Ali Haydar Haksal / Güneşe Koşan Adam

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
108815.jpg


Ali Haydar Haksal
Ah Kudüs - Doğu Büyüsü

Mayıs 2010

Kudüs'e bakışımız “Ey” iledir.

“Ey”, onurlu şehre, onurlu bir sesleniş, İnsanın şehrini, dolayısıyla kendisini onaylıyor bu bakış.

İnsanlık tarihine bir bağış ve örnektir Kudüs. Tarihin bize bağışı ise zaman içindedir. İlk atadan Sevgili'ye kadarki zamandan beri bir çok peygamber Kudüs'te konakladı. Hepsi kendi ruhundan ona bir şeyler verdi.

Sevgilinin Sevgili'ye yükselişinin tanığıdır Kudüs. Mucize içinde mucizeler taşır. Büyük bir sevginin ve aşkın olduğu bir yere şeytanlar da musallat olur. Zalimleşir ve o ruhu dağıtmaya çabalar, sınır tanımazlar.

Tarihin en kanlı toprağıdır Kudüs. Bu da onun kaderi. O zalim eller, ellerini kanla yıkamaya alışkındırlar. İnsanlık Kudüs'ün kanlı gömleğine bürünüyor.

Kudüs ise barış ve sevginin sığınağı olmayı hedefliyor. Kendisi insanlık tarihinin renklerini, ruhlarını, erdemlerin, Peygamberler ruhundan doğma güzellikleri insanlığa sunma çabasında. Bu bizim bakışımız…

Bir de Batı'dan bir bakış var. Yüzyıllar boyunca hep bir “Ah” ve “ilenme”, öfke ve hasret ile. Bu altın şehir, ne zenginlikler taşır içinde. Batı tolu bir bakışla ve saldırıyla şehir ele geçirirken kendinden olmayanların kökünü kuruttu, topraklarını kanla kazıdı. Kanlı ruhunu soluksuz sürdürüyor. O, ruhunun karanlık dehlizinde kan püskürüyor. Başaramayınca “ah” edip duruyor. Kudüs onların eline geçtiğinde kanlı bir infaz süreci yaşıyor.

İşte bu eser, kimi Batılı edebiyatçı ve yazarların kaleminden, Batı'nın Doğu'ya bakışını, müslümanlara olan öfkelerini, vahşi Haçlı Seferleri'ne dizilen övgüleri, Endülüs'ün yok edilişine sevinçlerini ama her şeye rağmen kimi yazarların da müslümanların ahlakına hayranlığını, medeniyetlerinden etkilenişlerini ortaya koyuyor. Chateaubriand'dan Andre Gide'e, Oscar Wilde'dan Cervantes'e ele aldığı edebiyatçı ve yazarların eserlerinin satırlarında, Hıristiyan Batılı'nın Müslüman Doğu'ya bakışının arkasında yatan dini, kültürel, zihni, siyasal etkenler yani bu bakışın ruhunu tesbirliyor.
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Ali Haydar Haksal / Rüya rüya içinde

3755.jpg


‘‘Rüya, varlık içinde bir başka varlık onlar için. Ruh içinde ruh, ten içinde ten gibi. Can içinde taşınan bir başka can.”

Sağlık durumu biz sevenlerini tedirgin eden yazar Ali Haydar Haksal’ın son kitabı ‘Rüya, Rüya İçinde’ Eşik yayınlarından çıktı.

Yazar birçok kimsenin girişemediği, Hazreti Peygamberimizin rüyalarını günümüze uyarlayarak yorumluyor ve öyküleştiriyor.

En Sevgiliyle taçlandırılmış rüyalar

Yazarın 13. Öykü kitabı olan ‘Rüya, Rüya İçinde’ Eşik yayınlarından ince çıktı. 11 öyküden oluşan kitap, her öyküde öncelikle yazarın kendi dünyasından gözlemleri, bulunduğu ahvali ile bağlantılı Hazreti Peygamberimizden bir rüya ve bazen bir anı muhteva ediyor.

