Ahmet Akgündüz'ün gösterdiği şeceredeki çelişkiler ve yanlışlar

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Sabırla videonuzu izledim

Kadir mısıroğlu Sizin dediğinizi demiyor.

Fatih Sultan Mehmed Han KS dan sonra bu adetin geldiğini söylüyor ki Fatih ten önce padişahlar vardır

Padişahların ecnebi hanımı olması Türk hanımı olmamasını gerektirmez ki Türk ve doğuştan müslman hanımları da vardır diyor

Bir sonraki padişah illaki padişahların ecnebi hanımından olacak diye de bir kural yoktur.

Sonuç olarak Kadir mısıroğlu veya bir başkası ne derse desin Ben buna inanmıyorum

delilleri ile ortaya koyuyoruz, hala inanmıyorum diyorsun.

kıvırma ustası birisin, sana laf anlatanda kabahat. (go to hell :) )
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Gerizekalı mahluk

Delil öyle forum köşelerinden gelmez

Oku da bilgin artsın

Padişahlar ve eşleri

PadişahEşleriKimliği
1
Osman Gazi
Malhun HâtûnAnadolu Selçuklu Veziri Ömer Abdülaziz Bey’in kızı ve Orhan Gazi’nin annesi
Râbi’a Bala HâtûnŞeyh Edebali’nin kızı ve Şehzade Alaaddin’in annesi
2
Orhan Gazi
Nilüfer HâtûnYarhisar Tekfuru Aydos'un kızı ve I. Murat, Süleyman Gazi ve Şehzade Kasım’ın annesi. Eski adı Holofiro.
Asporça HatunBizans İmparatoru’nun kızı, Şehzade İbrahim ve Fatma Hatun'un annesi.
Theodora HatunBizans İmparatoru VI. Yannis Kantakuzenos'un kızı ve Şehzade Halil’in annesi.
Eftandise HâtûnMahmud Âlp’in kızı.
3
Murad
Hüdâvendîgâr
( I. Murad )
Gülçiçek HâtûnYıldırım Bayezid’in ve Yahşi Bey’in annesi
Marya Thamara HâtûnBulgar Kralı’nın kızı.
Paşa Melek HâtûnKızıl Murad Bey’in kızı.
Fûl-Dâne HâtûnCandaroğulları'ndan bir beyin kızı
Fûl-Dâne HâtûnBulgar Beyi'nin kızı
4
Yıldırım
Bayezid
( I. Bayezid )
?Şehzâde Ertuğrul (Çelebi) (ö. Temmuz 1392)
?Emir Süleyman (Çelebi) ( Rumeli Sultanı ) (ö. 1411)
Angelina Hâtûn -
(1372’de evlendi)
Şehzâde Musa’nın annesi; ikinci kocası Fernán González de Contreras ile María García de Segovia’nın oğlu Diego González de Contreras olan BizansPrensesi
Devlet Şah Hâtûn -
(1381'de evlendi)
Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı; (Düzmece) Mustafa Çelebi (ö. 1422) ile Musa Çelebi, ( II. Rumeli Sultanı: 17 Şubat 1411 - 5 Temmuz 1413 )’in annesi
Devlet HâtûnMevlânâ Celâleddin-î Rûm-î’in oğlu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hâtûn'un soyundan gelen Germiyanoğlu II. Yakup Bey’in kızı; Şehzâde İsa Çelebi,(Balıkesir Valisi: 1402 - 1406) ile Çelebi Mehmed, ( Anadolu Sultanı: 1403 - 5 Temmuz 1413; Osmanlı Sultanı: 5 Temmuz 1413 - 26 Mayıs 1421 )’in annesi
Hafsa HâtûnAydınoğulları Beyliği’nden İsa Bey’in kızı
Sultan HâtûnDulkadiroğulları Beyliği’nin altıncı hükümdarı olan Süleyman Bey’in kızı
Mileva (Olivera Lazarević Despina) HâtûnSırbistan Kralı Lazar Hrebelyanoviç’ın kızı
Maria Hâtûnİkinci kocası Payo Gómez de Sotomayor olan Macar Kontu János’un kızı
5
Çelebi
Mehmed
( I. Mehmed )
Şeh-zade Kumru HâtûnAmasyalı bir Paşa'nın torunu
Emine HâtûnDulkadiroğulları Beyliği’nin beşinci hükümdarı olan Nasıreddin Mehmed Bey’in kızı ve II. Murad'ın annesi.
