AKP yönetimi tabanını tanımıyor - NEŞE DÜZEL - Istanbul - 14.02.2011
Siyaset bilimci ve yazar Berat Özipek, Neşe Düzel’e anlattı: AKP’nin tabanında içki ve heykel değil, özgürlükler konuşuluyor. Demokratik adımlardaki tereddüt anlamsız
“AKP’nin tabanının gerisinde. Tabanını tanımıyor. Kendi milliyetçi, devletçi, refleksiyle konuşuyor. Kürt meselesinde kendi bölünme korkularını çıkarıyor.”
“AK Parti, içki, heykel gibi konuları, seçim öncesinde toplumun muhafazakârlığıyla oynamak için getiriyorsa, yanılıyor. Bu kitle içkinin alenileşmesini istemez ama içer de.”
“Muhafazakârlar da endişeli. Anadolu sermayesi 28 Şubat’ta öyle saldırı ve haraçlarla! Karşılaştı ki... Mallarına, devletin el koymasından hâlâ korkuyor ve bir ayağını dünyada tutuyor.”
***
NEDEN BERAT ÖZİPEK
AKP, büyük sorunların çözümüyle karşılaştığında aniden durdu ve gerilemeye başladı. Sayıştay ve ombudsmanlık yasasıyla askerî vesayete selam çakarken, asıl sorunları bir kenara bırakıp gündeme de heykel, dizi, içki gibi anlamsız tartışmalar soktu. Üstelik bütün bunları seçimlere sayılı aylar kala yaptı. Bu tartışmaları da “muhafazakârların” istediği gibi bir hava yarattı. Peki, kim bu muhafazakârlar? Gerçekten böyle tartışmalar ve gerginlikler mi istiyorlar? AKP’yi bu nedenlerle mi seçiyorlar? Muhafazakâr kesimlerin asıl talepleri ne? AKP’den ne bekliyorlar? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorlar? Kürt sorununa, askeri vesayete nasıl bakıyorlar? Milliyetçiliğe mi yoksa demokrasiye ve özgürlüklere mi oy veriyorlar? Anadolu’nun muhafazakârları ne yönde değişiyorlar? Çok geniş bir kesimi temsil eden muhafazakârların İslamcılardan farkı ne? AKP, kendi tabanını oluşturan muhafazakârları gerçekten tanıyor mu? Yoksa AKP, kendi “hastalıklarını” muhafazakârlara mı yansıtıyor? Bütün bunları muhafazakârlık üzerine çalışan ve yakında Timaş’tan “Muhafazakârlık” kitabı yenilenerek çıkacak olan Doç. Dr. Berat Özipek’e sorduk. Sekiz yıl Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptıktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’ne geçen siyaset bilimci Doç. Berat Özipek, Liberal Düşünce Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alıyor ve Anadolu’yu yakından takip ediyor. Özipek, ağırlıklı olarak muhafazakârlık, insan hakları, hukuk devleti, ifade özgürlülüğü, din ve vicdan özgürlüğü konuları üzerinde çalışıyor.
***
NEŞE DÜZEL: AKP’nin heykel, dizi, içki gibi konularda muhafazakâr tabanın hoşuna gidecek gerginlikler yarattığı görülüyor. Öncelikle “muhafazakâr taban” kavramından başlayalım. Kim, muhafazakâr taban?
BERAT ÖZİPEK: Türkiye’de sosyal piramidin tepesinde, devletçi-seçkin kesim vardır. Muhafazakâr taban ise sosyal piramidin alt ve orta sınıflarına oturan kesimdir. Bunlar, aile, gelenek, din, tarih gibi değerleri ve kurumları önemser. Bu tabanı, geçmişte Terakkiperver-Serbest Fırka, Demokrat Parti ve Özal’ın ANAP’ı temsil etti, şimdi de AK Parti temsil ediyor. Muhafazakâr taban, çiftçi, küçük toprak sahibi, işçi, işsiz, esnaf ve orta sınıf girişimcilerden oluşur.