Her öyküsünde okurunu farklı zenginliklere, derinliklere, dünyalara sürükleyen yazar, yaşadıklarını ve gözlemlediklerini öyküsünün sonunda Hazreti Peygamberle taçlandırıyor ve şereflendiriyor. Eserine genel olarak hâkim olan en bariz duygu ise hüzün!

Uzun yolculuk

Kitabının en uzun öyküsü olan ‘Uzun Yolculuk’ta Ali Haydar Haksal son zamanlarda yaşadığı gel - gitleri, yakalandığı hastalıkla beraber verdiği imtihanı, hayata değişen bakışlarını ve sabırla karşılanıp ‘narı da hoş, nuru da hoş’ teslimiyetinde bir hastalığın şerefini, sevgililer sevgilisinin büyük kervan sahipleri bir zenginin evine gidip, ev sahibini pâk nazarını çattıktan sonra bakımsız ve loş odasında mahkûm bıraktığı cefakâr hasta kölesini ziyaret ettiği menkıbeyle misallendiriyor ve şeref katıyor.

Yediiklim dergisini 24 yıldır binbir emekle çıkaran yazarımız şu günlerde zorlu ameliyatlar atlattı. Evine istirahate çıkabildi nihayet. Kendisine en yakın zamanda Allah’tan şifa, yardım merhamet niyaz ediyoruz.

Eşik yayınları Semerkand Yayınları'nda!

Kâh yazarın dünyasında kaybolup gittiğiniz, kâh Hazreti Peygamberin rüyalarıyla mana âlemine göçtüğünüz, edebiyatta bir ilki deneyen bu eser, muharririn kaleminin edebi kuvvetini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kasım 2010’da yeni bir yayınevinden doğan bu güzel eseri Semerkand Yayınlarının satış noktalarından temin edebilirsiniz.

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=5321

http://www.semerkandpazarlama.com/Ruya-Ruya-Icinde,PR-1715.html
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
YAYINCILAR HEY!
18150.jpg

Haksal kitapları neden yok?
Ali Haydar Haksal gibi bir ustanın birçok öykü kitabının baskısı yok maalesef.

26766.jpg


Bir öykücü… Bir dergici… Bir edebiyat adamı… Ali Haydar Haksal için ne desek azdır. O; gerek yirmi yıldır çıkardığı Yedi İklim dergisi ile gerek bugün bilinen birçok şair ve yazarın ilk kitaplarını yayınlayan bir yayıncı gerekse de öykü kitapları ile öykücülüğümüzün kilometre taşlarından biri…

İncelemeleri de değerli
Edebiyatımızın mihenk taşlarından Sezai Karakoç, Necip Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy ve Rasim Özdenören gibi ustalar üzerine yazmış olduğu muhalled eserleri de bizim için kıymetlidir, şüphesiz; ancak onun öykücü kimliği hepsinden öte ve önce gelir, kanaatimizce. Dolayısıyla Ali Haydar Haksal adı Türk öyküsü içinde mümtaz bir yere sahip… Ne var ki Haksal’ın bugün sayısı 12’ye ulaşmış olan öykü kitaplarından sadece ikisinin baskısı bulunuyor. Onlar da yakın zamanda basıldığı için.

Ödüllü kitap yok!

Haksal’ın ilk öykü kitabı olan Evdeki Yabancı 1986 yılında Akabe Yayınları tarafından basılmış. Bugün baskısı yok. Sahaflarda dahi bulunamıyor. 1987 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın öykü kitabı ödülüne değer bulunan Sesim Bana Yetmiyor maalesef aynı bed talihi paylaşan öykü kitaplarından birisi… Öyküye merakımın gittikçe arttığı bir dönemden (2001’den) bu yana tüm aramalarıma rağmen bu kitaba ulaşamadım. Hatta kitabı Ali Haydar Haksal ağabeyden istediğimde, kitabın kendinde bile tek nüshasının bulunduğunu söylemişti.

