spesifik
آزادی قید و بند
ALGIDA TAXİCİLİK, ALEVDE DEMOKRASİCİLİK
Mustafa Saka
“Algıda taksicilik” gece yolda giderken ileride yol kenarındaki bir trafik levhasını veya bir fidanı taxi bekleyen müşteri zannetmek bu kategoriye girer, ama paylaşmak istediğim başka.
Bir yerde müşteri bekliyorum, adamın biri de kaldırımda volta atarak galiba birini bekliyor. Can sıkıntısından olacak, yanıma geldi muhabbete girdi. Türk olduğumu öğrendikten sonra klasik ilk soru:
- “Memleket nere?”
Kendisinin Maraşlı olduğunu ilâve etmesine kadar normal; ama Şafi değilmiş, Aleviymiş.
Ben sormadan kendini aynen böyle deklare ettikten sonra asıl bombayı patlattı:
- “Ya moruk, yanlış anlama da, nerede bir baltaya sap olamamış adam varsa taxici oluyor.”
- “Ne moruğu lan!”
Diyecek kadar ayılamadan daha, alevîliğin demokratlığı üzerine birkaç cümle de kuruyordu ki, beklediğim müşteri geldi; “Görüşürüz moruk!” deyip gaza bastım.
Türkiye’de tanımadığım kadar alevi tanıdım Avrupa’da. Bir kesimi var ki, İslâm’a kuduzca düşman. Tecavüze uğrayıp katledilen kızcağız vesilesiyle gördük; baldızıyla yatıp kalkmış, durumu öğrenen karısının ağzını burnunu kırmış müptezel bile Hanefîlere ahlâk dersi vermeye kalkıyor. Mihrac Ural iti,“Şeriat’in karanlık, demokrasinin aydınlık yüzü..” diye birşeyler saçmalıyor. Mülteci kampında bir süre beraber kaldığımız bir Sivas alevîsi vardı; Acilciler’in kafa takımından; bana birgün bir kitap getirdi, Türklerin zorla müslüman edildiklerine dair. Öyle bile olsa, vesile olanlara şükran ve rahmet… Sanki ben zorla müslüman olmuşum! Benim de anama, babama şükran ve rahmet… Sanki elinde imkân olsa, kendisi zorla beni müslümanlıktan çıkartmaya çalışmayacak. Bir de ayak takımından bir Pazarcıklı vardı ki, Heim’da efsane olmuştu. Altı ayda politik oturum aldı, “Deniz Gezmiş’in dediği gibi, beni sokmayan yılan bin yaşasın” diyen bu herif.
Alevîliğin Hazret-i Ali sevgisinden doğduğuna inanan alevîlerle konuşulacak bir nisbet noktası var; bunlardan bir tanesinin üzerimde, çok sünnînin yapmakta tereddüt edeceği kadar hakkı da var; ama alevîliğin İslâm’la olan yanlış alâkasına bile tahammül edemeyip, “alev”e bağlamaya çalışanlara söylenecek söz yok.
Ve bunların alayı aşırı demokrat; iyi mi?!
Adam oturmuş, 500 sayfalık kitap bile yazmış üşenmeden;
- “Cem, hak açısından eşitlerin bir etkinliğidir-tapımıdır: Doğrudan demokrasinin uygulandığı cemde herkes “can” dır; zengin-fakir, kadın-erkek, büyük-küçük yoktur; herkesin sözü birdir.” (Esat Korkmaz, Anadolu Aleviliği, s.223)
Doğrudan cemin başında dedenin ne işi var, demeyin.
Mustafa Saka
“Algıda taksicilik” gece yolda giderken ileride yol kenarındaki bir trafik levhasını veya bir fidanı taxi bekleyen müşteri zannetmek bu kategoriye girer, ama paylaşmak istediğim başka.
Bir yerde müşteri bekliyorum, adamın biri de kaldırımda volta atarak galiba birini bekliyor. Can sıkıntısından olacak, yanıma geldi muhabbete girdi. Türk olduğumu öğrendikten sonra klasik ilk soru:
- “Memleket nere?”
Kendisinin Maraşlı olduğunu ilâve etmesine kadar normal; ama Şafi değilmiş, Aleviymiş.
Ben sormadan kendini aynen böyle deklare ettikten sonra asıl bombayı patlattı:
- “Ya moruk, yanlış anlama da, nerede bir baltaya sap olamamış adam varsa taxici oluyor.”
- “Ne moruğu lan!”
Diyecek kadar ayılamadan daha, alevîliğin demokratlığı üzerine birkaç cümle de kuruyordu ki, beklediğim müşteri geldi; “Görüşürüz moruk!” deyip gaza bastım.
Türkiye’de tanımadığım kadar alevi tanıdım Avrupa’da. Bir kesimi var ki, İslâm’a kuduzca düşman. Tecavüze uğrayıp katledilen kızcağız vesilesiyle gördük; baldızıyla yatıp kalkmış, durumu öğrenen karısının ağzını burnunu kırmış müptezel bile Hanefîlere ahlâk dersi vermeye kalkıyor. Mihrac Ural iti,“Şeriat’in karanlık, demokrasinin aydınlık yüzü..” diye birşeyler saçmalıyor. Mülteci kampında bir süre beraber kaldığımız bir Sivas alevîsi vardı; Acilciler’in kafa takımından; bana birgün bir kitap getirdi, Türklerin zorla müslüman edildiklerine dair. Öyle bile olsa, vesile olanlara şükran ve rahmet… Sanki ben zorla müslüman olmuşum! Benim de anama, babama şükran ve rahmet… Sanki elinde imkân olsa, kendisi zorla beni müslümanlıktan çıkartmaya çalışmayacak. Bir de ayak takımından bir Pazarcıklı vardı ki, Heim’da efsane olmuştu. Altı ayda politik oturum aldı, “Deniz Gezmiş’in dediği gibi, beni sokmayan yılan bin yaşasın” diyen bu herif.
Alevîliğin Hazret-i Ali sevgisinden doğduğuna inanan alevîlerle konuşulacak bir nisbet noktası var; bunlardan bir tanesinin üzerimde, çok sünnînin yapmakta tereddüt edeceği kadar hakkı da var; ama alevîliğin İslâm’la olan yanlış alâkasına bile tahammül edemeyip, “alev”e bağlamaya çalışanlara söylenecek söz yok.
Ve bunların alayı aşırı demokrat; iyi mi?!
Adam oturmuş, 500 sayfalık kitap bile yazmış üşenmeden;
- “Cem, hak açısından eşitlerin bir etkinliğidir-tapımıdır: Doğrudan demokrasinin uygulandığı cemde herkes “can” dır; zengin-fakir, kadın-erkek, büyük-küçük yoktur; herkesin sözü birdir.” (Esat Korkmaz, Anadolu Aleviliği, s.223)
Doğrudan cemin başında dedenin ne işi var, demeyin.