Ailenin karneye bakışı nasıl olmalı?

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
İlk dönemin karnelerini almaya birkaç gün kaldı. Öğrenciler ve çocuklarıyla ilgili aileler karnelerde hangi notların geleceğini az çok tahmin ediyor. Aileler iyi veye kötü karneler için nasıl bir tavır sergilemeli?



İyi karne mutlu bir son değil mutlu bir başlangıç olmalı, öğrenci ve aile bu sevinçle yeni planlar yapmalıdır. Kötü karnenin karşılığı ise, "Başarısız, tembel" gibi sözler olmamalı, çocuk sürekli "ders çalış" baskısı altında tutulmamalıdır.
Can ve Emre aynı sınıfta, karneleri zayıf iki öğrencidir. İkisi de karneleri ellerinde, üzgün bir halde evin yolunu tutarlar. Fakat tatilden dönüşleri farklı olur. Emre ümit ve neşe dolu, Can ise karamsar haldedir. Bu durum öğretmenin dikkatini çeker ve merak edip araştırır. Can eve vardığında, ailesi karneyi kabullenemez, "o kadar emek verdik, üzerimize düşeni yaptık, sen ne yaptın, karşılığı bu mu olmalıydı!" diyerek azarlar, sürekli "başarısız, tembel" diye hitap eder. Aklı başına gelsin diye bu tavrı tatil boyunca sürdürür, devamlı ders çalıştırılır. Fakat sonuç daha kötü olur.
Emre'nin ailesi karneye bakar, "bir şeyler eksik galiba, yoksa sen bu zayıfları getirecek bir insan değilsin. Beraber düşünelim, eksikleri bulmaya çalışalım, ikinci dönem okula daha donanımlı gider, bu zayıfları kurtarırsın. Sana güveniyorum" der. Böylece Emre'nin üzerinden koca bir yük kalkar ve rahatlar, durumunu sakince düşünerek değerlendirir ve verimli bir tatil geçirir. İkinci dönem bambaşka ve başarılı bir Emre olur.


Karne zayıfsa ne yapılmalı?


1. Sorunu kabullenelim: Sorunun varlığını kabul edenler, en zor ve çetrefilli sorunları çözer. Kabul etmeyenler, en kolay sorunlar karşısında perişan olur. Çünkü sorumluluk almak ve bedel ödemek istemezler. Zayıf karne de, ailede ve öğrencide sorunların varlığına işarettir. Öğrenci, doğru çalışma yöntemlerini bilmiyor, kendini ifade edemiyor olabilir veya çalışma şuurunda olmadığı için, tembellik edip çalışmıyor olabilir. Aile, yeterince ilgilenmemiş, takip etmemiş olabilir. Önce aile kendi hata ve eksiklerini kabullenirse, öğrenci de kendi hata ve eksiklerini daha kolay kabul eder.


2. Öğretmeniyle görüşelim: Notları veren öğretmen, zayıf notların sebeplerini de bilir. Karneyi, öğretmene danışarak değerlendirmek, daha gerçekçi, yapıcı ve sonuca götürücü olacaktır.


3. Kişiliği değil, karneyi kritik edelim: Suçlayıcı, rencide edici yaklaşımlar, "başarısız, tembel" gibi etiketleyici sözler kişiliği yıpratır. Kişiliği yıpranan bir öğrenci karne başarısızlığını düşünemez, duygusallığa gark olur ve bütün enerjisini kendini savunmaya harcar. Bu yüzden "usul asıldan önce gelir" kaidesi çok önemli. Yani asıl olan karne başarısızlığıdır, fakat ona yaklaşma usulümüz önceliğe sahiptir. Bu yüzden açık veya ima ile suçlayıcı ifadelerden uzak durulmalı, hatta yanlış anlayıp suçluluk hissetmemesi için de dikkatli olunmalı ki, ümidini kaybetmesin ve cesareti kırılmasın.


