Aile Huzurunun Şifresi

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Lem’alar’da (24. Lem’a) denilir ki: “Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur.

“Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.”

Demek bahtiyar erkek ve kadın dinine bağlı erkek ve kadındır. Dine bağlılık denilince dinin emirlerine sımsıkı uymak hatıra gelir. Böyle bir erkek ve kadın için Allah ve Resûlünün (asm) emir ve tavsiyeleri yeter de artar bile. Madem Allah ve Resûlü (asm) bizim mutluluğumuzu, dünyamızın da Cennete dönmesini istiyor, elbetteki bunun kural ve esaslarını koyacaklardır.

Allah Resûlünün (asm) evlenilecek kadında aranacak özelliklerini birbir saydıktan sonra, “Sen dinine bağlı olanını seç, mutlu olursun” buyurmuyorlar mı? Dinine bağlı kadını araştıran, öncelikle tercih eden erkek de o ölçüde dinine bağlı demektir. Böyle insanların mutlu olmamaları için de hiçbir sebep yoktur.

Kur’ân, Rum Sûresinin 21. âyetinde, Rabbimizin hemcinsimizden kendilerine ısınacağımız eşler yarattığı, içimize muhabbet ve merhamet koyduğuna dikkat çekilmiştir.

Isınmanın en temel unsurlarıdır mubabbet ve merhamet. Muhabbet ve merhametle birbirlerine bağlı eşler mutluluğu yakalayan eşlerdir. Herkesin hanesi küçük bir dünyasıdır. O hane ve aile hayatının hayat ve mutluluğu ise samîmî, ciddî ve fedâkârane hürmet, şefkat ve fedâkârâne merhamet ile olabilir.

İşârâtü’l-İ’câz’da da insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin bulunmasına dikkat çekildikten sonra, her iki tarafın sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele edecekleri ve lezzetlerde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de birbirlerine yardımcı olacakları belirtilir.

Evet, onlar yardımlaşarak hayatları için gerekli olan şeyleri karşılayacak, rahmetten doğan sevgi ile birbirlerinin zahmet ve sıkıntılarını hafifletecek, gam ve kederlerini ferah ve sevince dönüştüreceklerdir.

İnsanın her ânı, her hâli bir olmaz. Kâh üzüntülü, kâh sevinçli olur. Şartlar müsait olur veya olmaz, “İnsan gâh olur dağı kaldırır, gâh olur darıyı kaldıramaz” dememişler mi?

Şüphesiz İslâmî hassasiyetleri olan sevgi dolu bir dil ve şefkat dolu kalplerin problemleri olmaz, olsa da çözemeyecekleri kadar büyük olmaz.

ŞABAN DÖĞEN
 
Üst