Ali İmran Suresi 187. Ayet Ve Allah a Verdiğimiz Söz.

halukgta

Asistan
Katılım
16 Ara 2011
Mesajlar
334
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Değerli din kardeşlerim. Bugünkü yazımın konusu, Ali İmran suresi 187. ayet olacaktır. Bu ayet aslında bizlere o kadar önemli uyarılar yapıyor ki, zerre kadar Kur’an dan nasibini alan ve düşünen, yaptığımız yanlışların farkına varacaktır. Gelin önce ayeti yazalım, daha sonrada ayet üzerinde birlikte düşünelim.


Ali İmran 187: Allah kendilerine kitap verilenlerden şöyle bir söz almıştı: “ONU İNSANLARA AÇIKLAYINIZ VE HİÇBİR ŞEY GİZLEMEYİNİZ.” Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu küçük bir kazançla değiştirdiler. Yaptıkları alış veriş ne kadar kötüdür! (Bayraktar Bayraklı meali)


Allah Kur’an indirilmeden önceki, Ehli kitaptan bahsederek, onlardan bir söz aldıklarından bahsediyor Allah. İman ettiklerini söyleyen Ehli kitap, Allah ın gönderdiği kitaplara iman ettiğini ve O kitapta gördükleri her şeyi hurafe ve batıl karıştırmadan yaşayacaklarına söz vermişler. Kitabı duymayanlara duyuracaklarına, anlatacaklarına ve çok daha önemlisi kitaptan HİÇBİR ŞEYİ GİZLEMEYECEKLERİ KONUSUNDA, söz aldığından bahsediyor.


Peki, Ehli kitap sözünde durmuş muydu? Elbette durmadı ve Allah ın gönderdiği kitabı çevresine duyurmayı yaymayı bırakın, atalarından kendilerine ulaşan batıl, rivayet ve sanı bilgileri, Allah ın kitabının önüne geçirdiler. Daha da kötüsü atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek için, Allah ın ayetlerini toplumdan gizlediler. Yani sözlerinde durmadılar. Yaradan da bu Ehli kitabın sözlerinde durmadıklarını, ALLAH IN AYETLERİNİ KULAK ARKASI ETTİKLERİNİ VE ALLAH IN GERÇEKLERİNİ, MADDİ ÇIKARLARLA DEĞİŞTİKLERİNİ SÖYLÜYOR.


Gelelim bizler bu ayetten nasıl bir ders almalıyız. Bu ayet bizi ilgilendirmiyor, bizden önceki ehli kitabı ilgilendiriyor diyemeyiz. Çünkü Allah verdiği örneklerle, bizlerinde aynı hataları tekrarlamamızı istemiyor.


Peki, bizler bu ayetten, kıssadan hisse alabildik mi? Hiç sanmıyorum dediğinizi duyar gibiyim. Gerçektende hiç ders almadık. Bizden önceki Ehli kitabın hatalarının, belki de daha fazlasını bizlerde günümüzde yapıyoruz.


Yaradan a bizlerde bir söz verdik, iman ederken ve dedik ki; Rabbimiz senin resulün aracılığıyla, bizlere gönderdiğin Kur’an a iman ettik. Ona asla batıl karıştırmayacağız. Yalnız Kur’an ın ipine sarılıp, yalnız Kur’an a iman edeceğiz. Çünkü sen bizleri yalnız Kur’an dan sorumlu tutacağına hükmettin. Senin kitabını, elimizden geldiğimizce ulaşmayanlara ulaştırıp, asla hiçbir ayetinin üstünü örtmeyeceğiz, gizlemeyeceğiz, görmezden gelmeyeceğiz. Bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmeyeceğiz, onu maddi çıkarlarla değiştirmeyeceğiz, diye Rabbimize söz verdik. İman etmenin anlamı da budur zaten.


Ne dersiniz İslam toplu olarak, bu sözümüzü tutuyor muyuz? Tutuyor olsaydık, önce dinde sakın bölünmeyin diyen, Rabbimizin uyarısını dikkate alır bölünmezdik. İslam toplumları olarak bir birine düşman, birbirini öldürecek kadar diğerinden nefret eder olmazdık. Ne yazık ki bizler, Yaradan a verdiğimiz sözü tutamadık ve tutmamakta da ısrar ediyoruz. Bakın Allah ın kitabı hakkında neler söylüyoruz. Sizce bu sözleri söyleyen bizler, Allaha karşı sözünde duran bir toplumun inançlarımı?


—Kur’an da din ve iman adına özet bilgiler vardır, her konuda detay verilmemiştir dediler ve toplum olarak buna inandık.


—İslam ı doğru yaşamak istiyorsanız, fıkıh kitaplarına bakmalısınız diye topluma öğretildi. Bizlerde Kur’an ile bağımızı kestikleri için, şüphe duymadan kabul ettik.


