Ali Şeriati

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Aslen şiî olup şiîlerin bile tasvip etmediği Ali Şeriatî diye biri var. Birileri, Peygamberimiz örnek olarak yetmezmiş gibi onu örnek bir şahsiyet gibi göstererek, müslüman gençlerin zihinlerini onun bozuk fikirleriyle doldurmak peşinde. Bu gayretkeşlerden biri de Mustafa İslamoğlu…
Allayıp pullayarak gençlere sundukları Ali Şeriatî’nin Peygamberimiz’e bile hakaret ettiğini geçen sayımızda anlattık. Bu yazımızda, onu kendi sözleriyle daha yakından tanıtacağız. Tanınmalı ve hangi derekelerde olduğu bilinmeli ki, onu yüceltenler de tanınmış ve bilinmiş olsun.
Şeriatî’nin MUHAMMED KİMDİR isimli kitabına bakıyoruz. Görelim bakalım, Mustafa İslamoğlu’nun öve öve bitiremediği bu mahlûk, İslâm büyükleri hakkında neler yazmış. Başlıyoruz. Bismillah:
1- Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in diliyle övülen ve ashabın en büyüğü olan Hazreti Ebûbekir, Hazreti Ömer ve Hazreti Osman (Radıyallahü anhüm) hakkındaki iftiraları şöyle:
“Ebûbekir… ihtiyar, yumuşak, her işi basite alan birisidir. Tehlike dolu toplumsal, siyasal mesuliyet, böyle bir ruhsal yapıyla bağdaşmaktan daha ciddi ve önemlidir.”
“Ömer… yenilikçilik özelliği yoktu… düşünce açısından zayıftı… itikadî ve fikrî bir mevzu sözkonusu olduğunda çok güçsüz görülüyordu. Kendisi de devamlı düşünsel alandaki hatalarını itiraf ediyordu.” (s: 317)
Osman… görüş açısı dünya görüşü dar ve zayıf birisidir. Peygamberle yaptığı işbirliği sırasında kimse onun en ufak bir üstün ve fevkalâde iş yaptığını görmemiştir. İslâm’ın öz ruhunu, derinliğini, sınıfsal yönelimini hissedememiştir. İslâm’ı, “şiarlar” ve İslâm rehberini “şiarları yücelten”den başka bir şey olarak niteleyemiyordu. Servet ve süse, kavmine ve kendine düşkünlüğü, büyüklere ve altına, güç ve kan sahiplerine saygıda bulunma, onun ruhunda o kadar güçlüdür ki, onun ahlâkî bağı, İslâm’dan daha çok cahiliyeye yakın ve iç içedir. En büyük tehlike, tehlikeli ve güçlü Beni Ümeyye hanedanına mensup oluşudur. Kuşkusuz O’nun böyle bir ruhsal yapı ve görüş açısıyla, bu uyanık, layık İslâm maskesi takmış güçlü düşmanların elinde bir “sadık uygulayıcı”dan başka bir konumu olmayacaktır. (s: 318)
2- Bir gurup ashabı Hazreti Ali (Radıyallahü anh) aleyhinde olmakla suçlayıp sonra Hazreti Ebûbekir (Radıyallahü anh) Efendimiz’e şöyle dil uzatıyor:
“…bu grupla Ebu Bekir’in cahiliyedeki özel ilişkisi tamamen belirgindir.”
“… Ebu Bekir bu gizli grubun seçkin şahsiyetidir.”
Hz. Ebûbekir (Radıyallahü anh) güya arap köleleri serbest bırakmak için şöyle bir tavsiyede bulunmuş:
“Allah bize bir çok acem köle bağışladığı için, arabı köle olarak kullanmak gerekmez.”
Bu iftiradan sonra lafı dolandırarak, Hazreti Ebûbekir Efendimiz’i câhiliyenin eksik terbiyesiyle suçluyor:
“…bunlar gibi düşünce ve duygusundaki birçok zaaf noktaları, İslâm’dan öğrendiği üstün faziletlere karşılık, geçmişteki terbiye etkilerini hatırlatıyor.” (s: 321)
3- Hazreti Ali (Radıyallahü anh)’a karşı gizli bir grup oluşturulduğunu anlattıktan sonra, bu hareket içinde olanları –ki bunlar başta Hz. Ebûbekir (Radıyallahü anh) olmak üzere Aşere-i Mübeşşere’den olan zatlar oluyor- bu grubun tavrını şöyle ifade ediyor:
“Ali’ye karşı beslenen kinler.”
4- Sıra geliyor Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’e dil uzatmaya. Güya Peygamberimiz Hazreti Ali (Radıyallahü anh)’ın üstünlüğünü açıklamayıp susmuş:
“Muhammed’in Ali hakkındaki sükutu, onu tarihte savunmasız bırakacaktır.”
Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i suçlamaya devam ediyor:
“Acaba Muhammed, ….Ali’yi kollamayacak mıdır? …sükutuyla …o acımasız tarihin eliyle paymal etmiyecek midir?”
“…nitekim öyle de oldu. Onu tarihte en kötü adam olarak tanıttılar.” (s: 322)
Bu da tarihe iftira. Tarihte Hz. Ali Efendimiz en kötü adam olarak mı tanıtıldı?
5- Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) cennetlik olduğunu müjdelediği zat hakkında kullandığı ifadeye bakın:
Abdürrahman bin Avf …mal severliği süse düşkünlük huylarını, câhiliyeden kendisiyle birlikte taşımaktadır. “Menfaat” ile “hakikat” onun gözünde ayrılmaz bileşik ve birbirinden ayırt edilmez bir olgudur. (s: 323)
6- Meşhur Gadir Hum hadisesini anlatırken, tarihe iftira ediyor: “ashab Ali’ye biat etti” diyor. (s: 323)
