Aklın çok olmasının alâmeti

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Aklın çok olmasının alâmeti
02.01.2011

Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır ve bir ölçü âleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sâdece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir. Akıllı kimse, îmânını korumak için, Allahü teâlânın emir ve yasaklarında gevşeklik göstermez ve sâlih amellerde kusûr etmez. Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez. Hadîs-i şerîfte; (Aklın alâmeti, nefse gâlip ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hâzırlamaktır. Ahmaklık alâmeti, nefse uyup, Allahdan af, merhamet beklemektir) buyuruldu.

Ebû Osman Hîrî hazretleri; “Akıllı, korktuğu şey başına gelmeden önce, onun çâresine bakandır” buyurmuştur.

Akıl, her insanda var ise de, herkeste eşit olarak bulunmaz. En yüksek akıl ile en aşağı akıl arasında binlerce derece farkı vardır. Bu sebeple, bazı kimselerin sık sık tekrarladığı “aklın kabûl edebileceği” sözü, her zaman ve herkes için doğru değildir. Hem bu söz, hangi akıl yani kimin aklı, en çok aklı olan kimsenin mi, yoksa her akıllı denen kimsenin aklına göre mi olacaktır? Zira herkeste bulunan akıl; selîm akıl ve sakîm akıl olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunların her ikisi de akıldır. Selîm akıl, hiç yanılmaz, hatâ etmez, pişmân olacak hiçbir harekette bulunmaz, düşündüğü şeylerde aslâ hatâ etmez. Hep doğru ve sonu iyi olan işlerde bulunur. Doğru düşünür, doğru yolu bulur ve işleri hep doğrudur. Böyle akıl, ancak Peygamberlerde bulunur. Bunlar, her başladıkları işte muvaffak olmuşlar, pişmân olacak, zarar görecek bir şey yapmamışlardır. İmâm-ı Şâfiî hazretleri; “Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyandır” buyurmaktadır.

Selim olan akıl, insanı sahibine, yaratanına yaklaştırır. Yaratanına yaklaştıkça, Onun kudretini, gadâbını ve ihsânlarını daha iyi anlar ve korkusu da artar. Zira Fâtır sûresinin 28. âyetinde meâlen; (İlmi çok olanların, Allah korkusu çok olur) buyurulmuştur.

İnsanlardan Allah korkusunu kaldırarak, Allahü teâlâyı yalnız ihsân sâhibi sanmak ve kulların dertlerine, sıkıntılarına devâ olacak, şefkat ve himâye hâlinde düşünmek, Hristiyanlardan gelmektedir. Çünkü Hristiyanlar, böyle inanırlar. Allahü teâlâyı, yalnız rahîm, kerîm bilerek sevip de, kahrından, azâbından korkmamak, Onu, kanûnlarını yürütmeye gücü yetmeyen bir hükûmet gibi zayıf, yâhut çocukların yalnız arzûlarını yaparak, onları şımartan ana, baba gibi beceriksiz tanımak olur. Ebû Osman Hîrî hazretleri; “Allah korkusu, insanı Allahü teâlâya yaklaştırır ve kendini beğenmekten uzaklaştırır” buyurmuştur.

Netice olarak, aklı olan, Allahü teâlâya îmân eder ve Ondan korkar. Allahü teâlâdan korkan da, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle çalışır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara karşı sabreder. Yaptığı kusûrlara tövbe eder. Sözünün eri olur. Her iyiliği Allah için yapar. Kimsenin malına, canına, nâmûsuna göz dikmez. Çalışırken, alışveriş ederken, kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. Şüpheli şeylerden kaçınır. Makâm sâhiplerine, zâlimlere yaltaklanmaz. İlim ve ahlâk sâhiplerine saygı gösterir. Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasîhat verir, onlara uymaz. Küçüklerine merhametli ve şefkatli olur, misâfirlerine de ikrâm eder. Kimseyi çekiştirmez, keyfi peşinde koşmaz. Zararlı ve hattâ faydasız bir şey söylemez, kimseye sert davranmaz. Cömert olur. Mâlı ve mevkiyi herkese iyilik etmek için ister. Riyâkârlık, ikiyüzlülük yapmaz, kendini beğenmez. Allahü teâlânın her ân gördüğünü ve bildiğini düşünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar. Bu hâl, aklın çok olmasının alâmetidir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Aklın çok olması, Allah korkusunun çokluğu ile belli olur.)
osman ünlü makale
 
Üst