AKP’nin tabanı tamamen muhafazakârlardan mı oluşuyor?
Hayır. AK Parti’nin tabanında muhafazakâr, İslami, liberal ve sol olmak üzere dört damar var. Mesela Türkiye’de insanlar kendilerine liberal demezler ama bu ülkede her seçimde en liberal mesajları verenler seçimleri kazanır. Ceberut devlet geleneğine karşı çıkanlar, serbest piyasayı, ifade, din, vicdan ve kimlik hürriyetini savunanlar daha çok oy alırlar. Bu ülkede liberalizm, sanıldığı gibi sadece küçük bir entelektüel grubun ideolojisi değildir. Bu ülkede çok geniş kesimler liberal hassasiyetlere sahip. AK Parti’de de liberal duyarlılıklara sahip büyük bir kitle var.
Eğer AKP’nin tabanında liberal hassasiyetler dediğiniz gibi kadar güçlüyse, niye parti yönetimi, heykel, dizi, içki tartışmalarıyla gerginlikler yaratıyor?
Kitleyi doğru okuyamıyorlar. Kendi devletçi, milliyetçi ve muhafazakâr refleksleriyle konuşuyorlar zaman zaman. Mesela Diyanet’i kaldıralım dediğinizde, kitleden önce AK Partililerin kendi korkuları ön plana çıkıyor. Kürt meselesinde de aynı şey oluyor ve kendi bölünme korkuları öne çıkıyor.
AKP’nin yöneticileri İslamcılıktan geldiler. Muhafazakâr ile İslamcı taban arasındaki fark nedir?
İslamcılar, adına “İslami sistem” dedikleri alternatif bir devlet projesine sahipler. Gerçi bunlar da kendi aralarında çok çeşitliler... Mesela bir kısmı şeriat sistemini çok özgürlükçü, bir kısmı da çok otoriter, totaliter içeriklendiriyor. Ama sonuçta İslamcıların hepsi de alternatif bir İslami ekonomiyi, siyaseti ve devleti savunuyor. Bunların toplumdaki oranı yüzde 8’dir. Muhafazakârlar ise İslami bir devlet kurmayı düşünmüyor. Kuran’a ve şeriata saygılılar ama devletin, bütün bir topluma bir din giydirmesini istemiyorlar. Muhafazakârlar, insanların kılık kıyafetini zorla değiştiren, inançlarını suç haline getiren, kurban ibadetinden tutun da zikir ve tarikat ritüellerini yasaklayan, insanların yaşam biçimini devlet eliyle yukarıdan aşağıya değiştiren seçkinci siyasi gelenekten rahatsızlar.
İslamcılar, içkiyi yasaklar. Muhafazakârlar yasaklar mı?
Hayır, yasaklamazlar, kısıtlarlar. Muhafazakârlar, alternatif yaşam biçimlerini yok etmezler. Bizdeki muhafazakârlar, Batı’daki muhafazakârlara çok benziyor. Batı’daki Hıristiyan Demokratlar ve muhafazakâr partiler de içki, kürtaj, eşcinsellik, alternatif yaşam biçimleriyle ilgili kısıtlayıcı hükümler getiriyorlar. Gerçi ben, İslamcıların bile içkiyi yasaklayacaklarından çok emin değilim. Zira Türkiye’de en hızlı değişen grup İslamcılar. AK Parti’nin siyaset akademilerine demokrasi dersi vermeye gittiğimizde açıkça görüyoruz. İslamcı tabanda içki, heykel, dizi gibi kısıtlamalar konuşulmuyor. Tabanda, bütün kesimleri ilgilendiren özgürlükler konuşuluyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, tarihle yüzleşilmesi tartışılıyor. İçki, heykel gibi konuların kullanılması, tabanın talebi değil.
AK Parti yönetimi, tabanını tanımıyor mu?
Tanımıyor. AK Parti, muhafazakâr kitlenin belli bazı beklentileri ve kaygıları olduğunu düşünüyor. AK Parti geçen seçimlerde de milliyetçiliğe oynamıştı.
