Sahabenin âlimlerinden, İslam fıkhının muallimi Abdullah ibni Mesud radıyallahu anhunun huzuruna bir adam getirildi ve: "Şu adam falancadır, sakalından şarap damlıyor" denildi. O ise: "Ben tecessüsten (gizlice işlenen kabahatleri araştırmaktan) men edildim. Lakin bize bir şey zahir olursa onu ele alırız!" cevabını verdi. (Ebu Davud, Edeb 44)
Mısırda valilik yapan Ukbe bin Amir’e bir memuru geldi ve komşusunun içki içtiğini şikâyet edip ceza verilmesini talep etti. O ise bu ihbarı değerlendirmeye almadı, “Sen ona nasihat et ve kabahatini ört” dedikten sonra Peygamberimiz’in hadisini nakletti: "Kim bir ayıp görür ve onu örterse, diri diri gömülmüş bir kızı ihya etmiş gibi olur." (Ebû Dâvud, Edeb 45 )
Münafıklar müminlerin dedikodusunu ederlerdi ama müminler münafıkların halini ifşa edip onları İslam toplumundan dışlamazdı. Peygamberimiz aleyhissalatu vesselama münafıkların kimler olduğu vahiyle bildirilmişti ama o bu isimleri ifşa etmez, “belki tevbe ederler” diye saklardı. Hz. Huzeyfe radıyallahu anhu Peygamberimiz aleyhissalatu vesselamın sırdaşıydı. Allah Resulü kendisine münafıkların kimler olduğunu bildirmişti. O da kendisine verilen bu sırrı kimseye söylemezdi. Ancak onun bir kişinin cenaze namazını kılmayışından o kişin münafık olduğu anlaşılırdı.