Bu yalanı söylemekle farkında olmadan öyle bir açık veriyor ki, demeyin gitsin. Bi kere Gadir Hum hadisesi Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) zamanında olmuştur. Peygamberimiz hayattayken Hz. Ali’ye biat edilmesi bahis mevzuu olur mu hiç!
7- Resulüllah (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in hastalığı anında sefere çıkmak üzere olan Üsâme ordusundan bahsederken şöyle diyor:
“Ebûbekir ile Ömer sıradan asker idi. Bu mesele onların ağrına gidip, açıkça Üsame’nin komutanlığına itirazda bulundular.” (s: 324)
Bu söz bir acem yalanı olup gerçek tamamen tersidir. Üsâme Hazretleri genç ve tecrübesiz olduğu için başka bir kumandan tayininin daha uygun olacağını söyleyenlere Hz. Ebûbekir (Radıyallahü anh); “Ben, Resûlüllah’ın tayin ettiği kişiyi kumandanlıktan alamam” diye cevap vermiştir. Hatta Hz. Üsâme at üzerinde olduğu halde kendisi yaya olarak onu Hazreti Resûlüllah’in tayin ettiği kumandan olarak uğurlamış, Üsâme (Radıyallahü anh) bundan sıkılıp ata onun binmesini isteyince de; “Allah yolunda birazcık da bizim ayağımız tozlansa ne olur” diye cevap vermiştir.
8- Vefatından önce herkese hakkını vermek isteyen Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in şöyle söylediğini yazıyor:
“Ey halk, kimin sırtına kırbaç vurmuşsam… kime küfür etmişsem…” (s: 329)
Hâşâ, Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i başkalarına küfür eden biri olarak gösteriyor.
9- Hazreti Ömer’in, Ashâb-ı kiramın diğerleri gibi Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’in yolunda canını feda etmekten çekinmeyeceğini bütün müslümanlar bilir. Ama Ali Şeriatî, Peygamberimiz’in ömrünün son saatlerinde bir şeyler yazmak istemesi üzerine, Hz. Ömer’in Peygamberimiz hakkında şöyle söylediği iftirasını yapıyor: “Bu adam savsaklıyor.” (s: 333)
10- Bütün tarihlerin yazdıklarına göre, Peygamberimiz, başı Hz. Aişe validemiz’in göğsüne yaslanmış olduğu halde vefat etmiştir. Şeriatî ise tarihe yalan bir not düşerek bu son hali şöyle anlatıyor:
“Ali, Muhammed’in başını göğsü üzerine aldı.” (s: 336)
Görüldüğü gibi, kitap boyunca Hazret kelimesini kullanmamakta ısrar ediyor.
Değerli okuyucular! Ali Şeriatî’nin bir de Hac isimli kitabı var. Bir de ona göz atalım.
Kitap, Ejder Okumuş tarafından tercüme edilmiş. Elimizdeki 2. baskı Şûrâ Yayınları’na ait. Nisan 2001…
4. sahifede “Yayıncının Notu” olarak şu cümleler göze çarpıyor:
“Bu kitap, Şehid Ali Şeriatî’nin bizzat gözden geçirip ilâveler yaptığı ve “Öğretmen Şehid Dr. Ali Şeriatî’nin Eserlerini Derleme Bürosu”nun külliyat arasında yayımladığı Farsça son Hacc baskısının tam çevirisidir.”
Demek ki neymiş? Ali Şeriatî bu kitabı bizzat kendisi gözden geçirmiş. Aşağıda madde madde verilecek bilgileri lütfen bunu bilerek değerlendiriniz.
1- Daha başta zehirini kusuyor. Diyor ki: “Ve yine biz, aynı yöntemle, İslâm mezhepleri arasında bir mukayese yapsak, İslâm dâhilinde bulunan Şia’yı, dinler arasında İslâm’ı nasıl görüyorsak öyle görürüz.” (s: 8)
2- Şeriatî’nin, Hac hakkındaki şu ifadesine bilhassa dikkat: “Ve Hacc: Müslümanlar arasında her yıl tekrar edilen en çirkin, en mantıksız eylem!” (s: 9)
Bu söz üzerine biz de diyoruz ki, bu sözün sahibi en alçak en rezil insan…
3- Müslümanları şöyle suçluyor: “Kur’an’ı yok edememiş kapatmışlardır. “Kitab”ı “teberrük edici şey” haline getirmişlerdir.” (s:11)
Açıkça, müslümanları Kur’an’ı yok etmek için uğraşmakla suçluyor. Teberrük/bereketlenmek kötü bir şeymiş gibi, Kur’an’ı teberrük edilen şey haline getirmekle suçluyor.
4- Bakın hacda tavaf eden Müslümanlara nasıl hakaret ediyor:
“Yemenliler, saçları perişan ve pis, gözleri çökmüş, bellerine ip bağlamışlar, her biri mezardan çıkmış tıpkı bir hortlak gibi. Ve siyahlar; iri, uzun boylu ve kazık gibi, dudaklarını köpük bürümüş…” (s: 71)
Bu sözler, bir Müslümanın din kardeşleri hakkında söyleyeceği sözler olamaz. Onların görüntüleri böyle olsa bile bu ifadeler kullanılamaz. Öbür taraftan hacda, kötülükler görülmez, gizlenir, iyilikler anlatılır.
5- İmanî bakımdan uygun olmayan öyle benzetmeleri var ki, aşağıda da göreceğiniz gibi, bu teşbihlerin her biri en hafifinden insanın imanını sarsar. Yazının fazla uzamaması için bunları kısa değerlendirmelerle verelim:
a- Hacer Vâlidemiz’den câriye diye bahsederek şöyle diyor: “Allah, Afrikalı siyah bir câriyenin evinde.” (s:49) Allah, -hâşâ- Hz. Hacer’in evindeymiş.