6
II. Murat
Âlime HâtûnDulkadiroğulları Beyliği
Yeni HâtûnAmasyalı Mahmud Bey’in kızı.
Hüma HâtûnAbdullah isimli bir şahsın kızı ve Fatih Sultan Mehmet’in Annesi. Fatih'in annesinin devşirme olduğu öne sürülmüştür. Sebep olarak da o dönemlerde din değiştiren kişilere çoğunlukla Abdullah isminin verilmesi gösterilir. Bazı batı kaynaklarında ise Fatih Sultan Mehmet’in annesinin Fransız asıllı bir Yahudi olan Ester Stella olduğu kayıtlıdır. Fatih Sultan Mehmed üvey annesi Mara Branković Hâtûn tarafından yetiştirmiştir.
Tacünnisa Hatice Halime HâtûnCandaroğulları Bey’i İsfendiyar Bey’in oğlu Taceddin İbrahim Bey’in kızı.
Mara HâtûnÇocuksuz ve ortodoks olarak ölen ve Fatih Sultan Mehmet’in üvey annesi olan Mara Hatun Sırbistan Despotu Corac Bronkoviç’in kızıydı.
7
Fatih Sultan
Mehmed
( II. Mehmed )
I. Gül-Bahar HâtûnGevher Sultan’ın annesi
Gülşah HâtûnKaramanoğullarından İbrahim Bey’in kızı.
Sitti Mû’kerime(Mükrime)Hâtûn[SUP][1][/SUP][SUP][2][/SUP]II. Bayezid’ın annesi ve Dulkadiroğulları Beyliği’nin altıncı hükümdarı olan Süleyman Bey’in kızı.
Çiçek HâtûnTürkmen Beyi kızı, Cem Sultan'ın annesidir.
Helene HâtûnMora Despotu Demetrus’un kızı.
Anna HâtûnTrabzon İmparatoru’nun kızı; evlilikleri kısa sürmüştür.
Alexias HâtûnBizans Prenseslerindendir.
8
II. Bayezid
Nigar HâtûnŞehzade Korkut ile Fatma Sultan’ın annesi ve Abdullah Vehbi kızı
Şirin HâtûnAbdullah kızı ve Şehzade Abdullah’ın annesi.
Gülruh HâtûnAbdülhay kızı ve Şehzade Alemşah ile Kamer Sultan’ın annesi.
Bülbül HâtûnAbdullah kızı ve Şehzade Ahmet ile Hundi Sultan’ın annesi.
Hüsnüşah HâtûnKaramanoğlu Nasuh Bey’in kızı.
II. Gül-Bahar Hâtûn[SUP][3][/SUP]Abdüssamed kızı ve Yavuz Sultan Selim'in annesi.
Ferahşad HâtûnKefe Sancak Beyi Mehmed’in annesi.
I. Ayşe Hâtûn[SUP][4][/SUP]Dulkadiroğulları Beyliği’nin on birinci hükümdarı olan Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı.
9
Yavuz Sultan
Selim
( I. Selim )
Ayşe Hafsa (Hâfize) Valide Sultan[SUP][5][/SUP][SUP][6][/SUP]Kanuni Sultan Süleyman, Beyhan Sultan, Fatma Sultan, Hatice Sultan, Şah Sultan'ın annesi
10
Kanûnî Sultan
Süleyman
(I. Süleyman)
Hürrem SultanŞehzade Mehmed, Şehzade Abdullah, Şehzade Cihangir, Şehzade Bayezid, Mihrimah Sultan ve II. Selim'in annesi. Kanuni'nin nikahlı eşi.Valide Sultanolamadan vefat etmiştir.
Mahidevran SultanAbdullah kızı, Şehzade Mustafa'nın ve Raziye Sultan'ın annesi. [SUP][kaynak belirtilmeli][/SUP]
Gülfem HâtûnCariyelerden, Şehzade Murad’ın annesi
Fülâne HâtûnŞehzade Mahmud'un annesi
11
II. Selim
Afife Nûr-Banû Valide SultanIII. Murat ile İsmihan Sultan,Fatma Sultan'ın annesi ve Venedik Dükü Sebastiano Venier’in kardeşi olan Kiklad Takım Adaları’na ait Páros adası LordlarındanNicolò Venier ile Violanta Baffo’nun Cecilia adındaki kızı / Páros adasında yaşayan Rachel ismindeki Yahudi kızı.
Selimiye SultanŞehzade Abdullah(II. Selim'in oğlu) ve Gevherhan Sultan'ın annesi [SUP][kaynak belirtilmeli][/SUP]
12
III. Murat
