ALLAH iCiN SEVGi

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Malumunuzdur ki;

Islamın ilk nesve buldugu zamanlarda, putlara tapan anne ve babalarini terk edip, ocagindan, yurdundan ve hatta corcocugundan ayrilan nice Musluman vardi.

Onlar, batildan kacinip, Hakk'a vuslat etmislerdi, gozlerine hic bir sey gelmeden. Onlerine sadece Allah ve Rasulunu alip, istikbal derdine dusmeden, gecmiste kalan mallarina, varliklarina bakmadan Allah icin hicret etmislerdi.
Ana baba, yar, cocuk, yurt, mal sevgisini bir anda Islam icin, Allah icin birakmis, en buyuk misal olmuşlardir bize.

Onlara muhacir denildi.

Allah icin terkedenlere, kucak acan , ayni anadan olma kardasi olsa yapmayacagi ihsanlari onlara yapan, evini, yurdunu, malini, her seyini o kardaslarinin hizmetine dokenlere de ensar denildi.

Bu zatlarin arasinda kan bagliligi yoktu. Muhacir Mekkeden, Ensar ise Medine'dendi. Ve hatta cok uzak ellerden gelme Selman Farisi gibi zatlar da vardi aralarinda.

Bu zatlarin birbirine bu kadar sevgili olmasini saglayan inanis, kan bagindan cok daha buyuk bir sevgiyi kusatiyordu.

Allah icin sevgi.

Oyleki onlar Rasulu Muhterem aleyhisselam'dan bahsederken ' Anam babam sana feda olsun ey Allahin Rasulu ' diye hitapediyorlardi ve laf olsun diye de bunu demiyorlardi. Zira yeri gelince onlarin kism-i azamisi canlarini dahi Allah Rasulunun yoluna feda etmislerdi.

Iste boylece,

dunyevi menfaatleri, kaygilari, elem ve sevincleri sarf-i nazar edip,
sevgi ve nefret duymakta sadece Allah icinlik mihenk olmadikca hayatimiza gercek iman - kamil iman - soz konusu olmuyor.

Cunku bu anlayis ile, savas meydaninda Musluman ogul, musrik babasina karsi savasmistir.

Iman budur.

Bugun ise, bizim onlari kendimize ornek almamiz icab eder.

Bu din, bir tercih ve hicret dinidir.

Kimin hicreti Allah'a ve Rasulune ise , o muhakkak umduguna erecek ve kimin hicreti dunyaya ise o da umdugunu bulacaktir.

Selmân-i Pâk Fârisî radiyallahu anh Acem oğullarından idi. Fakat cahilliyye devrinde de anasını, babasını ve vatanını bıraktı, Allah için bir dostu aradı, muhacir oldu, köle oldu. Allah Teâlâ da onu mükafatlandırdı.

Şöyle ki Îsâ Peygamber'in ümmetinde tâbiîn, bu ümmette de sahabîlikle mükafatlandırıldı.

Gerçek şu ki, Allah için insan en yakının terk etmelidir, Selman gibi; en uzağı sevmelidir, ahiret için.

Öyle ya, bir kâmil mü'minin etrafı, yakınları cehennemde kalırlarsa, kendisi tek başına cennette kiminle beraber olacaktır? Düşünmelidir.

" Sizden biriniz Allah için sevinceye kadar ve Allah Subhânehu için buğuzedinceye kadar, (mesela neseb, ırk ve kabile olarak ) en uzağı sevinceye kadar ve ( nesebden en yakın âsi oldukları takdirde ) en yakınından buğuz edinceye kadar imanın lezzetini tadamaz." mealindeki hadîs-i şerîfte, kasdettiğimiz mana tasrih olunmuştur.

Şeyh Mahmud el-Âlûsî diyor ki:

Allah Teâlâ'nın lütuf ve inayeti ona ulaşan müstesna çok kimse bu lezzeti bilemez. Rabb'imiz bize yardım etsin...

Bu hadîse binaen şu hüküm çıkarılmaktadır:

Namazı terk eden bir evlad terk edilmezse - kotulukler savunulur ve goz yumulursa - iman noksanlaşır. Onda küfür alâmeti bariz görülmüş evlad terk edilmezse iman gider. Çünkü fâsıkı sevmek fısk, kafiri sevmek küfre sirayet eder. Maalesef zamanımızda böyleler çok enderdir.

Buna ilaveten bizim zamanımızdaki ana babalardan çoğu fâsık ve kafir evladlarını severler; günah işlemez, uslu ve takva evladlarını reddederler.

Dehşet!..