b) “Allah, dünyanın kalbi, varlığın mihveridir.” (s:50) Allah –hâşâ- dünyanın kalbiymiş.
c) “Allah ve insanlar/topluluk bir cihette, bir saftalar.” (s:50) Allah –hâşâ- insanlarla aynı saftaymış.
d) “Allah’ın çevresinde tavaf yapıyorsun.” (s: 54) Kâbe’ye Allah diyor. Hâşâ! Tavaf Allah’ın çevresinde yapılıyormuş.
e) “Vay be! Bu tevhid …seni Allah’la diz dize oturtuyor. …Allah’ın benzeri olarak görüyor. “ (s:56) Allah’la diz dize oturmak, Allah’ın benzeri olmak… Bu benzetmelerin insanı ne hale getireceği ehlince malum.
f) “İlâhî özün, içinde, Allah’ın ruhu girdaptan doğup başını kaldırıyor. Nereden? Allah’ın elinin sağ elinin altından.” (s: 59)
Altı çizili yerlere dikkat. g) “.. sa’y et. Fakat çember çizerek değil, çembersel çaba, değirmen eşeğinin sa’yi gibidir, kısır döngüdür, sonuçta başa dönersin. Böyle bir şey, “abes”, “anlamsız”, içi boş daire, içeriksiz, hedefsiz: Tıpkı sıfır gibi.” (s: 67)
Sa’y ile tavafı karıştırıyor. Sa’y istense de zaten çembersel yapılamaz. Değirmen eşeğinin sa’yi gibi diye bir benzetme yapanın kendisi eşekten aşağı olmaz mı!
Kâbe’nin etrafında yapılan tavafı da sıfır olarak görüyor.
h) “Ey insan! “Allah’ın ruhu”! (s:80) Burada insana, “Allah’ın ruhu!” diye hitap ediyor.
i) “Ey hacı, yolun sonunda Allah seni beklemekte…” (s: 91) Bu söz de sâfî küfrî bir benzetme…
j) Müzdelife’den Mina’ya hareket edecek hacıları, yıkılmaz bir duvara benzettikten sonra şöyle diyor: “Bu çelik duvarı dünyada yıkabilecek hiçbir güç yoktur. İbrahim ve Muhammed dahi yıkamaz.” (s: 106)
Görüyor musunuz hâinliği!.. Böyle bir duvarı yıkmayı hedeflese hedeflese ancak kâfirler hedefler. İbrahim (Aleyhisselâm) ile Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)’i bu çelik duvarı yıkmak istiyor gibi gösteriyor. Bu çelik duvarı yıkma cürmünü Hz. İbrahim’e ve Peygamberimiz’e yüklemek ise, olsa olsa imansızlık alâmetidir.
k) “Ki sen, tek bir “varlık”sın: Kendi “mahiyet”ini kendin yaratmalısın.” (s: 112) Allah’a ait olan yaratmak kelimesini insana izafe ediyor.
l) “Savaş İbrahim’in içinde, Allah’la İsmail arasında savaş.” (s: 119) Eh, bu artık sapıklığın dik âlâsıdır.
m) “Hâtemül Enbiya dahi kendini korumasaydı sarsılabilir düşebilir, yaptıklarını heba edebilirdi. O bile şirkten masum değildir!” (s: 129)
Değerli okuyucular. Peygamberler hakkında bu ifade kullanılamaz. Çünkü peygamberler Allah tarafından korunmakta olup şirke düşmek şöyle dursun sıradan günah işlemekten bile uzaktırlar. Böyle sözler, ancak imansız ağızlardan çıkar.
6- Ali Şeriatî’nin cahilliklerine gelince:
a) Haccın başlangıcını zilhiccenin 9. günü olarak anlatıyor. (s: 79)
Halbuki hac, Zilhiccenin 8. günü başlar.
b) “Âdem doğduğu zaman” (s: 84) diyor
Hazreti Âdem doğmamış, topraktan yaratılmıştır… c) “Hacta ilk hareket Arafat’tan başlar” (s: 86) diyor.
Yanlıştır. Hac Mina’dan başlar.
d) Şeytan taşlamak için toplanacak taşları şöyle tarif ediyor: “Cevizden daha küçük, fıstıktan daha büyük” (s: 101)
Yanlıştır. Doğrusu şöyle: Nohuttan büyük, fındıktan küçük.
Milyonlarca hacı cevizden küçük taşlar toplasa Mina’da taş dağı meydana gelir.
f) “Demek Allah için insan kurban etmek yasak oluyordu. Oysa geçmişte bu, yaygın bir dinî gelenek ve ibadetti.” (s: 135)
Dinî gelenek derken hak dini kastetmektedir. Oysa hak dinde insan kurban etmek gibi bir gelenek ve ibadet yoktur.
g) “Şimdi her şey sona erdi. Nerede? Mina’da!” (s: 146)
Yanlış. Hac Mina’da bitmez. Çünkü daha ziyaret tavafı yapılacaktır.
h) “Bugün Zilhiccenin onu. Kurban Bayramı, Hacc sona erdi.” (s: 146)
Yanlıştır. Taşlama devam etmektedir.
i) “Bu üç günde (bayramın üç günü) Mina bölgesinden dışarı çıkmak yasak! Ka’be’yi tavaf için bile geceleyin dışarı çıkmaya hakkın yok.” (s: 147)
Bu da ancak zır câhillerin düşeceği bir yanlış. Böyle bir yasak yok.
7- Şeriatî’nin Hac kitabında bazı mübârek isimler geçiyor.
Meselâ:
Harun kelimesi 1 defa,
Peygamber kelimesi (Peygamberimiz kastedilerek) 3 defa,
Musa kelimesi 4 defa,
Ali kelimesi 5 defa,
Hüseyin kelimesi 6,
Hacer kelimesi 9 defa,
Muhammed kelimesi 10 defa,
Âdem kelimesi 21 defa,
İsmail kelimesi 90 defa,
İbrahim kelimesi 131 defa geçmektedir.
Buna rağmen hiç birini “Hazret” kelimesiyle anmıyor. Hiç birinde “Hazret” kelimesi veya “Aleyhisselâm” da yok…


