oguz
Yeni
- Katılım
- 29 Eki 2006
- Mesajlar
- 1,560
- Tepkime puanı
- 36
- Puanları
- 0
AKP'nin çiftliği haline getirilen TRT, Arabeskçi İbo ile reyting ararken
İSRAFİL KUMBASAR
TRT, Türkiye Cumhuriyeti devleti adına, Türk milletinin ödediği vergiler ile ’kamu hizmeti’ ilkesi çerçevesinde yayın yapan bir kurumdur.
günün ihtiyaçlarına uygun her türlü donanımın bulunduğu modern bir binaya kavuşan TRT, 7 TV kanalı ile 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 yerel, 1 uluslararası radyo kanalı üzerinden yayın yapıyor.
Emrindeki 8 bine yakın çalışanı ve elindeki onca araç-gerece ve arkasındaki devlet imkanına rağmen, topluma ulaşmakta bir türlü başarılı olamıyor.
Neden?
Çünkü bir zamanlar, “Koridorlarında kendisini Fellini zanneden yeteneksiz ve tembel yapımcıların gezindiği kurum” olarak tarif edilen, ‘her memura’ bir müdürün düştüğü TRT’de değişen bir şey yok.
Kafa aynı kafa.
Büyük bir çoğunluğu ‘siyasetçi’, ‘işadamı’ veya ‘bürokrat’ yakınlarından müteşekkil, ’milletten’ kopuk, ’memur zihniyetine’ sahip çalışanlar, ’yeni fikirler’ ortaya koymak, ilgi çekici ’yeni programlar’ üretmek yerine, birbirlerinin altlarını oyup, kısa sürede tepe noktalara tırmanın hesabı içerisindeler.
Programların büyük bir bölümü, kurum dışına yaptırılıyor, fragmanlar bile dışarıya havale ediliyor.
İşler ’rüşvet çarkı’ etrafında dönüyor.
TRT, yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin ile birlikte ’yeniden yapılanma’ sürecine girdi.
‘Yeniden yapılanma’ deyince, TRT’nin ’hantal’ yapısının dağıtılıp ’daha etkin’ hale getirilmesi veya ’varlık ilkelerine’ uygun ’daha nitelikli’ bir yayın yapacağı aklınıza gelmesin sakın.
Bu ifade, TRT’nin tamamen ’AKP çiftliği’ haline getirilmesi için kullanılan bir şifre.
Birinci adım, TRT’nin kaynaklarını AKP’li belediyelere, yandaş vakıflara, derneklere, radyo ve televizyonlara peşkeş çekmek.
İkinci adım, TRT’de mevcut personeli tasfiye edip, iktidara ’yüzde yüz bağlı’ hareket edecek yeni kadrolara yer açmak.
Üçüncü adım ise, TRT’yi özelleştirmek.
Atılım seferberliği başlatan, İbrahim Şahin, özel televizyonlar ile rekabet etmenin yolunu ’onların yöntemlerini’ aynen taklit etmekte buldu.
Bugüne kadar bütün kalitesizliğine rağmen en azından ’tarafsızmış gibi’ bir görüntü veren kimliğini tamamen kaybedip, ’ana haberleri’ ile ’realiti şovları’ ile, ’analiz programları’ ile ve dahi ’birbirinden yalaka konukları’ ile Samanyolu ve Kanal 7 televizyonlarını aratmayacak bir hale geldi.
AKP’nin ’arka bahçesine’ dönüşen TRT’nin adı yakında ’AK-TRT’ olarak değiştirilirse hiç şaşırmayın.
Arkasındaki iktidar gücüne rağmen reyting savaşlarında hep ’sondan birinci’ çıkan TRT, yıllar sonra yeniden adından sözettirmeye başladı.
Ama yayınları ile değil, ‘devletin malı deniz’ hesabı, sokağa saçtığı ‘milletin paraları’ ile.