Bu düstur, zikir ve rabıtadan daha mühim bir düsturdur. Çok mühim... Şu dua ile iktifa edelim:

" Allahumme! (Bâise ve fâile kuvvetimi hırsa, hasede, zâhirî beden ve duygularımı başkaya mağlub edecek ) İnsanların kahır ve tasallutundan , ( dimağımdaki müdrike ve âkile kuvvetimi kedere, şaşkınlığa sevk edecek ) borcun ağırlığından , ( cesaretimi kıracak gazabî kuvvetimin ) korkaklığından, (ilim ve malı hak yolunda harcamaktan beni menedecek ) cimrilikten, ( bedenimin sıhhatini bozacak ) tembellik ve gevşeklikten, ( manevi kuvvetimi kıracak ) acizlikten, ( şuurumu bozacak yahud aklımı elimden alacak, vehmiyye, mütehayyile kuvvetlerime zarar getirecek bütün ) üzüntü ve kederden San'a sığınırım."
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Kardeşlik akdi iki şahıs arasında bir rabıtadır.

Hadis-i şerifte " İki kardeşin misali iki elin misali gibidir. Her biri diğerini temizler. " Yine hadis-i şerifte

" Mü'min Mü'mine bir bina gibidir. Bazısı diğer bazısını bağlar. " buyrulmaktadır. İlim erbabı dediler ki:

" Gündüz bir saat olsa dahi bir arkadaşla arkadaşlık yapan hiçbir kimse yoktur ki arkadaşlığından sorumlu olmamış olsun. Sohbet hakkında, sohbetinde Allahu Teala hakkını ifa mı etmiş zayi mi etmiş diye sorulmamış olsun.

Sohbet = Toplantı bağlandığı zamanda birçok hakları gerektirir.

Müslüman kardeşin yahud müridin Müslüman kardeşleriyle adabları şunlardır:

1- Kendi nefsine istediği her menfaati din veyahud meşreb kardeşine istemesidir ve hiçbir menfaati, dereceyi kendine tahsis etmemesidir.

2- Selamla, musafahanın samimiyetle yapılmasıdır.

3- Müslüman kardeşinden istediği sevgiyi şefkati kendisinde gerçekleştirmesi ve hiçbir karşılığın beklenmemesidir.

4- İlim, derece yani makam, servet ne olursa olsun kurk annenin yavrularına yere kadar kanadını serdiği gibi müslüman kardeşlerine özellikle meşreb kardeşlerine tevazu kanatlarını yere kadar gerilmesidir.

5- bütün müslüman kardeşlerden büyüklere saygı, küçüklere şefkat, emsale müzakere ile muamele edilmesidir.

6- Kardeşlerden görülen ufak tefek hatalardan göz kapatılmasıdır.

7- Hüsnü zan yani herkesi hoş görmek kendini boş görmektir.

8- Müslüman kardeşi özür dilediğinde mazereti samimiyetle kabul etmesidir.

9- Yüzlerinde ve arkalarında sadakati yani sözde doğruluğu, muamelede dürüstlüğü adet edilmesidir. Ve duadan unutulmamasıdır.

10- Kardeşin isminin soyadının öğrenilmesidir.

11- Meşreb kardeşinin gıybetini yapan kimsenin reddedilmesidir.

12- verilen sözlerin yerinde ve zamanında yerine getirilmesidir.

13- Hadis-i şerifte " İki kardeşin misali iki elin misali gibidir. Her biri diğerini temizler. " buyrulmuştur. Binaenaleyh meşrebde kardeş olanların herbiri kendini temize çekmezsizin müslüman kardeşini kucaklamalıdır.

Semihu-z-Zebih
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Yahya bin Muaz'a biri şöyle sordu:

- Ben ihlasta ilerlemek istiyorum. Nasıl anlarım ihlasta ilerlediğimi?

Şöyle cevap verdi Yahya bin Muaz:

-Seni övenle yeren, nazarında eşit oluyorsa ihlasta ilerliyorsun demektir. Öyle değil de seni öveni seviyor, yerene kızıyorsan ihlasta yerinde sayıyorsun, ilerleme yok demektir.

Hazreti Aişe'ye sorarlar:

- İnsan kendinin iyilerden olduğunu nasıl anlayabilir?
Şöyle cevap verir:

- Ne zaman kendini kötülerden bilirse o zaman!

- Kötülerden olduğunu ne zaman anlar?

- Ne zaman iyilerden biri olduğunu düşünmeye başlarsa, o zaman kötülerden olduğu anlaşılır!
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
MÜSLÜMANLARIN SEVİŞMELERİ İMANLARINI TEKMİL EDER TAYYİBE HAYATI KAZANDIRIR

Tayyibe hayatın en başta birinci vesilesi sevgidir. Allah için sevgi, başka değil. Müslümanı müslüman olduğu için sevmak iman temeline mebni olduğu için hayat-ı tayyineyi celbeder. Sevmenin alameti mülakatlarda selamlaşmak, selamın akabinde hal sormak, tanışmak ve binaenaleyh ihtiyaçları gidermek için yardımlaşmaktır. Bu olmadığı müddetce selamın faydası olmaz. Yani selamdan maksad bilfiil de ihtiyacları gidermek ve dertlere ortak olmaktır.​

Nitekim Rasul-u Muhterem şu hadis-i şerifte bu manayı imana bağlamıştır:"Nefsim Kudreti' yle yaşayan Allah' a yemin ederim ki, siz (mal, can ve gücünüzle) müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz. Ancak birbirinizle seviştikçe de ( kamil) müslüman olursunuz. Selamı yayın ki birbirinize karşı sevgi kazanasınız. Kin beslemekten son derece sakının, çünkü tıraş edip kazıyandır. Size saçları tıraş eder demiyorum, bilakis o dini kazır, siler(diyorum)." buyrulmaktadır.

