Aklı maad ve aklı maaş

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
AKLI MAAD VE AKLI MAAŞ

Dersimizin Ayetlerine başlayalım.
”Görmedin mi? muhakkak Allah (-u Teala) hazretleri gökten suyu indirir, onu yeryüzündeki gözelere indirir, sonra o su sebebiyle renkleri çeşitli olan ekinleri çıkarır sonra (o ekinler) kurur da artık sen onu sararmış görürsün. Daha sonrada artık onu ezilmiş, kurumuş ve saman olmuş yapar.Muhakkak bunda akıl sahipleri için elbette bir vaaz vardır.”

Cenab-ı Hak Celle ve Ala Hazretleri ayaet-i celileye “Görmedin mi?” buyurarak başladı.
“Görmedin mi?” buyurmaktan maksat: Niçin Allah’ını bilmiyorsun?” demektir. Herkes yağmur yağdığını görüyor, ama hiç aldırış eden olmuyor; bu iyiliğin ancak Mevla Teala tarafından olduğunu düşünmüyor, Mevla Teala’ya saygı göstermiyor.

“Allah(-u Teala Hazretleri), semadan suyu indirdi, bunu görmedin mi?” demek, hala insan olmayacak mısınız? Hala dünya meşgalelerini bırakıp ahirete yönelmeyecek misiniz? Bu iyiliği ancak Allah-u Teala Hazretlerinin yaptığını hala takdir etmeyecek misiniz? demektir.

Dünya’nın neresinde olursa olsun, oranın bütün halkı bir araya gelse, yağmur yağdırmaları mümkün değildir. Allah-u Teala Hazretleri toprağı yarattı. Hepsine çeşit çeşit hususiyetler verdi. Bazı bölgelerdeki topraklarda hububatın daha iyi yetişme kabiliyeti vardır. Bazı yerlerde sebze, bazı yerlerde çay, fındık, bazı yerlerde zeytin, bazı yerlerde elma, armut, üzüm, bazı yerlerde turunçgiller yetişir.
Allah Celle ve Ala Hazretleri gökten yağmuru yağdırarak mahsulün yetişmesine kabiliyeti olan toprağı canlandırır ve o toprakta o mahsulü bitirir, onları çeşit çeşit afatlardan muhafaza eder, biten mahsulleri de bize ulaştırır. Mesela elde edilen buğdaylar harman yapılır, ambarlara doldurulur, oradan değirmenlere gönderilir, öğütülür sonra da ekmek yapılır, yenilir.
Yüce Allah En’am suresinde buyuruyor ki;
“Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler.”

İşte hakiki insan olmak isteyen, bütün bunları tefekkür etmeli, anlamalı, tesirlenmeli, Allah’ın kendisine emrettiklerini seve seve yapmalıdır. Kulluğu becermeye çalışmalı ve daima beceremediği düşüncesi içinde olmalıdır.

Bedir savaşında ashab-ı Kiram bol ganimet alıp selamete erdikten sonra bir araya gelip övündüler. Aralarında öldürdükleri, kâfirlerden bahsetmeye başladılar. Bunun üzerine Mevla Teala Enfal suresinin 17. ayet-i celilesini inzal buyurdu:
“Siz (Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle) öldürmediniz. Lakin Allah (size yardım etmekle) onları öldürdü. (Ey Resulüm! Düşmanların üzerine bir avuç toprak) attığın zaman sen atmadın. Ancak Allah attı.”
Bedir savaşında Kureyş ordusunu karşısında gören efendimiz Allah’a dua etmiş ve yardım istemişti. O zaman Cebrail geldi de: ”Ya Resulullah! Bir avuç toprak al, onlara at.” Dedi. Resulullah Efendimiz bir avuç toprak alıp onların üzerine attı. Öyle ki bu topraktan onların gözüne, ağzına, burnuna bir şey girmedik kimse kalmadı.

Allah Celle ve Ala o bir avuç kumu müşriklerin üzerine habinin eliyle attırdı ve onlara isabet ettirdi. Cenab-ı Hakkın en sevdiği Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizdir. Birde kimde O’nun nişanı varsa o da sevilenlerdendir. O halde O’nun üzerimizdeki nişanlarını artırmaya çalışalım.

Maalesef zamanımızda O’nun nişanları gittikçe azalıyor. Onlar unutturuluyor, kafirlik nişanları arttırılıyor. Onların merasimleri yapılıyor.
Yeni yıl gecesi yaklaşıyor. Kimbilir neler olacak. Bizim bazı müslümanlarımızda hazırlanan tuzaklara düşeceklerdir. İslamla hiç alakası olmayan işler yapacaklardır. Güya da İsa (aleyhisselam) ın doğum günü.
Hayır öyle değil aslında bunların ne İsa (aleyhisselam) ı tanıdıkları var, ne Musa (aleyhisselam) ı tanıdıkları var. Onlar ancak nefislerinin istediklerini bilirler. Zamanımız çok yok.Ben kısa söylüyorum, siz uzunu anlayın.

