insan hırs, tamah ve nefsânî istekler için harcarsa bu dünyadan eli boş gider.

Onun için insan, yapacağı işlerde çok dikkatli olmalıdır. Niyetini Allah rızâsı için düzeltmelidir. İşte sâdât-ı kirâm önce müridinin niyetini düzeltiyor. Bakınız Şah-ı Hazne ne diyor:

‘Yaptığım her işte önce niyetimi Allah’ın rızâsına uygun hale getiririm. Sonra işimi yaparım.’

İbadetlerin sermayesi niyettir. Niyet Allah Teâlâ’ya tam olarak yönelmektir. Bu sadece âhiret işlerinde değil, dünya işlerinde de böyledir. İnsan her işe başlarken, tarlayı sürerken, alışveriş yaparken hep Allah’ın rızâsını gözetmelidir. Yaptığım işte ailemin rızkını temin için gayret ediyorum, onların karınlarını doyurmak, elbiselerini temin etmek, onları kimseye muhtaç etmemek için çalışıyorum, bu da bir ibadettir diye düşünmelidir. Çünkü çalışarak rızık temin etmek ibadettir ve çalışmak Allah’ın emridir.

İnsan dünyada çalışırken âhiretini ihmal etmemeli, Allah yolunu kaybetmemelidir. Dünya kaybedilirse tekrar kazanılabilir. Fakat Allah yolunu kaybetmek öyle mi? Dünya çok güzeldir, ama kimler için? Dünyayı Allah Teâlâ’ya ulaşmakta vasıta yapanlar için çok güzeldir. Bu şekilde davrananların çok faydası olur.

Hz. Hüseyin’in (r.a) oğlu Zeynelâbidîn hazretleri, evine bir fakir gelse ona,

‘Merhaba! Hoş geldin, safalar getirdin, bana âhireti kazandırmaya geldin’ dermiş.

İşte böyle davranabilmek gerçek büyüklüktür.”
 
Üst