Ali Eren
 

Mektûm

Doçent
Katılım
4 Şub 2007
Mesajlar
557
Tepkime puanı
248
Puanları
0
Bu şahsı örnek alan, takdir eden birçok kişiyi tanıyorum. Birde halk tarafından pek bilinen bir şahıs olmadığı için hava olsun diye mi ya da ne sebeple bilmiyorum ama kitaplarından ve şahsından bahsederken heyecanla, övgüyle, gururla bahsediyorlar. Eğer bu söylenenler doğruysa ortada çok büyük bir yanlış var. Konuşma biçimi çok lakayt ve yanlış. Sırf kulaktan dolma bilgilerle galeyana gelip bu yanlışın ardından giden bilinçsiz binlerce gençler var. Büyüklerimiz, bilinmeyen, tecrübe edilmemiş insanların kitaplarını okumayın, zarar görmem demeyin, okursanız beyninizi bulandırır, itikadınızı bozarlar, bu da yeterli derlerdi hep. Boşuna dememişler. Allah iyi yahut kötü oldukları konusunda bu şahıs ve bunun gibiler hakkında doğruları ortaya çıkarsın ve görmemizi sağlasın inşâallah.

Mustafa İslamoğlu'nu dinlerim rastladıkça. Konuşmalarında gözle görülen yanlışlar veya adabsızlıklar görmedim hiç. Hatta çok etkilenir birçok konuyu ondan anladığım şekilde uygularım. Mesela Kur'an'ın mealini okumaya ve anlamaya, üzerinde düşünmeye verdiği önem konusunda. Diliyorum ki ve hüsnü zanda bulunuyorum ki Mustafa İslamoğlu böyle biri değildir.
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,069
Tepkime puanı
1,417
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Yazıyı açıkçası okumadım da şunu söyleyim en azından Ali Şeriatî'yi okuyanların çoğu adlarına aydınlık dedikleri şey adına okurlar.. Birçoğu Ömer Hayyam'a da ayrı bir sevgi ve bağlılık sahibidir.. Bu tür son dönem yazarlarının yazdıklarını inceledikçe ve türlü türlü garipliklerini görünce açıkçası son dönem yazarlarının hepsinden soğudum.. Hiç de takip etmiyorum.. Dinini öğrenmek , ilim sahibi olmak isteyen kimselere İmam-ı Gazâli'nin , İmam-ı Rabbânî'nin ya da İmam-ı Kuşeyrî'nin v.s. büyüklerin eserleri yeterli bilgileri ihtiva ediyor.. Havuzda yüzen denizde yüzene oranla daha sınırlı kulaç atabilir.. Denizdekinin sınırları denizin genişliği kadardır.. Okyanusta yüzene sınır yoktur.. Okyanusta yol almak ama boğulmamanın tek şartı da çaydan başlamak ırmağa dökülmek ırmakla deniz ve okyanusa yol almaktır.. Bu anlatımda çay ve ırmak akaid gibidir o yolu geçmeden denize direkt geçersen boğulursun.. Denizde boğulmamak için akaid yanında fıkha ihtiyacın vardır.. Bu aşamayı geçtiğinde okyanusta yol almaya başlayıp tasavvuf deryalarında yol alırsın.. Ucu bucağı olmayan bir iklimdesindir artık..

Sonuç olarak okumak güzeldir ama hedef olduğu vakit anlam kazanır.. Hedefi yüksek tutup ona göre geniş eserleri tedkik ettiğin zaman meyve alırsın.. Diğer haliyle sürekli aynı noktada gezeleyip durursun..
 

ahûfizar

Paylaşımcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
22
Puanları
0
muhammed enes,siz ve sizin gibi pek çok insan der ki:
mustafa islamoğlu okunmaz,itikadı bozuktur.
ali şeriati okunmaz,
ibn kayyım okunmaz,ibn teymiyye okunmaz...uzar gider bu böyle.yani sizden olmayan okunmaz öyle mi?bu nasıl basit bi mantıktır böyle!


hem sevgili mektum,yıkanmaya en yatkın beyin boş olandır.hakkıyla inandığınız bişey yoksa,kafanız olgun değilse okuduğunuz yanlış-doğru herşey beyninizi bulandıracaktır.
ali şeriati'nin az tanınmış olması ya da türkiye'deki tarikatlarla bazı meselelerde zıt düşmesi onun okunmuycağı anlamına gelmez.değerli bi insandır.imamı gazali vs.okunur elbette ama bizim bulunduğumuz çağda yaşadığımız sorunları bilen,bizi bu konuda yönlendiren alimlere de ihtiyacımız var...ali şeriati bunlardan biridir.onun neden ali eren'in hoşuna gitmediği de belli...ali şeriati tarikatçıların gidişatına çomak sokanlardan...
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
:yn:

ahûfizar; cemaatleri (genelleyerek) işin içine karıştırmadan neyi tartışıyorsanız tartışın !!!
 