26767.jpg


İlk kitaplarını basmıştı

Ali Haydar Haksal 1987 yılından bu yana Yedi İklim dergisini büyük azimle, sabırla çıkarıyor. Yine 1987 yılında kurduğu Yedi İklim Yayınevi ile bugün iyi birer şair ve yazar olan birçok imzanın ilk kitaplarını da yayınlama yürekliliğini göstermişti. Mihriban İnan Karatepe, Murat Menteş, Selvigül K. Şahin, Ali Murat, Ali Emre bunlardan birkaçı…

Bir an önce basılmalı
Ali Haydar Haksal’ın on iki kitaptan oluşan öykü külliyatı ivedilikle basılmalıdır, diye düşünüyoruz. Türk edebiyatına, özelde Türk öykücülüğüne bunca emeği geçmiş, bunca hizmet etmiş bir imza için, bu kadarı olsun yapılmalıdır.
Sükût suikastına uğramış kitapları tekrardan basılmalı ve yıllardır bu kitapları büyük bir iştiyakla bekleyen okuyucusuna ulaştırılmalıdır.
Yılmaz Yılmaz temenni etti
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
YAYINCI CAMİASINA KAPALI
5050.jpg

50 bin satacak kitapların peşindeler!
Ali Haydar Haksal’ın öykü kitaplarının yeniden basılması adına kısa bir soruşturma yaptık.