Safiye Valide SultanIII. Mehmed ile Ayşe Sultan’ın annesi; Venedikli meşhur şair senatör Zorzi (Giorgio) Baffo'nun akrabası, ve İyonya Takım Adaları’na ait Korfu adasınınVenedikli valisinin Sophia Baffo ismindeki kızı.
Şems-i Ruhsar HasekiRukkiyye Sultan’ın annesi. Medine’de vakfı var.
Şah-i Huban Haseki
Naz-perver Haseki
13
III. Mehmed
Handan Valide Sultan[SUP][7][/SUP]I. Ahmet ile I. Mustafa’nın öz annesi
Fûl-Dâne Vâlide SultanAbaza asıllı ve I. Mustafa’nın manevî annesi
Fûl-Dâne HasekiŞehzade Mahmut’un annesi
Naz-perver HasekiŞehzade Selim’in annesi
14I. AhmetMâh-Firûze Hadice Valide SultanGenç Osman’ın annesi
Meh-Peyker Kösem Vâlide SultanŞehzade Süleyman, Şehzade Kasım,IV. Murat ve I. İbrahim’in annesi. I. Ahmet'in en sevdiği ve nikahlı eşi.
Fatma HasekiCariyelerdendir
15
I. Mustafa
16
II. Osman
Akile (Rukiyye) HanımŞeyhülislam Esad Efendi’nin kızı ve hür kadınlardan nikah ile evlenilen nadir kadınlardandır.
Ayşe HanımPertev Paşa'nın torunu
17
IV. Murad
Ayşe Haseki Sultan
18
I. İbrahim
Turhan Hadice Valide SultanRus asıllı bir cariyedir ve uzun yıllar naibe-i saltanatlık yapmıştır. IV. Mehmet'in annesidir.
Saliha Dil-Âşûb Vâlide SultanII. Süleyman’in annesi ve cariye. III. Haseki olduğu sanılıyor.
Hatice Mu’azzez Haseki SultanII. Haseki’dir ve II. Ahmet'in annesidir.
Hüma Şah Sultan(Telli Haseki);I. İbrahim’in en çok sevdiği Haseki’si, Nikah ile Kadın’lığa alındı.
Ayşe Sultan4. Haseki
Mah-i Enver Sultan5. Haseki
Şivekar Sultan6. Veya 7. Haseki
19
IV. Mehmed
Mâh-Pâre Ümmetullah Râbi’a Gül-Nûş Valide SultanEmetullah Râbi’a Gül-Nûş Sultan diye bilinir. Girit’li bir ailenin kızıdır. II. Mustafa ve III. Ahmet’in annesidir.
Afife Kadın
Gülnar Kadın
Kaniye Haseki
Siyavuş Haseki
20II. SüleymanHatice SultanBaş Kadın’dır
Behzat Haseki
İvaz Haseki
Sülün Haseki
Şeh-süvar Haseki
Zeyneb Haseki
21
II. Ahmet
Rabi'a Haseki SultanHaseki Sultan diye anılırdı
22
II. Mustafa
Ali-cenabBaş Haseki
Şâh-Süvar(Şehsuvar) Vâlide Sultan4. Haseki ve III. Osman’ın annesi
Saliha Sebkâti Vâlide SultanCariyelerinden ve I. Mahmut’un annesi
Hüma Şah Haseki
Afife Haseki
Hatice Haseki
Hafsa SultanÜçüncü Haseki olduğu söyleniyorsa da Kadın Efendi olması kuvvetle muhtemeldir
Hanife Hâtûnİkinci veya Üçüncü İkbaldir
Fatma Şahin Hâtûn
23
III. Ahmet
Rabia Gülnuş Emetullah Valide SultanNevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın eşi Fatma Sultan’ın annesi
Emetullah Baş KadınBaş Haseki
Rukıyye İkinci Kadın
Emîne Mihr-î-Şahİkinci Kadın Efendi[SUP][8][/SUP][SUP][9][/SUP][SUP][10][/SUP]İkinci Kadın; III. Mustafa’nın annesi
Hatice İkinci Kadın
Râbi’a Şermi Kadın Efendi[SUP][11][/SUP]I. Abdülhamit’in annesi
Zeyneb Kadın
Emine Musall Kadın
Hanife Kadın
Gülşen Kadın
Ümmü Gülsüm Kadın
Hürrem Kadın
Meyli Kadın
Fatma Hüma Şah Kadın
Nijad Kadın
Nazife Kadın
Şayeste Sultanİkbal
Ayşe Hanım;İkinci veya üçüncü İkbal.
Hatem Hâtûn İkballeriİkbal
24
I. Mahmut
Hace Ali-cenabBaş Kadın
Hace Ayşe Kadın
Hace Verd-i NazDördüncü Kadın
Hatice RamiAltıncı Haseki
