Anadolu Alevileri var... Türkmen ağırlıklı. İnançları eski Türk adetleri, 12 İmamcı Şiilik ve bozulmuş Bektaşi tarikatının karışımıdır... Bunlar Şia'dan epeyce uzaklaşmışlardır ve Şiiliği asla kabul etmiyorlar. Şiiler de bunları kabul etmiyor. Birbirlerini döndürmeye çalışıyorlar. Bunlardan başka Nusayriler vardır. Arab Alevileri diye tanınıyorlar. Güney illerimizde yoğunlukla yaşıyorlar. Aynı şekilde, Nusayriler de Şia'nın epeyce bozulmuş bir koludurlar. Sazla semahla "ibadet" anlayışı yalnızca Anadolu Alevilerinde var. Nusayrilerde yok. Nusayriler Şia'nın batıni kolu İsmailiyye'ye daha yakındırlar; onların da ibadetleri gizli, kendi evlerinde "yüz yüze" ibadet ettiklerini söylüyorlar. Bağlama yoksa da bir takım def gibi başka çalgı aletleri bulundurduklarını duydum. Doğruluğundan emin değilim.
Nusayriler çok ketum ve sırcı bir topluluktur. Kendilerini dışarıya anlatmayı sevmiyorlar. Sırlarını saklama konusunda yeminliler. Dolayısıyla, Nusayri olmayanların Nusayrileri bilmesi çok zor. Bu şu sonuca yol açmıştır: İnsanlar Nusayrileri kendi zannettikleri gibi tanımışlardır.
Yine de zaman zaman Nusayriler içinde kendilerini tanıtanlar çıkıyor nette... O nedenle perde biraz aralanabiliyor.
Nusayrilere kulak verdiğinizde, genellikle şunu söylüyorlar: "
Uygulamalarımız farklı adlarla da olsa Anadolu’daki Alevilerle pek çok yönden benzeşiyoruz"... Bu ifade yeterince bilgi içeriyor.
Fellah (çiftçi) denilen kesim de bunlar.
Bildiğim kadarıyla Nusayriler de İslam'ın inanç ve ibadetlerini farklı yorumlayıp tıpkı Anadolu’dakiler gibi kendilerine mahsus bir şekil geliştirmişler. Camiye gitmiyorlar. İbadetlerin batıni anlamları var ve bizim yaptıklarımız da bu batıni anlamları sürdürmek diyorlar. Batına yaptıkları bu vurgudan ve bir takım "batıni" uygulamalardan dolayı İsmailiyye'ye çok yakınlar.
Aleviler için verilen hüküm bunlar için de geçerlidir: İslam'ın inanç esaslarını ve emir/yasaklarını inkar etmedikleri müddetçe bunlar da Müslümandır.
Caferilere geçmeden söylemek istediğim birkaç husus daha var:
Yine Ubeyd kardeşimin yerinde vurguladığı gibi, yazılı kaynakların az olmasından, sözlü ve sazlı geleneğin kentleşme ile aksamasından, hatta kesilme noktasına gelmesinden, dedelerin etkisini yitirmesinden, yeni neslin inanç ögelerine yeterince sahip çıkamamalarından vs. gibi pek çok nedenle bu alevi grupları, ateistler, agnostikler, devrimci görüşler, evrimci "inançlar" tarafından işgal edilmiştir. Haşa Peygamber efendimize kadar dil uzatıp, dalga geçip "ben yine 'aleviyim' dostum" diyenlerine rastladım. Acı ama gerçek. Aleviler içinde kendilerini İslam ile değil, öncesi inanç ve uygarlıklara nispet etmeye çalışanlar bu nedenle vardır: Kaynaksızlık, eğitimsizlik, dağınıklık, geleneklerden kopma, dış tesire açıklık vs... Aleviliği bir mezhep hatta "ayrı bir din" olarak da değil, bir "kültür" olarak görenler bu nedenle çoğalmıştır.
Saydığım çok çeşitli nedenlerden dolayı Alevi yöreleri birbirinden uzaklaşmış, farklılaşmışlardır. Kendilerince "temel" gördükleri herhangi bir konuda dahi her kafadan farklı sesler çıkıyor. Sanılanın aksine, Alevilerin kendi aralarında "anlaştıkları" konular, "üzerinde ittifak edemediklerinden" azdır. Mesela, musahiplik gibi temel bir konuyu ortaya atın ve ayrıntılarını, nasıl uygulanacağını sorun. Birbirinden farklı yörede yaşayan, birbirinden farklı etnik kökene sahip 10 alevi bir arada 10 farklı ya da farklılaşmış cevap verebilirler. Mümkündür. Hemen her alevi inanç ve uygulamasında farklılaşmalar kendini belli ediyor.