Mektûm

Doçent
Katılım
4 Şub 2007
Mesajlar
557
Tepkime puanı
248
Puanları
0
muhammed enes,siz ve sizin gibi pek çok insan der ki:
mustafa islamoğlu okunmaz,itikadı bozuktur.
ali şeriati okunmaz,
ibn kayyım okunmaz,ibn teymiyye okunmaz...uzar gider bu böyle.yani sizden olmayan okunmaz öyle mi?bu nasıl basit bi mantıktır böyle!


hem sevgili mektum,yıkanmaya en yatkın beyin boş olandır.hakkıyla inandığınız bişey yoksa,kafanız olgun değilse okuduğunuz yanlış-doğru herşey beyninizi bulandıracaktır.
ali şeriati'nin az tanınmış olması ya da türkiye'deki tarikatlarla bazı meselelerde zıt düşmesi onun okunmuycağı anlamına gelmez.değerli bi insandır.imamı gazali vs.okunur elbette ama bizim bulunduğumuz çağda yaşadığımız sorunları bilen,bizi bu konuda yönlendiren alimlere de ihtiyacımız var...ali şeriati bunlardan biridir.onun neden ali eren'in hoşuna gitmediği de belli...ali şeriati tarikatçıların gidişatına çomak sokanlardan...

Bu yazıyı tümden okudunuz mu sayın ahufizar kardeşim? Ben okudum ve vardığım kanaat eğer bu yazılanlar doğruysa büyük yanlışlıkları içerdiğiydi. Bir değil onlarca büyük hatalı cümleler kurulmuş. Allah'ın eli şeklindeki cümleler mecâzi anlamda belki kurulabilir. Şöyle ki, Efendimiz Allah'ın kudret elinden bahsetmiştir. O başka. Diğer lakayt cümleleri her aklı başında insan okuyunca '' aa '' diye bir şaşkınlık ifadesi gösterir. İlmimiz yeterlidir diyemesekde yıllardır ilmin Kur'an'ın, sünnetin, bütün ilim dallarını bilmekle birlikte Kur'an ve Hadis ilimlerine ömrünü vermiş büyük zatların sağlam kaynaklı kitaplarından öğrenmiş olduğumuz bilgilere dayandıran ona göre ölçüp biçecek bir bakış açımız var âcizâne . Bununla ölçüp tartınca hüsnü zanla yaklaşmak mümkün olmuyor.

Onun dışında cemaatlerin her biri İslam'ı öğreten birer okul. Ayrı birer din değilki. Hiç bir cemaat biz buna topluluk gurup diyelim, kalkıp dememeli benim gurubum doğru, diğerleri yanlış yolda. Bütün bu cemaatlerin büyükleri Mesela Mübârek Mahmut Efendi, Mübârek Said-i Nursi, Mubârek Mehmet Zait kotku ve diğer muhterem şahıslar birbirlerinin şahsına iltifatlar etmişlerdir. Ve asla biz, siz diye ayrılmasını tasvip etmemişlerdir. Hepimiz bir bütünüz cemaat olarak ayıranların bakışlarında bir bozukluk olmalı ve yeterince bilgileri olmadığından cemaatlerini duygusal anlamda futbol takımı tutar gibi savunup yücelterek kendilerine bir yer edinirler kendi nefiserinde veya insanların gözünde. Eğer hakkıyla kendilerine Kur'an ve sünneti öğreten cemaat büyüklerine uysalar din herkeste ayrı ayrı hakim olunca hepimiz tüm ümmet bir yumruk gibi olurduk. Ki zaten hepimiz bir ümmetiz fakat kendi içimizde bölüyoruz dini.

Dediğimiz gibi sadece her biri ayrı birer okul gibi veya aynı okyanusa akan birer nehir.Zaten apaçık olan bu görüşü Ali şeriaiti ya da başkasının dilinden duymaya gerek yokki. Cemaatlere karşı olumsuz cümleler kuran şahısların birlliği bütünlüğü bozmayı amaçlıyor olduklarını düşünüyorum. Bütün ümmeti Muhammedi bir ülke de toplayamayacağımıza göre cematt şeklinde yola devam edilmesi icap ediyor.
Ashabı Suffe vardı Efendimiz aleyhisselâm'ın zamanında. O zamanın ünüversitesi gibi bir okul yahut medreseydi. Orada sadece ilim, alınıp verilirdi. Sonra herbiribir ülkeye dini tebliğe gitti. Ne oldu cemaatçilik mi oldu.?Hayır sonradan her dönemde olduğu gibi bozuk fikirli kişiler
bidatler katarak kendi bozuk cematlerini kurup saptırdılar. Bunlar zamanımızda da mevcut. Bu batıl tarikat, cemaat, mezheb her ne ise İslamın beş şartını kabul ettikten sonra onlara diğer sapık fikirleri yüzünden ne kadar kâfir diyemesekte doğru olduklarınıda kabul edemeyiz. Söyleriz uygulamayacak olana selametle der geçeriz.
Bu şahıs gibi bazı kişiler de farklı olarak çıkıp Muhammed bir peygamber, Onu Allah yerine koyacak şekilde aşırı tazim yapılmamalı dediler. Haşa. Efendimiz kendi ashabının içine teşrif ettiğinde onlara''Ayağa kalkmayın, aşırı tazim göstermeyin'' diyerek uyarmıştır. Hatta kendisi kendi yerini derviş görünümlü sahabeye verip altına da cübbesini sermiştir. Efendimizin, Âlinin ve ashabının hakkındaki ufacık da olsa saygısız içerikli yazıların sahibini ve benzerlerini hoş göremeyiz.