Hatem Kadınİkinci Kadın
Raziye Kadın
Meyyase HanımBaş İkbal
Fehmi Hanımİkinci İkbal
Habbabe Hanımİkbal.
Sırrı Hanımİkbal
25
III. Osman
Leyla Baş KadınBaş Kadın
Zevki KadınÜçüncü Kadın
Ferhunde EmineDördüncü Kadın
26
III. Mustafa
Avn'ül-HayatBaş Kadın Efendi
Mihr-î-Şah Valide SultanBaş Kadın Efendi ve III. Selim’in annesi
Rif’atİkinci Kadın Efendi
Ayşe Adil-ŞahÜçüncü Kadın Efendi ve Hatice Sultan’ın annesi
FehmiÜçüncü Kadın Efendi
BinnazÜçüncü Kadın Efendi
27
I. Abdülhamid
Ayşe Seniyeperver (Sinâ-Pervar) Valide Sultan[SUP][12][/SUP]IV. Mustafa'nın manevî annesi ve IV. Kadın Efendi
Nakş-î-Dil Haseki Valide Sultan[SUP][13][/SUP][SUP][14][/SUP]II. Mahmud'un annesi ve önce İkinci İkbal sonra Kadın Efendi
Hatice Ruh-şahBaş Kadın Efendi
Hüma ŞahBaş Kadın Efendi
AyşeBaş Kadın Efendi
Binnazİkinci Kadın Efendi
DilpezirKadın Efendi
MehtabeDördüncü Kadın Efendi
Misl-i Na-yabKadın Efendi
Mû’teberKadın Efendi
NevresÜçüncü Kadın Efendi
Fatma Şeb-safaDördüncü Kadın Efendi
MihribanÜçüncü Kadın Efendi
Baş İkbâl Nükhet-Sedâ Hânımefendi[SUP][15][/SUP]Baş İkbal ve IV. Mustafa’nın annesi
Ayşe Hanımefendiİkinci İkbal
28
III. Selim
Nef-i ZarBaş Kadın Efendi
Hüsn-i MahBaş Kadın Efendi
Zib-i Ferİkinci Kadın Efendi
AfitabÜçüncü Kadın Efendi
Re’fetDördüncü Kadın Efendi
Nur-i ŞemsKadın Efendi
Gonca-nigarKadın Efendi
Dem-hoşKadın Efendi
Tab-ı SafaÜçüncü Kadın Efendi
Ayn-ı SafaKadın Efendi
MahbubeKadın Efendi
Meryem Hanımefendiİkbal
Mihriban Hanımefendiİkbal
Fatma Fer-i cihan Hanım Efendiİkbal
29
IV. Mustafa
Şevr-i NurBaş Kadın Efendi
Dil-pezirİkinci Kadın Efendi
SeyyareÜçüncü Kadın Efendi
Peyk-i DilDördüncü Kadın Efendi
30
II. Mahmut
Bezm-î-Âlem Vâlide SultanValide Sultan. I. Abdülmecit’in annesi
Pertevniyal (Pertav-Nihâl) Vâlide SultanValide Sultan. Abdülaziz’in annesi ve Beşinci Kadın Efendi
Haciye Pertev-Piyale Nev-fidanBaş Kadın Efendi
Ali-cenabBaş Kadın Efendi
FatmaBaş Kadın Efendi
Aşub-i Canİkinci Kadın Efendi
Haciye Hoş-yarİkinci Kadın Efendi
NurtabDördüncü Kadın Efendi
Misl-i Na-yabİkinci Kadın Efendi
Perviz-felekDördüncü Kadın Efendi
VuslatÜçüncü Kadın Efendi
Zer-nigarÜçüncü Kadın Efendi
Ebr-i Reftarİkinci Kadın Efendi
Hüsn-i Melek HanımefendiBaş İkbal
Zeyn-i Felek Hanımefendiİkinci İkbal
Tiryal HanımefendiÜçüncü İkbal
Lebriz-Felek HanımefendiDördüncü İkbal
31
I. Abdülmecit
Servet-Sedâ Kadın EfendiBaş Kadın Efendi
Şevk-Efzâ Vâlide SultanValide Sultan. V. Murat’in annesi ve İkinci Kadın Efendi.
Hoş-yar Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi.
Tîr-î-Müjgan Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamit’in annesi.
Verd-i Cenan Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi
Gülcemal Kadın EfendiDördüncü Kadın Efendi ve V. Mehmet’in annesi.
Râhime Piristû Vâlide SultanVâlide Sultan. Dördüncü Kadın Efendi ve II. Abdülhamit’in manevî annesi
Gülistü (Gülistan Münire) Kadın Efendi[SUP][16][/SUP][SUP][17][/SUP]Dördüncü Kadın Efendi ve VI. Mehmet'in annesi
Düzd-i Dil Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi.