Yani ahlaken olgun ve tam müslüman olabilmeniz için mal ile can ile ve imkan derecesinde güçle birbirinizi sevmelisiniz ki, İslam kardeşliğinden ibaret tanışmak, dayanışmak ve yardımlaşmakla bir tek vücud haline gelesiniz. Cünkü tanışmak, dayanışmak ve yardımlaşmak, sizin için İslamın hükümlerinin icra edilmesine imkan ve yollar kazandırır. Bunun için selamlaşınız demektir.

Selamdan maksad: İslam kardeşliğinden ibaret sevgi, yardımlaşmak, dayanışmak ve tanışmaktır. Bu hadisin bazı rivayetlerinde islam yerine iman rivayet edilmiştir: "Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de(tam kamil olarak) iman etmiş olamazsınız. Sevmenin sebebini size beyan edeyim mi? Onu yaparsanız sevişirsiniz. Aranızda selamı ifşa edin." Buyrulmuştur. Yani imanın kemal bulması ve hayat-ı tayyibeye ulaşmanız ancak birbirinizi sevmakle olur.İmam Nevevi diyor ki: Cennet girmenin şartı iman ve islam olduğu gibi, iman ve ialamın kemal bulmasının şartı da mü' minlerin birbirini sevmeleridir. İşte bunun da alameti umum mana itibariyle selamdır, çünkü selam sevginin ifadesidir. Bu mana ile selam, Allah' ın insanlara yardım kapısının açılmasına vesile üç dişli bir anahtar gibidir. Selam.

Aynı zamanda ruhların birbirinin yardımına koşmasına vesiledir selam. Tani kamil insanların ruhlarının, kendilerinin ahlakıyla ahlaklananın yardımlarına, irşadına koşmaları için de yine selam vesile olur. Görülmez mi, şu hadis-i şerif nasıl bir manayı açıklıyor: "Henüz daha sahibleri birbirini görmaden bir günlük mesafesinde iki mü' minin ruhları karşılaşırlar." Buyrulur. Birçok alimler bunu berzah alemine hamlettilerse de gerçek öyle değildir. Bilakis bu dünyada da olur. Bu mülakatın şartı ikidir: Sevenin sevilenin ruhunda fena bulması yani tamamen ahlakıyla ahlaklanması ve her ikisinin arasındaki sevgi münasebetinin kamil bulmasıdır. İşte bu iki şart yerini buldu mu iki ruh birbiriyle karşılaşır, amma haftada amma istenildiği saatte, iki ruh karşılaşırlar. Asli tayyibe hayat budur. Bunun için sevişmek.

"Yanında oturulacak iki arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük üfüren gibidir. Misk taşıyan ya sana(ondan) verir yahud satın alırsın yahud da o miskten güzel bir koku duyarsın. Körük üfüren ise, ya senin elbiseni yakar yahud ondan pis bir koku duyarsın." Birçok ehli tasavvuf uleması dediler ki: Yanında oturulacak arkadaşın arkadaşlığı iki kısımdır.

Birincisi cismani olarak birbirinin yanında oturmalarıdır. İkincisi ruhani olarak. Ruhani olarak arkadaşlığın keyfiyeti rabıta usülü iledir. Rabıta da ruhları karşılaştırır ve insanı tayyibe hayata ulaştırır. İşte böylece ahlaklı, mürüvvet sahibi, hayırsever, ehli takva, alim ve salih kimselerle cismani veya ruhani düşüp kalkmak fazileti kazandırır bir iştir. Bu aynı zamanda Kur' an' ın emridir. Nitekim: "Ey iman edenler Allahtan korkun ve sadıklarla beraber olun." (Et-tevbe 119) diye emredilmektedir. Sadık: özü, sözü, fiil ve ahlakı birleşmiş salih ve takva sahibi olan insandır. İşte bu kemalatı elde etmek için tam aksi olan kötülerle düşüp kalkmak da fenalıkların kazanılmasına vesiledir.

Kaynak: MUFASSAL MEDENİ AHLAK s.621-623 Dilara yayınları
 

iLkSEnCaN

Asistan
Katılım
8 Nis 2007
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
allah razı olsun güzel paylaşımlar
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
teşekkür ederim kardeşim.

selametle
 
Üst