hirahos
Kıdemli Üye
- Katılım
- 9 Kas 2006
- Mesajlar
- 35,948
- Tepkime puanı
- 483
- Puanları
- 0
- Yaş
- 54
Halife Hazret-i Ömer, sıcak bir günde abdestini almış, ağır ağır Mescid-i Nebevî’nin yolunu tutmuştu. Yanından hızla geçip mescide doğru koşan bir çocuk dikkatini çekti. Masum yavru, sanki bir şeylerden kaçıyor veya bir yerlere yetişmeye çalışıyordu. Halife çocuğun ardından seslendi:
- Oğlum, nereye gidiyorsun böyle?
Çocuk, Hazret-i Ömer’e nefes nefese:
- Namaza gidiyorum! dedi.
Hazret-i Ömer sordu:
- Peki neden acele acele gidiyorsun?
Akıllı ve firasetli çocuk, şöyle cevap verdi:
- Dün, mahallemizde küçücük bir çocuk öldü. Anladım ki ölüm küçük büyük ayırmıyor!.. En iyisi vakit kaybetmeden ben de hazır olayım!
Halife, çocuktan duyduğu bu sözler karşısında duygulandı ve o nur yumağı yavruyu bağrına bastı.
- Oğlum, nereye gidiyorsun böyle?
Çocuk, Hazret-i Ömer’e nefes nefese:
- Namaza gidiyorum! dedi.
Hazret-i Ömer sordu:
- Peki neden acele acele gidiyorsun?
Akıllı ve firasetli çocuk, şöyle cevap verdi:
- Dün, mahallemizde küçücük bir çocuk öldü. Anladım ki ölüm küçük büyük ayırmıyor!.. En iyisi vakit kaybetmeden ben de hazır olayım!
Halife, çocuktan duyduğu bu sözler karşısında duygulandı ve o nur yumağı yavruyu bağrına bastı.