Bezmi (Bezmara) Kadın EfendiAltıncı Kadın Efendi.
Mahitab Kadın EfendiBeşinci Kadın Efendi.
Nalan-ı Dil HanımefendiÜçüncü İkbal.
Ceylan-yar Hanımefendiİkinci İkbal.
Ayşe Ser-firaz Hanımefendiİkinci İkbal.
Nergis (Nergizu) HanımefendiDördüncü İkbal.
Navek-misal HanımefendiDördüncü İkbal.
Nesrin Hanımefendiİkinci İkbal.
Şayeste HanımefendiDördüncü İkbal.
Nükhet-Sedâ HanımefendiBaş İkbal.
Yıldız Hanımefendi2. Gözde.
Saf-derun Hanımefendi4. Gözde.
Hüsn-i Cenan Hanımefendi3. Gözde.
32
Abdülaziz
Dürr-i Nev Kadın EfendiYusuf İzzettin Efendi'nin annesi ve Baş Kadın Efendi
Hayran-î-Dil Kadın EfendiII. Abdülmecit'in annesi ve İkinci Kadın Efendi
Eda-Dil Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi
Neş’erek (Nesrin) Kadın EfendiMehmed Şevket Efendi, Esma Sultan, Emine Sultan'ın annesi ve Üçüncü Kadın Efendi
Gevheri Kadın EfendiMehmed Seyfeddin Efendi'nin annesi ve Dördüncü Kadın Efendi
33
Mehmed
V. Murad
Elru Mevhibe Kadın EfendiBaş Kadın Efendi
Reftar-ı Dil Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi
Şayan Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi
Meyl-i Servet Kadın EfendiDördüncü Kadın Efendi
Resan HanımefendiBaş İkbal
Cevher-riz Hanımefendiİkinci İkbal
Nev-Dürr HanımefendiÜçüncü İkbal
Remiş-Naz Hanımefendiİkbal
Filiz-ten Hanımefendiİkbal
Visal-i Nur HanımGözde
34
II. Abdülhamit
Nazik-eda Kadın EfendiBaş Kadın Efendi
Bedr-i Felek Kadın EfendiBaş Kadın Efendi ve Mehmet Selim Efendi'nin annesi
Safi-naz Nur-efzun Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi.
Bidar Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi.
Dilpesend Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi
Mezide Mestan Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi.
Emsal-i Nur Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi.
Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhan) Kadın EfendiDördüncü Kadın Efendi ve Ayşe Sultan'ın annesi
Saz-kar HanımefendiBaş İkbal.
Peyveste Hanımefendiİkinci İkbal ve Şehzade Abdürrahim Efendi'nin annesi
Fatma Pesend HanımefendiÜçüncü İkbal ve Hatice Sultan’ın annesi
Behice (Maan) HanımefendiDördüncü İkbal.
Saliha Naciye HanımefendiDördüncü İkbal ve Mehmet Abid Efendi'nin annesi
Dürdane HanımBaş Gözde.
Calibos Hanımİkinci Gözde.
Nazlıyar HanımÜçüncü Gözde.
35
V. Mehmed
( Reşâd )
Kam-res Kadın EfendiBaş Kadın Efendi ve Şehzade Mehmet Ziyaeddin Efendi'nin annesi
Dürr-i And Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi
Mihr-engiz Kadın Efendiİkinci Kadın Efendi ve Şehzade Ömer Hilmi Efendi'nin annesi
Naz-perver Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi
Dil-firib Kadın EfendiDördüncü Kadın Efendi
36
VI. Mehmed
( Vâhideddîn )
Emine Nazik-Edâ Baş Kadın EfendiFenire Sultan, Fatma Ulviye Sultan, Rukiye Sabiha Sultan'ın annesi ve Baş Kadın Efendi
Şadiye Müveddet Kadın EfendiMehmed Ertuğrul Efendi'nin annesi ve İkinci Kadın Efendi
İnşirah Kadın EfendiKadın Efendi
Nevvare Kadın EfendiÜçüncü Kadın Efendi
Nimet Nevzad Hanımefendi5. ve son eşi