Siyaset bilimci ve yazar Berat Özipek, Neşe Düzel’e anlattı: AKP’nin tabanında içki ve heykel değil, özgürlükler konuşuluyor. Demokratik adımlardaki tereddüt anlamsız
“AKP’nin tabanının gerisinde. Tabanını tanımıyor. Kendi milliyetçi, devletçi, refleksiyle konuşuyor. Kürt meselesinde kendi bölünme korkularını çıkarıyor.”
“AK Parti, içki, heykel gibi konuları, seçim öncesinde toplumun muhafazakârlığıyla oynamak için getiriyorsa, yanılıyor. Bu kitle içkinin alenileşmesini istemez ama içer de.”
“Muhafazakârlar da endişeli. Anadolu sermayesi 28 Şubat’ta öyle saldırı ve haraçlarla! Karşılaştı ki... Mallarına, devletin el koymasından hâlâ korkuyor ve bir ayağını dünyada tutuyor.”
***
NEDEN BERAT ÖZİPEK
AKP, büyük sorunların çözümüyle karşılaştığında aniden durdu ve gerilemeye başladı. Sayıştay ve ombudsmanlık yasasıyla askerî vesayete selam çakarken, asıl sorunları bir kenara bırakıp gündeme de heykel, dizi, içki gibi anlamsız tartışmalar soktu. Üstelik bütün bunları seçimlere sayılı aylar kala yaptı. Bu tartışmaları da “muhafazakârların” istediği gibi bir hava yarattı. Peki, kim bu muhafazakârlar? Gerçekten böyle tartışmalar ve gerginlikler mi istiyorlar? AKP’yi bu nedenlerle mi seçiyorlar? Muhafazakâr kesimlerin asıl talepleri ne? AKP’den ne bekliyorlar? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorlar? Kürt sorununa, askeri vesayete nasıl bakıyorlar? Milliyetçiliğe mi yoksa demokrasiye ve özgürlüklere mi oy veriyorlar? Anadolu’nun muhafazakârları ne yönde değişiyorlar? Çok geniş bir kesimi temsil eden muhafazakârların İslamcılardan farkı ne? AKP, kendi tabanını oluşturan muhafazakârları gerçekten tanıyor mu? Yoksa AKP, kendi “hastalıklarını” muhafazakârlara mı yansıtıyor? Bütün bunları muhafazakârlık üzerine çalışan ve yakında Timaş’tan “Muhafazakârlık” kitabı yenilenerek çıkacak olan Doç. Dr. Berat Özipek’e sorduk. Sekiz yıl Tokat Gazi Osmanpaşa Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptıktan sonra İstanbul Ticaret Üniversitesi’ne geçen siyaset bilimci Doç. Berat Özipek, Liberal Düşünce Topluluğu’nun kurucuları arasında yer alıyor ve Anadolu’yu yakından takip ediyor. Özipek, ağırlıklı olarak muhafazakârlık, insan hakları, hukuk devleti, ifade özgürlülüğü, din ve vicdan özgürlüğü konuları üzerinde çalışıyor.
***
NEŞE DÜZEL: AKP’nin heykel, dizi, içki gibi konularda muhafazakâr tabanın hoşuna gidecek gerginlikler yarattığı görülüyor. Öncelikle “muhafazakâr taban” kavramından başlayalım. Kim, muhafazakâr taban?
BERAT ÖZİPEK: Türkiye’de sosyal piramidin tepesinde, devletçi-seçkin kesim vardır. Muhafazakâr taban ise sosyal piramidin alt ve orta sınıflarına oturan kesimdir. Bunlar, aile, gelenek, din, tarih gibi değerleri ve kurumları önemser. Bu tabanı, geçmişte Terakkiperver-Serbest Fırka, Demokrat Parti ve Özal’ın ANAP’ı temsil etti, şimdi de AK Parti temsil ediyor. Muhafazakâr taban, çiftçi, küçük toprak sahibi, işçi, işsiz, esnaf ve orta sınıf girişimcilerden oluşur.
