O vakitte, salikin zikri, külli latifelere aktarılır. Salike, külli latifelerin yeri tarif edilir; bunun için kendisine bir miktar zikir telkin olunur. Bundan sonra, Hak yolcusu salik, devam edip gider ise, külli latifeler de aslına döner.
Kalb latifelerinden, külli latifelere varıncaya kadar; hemen her birinde ruh tezkiye (temizlenir), tasfiye (arınır) olur. Hemen hepsinde, tasfiye oluşu gerçeğe dayalı olduğundan, birer hil'at (rütbe veya özel giysi) ile latifeler ruha teslim edilmiş olur. Sonra, külli latifelerde dahi, ruhun tezkiyesi gerçek olunca, Hak yolcusu salikin alnının ortasına sadakat mührü ile mühür vurulur; vücud iklimine padişah olur. Sonra da, bütün latifeler kendisine teslim olurlar.
Bundan sonra, vücud ikliminin yönetimine başlar; zikrin harareti, vücuda bütün olarak tesir eder, cümle duygular, ruhla birlikte zikrederler. Onların zikirlerini, Hak yolcusu salik, bu ten kulağı ile işitir. Saliklerden bazısı, anlatılandan başka, cümle varlıkların zikirlerini de bu ten kulağı ile işitir. Zira, İsra Suresi’nin 44. Ayetinde:
«Her şey, Allah'ı hamd ile tesbih eder.»
Buyrulan mananın gerçek aydınlığında bakılınca, cümle eşya tesbih ederler. Ne var ki anlatılan makama yetişmeyen kimseler, bu tesbihi duyamazlar. İşte, külli latifelerin işareti de budur.
Bundan sonra nefis, vücud iklimine eğlenecek yer, karar edip kurtulacak bir mahal bulamaz. İşin sonunda nefis, cümle kötü huyları başına toplayıp gelir, ruha teslim olur; her emrine itaat etmeye başlar. Ama, nefis ve kötü huyları ruhun fırsatını kollarlar; onu düşürmeğe çalışırlar. Allah Teala esirgesin ve korusun.
(Devam edecek inşallah)