http://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanlı_padişah_eşleri_listesi
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
5- fatih sultan'ın annesi sırp DESPİNA yani HÜMA hatun.
FATİH SULTAN MEHMET"İN ANNESİ..
Fatih Sultan Mehmet'in annesi
İstanbul'un fethinin acısını unutamayan yabancı tarihçiler ile bazı işbirlikçilerinin iddiasına göre; kutlu kumandan Fatih Sultan Mehmed'in annesi daha sonradan Huma Hatun ismini alan "Mara Despina adlı bir Rum kızıymış ve Fatih gizli bir Hıristiyanmış. Huma Hatun hayatının son dönemlerini Aya İrini kilisesinde geçirmiş ve Hıristiyan mezarlığına gömülmüş. Oysa bu insafsız bir isnad ve iftiradan ibarettir. Hakikat ise aşağıdaki gibidir:
Çelebi Mehmet’in 1421 yılında ölmesinden sonra Osmanlı Devleti nin tahtına ikinci Murat geçti. İkinci Murat’ın hedefi bütün Anadolu’yu Osmanlı topraklarına katmaktı. 1424 yılında Bolu yakınlarında karşılaşan Osmanlı ve Candaroğlu kuvvetlerinin savaşından İsfendiyar Bey yenik ayrıldı ve Sinop’a çekildi.Osmanlı ordusuna karşı gelmekten pişmanlık duyan İsfendiyar Bey Sultandan affını isteyerek oğlu Tacettin İbrahim Bey’in güzelliği ile ünlü kızını (HATİCE ALİME HUMA HATUN) şer'i nikahla kabulünü rica eder. Bunun üzerine İkinci Murat mektup ve hediyeleri kabul ederek düğün hazırlıklarının yapılmasını ister.İsfendiyar Bey’in mektup ve hediyelerinden memnun kalan İkinci Murat kırgınlıkları unutarak Candaroğulları topraklarına dokunmadı. Çaşnigir başı Elvan Bey başkanlığında bir heyeti birçok hediye ve mihr ile birlikte 1423 yılında Kastamonu’ya gönderdi. Devrekani’ye geçen heyet Çayırcık Köyüne geldi. Sultan Murat ile Hatice Alime Hüma Hatun’un düğünü Çayırcık köyünde yapıldı. Devrekani’deki düğün töreninden sonra gelin yükte hafif pahada ağır pek çok hediye ile Bursa’ya gönderildi. Bursa’da ise İkinci Murat’ın kız kardeşlerinden biri İbrahim Bey’in oğlu İsmail Bey e, birisi Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa’ya, üçüncüsü de Candarlızade Halil Paşa’nın oğlu Mahmut Çelebi’ye verildi. Düğünlerin hepsi 1424 yılında aynı anda yapıldı. İkinci Murat ile evlenen Huma Hatundan 1431 yılında Sultan Mehmed Han (Fatih) dünyaya geldi. <******>* Bu olayın anısına her yıl Mayıs ayının son haftasında Çayırcık Mahallesinde fetih şölenleri düzenlenmektedir.*Fatih'in annesi Hatice Alime Huma HATUN'un türbesi Bursa Muradiye Külliyesi'ndedir.
Tarihte Garip Olaylar / www.hekimce.com



