Aklı Putlaştırmak

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Aklın büyük bir nimet olduğunu bütün müslümanlar idrak ederler. Ve dahi, aklı olmayanların, yani aklını sağlıklı kullanamayanların mükellef olmadığını da (tutulmadığını) müslümanlar gayet iyi bilirler. Dolayısıyla, erkek kadın farketmez, bütün müslümanlar aklını en iyi ve olması gereken şekliyle kullananlardır.

Lakin hiç bir müslüman aklını tek başına putlaştıran da değildir. Çünkü imanın merkezinde Allahü Teala vardır, gönderdiği değerler vardır, değerlerin kendisine gönderilen bir Peygamber vardır. Bütün müslümanlar akıllarını bu merkezde kullanırlar, herhangi bir mes'ele ile karşılaştıklarında bu değerlerle akıllarını refere ederek o mes'ele hakkında çözüm üretirler.

Aklını kullanan ve aklın büyük bir nimet olduğunu bilen müslümanlar, elbet Kur'an'la ve onun emir ve yasaklarıyla akıllarını da tezyin ederler.

Müslümanlar bu güzelliği aklen hayata hakim kılmak adına Kur'an'a yöneldikleri gibi, Kur'an'ın "Şunlara da yöneliniz" emrine de amade olurlar müslümanlar ve yerine göre akıllarını Peygamber'in öğretileriyle ve yerine göre de alimlerin, bilenlerin ilimleriyle tezyin ederler. Bunda da bir sorun yoktur. Çünkü, bu güzelliğin emri zaten Kur'an'da vardır. Kur'an'ın emrine göre aklını kullananlar ve akil olanlar kadar daha doğal bir şey var mıdır..? Olması gereken de budur.

Hal böyle olmasına rağmen, aklını Peygamber öğretileriyle ve alimlerin ilmiyle tezyin edenler, kendilerini Kur'an'cılar olarak lanse edenlerce "akletmeyenler" şeklinde ifade edilmeleri, edenlerin (Kur'an'cıların) hangi ahlak eksende olduklarını göstermesi açısından da manidardır. İlim öğrenmek, bilgi edinmek, aklını bu yönde daha dinamik hale getirme anlamında Kur'an'ın emrine aklını amade kılanlara karşı bu üslup içerisinde olanların tamamı Kur'an'dan da bağımsız bir şekilde akıllarını tamamen putlaştırmışlardır. Açıkçası akıllarını ilah edinmişlerdir.

Dolayısıyla, onların bu ahlak içerisinde olmaları, aklını yerine göre alimlerin, müctehidlerin, ilmi ile amil olanların bilgileriyle dinamik hale getiren müslümanları "akletmeyenler" olarak nitelemeleri de bu ahlaklarının bir tezahürüdür. Cidden bu ahlak içerisinde olanların tamamı hastadır acilen tedavi edilmeleri gerekir.

İşin garip tarafı aklını putlaştıranlar, İslam'ı hayattan lağvedenlerin akıllarını da olması gereken bir akıl olarak vasıflandırmaları işi daha anlaşılmaz hale getirmiştir.

Kur'an'ı ve Hz Peygamber'i refanas alıp o iki değere mutabık hukuk tanzim edenleri "akletmezler" olarak niteleyenler,

Sadece ve sadece Batı'nın ve kendi akıllarını putlaştırarak Kur'an'ı ve Peygamber'i refarans almayarak bu iki değere muarız hukuk ortaya koyanları da "akıller" olarak nitelemişlerdir. Soytarılığa bakar mısınız..?

Bu sitede bu halde olanlar da az değildir.

Netice:

Müslüman akledendir. Ve aklını en iyi ve en güzel kullanandır. Müslüman aklını Kur'an'la tezyin eder. Peygamber'le tezyin eder. İlmi ile amil olanların bilgileriyle tezyin ederler. Bunlar tertemiz güzel vasılflı insanlardır.

Aklını putlaştıran ve onu ilah hale getirenler de akıllarını bu değerlerden tamamen soyutlarlar. Bunlar da insanların - akılca da - en sefihleridirler.
 

efonaltı

Kısıtlı Erişim
Katılım
13 May 2015
Mesajlar
703
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
44
Konum
almanya
Aklın büyük bir nimet olduğunu bütün müslümanlar idrak ederler. Ve dahi, aklı olmayanların, yani aklını sağlıklı kullanamayanların mükellef olmadığını da (tutulmadığını) müslümanlar gayet iyi bilirler. Dolayısıyla, erkek kadın farketmez, bütün müslümanlar aklını en iyi ve olması gereken şekliyle kullananlardır.

Lakin hiç bir müslüman aklını tek başına putlaştıran da değildir. Çünkü imanın merkezinde Allahü Teala vardır, gönderdiği değerler vardır, değerlerin kendisine gönderilen bir Peygamber vardır. Bütün müslümanlar akıllarını bu merkezde kullanırlar, herhangi bir mes'ele ile karşılaştıklarında bu değerlerle akıllarını refere ederek o mes'ele hakkında çözüm üretirler.

Aklını kullanan ve aklın büyük bir nimet olduğunu bilen müslümanlar, elbet Kur'an'la ve onun emir ve yasaklarıyla akıllarını da tezyin ederler.

Müslümanlar bu güzelliği aklen hayata hakim kılmak adına Kur'an'a yöneldikleri gibi, Kur'an'ın "Şunlara da yöneliniz" emrine de amade olurlar müslümanlar ve yerine göre akıllarını Peygamber'in öğretileriyle ve yerine göre de alimlerin, bilenlerin ilimleriyle tezyin ederler. Bunda da bir sorun yoktur. Çünkü, bu güzelliğin emri zaten Kur'an'da vardır. Kur'an'ın emrine göre aklını kullananlar ve akil olanlar kadar daha doğal bir şey var mıdır..? Olması gereken de budur.