4. Karnesi iyi arkadaşlarıyla görüştürelim: Yarıyıl tatilinde ailelerinin de yardımıyla birlikte olabilir, baş başa kalıp sohbet edebilirler. Birbirinin nasıl başarılı olduğu, nasıl ders çalıştığı, nasıl not aldığı, sınavlara nasıl hazırlandığı vb. konularda fikir alışverişinde bulunabilirler.


5. Değerli olduğunu hissettirelim: En büyük motivasyon kaynağı, bir insana değer vermek ve bunu hissettirmektir. Nice müstesna insanlar hocasının, annesinin veya babasının değer vermesiyle, kendisinin bile hayal edemeyeceği seviyelere ulaşmıştır.


6. Çevre baskısından koruyalım: Tatil boyunca, akrabalar ve komşular karşılaştığı her öğrenciye karneyi sorar, zayıf karneye sahip çocuklara "başarısız, adam olmaz" gözüyle bakarlar. Bunu kendi aralarında da konuşurlar. Eğer aile çocuğuna sahip çıkmazsa, bu olay çevre baskısına dönüşür ve öğrenci içine kapanır. Cesareti büsbütün kırılır, kendisini değersiz hisseder, başarma inancını kaybeder.

Zaman
 

efruz

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
5,170
Tepkime puanı
735
Puanları
0
Konum
İstanbuL
Öğrenciler ve çocuklarıyla ilgili aileler karnelerde hangi notların geleceğini az çok tahmin ediyor. İyi karne mutlu bir son değil mutlu bir başlangıç olmalı, öğrenci ve aile bu sevinçle yeni planlar yapmalıdır. Kötü karnenin karşılığı ise, "Başarısız, tembel" gibi sözler olmamalı, çocuk sürekli "ders çalış" baskısı altında tutulmamalıdır.
Can ve Emre aynı sınıfta, karneleri zayıf iki öğrencidir. İkisi de karneleri ellerinde, üzgün bir halde evin yolunu tutarlar. Fakat tatilden dönüşleri farklı olur. Emre ümit ve neşe dolu, Can ise karamsar haldedir. Bu durum öğretmenin dikkatini çeker ve merak edip araştırır. Can eve vardığında, ailesi karneyi kabullenemez, "o kadar emek verdik, üzerimize düşeni yaptık, sen ne yaptın, karşılığı bu mu olmalıydı!" diyerek azarlar, sürekli "başarısız, tembel" diye hitap eder. Aklı başına gelsin diye bu tavrı tatil boyunca sürdürür, devamlı ders çalıştırılır. Fakat sonuç daha kötü olur.
Emre'nin ailesi karneye bakar, "bir şeyler eksik galiba, yoksa sen bu zayıfları getirecek bir insan değilsin. Beraber düşünelim, eksikleri bulmaya çalışalım, ikinci dönem okula daha donanımlı gider, bu zayıfları kurtarırsın. Sana güveniyorum" der. Böylece Emre'nin üzerinden koca bir yük kalkar ve rahatlar, durumunu sakince düşünerek değerlendirir ve verimli bir tatil geçirir. İkinci dönem bambaşka ve başarılı bir Emre olur.
Karne zayıfsa ne yapılmalı?
1. Sorunu kabullenelim: Sorunun varlığını kabul edenler, en zor ve çetrefilli sorunları çözer. Kabul etmeyenler, en kolay sorunlar karşısında perişan olur. Çünkü sorumluluk almak ve bedel ödemek istemezler. Zayıf karne de, ailede ve öğrencide sorunların varlığına işarettir. Öğrenci, doğru çalışma yöntemlerini bilmiyor, kendini ifade edemiyor olabilir veya çalışma şuurunda olmadığı için, tembellik edip çalışmıyor olabilir. Aile, yeterince ilgilenmemiş, takip etmemiş olabilir. Önce aile kendi hata ve eksiklerini kabullenirse, öğrenci de kendi hata ve eksiklerini daha kolay kabul eder.
2. Öğretmeniyle görüşelim: Notları veren öğretmen, zayıf notların sebeplerini de bilir. Karneyi, öğretmene danışarak değerlendirmek, daha gerçekçi, yapıcı ve sonuca götürücü olacaktır.
3. Kişiliği değil, karneyi kritik edelim: Suçlayıcı, rencide edici yaklaşımlar, "başarısız, tembel" gibi etiketleyici sözler kişiliği yıpratır. Kişiliği yıpranan bir öğrenci karne başarısızlığını düşünemez, duygusallığa gark olur ve bütün enerjisini kendini savunmaya harcar. Bu yüzden "usul asıldan önce gelir" kaidesi çok önemli. Yani asıl olan karne başarısızlığıdır, fakat ona yaklaşma usulümüz önceliğe sahiptir. Bu yüzden açık veya ima ile suçlayıcı ifadelerden uzak durulmalı, hatta yanlış anlayıp suçluluk hissetmemesi için de dikkatli olunmalı ki, ümidini kaybetmesin ve cesareti kırılmasın.
4. Karnesi iyi arkadaşlarıyla görüştürelim: Yarıyıl tatilinde ailelerinin de yardımıyla birlikte olabilir, baş başa kalıp sohbet edebilirler. Birbirinin nasıl başarılı olduğu, nasıl ders çalıştığı, nasıl not aldığı, sınavlara nasıl hazırlandığı vb. konularda fikir alışverişinde bulunabilirler.
5. Değerli olduğunu hissettirelim: En büyük motivasyon kaynağı, bir insana değer vermek ve bunu hissettirmektir. Nice müstesna insanlar hocasının, annesinin veya babasının değer vermesiyle, kendisinin bile hayal edemeyeceği seviyelere ulaşmıştır.
6. Çevre baskısından koruyalım: Tatil boyunca, akrabalar ve komşular karşılaştığı her öğrenciye karneyi sorar, zayıf karneye sahip çocuklara "başarısız, adam olmaz" gözüyle bakarlar. Bunu kendi aralarında da konuşurlar. Eğer aile çocuğuna sahip çıkmazsa, bu olay çevre baskısına dönüşür ve öğrenci içine kapanır. Cesareti büsbütün kırılır, kendisini değersiz hisseder, başarma inancını kaybeder.