Yine saydığım çok çeşitli nedenlerden dolayı, aleviler gittikçe "Alevilikten" uzaklaşmakta; gelenekler sürdürülmemekte, adından başka "Alevilikle" bağı kalmayanlar çoğalmakta, "Ali'siz Alevilik", "İslamsız Alevilik" diyenler bunlar arasında cirit atmaktadır. Yine Aleviliği bırakıp Sünni mezheplere geçmeler de çoğalmıştır. Alevi kökenli olup Sünniliğe geçen gayet mutaassıp ve mütedeyyin pek çok köy olduğu anlaşılmıştır. Aleviler bunu asimilasyon olarak görüyor ve bu konuda mevcut rejimi suçluyorlar.
Bir başka husus, "ırkçılık" mikrobu maalesef Alevilere de bulaşmış. "Alevi olunmaz alevi doğulur" diyen kimi Türkmenlerle "Alevilik ırkların değil, kırkların yoludur" diyen diğer kesimler arasında ciddi gerilimler vardır. Özellikle Kürd kökenli, Zaza, Kurmanç aleviler ile bazı Türkmenler arasında ciddi gerginlikler çıkmaktadır. Bunda bir miktar Pkk faktörünün de etkisi vardır. Bu bağlamda, "rejime sonuna kadar bağlılık" ile "Kürd Alevileri de ezen, katleden" rejimin sorgulanması ana tartışma başlığıdır. Bu tartışan kesimler, rejime karşı hangi pozisyonu alacakları hususunda hararet taşıyorlar.
Daha başka hususlar ve ayrıntılar eklenebilir ancak son bir hususu daha belirtip Caferilere geçelim:
Sözlü geleneğin yani kimi yanlış bilgilerin aktarılması etkisi başta olmak üzere, derin devlet cinayetlerinin mesela Maraş, Gazi, Madımak gibi katliamlarının Aleviler üzerinde ciddi tesirleri olmuş; Sünni Müslümanlara tepeden tırnağa nefretle dolmuşlardır. İnsanı kıble biliriz, 72 milleti ayırmayız söylemi, burada iflas etmektedir.
Kısaca şöyle diyelim: Aleviler, maalesef Sünni Müslümanları iyi tanımıyorlar. Kulaktan dolma bilgilerle yetiniyorlar. Sünni olmayan çevreleri de aynı kazana atıp hepsine Sünni deyip karşı duruyorlar. Misallerine bizzat rastladım.
Ayrıca Aleviler, derin devletin ve yabancı istihbaratların kendi üzerlerinde oynadığı oyunları, mesela Alevi-Sünni çatışmasını kışkırttıklarını henüz tam fark etmiş değiller. (Fark edenleri de vardır) Her bir cinayeti, her bir saldırıyı, her bir eylemi, her bir düzenleme isteğini "düşman ve hain" duygusuyla karşılayıp "Sünni Müslümanlar yaptı, bunlar Yezidin çocukları zaten" diye algılıyorlar.
Onlara tavsiyem, Sünni kesimi artık duyarak değil de bizzat inceleyerek, araştırarak öğrenmeleridir.
Ayrıca, rejimin, derin devletin (Ergenekon’un) ve yabancı istihbaratçıların alevi katliamlarının baş sorumlusu olduğunu, Sünni kesimin böyle bir hedef ve amacının olmadığını artık fark etsinler; kapı bir komşu olarak asırlarca beraber yaşadığımızı lütfen unutmasınlar.
Sünni kesime tavsiyem de derin devlet içerisine karışan, darbelerde eli bulunan "kimi" Alevileri göz önüne alarak bütün Alevileri suçlamasınlar.
Kürdün-Türkün, Alevinin-Sünni’nin başına musallat olan aynı yapıdır ve her kesim bundan zararlar görmüştür, herkesin üzerinden silindir gibi geçmişlerdir.
Az söyledik çoğa sayıla; yazmadıklarımız da irfanla anlaşıla.
(devam edecek inşallah)