Yağmurları yağdıran mahsulleri bitiren Mevla Teala’nın dediklerini dinle. O’nun yasak ettiklerinden kaç. O ne buyuruyorsa öyle yap. O’nun demediğini yapma. Sonra Mevla’ya olan sorumluluğunun altından çıkamazsın.

Şimdi ayetimize devam edelim.
Ey insan! Görmedin mi ki, muhakkak Allah-u Teala Hazretler gökten bu su indirdi de:
”Onu yeryüzündeki gözlere indirdi.”

Düşünün bir kere! Yerin altındaki o gözleri kim yarattı? Yağan yağmurları o gözlere kavuşturan yolları kim açtı? O membalardan suyu yeryüzüne kim çıkardı? O ırmakları, o akarsuları kim çeşitli yerlerden geçirerek göllere, denizlere ulaştırdı? Dünya kurulalı beri bu kadar seneler içerisinde yer yer susuzluk çekenlerin bu susuzluğunu kim giderdi?

Bu güne kadar icad edilen bütün fenler, bütün fabrikalar, bütün fabrikalarda imal edilen ürünler bir tarafa konulsa, bir bardak su öbür tarafa konulsa bir kimseye:”Dünya da hiç su yok ancak şu su var. Suyumu alırsın, icad edilen eşyayı mı alırsın?” dense elini bardağa uzatır. Herkes elini bardağa uzatır. Bununla beraber bütün icadların ilmi Allah’ındır. Onlara bunları keşfetme kabiliyetini de Allah veriyor.

İnsanın Allah’a olan görevlerinin yapılmadığı ve O’nun huzuruna çıkıldığında utanılacağı anlaşılıyor. İyi düşünelim. Tevbe istiğfar edelim. Bundan sonra istikamet üzere olmaya çalışalım.
Toprağın içinde türlü türlü sular akıyor: Maden suları, tatlı sular, sıcak sular, soğuk sular… Toprağın rengi, kokusu, içinde bulunan maddeleri hiç o sulara karışmıyor. Bunlar hep Mevla’nın fiilleridir. Sizi de, sizin her yaptığınızı da Mevla Teala yaratıyor. Sadece O’na kulluk edelim. Sana O’ndan başka kimse iyilik yapamaz ki ona kulluk yapasın. Hangi nimete nereden bakarsak bakalım, şükür hep Mevla’ya ait olacaktır.

”Sonra o su sebebiyle renkleri muhtelif ekinleri ve otları çıkarır.”

Yine bütün dünya insanı bir araya gelse topraktan bir ot dahi çıkarmaya kudreti yetmez.
”Muhakkak her şeyde O’nun birliğine delalet eden ayet vardır.”

Rabbimiz muhtelif renklerde mahsuller meydana getiriyor. Her birinin rengi ayrı ayrı insanı hayret içerisinde bırakıyor. O yağan yağmurlar sebebiyle yerden sarı, yeşil, kırmızı ve beyaz çiçekli rengârenk otları, ekinleri arpa, buğday, susam, mercimek gibi taneleri, taptaze mahsulleri bittiriyor, sonra onların hepsini kurutuyor.
”Sonra o ekinler ve otlar kururda artık sen onları sararmış görürsün.”

O güzel renklerden mahrum bir halde kalırlar.
”Ondan sonra da Cenab-ı Hak onları (o kadar yeşil ve taptaze olan rengârenk mahsulleri) ezilmiş ve kırılmış yapar.”

Hatta rüzgara mukavemet edemez ve savrulur.
”Muhakkak bu anlatılanlarda akıl sahbi olanlar için elbete büyk bir vaaz vardır.”

Şu otların ve ekinlerin halini gören akıl sahipleri kendilerininde onlar gibi olduğunu anlarlar. Ömür ne kadar uzun olursa olsun insan öyle bir zamana ulaşacaktır ki, benzi sararacak, kuvveti kesilecek, gençliği elden gidecektir. Bir günde, rüzgarın saman çöpünü savurduğu gibi ölümde o insanı ahirete savuracaktır.

İlahi sanata bakıp ibret alabilmek için akl-ı maad (ahiret aklı) sahibi olmak lazımdır. Zira peygamberlerin ve velilerin nasibi olan akl-ı maadın basireti (görüşü) keskindir. Birde dünyanın geçici lezzetlerine bakan, yiyip içme ve geçim yollarını düşünmeye yarayan akl-ı maaş vardır ki bu ilahi sanatı tefekkür etmekten acizdir. Onun idraki ancak zahire varır, batıni işlere geçmez. MevlaTeala cümlemizi aklı maad sahibi olanlardan eylesin.

Mahmud USTAOSMANOĞLU (ks)

 

alitufan2003

Profesör
Katılım
27 Ağu 2013
Mesajlar
1,370
Tepkime puanı
11
Puanları
0
Konum
Yalova
Akıl ve dereceleri bu kadar sığ bir konu değil ki...

Satır ilminde kalınca, aklı mead için niyazda bulunulabiliyor demek ki...
 
Üst