—Kur’an ı anlayarak düşünerek öğrenmek yerine, doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayet ve sanı bilgilerin olduğu, fıkıh kitaplarından İslam ı öğrendik ve onun sözleriyle yaşadık, yaşıyoruz.


—Atalarımızın inançlarının, tam tersine hükümleri Kur’an da gördüğümüzde, Kur’an ayetlerinin üstünü örtüp, görmezden gelip, atalarımızın inançlarını topluma anlattık ve yaşar olduk.


—Kur’an da geçen birçok ayetin, günümüzde hükmü olmadığını, nesih edildiğini yani hükmünün kalktığını söyledik. Böylece ayetlerin bir kısmına inanmadık, ya da gizledik. Çok daha kötüsü, ellerimizle yazdık, bunlarda Allah katındandır dedik. Böylece şirk batağına batarak, şeytanın yardakçısı olduk.


—Allah a verdiğimiz sözlerimizde durmadığımız içinde, tıpkı cahiliye devrinde olduğu gibi, toplum olarak birbirimize düşman olduk, huzursuzluk ve acı İslam toplumunun peşini bırakmaz oldu. Daha da kötüsü, diğer Ehli kitaba karşı, Allah ın dinini anlatamaz, savunamaz durumuna düştük.


—Allah ın ayetlerini sakladık, gizledik. Menfaatlerimizin, çıkarlarımızın ve atalarımızın inançlarını devam ettirebilmek adına.


Elbette bu yaptıklarımızın hesabını Yaradan a vereceğiz, veriyoruz da. Çünkü bizlerde Allah a karşı verdiğimiz sözümüzde duramadık. Yoldan saptık, Kur’an ı devre dışı bıraktık.


Rabbimiz ne olursun, bizlerin gönül gözlerindeki batılın örttüğü kara perdeyi kaldır. Kaldır ki Kur’an gerçeklerini görelim. Toplum olarak sana verdiğimiz sözü hatırlayalım. Toplumu Allah ile aldatan o rezil kullarına tokadını öyle yapıştır ki, toplum olarak işte ilahi adalet tecelli etti diye kendimize gelelim.


Biz ettik sen bizleri bağışla Rabbimiz. Sen yücesin bağışlayıcı sın.


Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/index.php
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yellenmenin abdesti bozmadığını söyleyen abdestsiz forum müftüsü, gördüğünüz gibi yine iş başında ! İş başında ama, zannediyor ki, buraya astığım yazılar hiç sığaya çekilmeyecek buradakiler de bunu koyun kaval gibi dinleyecek ve böylelikle de hiçbir itirazla karşılaşmadan amacıma ulaşacağım ! İşte bu zannını ona gerisin geriye yedirmek için biz de işin hakikatini buraya asıyoruz…
Bir defa Rabbimiz bu ayet-i celileyi kâfirler tarafından vuku bulan ezaya sabırla mukabele etmek lâzım olduğunu beyan ettiği gibi, sabır lâzım olan ezadan bazısını dahi beyan etmek üzere inzal eylemiştir. Ve “Ey Rasûlüm, kâfirlerden işittiğin ezalara mahzun olma.” diyerek ve onların vermiş oldukları söz ve ahidleri tek-tek zikrederek O’nu teselli etmektedir.Ehl-i kitabın burada en büyük ahdi de ahir zaman Nebisi olan bizim peygamberimizin risaletini kabul ve tasdik etmekle O’na iman etmek idi. Ehl-i kitab bunu nakzettiler ve ketmettiler ! Yani yaptıkları tahrifatla bunu halktan gizlediler. En büyük isyanları bu olmuştur.
İkinci olarak bu ucube müftü, fıkıh kitaplarını sanki önüne gelen insanın kendi kafalarından ve yanlarından uydurduğu dinlerden bahsediyormuş gibi, kabul edip, Müslümanların bunlara inanmasını sanki, yanlış bir işmiş gibi göstermesi tamamen zat-i sungurluktur ! Bilindiği gibi, müçtehid imamların ve diğer büyük ulemanın kaleme aldığı fıkıh kitapları Kurandan e sünnetten-hadislerden çıkartılmış hükümleri havi msülümanlarınb başucu kitaplardır. Eğer, bu kitaplar olmasaydı kimse İslâm Dininde hangi ibadeti nasıl ve hangi şart, biçim ve şekilde yapılacağını asla bilemez, herkes şaşkın tavuklar gibi kuran-ı kerimden kendisine ait bir din oluşturmaya çalışır, ve yeryüzünde bulunan müslümanların kelle sayısınca bir dini uyugulama ortaya çıkardı ! Görüldüğü gibi, bu şahıs düpedüz inananları Nisa Sûresi 115. Ayette beyan ediilip buyrulan ve sonunda cehennemi boylamak olan “…müslümanların yolundan başka bir yol tutmaya !..” davet etmektedir. Siz, sizi olun bu abdestsiz sarhoş takımının sizi davet ettikleri böyle ahırlara asla girmeyiniz !
 
Üst