Emin olmasamda Ali şeriatininde bu tutumda olduğunu düşünüyorum artık. Sonuç olarak hakkında kesin deliller olmayan tecrübe edilmemiş bir zattır. Başta da dediğimiz gibi bu yazılanlar doğru ise ortada büyük bir yanlış olduğu açık bir şekilde anlaşılıyor. Allah dosdoğru yoldan, iğne ucu kadar da olsa sapmaktan muhafaza etsin hepimizi.
 

ahûfizar

Paylaşımcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
22
Puanları
0
2- Şeriatî’nin, Hac hakkındaki şu ifadesine bilhassa dikkat: “Ve Hacc: Müslümanlar arasında her yıl tekrar edilen en çirkin, en mantıksız eylem!” (s: 9)

''HACC İSE MÜSLÜMANLARIN HER YIL YAPTIKLARI EN ANLAMSIZ VE EN MANTIKSIZ HAREKET OLARAK GÖRMEKTEDİRLER. İSLAM IN DÜŞMANLARI APAYRI BİR POLİTİKA İZLEYEREK,DEĞİŞİKLİKLER MEYDANA GETİRMEDE BAŞARILI OLDULAR.KURANI KERİM MÜSLÜMANLARDAN ALINIP ÖLÜLERİN RUHLARI İÇİN MEZAR BAŞLARINDA OKUYANLARA VERİLİRKEN,DUA KİTAPLARI MEZARLIKLARDAN ÇIKARILDI ali şeriati hacc (8.baskı) şura yayınları (8. ve 9.sahifeleri)''

(kırmızı renkli olan ali eren'in yazısından alıntıdır.alttaki de yazının aslıdır.söz edilen kitapta aynen öyle geçer.derim ki alın kitaplarını elinize okuyun.ali şeriati hayatta olsaydı eminim ali eren'i kaale almazdı.çünkü ali eren dar görüyo,dar düşünüyo.)
 

ahûfizar

Paylaşımcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yazıyı açıkçası okumadım da şunu söyleyim en azından Ali Şeriatî'yi okuyanların çoğu adlarına aydınlık dedikleri şey adına okurlar.. Birçoğu Ömer Hayyam'a da ayrı bir sevgi ve bağlılık sahibidir.. Bu tür son dönem yazarlarının yazdıklarını inceledikçe ve türlü türlü garipliklerini görünce açıkçası son dönem yazarlarının hepsinden soğudum.. Hiç de takip etmiyorum.. Dinini öğrenmek , ilim sahibi olmak isteyen kimselere İmam-ı Gazâli'nin , İmam-ı Rabbânî'nin ya da İmam-ı Kuşeyrî'nin v.s. büyüklerin eserleri yeterli bilgileri ihtiva ediyor.. Havuzda yüzen denizde yüzene oranla daha sınırlı kulaç atabilir.. Denizdekinin sınırları denizin genişliği kadardır.. Okyanusta yüzene sınır yoktur.. Okyanusta yol almak ama boğulmamanın tek şartı da çaydan başlamak ırmağa dökülmek ırmakla deniz ve okyanusa yol almaktır.. Bu anlatımda çay ve ırmak akaid gibidir o yolu geçmeden denize direkt geçersen boğulursun.. Denizde boğulmamak için akaid yanında fıkha ihtiyacın vardır.. Bu aşamayı geçtiğinde okyanusta yol almaya başlayıp tasavvuf deryalarında yol alırsın.. Ucu bucağı olmayan bir iklimdesindir artık..

Sonuç olarak okumak güzeldir ama hedef olduğu vakit anlam kazanır.. Hedefi yüksek tutup ona göre geniş eserleri tedkik ettiğin zaman meyve alırsın.. Diğer haliyle sürekli aynı noktada gezeleyip durursun..

hedefi yüksek tutmak demişsiniz ama imamı gazali vs. yeter derken çelişiyosunuz bununla.ne kadar okursanız okuyun yetersizdir.okuduğunuz her farklı alim bakış açınızı genişletecek,ufkunuzu aydınlatacaktır.zaten az kitap okunan bi ülkede bi de okunacak kitaplara sınır getirirsek gidişat pek de iyi olmaz:)ayrıca ali şeriati okuyanlar ne mutlu ki aydın bir nesil düşlüyorlar.doğru söylemişsiniz,ali şeriati aydın bir alimdir o halde onu okuyan pek çok insan da aynı şeyi amaçlar....aydın bir ümmet.

bir de hayyam'ın hayatını okudum.diniyle ne kadar alakası olduğunu herkes bilir herhalde.ben ali şeriati okuyacak kadar dinle alakası olanın hayyam'a sempati duyacağını sanmıyorum.şiirlerine hayranlık duyulabilir en fazla herhalde.ben de severim şiirlerini ama bilirm ki hayyam bağlılık duyulucak bir müslüman değildir.
 
K

Kaçak

Guest
Ali Şeriati okurum ..
Severimde ..
İddiaları okuyunca dedim okuyamamışım demekki ..
Ama aklıma geldi cımbızlama yapılmıştır diye ...
Malum Şia nede olsa ...
doguştan zındık! bu anlamda ...
Tşk ederim Ahufizar ( ne zor isimler buluyorsunuz yahu ) ...
 

ahûfizar

Paylaşımcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
22
Puanları
0
ben teşekkür ederim kaçak.evet ismim sizinki kadar kolay değil,biraz antika sanırım:)
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara
Sayın Mahmud Enes kardeş. Bu fikirlerine yanılmıyorsam forum hack lenmeden evvel cevap vermiştim. Kardeş hakaret değil, alınma ama senin çapın nedirki bu kişileri tartıyorsun? Bir İslamoğlu, Şeriati kolay mı yetişiyor? İslam aleminin bir çok sorunu var. Onlara kendi bakış açımızdan, kendi mezhebimizden öneriler çözümler getireceğimize nelerle uğraşıyoruz. Bunların pratikte ne faydası var? Kendi doğruların kalmadı mı, başkasının doğruları ile uğraşıyorsun? Peki gönlün rahat bir şekilde "günah değil, Allah bunlardan beni hesaba çekmez" (Haşa) diyebilirmisin?