http://tarihinefesi.blogcu.com/fatih-sultan-mehmet-in-annesi/2513074
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Osman Gazi (1299 - 1326) Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi, 1258'de, Sögüt'te doğdu. Babası Ertugrul Gazi, Annesi Hayme Hatun'dur.

Orhan Gazi (1326 - 1359) Orhan Gazi, 1281 yılında doğdu. Babası Osman Gazi, annesi Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey'in kızı Mal Hatundu.

I. Murad (1359 - 1389) Sultan Birinci Murad, 1326'da, Bursa'da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından Yar Hisar Tekfuru'nun kızı olan Nilüfer Hatun'dur (Holofira).

I. Bayezid - Yıldırım Bayezid (1389 - 1402) Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne'de doğdu. Babası Murad Hüdavendigâr, annesi Gülçiçek Hatundur.

I. Mehmed (1413 - 1421) Sultan Çelebi Mehmed , 1389 yılında Edirne'de doğdu. Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanogulları'ndan Devlet Hatun'dur.

II. Murad (1421 - 1451) Sultan İkinci Murad 1402 yılında doğdu. Babası Çelebi Mehmed, annesi Dulkadirogullari'ndan Süli Bey'in kızı Emine Hatun'dur.

Fatih Sultan Mehmed (1451 - 1481) Fatih Sultan Mehmed, 29 Mart 1432'de, Edirne'de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Humâ Hatun'dur.

II. Bayezid (1481 - 1512) Sultan İkinci Bayezid, 3 Aralik 1448'de, Dimetoka'da doğdu. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Mükrime Hatun adında bir Türk kızıdır.

Yavuz Sultan Selim (1512 - 1520) Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470'de doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun'dur. Gülbahar Hatun, Dulkadirogullari Beyligi'ndendir.

Kanunî Sultan Süleyman (1520 - 1566) Kanûnî Sultan Süleyman, 27 Nisan 1495 Pazartesi günü, Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Türk ya da Çerkezdir.

II. Selim (1566 - 1574) Sultan İkinci Selim, 28 Mayıs 1524'de, İstanbul'da doğdu. Babası Kanûnî Sultan Süleyman, annesi Hürrem Sultan'dır.
Hürrem Sultan, Slav kökenlidir.

III. Murad (1574 - 1595) Sultan Üçüncü Murad, 4 Temmuz 1546 günü, Manisa'nın Bozdağ yaylasında dünyaya geldi. Babası, Sultan İkinci Selim, annesi Afife Nur Banu Sultan'dur. Annesi Venedikli'dir.

III. Mehmed (1595 - 1603) Sultan Üçüncü Mehmed, 26 Mayıs 1566'da, Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Murad, annesi Safiye Sultan'dır.

I. Ahmed (1603 - 1617) Sultan Birinci Ahmed, 18 Nisan 1590 günü, Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dir.

I. Mustafa (1617 - 1618 / 1622 - 1623) Sultan Birinci Mustafa, 1592 yılında, Manisa'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mehmed, annesi Handan Sultan'dır.

Genç Osman (1618 - 1622) Sultan Genç Osman, 3 Kasım 1604 tarihinde, İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Birinci Ahmed, annesi Mahfirûz Haseki Sultandır. Mahfirûz Haseki Sultan aslen Rum'dur.

IV. Murad (1623 - 1640) Sultan Dördüncü Murad, 26 Temmuz 1612 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan'dır.