Yılbaşında kurtuluşu pop müziği sanatçısı ’Tarkan’da arayan TRT, şimdi de bir zamanlar ’Türkçeyi bozduğu’gerekçesiyle ekrana çıkarmadığı arabeks müzik sanatçısı İbrahim Tatlıses’in eteğine yapıştı.
Tarkan’a banttan söylettiği beş şarkı için tam 750 bin dolar bastıran TRT’nin, İbrahim Tatlıses için de haftalık yapacağı her program için 65 bin YTL ödeyeceği söyleniyordu.
Ancak, İbrahim Tatlıses, gerçeği şöyle açıkladı:
- “Ben o paraya program yapacak insan değilim. Bu iddialarla fiyatımı düşürmeye çalışıyorlar. TRT’den program başına 150 bin YTL alacağım.”
Haftada 150 bin, ayda toplam 600 bin YTL.
Peki, İbo’ya bu kadar para neden veriliyor?
‘Engin’ bilgi ve kültürünü ’canlı’ yayınlarda ‘cahil’ millete aktarsın veyahut ’Türkçeyi daha iyi öğretsin’ diye mi zannediyorsunuz?
Tabii ki hem bugüne kadar Genç Parti adayı olan İbrahim Tatlıses’i AKP saflarına çekmek, hem de önümüzdeki yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu’daki oyları AKP’ye kanalize edebilmek için.
***
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 5’nci maddesinde, uyulması gereken genel yayın esaslarından üçü şöyle tarif edilmiştir:
+ Milletin genel ahlâkını, millî geleneklerini, manevî değerlerini gözetmek.
+ Dil, ırk, din ve mezhep ayırımı güdecek propagandalara yer vermemek.
+ Bir siyasi partiye, gruba, çıkar çevrese veya düşünceye alet olmamak.
Ama bir zamanlar, TRT yönetimlerini ’batı kulüpçülüğü’ ile suçlayan zihniyetin mensupları, şimdi ellerine geçirdikleri kurumu adeta ’gece kulüpçülüğü’ anlayışı ile yönetiyorlar.
TRT, hızla arabeksleşiyor.
İSRAFİL KUMBASAR
TRT, Türkiye Cumhuriyeti devleti adına, Türk milletinin ödediği vergiler ile ’kamu hizmeti’ ilkesi çerçevesinde yayın yapan bir kurumdur.
günün ihtiyaçlarına uygun her türlü donanımın bulunduğu modern bir binaya kavuşan TRT, 7 TV kanalı ile 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 yerel, 1 uluslararası radyo kanalı üzerinden yayın yapıyor.
Emrindeki 8 bine yakın çalışanı ve elindeki onca araç-gerece ve arkasındaki devlet imkanına rağmen, topluma ulaşmakta bir türlü başarılı olamıyor.
Neden?
Çünkü bir zamanlar, “Koridorlarında kendisini Fellini zanneden yeteneksiz ve tembel yapımcıların gezindiği kurum” olarak tarif edilen, ‘her memura’ bir müdürün düştüğü TRT’de değişen bir şey yok.
Kafa aynı kafa.
Büyük bir çoğunluğu ‘siyasetçi’, ‘işadamı’ veya ‘bürokrat’ yakınlarından müteşekkil, ’milletten’ kopuk, ’memur zihniyetine’ sahip çalışanlar, ’yeni fikirler’ ortaya koymak, ilgi çekici ’yeni programlar’ üretmek yerine, birbirlerinin altlarını oyup, kısa sürede tepe noktalara tırmanın hesabı içerisindeler.
Programların büyük bir bölümü, kurum dışına yaptırılıyor, fragmanlar bile dışarıya havale ediliyor.
İşler ’rüşvet çarkı’ etrafında dönüyor.
TRT, yeni Genel Müdürü İbrahim Şahin ile birlikte ’yeniden yapılanma’ sürecine girdi.