Ali Haydar Haksal’ın ilk kitabı 1986 yılında yayınlanmış olan Evdeki Yabancı’dır. Sonraki yıl, 1987’de, yayınladığı Sesim Bana Yetmiyor ile Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikâyecisi ödülünü aldı. Şu ana kadar on ikisi öykü kitabı olmak üzere yirmiden fazla kitap yayınladı. Üzülerek görüyoruz ki Haksal’ın 12 öykü kitabından sadece birkaçının baskısı mevcut piyasada, birçok öykü okuruyla buluşamıyor.
Ali Haydar Haksal bugün Türk öykücülüğünde mümtaz bir yere sahipken öykü kitaplarının yeni baskılarının yapılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selvigül K. Şahin [Öykücü-Yazar]
Ali Haydar Haksal kendi kuşağı içinde, farklı bir izlek üzere öykülerini kurguladı. O'nun öyküleri her zaman özel okurlara ulaştı. Poe'nin öykülerine benzer öyküler kurgularken, daha sonralar kendi değerlerine yakın rüya öyküleri yazmaya başladı. Yıllardır öykü yazan Ali Haydar Haksal, çok yönlü üretken bir yazardır. İnançla ve büyük bir kararlılıkla yazın dünyasında eserler verdi. Daha da önemlisi gençlere önderlik yaptı, öncülük yaptı onlara değer verdi. Bu çok değerli bir katkıydı bence sonradan gelen kuşaklara.
Öykü kitaplarının baskılarının tekrarlanmamasına gelince… Zaten edebiyat okuru öyle binleri bulacak kadar yoktur. Seçici, özel bir okurdur edebiyat okuru. Yayınevlerinin öykü kitaplarına bakışı malum. Devir roman devridir. Çoğu öykücü de roman yazmaya başladı. Ali Haydar Bey de romanlar yazdı. Tüm bunlarla beraber, alıp başını giden bir popüler kültür var. Kitaplar artık büyük marketlerin raflarında, yazarlar şehrin merkezlerindeki billboardlarda. Modern insan, kitabı da bir tüketim aracı kılmışken, derin okumalar yapan, öykü kitaplarının naif dünyasına kimler konuk olur. Ben inanıyorum ki, ayrıcalıklı, özel okur Ali Haydar Abinin kitaplarına ulaşıp okumuştur. Hani Hasan Aycın diyor ya "Hitap, muhatabını bulur." Kitapların durumu ne olursa olsun Ali Haydar Abi'nin özgün bir okur kitlesi vardır. Sadece Ali Haydar Bey'in kitapları değil, birçok değerli yazarın kitabı bu umursamaz yayın anlayışının kurbanı olmuştur.
Suavi Kemal Yazgıç [Şair]
Ali Haydar Haksal tipoloji olarak yayıncılığın kör noktalarına denk düşen bir yazar. İki sebebi var bunun. Ancak iki sebep de yayıncılığın özrü kabahatinden büyük iki yetersizliğinden kaynaklanıyor. Öncelikle yayınevleri kendi “camiasına” kapanmış durumda. Her biri bizzat tanıdığı yazarlar dışında kimseyi tanımıyor/merak etmiyor. İkinci olarak da yayınevleri güncelliğe hapsolmuş durumda. Bu sene 50 bin satacak ama seneye unutulacak kitabı yayınlamayı ve bugünü kurtarmayı tercih ediyorlar çoğu kez. Bu seneyi kurtarmak için geleceklerini bile feda etmeye hazırlar maalesef. Yani durum bundan ibaret…
Şahin Torun [Yazar]
Evdeki Yabancı’yı ve ‘Sesim Bana Yetmiyor’u tam da üniversite yıllarımızda, bir zaman önce aynı kampüste okuyan bir ağabey’in güven veren selamı gibi almış ve sessizce okumuştuk. Bu soruşturma vesilesiyle bana o zamanlarımızı hatırlattığınız için özellikle teşekkür etmek istiyorum… Bu sessiz okuyuş bana çok manidar gelir her zaman; gençliğin siyasetle birlikte sanat ve edebiyatla da yoğun biçimde tanıştığı bir zamandı bu… O kaotik zamanlar içinde muhafazakar gençlik olarak kitaplarından çok adıyla bildiğimiz ve ayrımsız bir saygı ve sevgiyle andığımız Ali Haydar Haksal’ı sanki de sessiz bir konsensüsle Mustafa Kutlu ve Rasim Özdenören’in yanı başına koyuvermiştik. Bu iki kitap iddiasız ama hedefini bulan iki güzel dokunuş gibi gelmişti ama dediğim gibi o kadar sessiz ve dervişane bir gelişti ki bu, sanki de ne biz sesimizi yükseltebilmiştik ne de Ali Haydar Haksal bizden böyle bir şey istemişti. O sessizlik içinde sadece sık sık ‘Ali Haydar Haksal’ diye konuşmaya başladığımızı hatırlıyorum.
Bu nevi şahsına münhasır sevgi ve saygı içindeki sessiz sahiplenmeyi düşünmek gerekir bence. Bir yandan Ali Haydar Haksal’ı reddedilemez biçimde sahiplenmiş bir yandan da hem onun hem de kitaplarının adını yüksek sesle söylemenin en önce onun hoşuna gitmeyecek bir iş olduğunu mu sanmıştık nedir, şimdi bilemiyorum. Çok yıllar sonra tanıştığımızda da aklımda hep bu halimiz kalmıştı. Bir beyefendi, kaleminde marifet aradığı nice genç için ilk uçuş denemelerine gözcülük edecek bir ağabey, bir hoca olmuştu bizim için… Evet, Ali Haydar Haksal Ağabey’in kendisi de sessizdi ve o vakitlerdeki o sessiz hallerimizi bilseydi ne çok sevinirdi diye düşünmüştüm.
Yine de hem bize hem de ona ‘hoş’ gelen bu sessizliği bir zaman ve bir kuşağa has bir eski özlem olarak saklayıp, bir biçimde değiştirmek gerektiğini düşünmenin zamanıdır artık diyorum şimdi. Zira belli ki, Ali Haydar Haksal bir şey istemekten çok bir şeyler vermenin odağında duran bir adam olarak işini yaptı ve hep de bunu yapacak. Şimdi biz de işimizi yapsak, okusak ve neden bu kitaplar yok diye sorsak gerekir, sessizlik de bir yere kadar değil mi?


Yılmaz Yılmaz soruşturdu
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
69ca2a92-b342-4bba-8d76-6f06d3ecbb2d.jpg%20

Anzelha ile İbrahim.