Zaman
 

cicek demeti

Sükut
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
11,683
Tepkime puanı
3,778
Puanları
0
Sorunu kabullenelim kabullendim diyorum


Karnesi iyi arkadaşlarıyla görüştürelim: . gorusturmeyelim diyorum ama kardesi hep iyi getiriyor onu ne yapalim...


iyi karneside haylazliktan calismiyor bence daha iyi olabilir benim buyuk haylazimin..cok zor bir durum..anne babab iyi olsun diye ellerinden geleni yapiyorlar..yinede rabbim yardimcimiz olsun..hayirli bilgili nesillerimiz olsun inseallah..
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kötü karneye karşı velilere uyarı!

2010-2011 eğitim öğretim yılının ilk yarısı Cuma günü sona ererken, Eğitim-Sen genel Başkanı Zübeyde Kılıç, karnesinde kötü not bulunan öğrencilere karşı velileri uyardı.

Yaklaşık 16 milyon öğrencinin karne alarak, yarıyıl tatiline çıkacak. Okula bu yıl başlayan 1 milyon 228 bin 511 çocuk da ilk kez karne ile tanışacak. 2010- 2011 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı ise, 14 Şubat 2011’de başlayacak.

-“PERFORMANS ÖDEVLERİ EZİYETE DÖNÜŞÜYOR”-
Sömestr öncesi tatilde yapılması gerekenleri ANKA’ya anlatan Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç, tatilde öğrencilere verilen performans ödevlerini değerlendirdi. Kılıç performans ödevlerinin çocuğun seviyesine uygun olmadığını ve bu nedenle öğrenci için eziyete dönüştüğünü ifade ederek şöyle devam etti:
“Performans ödevleri eziyete dönüşüyor. Çünkü verilen ödevlerin pek çoğu öğrencinin yaş seviyesine uygun olmuyor. Öğrenci de bu noktadan ailesinden yardım alıyor ve bu zaman kaybına neden oluyor. Sonrasında da okul açılınca öğrenci kendi yapmadığı ödevi kendisi yapmış gibi öğretmenine sunuyor. Çocuğu okuldan uzaklaştırıp soğutacak ödevler yerine, yarıyıl tatilinde çocukların dinlenecekleri şekilde ortam sağlanmalıdır. Çocuğun gün içinde belli bir zaman ayırdığı veya yatmadan önce okuduğu başucu kitabı olmalıdır. Kitap seçilirken de çocuğun yaşı, seviyesi ve ilgi alanları ortak bir payda içinde değerlendirilmeli ve ona uygun kitaplar tercih edilmelidir. Aksi halde çocuk, kitaptan ve okumaktan soğuyabilir. Bu noktada veliler Eğitim-Sen’in 6 ay önce yayınladığı ilköğretim seviyesi öğrencileri için hazırlanmış Çocuk Kitapları Kataloğundan yararlanabilirler.”
Kataloğun 3 yıl boyunca 500’e yakın öğretmen tarafından bilimsel verilerle incelendiğini belirten Kılıç, bunun Türkiye’de bir ilk olduğunu ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı 100 Temel Eser’e alternatif olarak yapıldığını söyledi.

-“VELİLER SAĞ DUYULU OLMALI”-