Hal böyle olmasına rağmen, aklını Peygamber öğretileriyle ve alimlerin ilmiyle tezyin edenler, kendilerini Kur'an'cılar olarak lanse edenlerce "akletmeyenler" şeklinde ifade edilmeleri, edenlerin (Kur'an'cıların) hangi ahlak eksende olduklarını göstermesi açısından da manidardır. İlim öğrenmek, bilgi edinmek, aklını bu yönde daha dinamik hale getirme anlamında Kur'an'ın emrine aklını amade kılanlara karşı bu üslup içerisinde olanların tamamı Kur'an'dan da bağımsız bir şekilde akıllarını tamamen putlaştırmışlardır. Açıkçası akıllarını ilah edinmişlerdir.

Dolayısıyla, onların bu ahlak içerisinde olmaları, aklını yerine göre alimlerin, müctehidlerin, ilmi ile amil olanların bilgileriyle dinamik hale getiren müslümanları "akletmeyenler" olarak nitelemeleri de bu ahlaklarının bir tezahürüdür. Cidden bu ahlak içerisinde olanların tamamı hastadır acilen tedavi edilmeleri gerekir.

İşin garip tarafı aklını putlaştıranlar, İslam'ı hayattan lağvedenlerin akıllarını da olması gereken bir akıl olarak vasıflandırmaları işi daha anlaşılmaz hale getirmiştir.

Kur'an'ı ve Hz Peygamber'i refanas alıp o iki değere mutabık hukuk tanzim edenleri "akletmezler" olarak niteleyenler,

Sadece ve sadece Batı'nın ve kendi akıllarını putlaştırarak Kur'an'ı ve Peygamber'i refarans almayarak bu iki değere muarız hukuk ortaya koyanları da "akıller" olarak nitelemişlerdir. Soytarılığa bakar mısınız..?

Bu sitede bu halde olanlar da az değildir.

Netice:

Müslüman akledendir. Ve aklını en iyi ve en güzel kullanandır. Müslüman aklını Kur'an'la tezyin eder. Peygamber'le tezyin eder. İlmi ile amil olanların bilgileriyle tezyin ederler. Bunlar tertemiz güzel vasılflı insanlardır.

Aklını putlaştıran ve onu ilah hale getirenler de akıllarını bu değerlerden tamamen soyutlarlar. Bunlar da insanların - akılca da - en sefihleridirler.

siz akılcılığı ve islam dunyasında salgın hastalık olan kutsalcılığı karıştırıyorsunuz..

meseal size desekki

peygaber risalet öncesi puta taparmıydı?

peygamber ,risalet öncesi domuz eti yedimi ,şarab içtimi?


Hanif din uydurması kurana hiç uyuyormu?
40:66 De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah dışındaki yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım."


evet akılınız ne diyor?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Müslümanlar katında "akıl" güzel bir nimettir. Aklı kutsallaştıranlar ve putlaştıranların tamamı müslüman mahallesinden fersah fersah uzaktırlar. Bizler, Kur'an'a tabi olur onun haramları ve helalleri istikametinde aklımızı an be an dinamik hale getiririz Peygamber'i de dinleriz, alimlerimizi de dinleriz onların ilmi müktesabatından yararlanır yine aklımızı dinamik hale getiririrz. Allah'ın meşru gördüğü diğer şeyler ekseninde de aklımızı dinamik hale getiririz. Yani aklı ne kutsallaştırırız ne de putlaştırırız... Hiçbir müslüman böyle olan değildir.

Demokrasi sürecinde aklı kutsallaştıranla ve putlaştıranlar "Amentüleri bizim aklımız yazacaktır" demişlerdir. Daha da ileri giderek akıllarının kutsallığında, İslam Kanunlarını hayattan toptan lağvetmişler ve aklın ortaya koyduğu kanunların ilerici vahyin ortaya koyduğu kanunları gerici ilan etmişlerdir.

İşte, kafirler, münafıklar, İslama savaş açan demokratlar ve demokratik yönetimlerin tamamı aklı hem kusallaştırmışlar ve hem de putlaştırmışlardır. Müslümanlar bunlardan fersah fersah uzaktırlar...

Bu sitede de her iki cenahtan insanlar vardır, kimi aklı putlaştırır, kimisi de kusallaştırır. İkisinin ortak özelliği İslam Şeriati'ne savaş açmasıdır...

NOT

Hz Adem'den bu yana hiçbir İslam ümmeti "vahiysiz" bırakılmadıkları Kur'an'la sabittir... Dolayısıyla soruların hükümsüzdür...

Allahü Teala "Aklına göre hareket et, hesap yoktur" demiş bulunsaydı,

Sabahlara kadar zina eder, domuz eti tüketir ve istediğim gibi yaşardım...

Soruların hükümsüzdür...
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
siz akılcılığı ve islam dunyasında salgın hastalık olan kutsalcılığı karıştırıyorsunuz..

meseal size desekki

peygaber risalet öncesi puta taparmıydı?

peygamber ,risalet öncesi domuz eti yedimi ,şarab içtimi?


Hanif din uydurması kurana hiç uyuyormu?
40:66 De ki: "Ben, Rabbimden bana açık seçik ayetler gelince, sizin, Allah dışındaki yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım."


evet akılınız ne diyor?

mugalata yazına teşekkürü basmışsa sen doğru yolda değilsin demektir
 
Üst