AKP’nin tabanı tamamen muhafazakârlardan mı oluşuyor?
Hayır. AK Parti’nin tabanında muhafazakâr, İslami, liberal ve sol olmak üzere dört damar var. Mesela Türkiye’de insanlar kendilerine liberal demezler ama bu ülkede her seçimde en liberal mesajları verenler seçimleri kazanır. Ceberut devlet geleneğine karşı çıkanlar, serbest piyasayı, ifade, din, vicdan ve kimlik hürriyetini savunanlar daha çok oy alırlar. Bu ülkede liberalizm, sanıldığı gibi sadece küçük bir entelektüel grubun ideolojisi değildir. Bu ülkede çok geniş kesimler liberal hassasiyetlere sahip. AK Parti’de de liberal duyarlılıklara sahip büyük bir kitle var.
Eğer AKP’nin tabanında liberal hassasiyetler dediğiniz gibi kadar güçlüyse, niye parti yönetimi, heykel, dizi, içki tartışmalarıyla gerginlikler yaratıyor?
Kitleyi doğru okuyamıyorlar. Kendi devletçi, milliyetçi ve muhafazakâr refleksleriyle konuşuyorlar zaman zaman. Mesela Diyanet’i kaldıralım dediğinizde, kitleden önce AK Partililerin kendi korkuları ön plana çıkıyor. Kürt meselesinde de aynı şey oluyor ve kendi bölünme korkuları öne çıkıyor.
AKP’nin yöneticileri İslamcılıktan geldiler. Muhafazakâr ile İslamcı taban arasındaki fark nedir?
İslamcılar, adına “İslami sistem” dedikleri alternatif bir devlet projesine sahipler. Gerçi bunlar da kendi aralarında çok çeşitliler... Mesela bir kısmı şeriat sistemini çok özgürlükçü, bir kısmı da çok otoriter, totaliter içeriklendiriyor. Ama sonuçta İslamcıların hepsi de alternatif bir İslami ekonomiyi, siyaseti ve devleti savunuyor. Bunların toplumdaki oranı yüzde 8’dir. Muhafazakârlar ise İslami bir devlet kurmayı düşünmüyor. Kuran’a ve şeriata saygılılar ama devletin, bütün bir topluma bir din giydirmesini istemiyorlar. Muhafazakârlar, insanların kılık kıyafetini zorla değiştiren, inançlarını suç haline getiren, kurban ibadetinden tutun da zikir ve tarikat ritüellerini yasaklayan, insanların yaşam biçimini devlet eliyle yukarıdan aşağıya değiştiren seçkinci siyasi gelenekten rahatsızlar.
İslamcılar, içkiyi yasaklar. Muhafazakârlar yasaklar mı?
Hayır, yasaklamazlar, kısıtlarlar. Muhafazakârlar, alternatif yaşam biçimlerini yok etmezler. Bizdeki muhafazakârlar, Batı’daki muhafazakârlara çok benziyor. Batı’daki Hıristiyan Demokratlar ve muhafazakâr partiler de içki, kürtaj, eşcinsellik, alternatif yaşam biçimleriyle ilgili kısıtlayıcı hükümler getiriyorlar. Gerçi ben, İslamcıların bile içkiyi yasaklayacaklarından çok emin değilim. Zira Türkiye’de en hızlı değişen grup İslamcılar. AK Parti’nin siyaset akademilerine demokrasi dersi vermeye gittiğimizde açıkça görüyoruz. İslamcı tabanda içki, heykel, dizi gibi kısıtlamalar konuşulmuyor. Tabanda, bütün kesimleri ilgilendiren özgürlükler konuşuluyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması, tarihle yüzleşilmesi tartışılıyor. İçki, heykel gibi konuların kullanılması, tabanın talebi değil.
AK Parti yönetimi, tabanını tanımıyor mu?
Tanımıyor. AK Parti, muhafazakâr kitlenin belli bazı beklentileri ve kaygıları olduğunu düşünüyor. AK Parti geçen seçimlerde de milliyetçiliğe oynamıştı.