‘Yeniden yapılanma’ deyince, TRT’nin ’hantal’ yapısının dağıtılıp ’daha etkin’ hale getirilmesi veya ’varlık ilkelerine’ uygun ’daha nitelikli’ bir yayın yapacağı aklınıza gelmesin sakın.
Bu ifade, TRT’nin tamamen ’AKP çiftliği’ haline getirilmesi için kullanılan bir şifre.
Birinci adım, TRT’nin kaynaklarını AKP’li belediyelere, yandaş vakıflara, derneklere, radyo ve televizyonlara peşkeş çekmek.
İkinci adım, TRT’de mevcut personeli tasfiye edip, iktidara ’yüzde yüz bağlı’ hareket edecek yeni kadrolara yer açmak.
Üçüncü adım ise, TRT’yi özelleştirmek.
Atılım seferberliği başlatan, İbrahim Şahin, özel televizyonlar ile rekabet etmenin yolunu ’onların yöntemlerini’ aynen taklit etmekte buldu.
Bugüne kadar bütün kalitesizliğine rağmen en azından ’tarafsızmış gibi’ bir görüntü veren kimliğini tamamen kaybedip, ’ana haberleri’ ile ’realiti şovları’ ile, ’analiz programları’ ile ve dahi ’birbirinden yalaka konukları’ ile Samanyolu ve Kanal 7 televizyonlarını aratmayacak bir hale geldi.
AKP’nin ’arka bahçesine’ dönüşen TRT’nin adı yakında ’AK-TRT’ olarak değiştirilirse hiç şaşırmayın.
Arkasındaki iktidar gücüne rağmen reyting savaşlarında hep ’sondan birinci’ çıkan TRT, yıllar sonra yeniden adından sözettirmeye başladı.
Ama yayınları ile değil, ‘devletin malı deniz’ hesabı, sokağa saçtığı ‘milletin paraları’ ile.
Yılbaşında kurtuluşu pop müziği sanatçısı ’Tarkan’da arayan TRT, şimdi de bir zamanlar ’Türkçeyi bozduğu’gerekçesiyle ekrana çıkarmadığı arabeks müzik sanatçısı İbrahim Tatlıses’in eteğine yapıştı.
Tarkan’a banttan söylettiği beş şarkı için tam 750 bin dolar bastıran TRT’nin, İbrahim Tatlıses için de haftalık yapacağı her program için 65 bin YTL ödeyeceği söyleniyordu.
Ancak, İbrahim Tatlıses, gerçeği şöyle açıkladı:
- “Ben o paraya program yapacak insan değilim. Bu iddialarla fiyatımı düşürmeye çalışıyorlar. TRT’den program başına 150 bin YTL alacağım.”
Haftada 150 bin, ayda toplam 600 bin YTL.
Peki, İbo’ya bu kadar para neden veriliyor?
‘Engin’ bilgi ve kültürünü ’canlı’ yayınlarda ‘cahil’ millete aktarsın veyahut ’Türkçeyi daha iyi öğretsin’ diye mi zannediyorsunuz?
Tabii ki hem bugüne kadar Genç Parti adayı olan İbrahim Tatlıses’i AKP saflarına çekmek, hem de önümüzdeki yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu’daki oyları AKP’ye kanalize edebilmek için.
***
2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 5’nci maddesinde, uyulması gereken genel yayın esaslarından üçü şöyle tarif edilmiştir:
+ Milletin genel ahlâkını, millî geleneklerini, manevî değerlerini gözetmek.
+ Dil, ırk, din ve mezhep ayırımı güdecek propagandalara yer vermemek.
+ Bir siyasi partiye, gruba, çıkar çevrese veya düşünceye alet olmamak.
Ama bir zamanlar, TRT yönetimlerini ’batı kulüpçülüğü’ ile suçlayan zihniyetin mensupları, şimdi ellerine geçirdikleri kurumu adeta ’gece kulüpçülüğü’ anlayışı ile yönetiyorlar.
TRT, hızla arabeksleşiyor.