Bir şey hatırlatayım: Bu bizim içinde ölçü olabilir. Sahabelerin arasındaki ihtilafları bilirsin. İsmini bilmiyorum bir alimimize bunu soruyorlar diyorki: ALLAH BU PROPLEME BULAŞMAKTAN BİZİ -DAHA SONRA GÖNDERMEK SURETİYLE- KORUDU, DİLİMİZİ DE KORUSUN. Bence çok güzel bir ölçü bu. Ölmüş gitmiş adamla ne uğraşıyorsun? Yok bu filan hocamın yazısı dersen yine bırak o hocanın fikri olarak kalsın. Allah o hocalarımızdan razı olsun, ama onlar da hatasız değillerdir.

Herhalde arif olana bu kadar yeter. Selam ile.
 
K

Kaçak

Guest
Aynı hadisemi bilmem ama sanırım Sayın Itrının örnek verdigi kıssa şu olsa gerek ...
Zalimi Haccac , Said bin Cubeyri tutuklatır ( uzun ugraşlar sonucu ) ...
Ve hapsettirir , işkence faslına gecmezden önce kendini tatmin amaçlı kendisi sorgular Said Bin Cubeyri ..
Ki Said bin Cubeyr şimdi kıyam zamanı diyerek medresesini boşaltıp ögrencileri ile birlikte zalim idareciye karşı ayaklanmıştır ...
Zalimi Haccac sorar ...
Sıffın savaşında söyle bana kim haklıydı ...
Said bin Cubeyr sözlerinin kullanılacagını anlar ve der ki ...
Allah kılıcımızı o kandan korudu , bizde dilimizi o kana bulaştırmaktan haya ederiz der ...
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara
Sayın kaçamayan kaçak. Teşekkür ederim hatırlatmanız için. Anlattığınız olayda olabilir, başka alimlerde. Ama bana göre çok güzel bir ölçü.
 

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
sevdiğiniz insanların bu kim olursa olsun bir yanlışını gördüğünüz zaman sizler şia yandaşlarını sevenler ehl-i sünnet e en büyük düşmanlığı yapmış olanları halan desteklemeye devam mı edeceksiniz ? korkarım asıl sizler Allahın huzurunda hesabınızı verirken bunları destekledıgınız için değil bilakis; bu tür insanların islam'a tezat görüşlerini ümmete duyurmada gayretli olan kardeşlerimizin önünü kestiğiniz için çok zor bir durum ile karşı karşıya kalıcaksınız Allah'u âlem... biz derken neyi kastettiğinizi anlamakta güçlük çekiyorum. bu konuda sanırım bazı problem yaşıyan kardeşlerimiz var hala sen ben davası güden. biz demek ehlü sünnet demek SÜnneti Rasulullah demek Ashabı kiram demek tabiin ve tebeyi tabiin ve sonrasında gelen cumhur ülema demektir kardesım.. kim bundan ayrılıp kendini baska yol tutarsa sapıklık içinde düşmüş olur.

islamoğlu ve onun gibi sahtekarların söylemiş oldugu sözleri duydugunuz halde nasıl sevgi ve ittibaanız kesilmiyor anlamak mümkün değildir. eğer şia yandaşıysanız ve şii sempatizanı iseniz bunu acıkca belli edin veya söyleyin ki sizlerle o zaman daha detaylı konusalım. neyi savundugunuz belli olmadan bu hocadır bu takvadır demek ile bir yere varılmaz. zira birinin dogru veya birnin yanlış oldugunu söylemek için elbette delil lazım gelir. bizde de bu var elhamdülillah.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Gene Kendimizi bıraktık Ali Şeriatî nin cennete ya da cehenneme gidip gitmeyeceği hükmüne giriştik ha........
 

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Sayın Mahmud Enes kardeş. Bu fikirlerine yanılmıyorsam forum hack lenmeden evvel cevap vermiştim. Kardeş hakaret değil, alınma ama senin çapın nedirki bu kişileri tartıyorsun? Bir İslamoğlu, Şeriati kolay mı yetişiyor? İslam aleminin bir çok sorunu var. Onlara kendi bakış açımızdan, kendi mezhebimizden öneriler çözümler getireceğimize nelerle uğraşıyoruz. Bunların pratikte ne faydası var? Kendi doğruların kalmadı mı, başkasının doğruları ile uğraşıyorsun? Peki gönlün rahat bir şekilde "günah değil, Allah bunlardan beni hesaba çekmez" (Haşa) diyebilirmisin?

Bir şey hatırlatayım: Bu bizim içinde ölçü olabilir. Sahabelerin arasındaki ihtilafları bilirsin. İsmini bilmiyorum bir alimimize bunu soruyorlar diyorki: ALLAH BU PROPLEME BULAŞMAKTAN BİZİ -DAHA SONRA GÖNDERMEK SURETİYLE- KORUDU, DİLİMİZİ DE KORUSUN. Bence çok güzel bir ölçü bu. Ölmüş gitmiş adamla ne uğraşıyorsun? Yok bu filan hocamın yazısı dersen yine bırak o hocanın fikri olarak kalsın. Allah o hocalarımızdan razı olsun, ama onlar da hatasız değillerdir.