Düş ile gerçeğin arasındaki ince çizgide ilerleyen roman, aşkın ve hakikatin sırlarını sorguluyor. İnsan kalbinin ne işe yaradığının unutulduğu bir çağda Ali Haydar Haksal bize “biz”i hatırlatıyor.
“Kentten yeni çıkmış sayılmam kurtulmuş da sayılmam bu dağa çıkmayı ilk deneyişim de sayılmaz fakat bu dağa ilk gelişim burada seni bulacağımı ummuyordum biriyle yüzleşecektim biriyle demek ki bu sendin beni buraya çeken bir şey vardı demek ki bu sendin demek ki bu ses senin sesindi.”​
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
kitap-1104685.jpg


Anzelha, aşkı saf sanata dönüştürmüş


Ali Haydar Haksal’ın ‘Anzelha ile İbrahim’ romanı, sizi sırattan geçirip anlatı cennetine ulaştırıyor.


Son dönem ustaları içerisinde Ali Haydar Haksal kadar yeteneğinin köşe bucağını yoklayan başka yazarımız yok gibi. Modern dönem sanatkârlarının aksine eskiler gibi oldukça çalışkan ve velut Ali Haydar Haksal. Öncelikle öykücü, eleştirmen, romancı, beş altı aydır ise şair. Şairliği tabii ki eleştirmenlerce değerlendirmeye tâbi tutulacaktır.
Haksal, her türden yazmayı da gelenekle irtibatlandırmak istiyor. Post-modernizmin ikinci kuşak öykücülerinden diyebiliriz onun için, çağının öyküsünü yazmakta diretmiştir o. Öz yaşamından doğmayı yeğlemiş, kimi zaman karşı cinsle bile empati kurmuştur. Sarıldığım Soğuk Bir Ceset adlı öykü kitabında kadının dünyasına girmiş, Yitik Yaşamın Güncesi’ndeki empatiyle de kadının ağzından tamamen kadını anlatmıştır. Bu empatiyi de ben öz yaşam olarak görüyorum.
Post-modern algımızı sorgulatıyor
Onun son çıkan romanı, Anzelha ile İbrahim, onun külliyatı içerisinde en üst rafta duracağa benziyor. Post-moderni çok iyi bilen Ali Haydar Haksal, işte tam da bu kitabında onu kusursuza yakın kullanıp nitelikten ödün vermeden okunur bir eser ortaya koyuyor. Dedim, “Türk yazar ve şairlerinin elinde eserleri okunmaz hale getiren, öldüren post-modern teknikler, Anzelha ile İbrahim’e nasıl da can vermiş.” Bu roman, Ali Haydar Haksal’ın yapmak istediklerinin özeti gibi, adeta zirvesi. Kendini bırakmış bir dil, ama salaş değil. Konuşuyor gibi bir anlatım, ama sayıklıyor gibi değil. Sırat gibi bir köprüde yürüyor dil, düştü düşecek diyorsunuz, ama sizi anlatı cennetine ulaştırıyor. Cennet meyvelerinden tadıyor, bu nedenle romanın bitmesini istemiyorsunuz.
Romanın akraba olduğu metinler neler?
Dil demişken, şunları da eklemek isterim: Anlatının akışını sekteye uğratabilecek noktalamayı bile kimi yerlerde dışlıyor Ali Haydar Haksal. Soruyordum; yahu Şinasi’den önceki Türkçemizde noktalama yoktu, nasıl yazarlar kendilerini doğru ifade ediyorlardı? İşte, Ali Haydar Haksal’ın noktalamasız metni bana cevap verdi.
Alışılageldiği üzere, Leyla’dan (somut) Mevla’ya (soyut) varılırdı. Ali Haydar Haksal, bu yönüyle de şaşırtıyor. Soyut bir aşkla başlıyor roman, karşınıza birdenbire etten kemikten müteşekkil bir kadın çıkarıyor. Ama bu kadın, aynı zamanda saf aşkın da temsiline dönüşüyor. Bir tarafıyla da yolculuk metaforunu işleyen roman, beni miraç duygusu kaynaklı Ebu’l Ala El Maari’nin hülyasına, Dante’nin İlahi Komedya’sına, birçok tasavvufî metne ve hatta daha ötesine götürdü. Anzelha ile, Dante’nin sevgilisi Beatrice ve sembolik anlamda Cebrail arasında ilgi kurmak çok da zor değil. Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki acı, Ali Haydar Haksal’ın Anzelha ile İbrahim’indeki aşk, saf sanata dönüşmüştür.
Tamamlandıktan sonra da devam eden bir roman okumak istiyorsanız, Anzelha ile İbrahim’i öneririm size.

