Allah tealanın ilim sıfatı

Edibe Ziyâi

Agâh ol ey nefsim..
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
2,550
Tepkime puanı
3
Puanları
0
İLİM SIFATI
İlim, Allâh’u Teâlâ’nın bütün varlıkları ve bu varlıkların haberlerini bildiği sıfatıdır. “Allah herşeyi hakkıyla bilendir” (Nisa 176)

Allâh’u Teâlâ hem küllî olan varlıkları, hem cüz-î olan varlıkları bilir. Kâinatta tecelli eden düzen ve olgunluk, kâinatı kuşatan Allah’ın ilmini ispat etmek için yeterlidir.

Allâh’u Teâlâ’nın isim ve sıfatları sonradan olmuş değildir. Ezelî ve ebedîdir. O ilmiyle daima bilir. İlim Onun ezelde sıfatıdır. Allâh’u Teâlâ ezelde Âlimdir. Herşeyi bilme sadece Allâh’u Teâlâ’ya mahsustur. “Allah kendisinden başka ilah olmayan o Allah’tır. Diridir, Kayyumdur. Onu ne gaflet basar ne uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun rızası olmadan huzurunda kim şefaat edebilir. Önlerindeki ve arkalarındaki işleri bilir. Onlarsa Allah’ın dilediği kadarından başka, O’nun ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Göklerle yeri korumak ona ağır gelmez. O çok yüce ve çok büyüktür” (Bakara 255)

“Semâvâtın zenginliğini, yeryüzünün uçsuz bucaksız her yerini bilir” (Maide 97)

“Karada ve denizde olup biten herşeyi bilir” (En’am 59)

“Gökte ve yerde her sözü bilir” (Enbiya 4)

“ Dile getirilen getirilmeyen her sözü bilir” (Taha 7)

“Kalplerde gizlenen sırları bilir” (Fatır 38)

“Gönüllerin özünü her bakışın mahiyetini bilir” (Mü’min 19)

Diğer taraftan Allâh’u Teâlâ iman ve sâlih amel sahiplerini mükâfatlandıracağı, kötü yolda olanları cezalandıracağını haber vermiştir. Bu da yüce yaratıcının herşeyi bilmesiyle mümkün olacağından, Allâh’u Teâlâ’nın âlim olduğunu ispatlamış oluruz.

Allâh’u Teâlâ’nın ilmi ezelî ve zâtidir. İlmi İlahinin hâsıl olması için Allâh’u Teâlâ’nn aletlere, vasıtalara, düşünmeye veya araştırmaya ihtiyacı yoktur. “De ki: Göğüslerin içindekini gizleseniz de, açıklasanız da, Allah onu bilir. Hem O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir, Allah herşeye kaadirdir” (Al-i İmran 29)

Yine Allâh’u Teâlâ olmuş olacak her şeyi bilir. Olmadan öncede o şeyin olacağını veya olmayacağını, olması durumunda veya olmaması durmunda neler olacağını bilir. Herşey Levh-i Mahfuz’da yazılıdır. Bu yazı ihtiyacı olduğu için değildir. Her şeyi bildiğinin kanıtıdır.

“Yerde ve nefislerinizde hiçbir musibet vukua gelmez ki bizim yaratmamızdan önce bir kitapta (Levhi Mahfuz’da) yazılı olmasın” (Hadid 22)

Levhi Mahfuz’da ki bilgiler doğrultusunda insanların yapacakları belirlenmez. İnsanların neler yapacağını bilen Allâh’u Teâlâ bunları Levhi Mahfuz’da yazmıştır. Allâh’u Teâlâ kulluk görevini verdiği insana, kendine has bir irade bahşetmiştir. Bu irade sonucunda ceza ve mükafata uğratılacaktır.

Allâh’u Teâlâ’nın herşeyi bilmesi insanın iradesine tamamen hükmetmesini gerektirmez. Seçme hakkı veren yüce yaratıcının herşeyi bilmesi gerektiğinden Allâh’u Teâlâ olmuş olacak şeyleri Levhi Mahfuz’da yazmıştır.

Yine Levhi Mahfuzda yazılanlar hüküm olarak değil vasıf olarak yazılıdır. Mesela; meteoroloji de güneş tutulmasını ne zaman olacağı bildirilir. Ama güneş, takvimlerde yazıldığı için tutulamaz, tutulacağı için takvimler yazar.

Allâh’u Teâlâ küllîleri bildiği gibi cüz’îleri de bilir. İlmin daima değişen cüziyata taalluku Allah’ın ilminde değişmeyi gerektirmez. Çünkü O değişmekte olan şeylerin değişeceğini de önceden öylece bilir. Ve O’nun ilminde hiçbir değişme söz konusu olmaz. Aynaya akseden görüntülerin aynayı etkilememesi gibidir. Ayna yine aynı aynadır. Değişen görüntülerdir.

Allâh’u Teâlâ’nın ilmi herşeyi kuşatmıştır. “O hem ilktir, hem sondur, zâhir, bâtındır, o herşeyi hakkıyla bilendir” (Hadid 4)

İnsana düşen görev; her konuştuğunu duyan, her yaptığını gören ve bilen bir yüce yaratıcının olduğunu bilip ona göre haraket etmesi ve o yüce yaratıcının ceza ve mükâfata uğratacağını da unutmamasıdır. Ve kendi aczini kabul edip Allah’a hakiki kul olmasıdır.
 
Üst