Herhalde arif olana bu kadar yeter. Selam ile.

ben zaten bişey oldugumu ima etmedım kardesım. benim çapım yokki ben cahil biriyim. ama ehli sünnet karaltısından ayrılmadığım için ve ayrılmayan bir Allah dostuna baglı kaldığım için nakillerimi bunun üzerine yapıyorum. şia sempatizanların kirli yüzlerini göstermek ile sanırım emri maruf ve neyhi anil münker farizasını en azından yerine getiriyoruz.. dikkat!! hakaret etmeden alaya almadan ve sözlerinden alıntılanarak bu görüş ehli sünnete aykırı diyerekten inşaALLAH.
 

ıtri

Üye
Katılım
30 Ağu 2009
Mesajlar
1,235
Tepkime puanı
153
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Ankara
Bir şeyi cevaplamamışsınız.
Bunun size ve İslam alemine pratik faydası nedir?
İslam aleminin sorunlarına kendi yolunuz açısından proplemler bulmaya çalışmak daha iyi değilmi?
Allah (haşa) bunları bize sormaz diyebiliyormusun?
Hucurat taki ölçüler ve kardeşlik açısından durum nedir?
İslam alimlerinin çoğunun bu tip hususları KAŞIMAMAK hususunda ki tavsiyeleri sizleri bağlamaz mı?
Bu yazılara cevap vermeden evvel (her ne kadar nurcu olmasan da) uhuvvet risalesini okuyup cevap verirsen, nefsine esir olmasan sevinirim.
SELAMLAR.
 

mahmud enes

Doçent
Katılım
24 Nis 2010
Mesajlar
708
Tepkime puanı
42
Puanları
0
Bir şeyi cevaplamamışsınız.
Bunun size ve İslam alemine pratik faydası nedir?
İslam aleminin sorunlarına kendi yolunuz açısından proplemler bulmaya çalışmak daha iyi değilmi?
Allah (haşa) bunları bize sormaz diyebiliyormusun?
Hucurat taki ölçüler ve kardeşlik açısından durum nedir?
İslam alimlerinin çoğunun bu tip hususları KAŞIMAMAK hususunda ki tavsiyeleri sizleri bağlamaz mı?
Bu yazılara cevap vermeden evvel (her ne kadar nurcu olmasan da) uhuvvet risalesini okuyup cevap verirsen, nefsine esir olmasan sevinirim.
SELAMLAR.

bunun islam acısından pratik faydaları pek çok öneme haizdir. bunu anlamak için risale den ziyade tarihte bilmek gerekir. tek hak mezheb ehl-i sünnettir. gayrisi 72 fırka ve dalalette olanlarıdır. osmanlı'dan miras kalan bu akide günümüz müslüanların elinden gitmesi için batı ve isralin oynadıgı haince ve sinsice bir oyundur. önce kendı içimizdeki kanayan yaraları temizlememiz lazım gelir ki islam birliği ve ümmeti tek bir vücud gibi yekpare olsun. bunlar yapılmadıgı taktirde herkes dağılıp parlanaır oysa Hazreti Kur'an ne buyuruyor ; “Ey iman edenler! Allah’tan tam manasıyla korkun ve ancak müslüman olarak can verin. Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp parçalanmayın. Allah’ın size nimetini hatırlayın. Hani siz bir zaman birbirinize düşman idiniz; O, kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Sizler bir ateş çukurunun kenarında idiniz, O sizi oradan kurtardı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, doğru yolu bulasınız.(ali imran - 103)

diğer sordugunuz soruların genel bir cevabı ise; islam alemin en büyük sorununu yukarıda izah etmeye çalıştık. bugün şia ve vehhabi yandaşlıgı artmakta ve bunun için belli başlı hoca kisvesinde olan insanlar süreklii ekranlara boy gösterip iman çalma gayretine düşmüştür ne yazık ki. ekran basından ilim alınıp öğrenilmez. ekran basındaki izleyenler bak bu adam ilahıyatcı ne derse dogrudur üzerine bina ettiğinden dolayı akidesini burda büyük bir problem vardır demektir. kimi kanal şia yandaşlığı kimisi vehhabi yandaşlığı kimisi cebriyye yandaşlığı yaparak islam adı altında ehli sünnet düşmanlığı yapmaktadır. ve siz hala kakıp bunun ne zararı var diyorsunuz. anlaşılan risale-i nuru hakikat üzere okumuyorsunuz kardesım cunku yaklaşım tarzınız bediüzzaman said nurzi hazretlerinin görüşü ile pekişmemekte.. Allah'a herkes hesabını verecektir elbet. biz sadece ehl-i sünnete düşmanlık yapanları deşifre eden kardeşlerimizin önünü kesmeyin diyoruz sadece.

biz nefsimizden asla bişey konusmayız. kafamıza göre de bir cevab vermeyiz. tarışılmayacak konular bellidir tartışılıcak konular bellidir. hz muaviye ve hz ali olayını tartışmak sadece malayani olur ama sen (islamoğlu) ashabı kiram yalakalık yapmış dersen peygambere, peygamberim öyle üstün özellikleri yok. sünnetli dogması ise sadece bir tesadüf dersen biz bunlara nasıl sessiz kalıcaz kardesım söylermisin Allah cc rızası için ??
 

cahid

Kıdemli Üye
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
6,069
Tepkime puanı
1,417
Puanları
113
Konum
Muamma...!
Uhuvvet sapla samanı birbirine karıştırarak sağlanmaz.. Rafızîler de müslümanız diyorlar onları da mı kardeş kabul edeceğiz.. Birçok noktada şirke düştüklerini aklen ve naklen Redd-i Revâfıd kitabında İmam-ı Rabbani (k.s.) isbat etmişken.. İtikadi meseleler şüphe götürmez bir anda kendinizi uçurumda buluverirsiniz maazallah.. Taassub ayrıdır , Hakk'ı açıklamak ayrıdır. Batıl olanın batıl olduğunun söylenmesi yani nehyi ani'l-münker de bizim vazifemizdir..
 
Üst