Zafer Acar salık verdi
 

zekaikc

Profesör
Katılım
17 Mar 2011
Mesajlar
805
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Sevgili'nin Yol Arkadaşı Hz. Ebubekir

pr_01_1854_max.jpg


"Aşk insanları birbirine bağlar
Halkaya halkalar eklenir.
Yollar yola ulanır ve uzar gider

Seçilmiş olmak bir lütuftur.
Günlerce Sevgili ile baş başa olmak
Söz incilerini gönül hanesinde biriktirmek
Bitmesini istemeyeceği uzun bir yolculukta zamana tanık olmak
Yol arkadaşı olmak..."

Ali Haydar HAKSAL'ın kaleminden Sevgili'nin yol arkadaşı Sıddık-ı Ekber (r.a.) hayatı...
 
Katılım
15 Kas 2006
Mesajlar
6,088
Tepkime puanı
637
Puanları
0
"EBUBEKİR'in(radiyallahu teala anh) imanı ile TÜM ÜMMETİMİN imanı tartıya konulacak olsa EBUBEKİR'in İMANI ağır gelir!" Hadisi şerif..
 

mustafayildiz15

Profesör
Katılım
9 Şub 2013
Mesajlar
751
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Hz. Ömer İsimli Kitap Semerkand Yayınlarından Çıktı

p4v3l.jpg



Hz. Ömer (r.a), Peygamberimiz’in (s.a.v) omzundaki yükü hafifleten, İslâm’ın en güzel asrında İslâm’a hizmet etmiş, cennetle müjdelenmiş, adaleti ile tanınmış, İslâm’ın ikinci halifesidir. Halifeliği döneminde İslâm’ı çok geniş bir coğrafyaya da yayan Hz. Ömer’in müslüman oluşundan şehadetine kadarki hayatının anlatıldığı eser Semerkand Yayınları’ndan çıktı.
Hz. Ömer’in müslüman oluşundan şehadetine kadar yaşadığı hayatı hep dönüm noktalarıyla doludur. Onun Müslüman olduktan sonraki yaşamı Efendimiz’in (s.a.v) yolunda ilerlemiştir. Kendi oğluna bile ceza vermekten çekinmeyen bu müstesna şahsiyet tüm insanlığa milyonlarca örnek bırakan saadet asrının önderlerindendir.
Usta hikâyeci Ali Haydar Haksal’ın yazdığı eser, okuyucuyu kendine çekmekte zorlanmıyor. Hz. Ömer (r.a) gibi hayatı mücadeleyle geçmiş bir sahabiyi bir öykücünün kaleminden okumak da eserin dili ve üslubuyla ilgili bize ipuçları veriyor.


Sayfa:656



Kapak:Karton



Ebat:15 X 21,5


size en yakın Semerkand mağazasını görmek için

http://www.semerkandtemsilcilikleri.com/magazalar.asp?sf=2
 

mustafayildiz15

Profesör
Katılım
9 Şub 2013
Mesajlar
751
Tepkime puanı
20
Puanları
0
Kitabı bugün satın almak nasip oldu. Okuyunca yorumumu yazacağım inşallah.
 

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0
bugünlerde dolu dolu bir kitap okuyamadım..bu almama vesile olur inşallah.paylaşım için teşekkürler
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
1069242_402297089889952_1809685074_n.jpg


ORUÇ ÇAĞRISI - Ali Haydar Haksal

Usta edebiyatçı Ali Haydar Haksal, milyonlarca müslümanın her sene heyecan ve coşku ile beklediği, ibadet ile geçirdiği Ramazan ayını ve orucu, o bilindik edip duyarlılığı ile okurlarına anlatıyor. En saf duygulardan en derin anlamlara kadar, orucun bir müslüman için ifade ettiği karşılık, Haksal'ın cümlelerinde adeta tecessüm ediyor.
 
Üst