Karnesinde düşük ya da zayıf notu bulunan öğrencilerin velilerinin sağ duyulu davranmaları gerektiğine de vurgu yapan Kılıç, “Veliler çocuğun üstüne gitmemeli, gereksiz telkinler çocuğu okuldan ve dersten soğutabilir. Bunun yerine öğretmen veli işbirliği içinde olmalı ve çocuğun başarısız olmasına neden olan faktörleri ortadan kaldırmak için çalışmalılar” dedi.
ANKA
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Anne ve babalara karne uyarısı


Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkanı Doç. Dr. Tuncay Ergene, anne babalara, çocuklarının karne başarısını başka çocuklarla ve özellikle kardeşleriyle asla kıyaslamamaları ve karneyi bir ''övünme'' ya da ''utanma'' nedeni olarak kullanmamalarını tavsiye etti.

Doç. Dr. Ergene, ''karne uyarısı'' olarak nitelendirdiği yazılı açıklamasında, bugün ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin karnelerini alarak ara dönem tatiline başladığını anımsattı.
Bu tatili birçok öğrencinin coşkuyla, karnesinde düşük not bulunan öğrencilerin ise kaygıyla beklediklerini dile getiren Ergene, kaygının nedeninin öncelikle ailelerinin gösterecekleri tepki olduğunu, bazı ailelerin düşük not bulunan karnelere tepkilerinin öğrencilerin kaygılarını doğruladığını belirtti.

Ergene, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
''Karne notlarını ölüm kalım meselesi haline getirmenin ne öğrenciye ne de aileye bir faydası vardır. Anne babalar çocuklarını dünyaya getirme kararını verirken onun yıllar sonra karnesinde düşük not getireceği söylenseydi acaba dünyaya getirmekten vazgeçerler miydi ya da çocukları ateşlendiğinde sabaha kadar başında beklerken ileride karnesinde iyi notlar olmayacağını bilseydiler başında beklemekten vazgeçerler miydi? Şüphesiz bu tür sorulara ailelerin cevapları hiç düşünmeden herhangi bir şey için çocuklarından vazgeçemeyecekleri şeklinde olacaktır.''
Ailelerin çocuklarının ruhsal ve fiziksel olarak zarar görmemeleri için her şeyi yapmaya hazır olduklarını, bu nedenle de çocuklarının karnelerini yorumlarken dikkatli olmaları gerektiğini belirten Ergene, öncelikle karnelerin, öğrencinin ''başarılı'' ya da ''başarısız'' olarak etiketlendiği bir belge olmadığı, öğrencinin bulunduğu eğitim ortamında ondan beklenen bilgi ve beceri alanındaki yeterliliklerinin derecesine ilişkin bir ara değerlendirme olduğunun bilinmesi gerektiği uyarısında bulundu.
Karnelerin sadece çocuk için değil, öğretmen, okul ve aile için de bir yol gösterici olduğu, çocuğun gelişimiyle ilgili olan herkesin kendisine ''bu yetersizlikleri gidermek için ne yapmalıyız'' sorusunu sorması gerektiğini gösterdiğini kaydeden Ergene, anne babalara karneyi inceledikten sonra, iyi notlar üzerinde durarak, bunlara ilişkin memnuniyetlerini belirtmelerini önerdi.

-''(SEN BENİM İÇİN DEĞERLİSİN) MESAJINI VERİN''-
Doç. Dr. Ergene, anne babaların, çocuklarının karnelerine ilişkin ifadelerini özenle seçmesi gerektiğine işaret ederek, başarılı dersler için ''bu derslerdeki başarın için tebrik ederiz'', başarısının düşük olduğu dersler için de ''bu derslerden de başarılı olmak isterdin mutlaka, bu durum ikinci dönem neler yapmamız gerektiğini bize göstermiş oldu'' şeklinde ifadeler kullanmalarını tavsiye etti.
Ebeveynlere, çocuklarının karneye ilişkin duygularını paylaşmasına fırsat vermelerini öneren Ergene, tehditkar ve kaygıya yol açacak ifade ve tarzlardan kaçınılması gerektiğini belirtti.
Daha az başarılı olunan derslere ilişkin çocuğa nasıl yardımcı olabileceğinin sorulması gerektiğini ifade eden Ergene, şunları kaydetti:
''Unutmayın anne baba olarak çocuğunuza her konuda destek olmak ve yardım etmek sizin görevinizdir. Çocuğunuza 'karnesi nasıl olursa olsun' onu sevdiğinizi ve değer verdiğinizi gerçekçi bir şekilde gösterin. Çocuğunuza her zaman için 'sen benim için değerlisin' mesajını verin. Ancak bunu sözel bir ifade olarak değil, davranışlarınızla da destekleyecek bir şekilde ifade edin. Çocuğunuzun başarısını başka çocuklarla ve özellikle kardeşiyle asla kıyaslamayın.
Çocukluğunuzda rahatsız olduğunuz davranışları çocuğunuza göstermeyin. Unutmayın 'başarılı' bir çocuğa sahip olmaktan daha önemlisi 'sağlıklı ve uyumlu' bir çocuğa sahip olmaktır. Yaşamın devam ediyor olması en büyük armağandır. Çocuğunuzun karnesini başkalarına karşı bir 'övünme' ya da 'utanma' nedeni olarak kullanmayın. 'Bu karneyle konu komşuya rezil ettin bizi', 'Ben de şöyle göğsümü gere gere çocuğumun karnesini dosta düşmana gösteremeyecek miyim?' gibi ifadeler çocuğun kişiliğini zedeler. Unutmayın, çocuğunuz, sizin için değil öncelikle kendisi için çalışmalıdır. Karneyi çocuğun kişiliğinin bütününe yönelik bir değerlendirme aracı olarak kullanmayınız. Karnenin, çocuğunuzun potansiyelinin ve performansının bir göstergesi olduğunu unutmayınız. Karnesi çok parlak çocuklar ödüllendirilirken, karnesi daha az parlak çocuklar da teşvik edilmelidir. Çocuğa, elde edilen sonuç kadar gösterilen çabanın önemli olduğu mesajı verilmelidir.''
Doç. Dr. Ergene, okullardaki psikolojik danışmanlara, velilerle görüşerek ilgili açıklamaları yapmaları ve onları doğru yönlendirmelerini, bu konuda sıkıntı yaşayan öğrencilere de destek vermelerini önerdi.
Öğretmenlerin, tatilin bir dinlenme süreci olduğu düşünerek, öğrencilere fazla ödev vermemeleri gerektiğini belirten Ergene, öğrencilere ''karnenin kişilik değil, sınavlara yansıyan performanslarının göstergesi olduğu'' uyarısında bulundu. Ergene, karne performansından memnun olmayan öğrencilerden, çalışma alışkanlıklarını gözden geçirmelerini ve çabalarını artırmalarını istedi.
 
Üst