İbrahim (1640 - 1648) Sultan Birinci İbrahim, 5 Kasım 1615 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Ahmed, annesi Mahpeyker Kösem Sultan'dır.

IV. Mehmed (1648 - 1687) Sultan Dördüncü Mehmed, 2 Ocak 1642'de, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Rus asıllı Turhan Hatice Sultan'dır.

II. Süleyman (1687 - 1691) Sultan İkinci Süleyman, 15 Nisan 1642'de, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Saliha Dilaşub Sultan'dır.

II. Ahmed (1691 - 1695) Sultan İkinci Ahmed, 25 Şubat 1643 günü, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci İbrahim, annesi Hatice Muazzez Sultan'dır.

II. Mustafa (1695 - 1703) Sultan İkinci Mustafa, 6 Şubat 1664 günü, İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan'dır. Annesi Girit asıllıdır.

III. Ahmed (1703 - 1730) Sultan Üçüncü Ahmed, 30 Aralık 1673 günü doğdu. Babası Sultan Dördüncü Mehmed, annesi Emetullah Rabia Gülnuş Sultan'dır. Annesi Girit asıllıdır.

I. Mahmud (1730 - 1754)Sultan Birinci Mahmud, 2 Ağustos 1696 günü, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Saliha Valide Sultan'dır.

III. Osman (1754 - 1757) Sultan Üçüncü Osman, 2 Ocak 1699 günü, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan İkinci Mustafa, annesi Şehsuvar Valide Sultan'dır. Şehsuvar Valide Sultan Rus asıllıdır.

III. Mustafa (1757 - 1774) Sultan Üçüncü Mustafa, 28 Ocak 1717 günü, İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Sultan Üçüncü Ahmed, annesi Mihrişah Sultan'dır.

I. Abdülhamid (1774 - 1789) Sultan Birinci Abdülhamid, 20 Mart 1725 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Üçüncü Ahmed, annesi Rabia Şermi Sultandır.

III. Selim (1789 - 1807) Sultan Üçüncü Selim, 24 Aralık 1761 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Üçüncü Mustafa, annesi Mihrişah Sultan'dır. Annesi Gürcü asıllıdır.

IV. Mustafa (1807 - 1808) Sultan Dördüncü Mustafa, 8 Eylül 1779 günü, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nüketseza Kadın Sultan'dır.

II. Mahmud (1808 - 1839) Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde, İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan'dır.

Abdülmecid (1839 - 1861) Sultan Abdülmecid, 25 Nisan 1823 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Bezm-i Âlem Valide Sultan'dır.

Abdülaziz (1861 - 1876) Sultan Abdülaziz 8 Şubat 1830 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Pertevniyal Valide Sultan'dır.

II. Abdülhamid (1876 - 1909) Sultan İkinci Abdülhamid, 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Tir-i Müjgan Kadın Efendi'dir. Annesi Çerkezdir.

Mehmed Reşad (1909 - 1918) Sultan Mehmed Reşad 2 Kasım 1844 tarihinde İstanbul'da doğdu. Babası Sultan Abdülmecid, annesi Gülcemal Kadın Efendi'dir. Annesi Çerkezdir.

Kaynak:

Türk Tarih Kurumu
http://www.ttk.org.tr/index.php?Page=Sayfa&No=116
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Yazdığınız şecerede dahi padişahların yarısından çoğunun yabancı annelerin çocuğu olduğu görülüyor. Üstelik Fatih'in büyükannesi, 1. Murat'ın annesi, Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Sultan bir Bizanslı iken bu daha neyin kavgası. Orhan gaziden itibaren hepsi Rum torunu...

Bu ayıp bir şey midir? Suç mudur? Fatih'in anası Bizans kızı olsa bu neyi değiştirir? Allah katında Türk'ün Rum'a üstünlüğü mü vardır? Bunu bir "iftira" olarak görmek bile ne denli ırkçı olduğunuzu göstermez mi? Bunun bir tartışma konusu olması utancımızdır.
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Yazdığınız şecerede dahi padişahların yarısından çoğunun yabancı annelerin çocuğu olduğu görülüyor. Üstelik Fatih'in büyükannesi, 1. Murat'ın annesi, Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Sultan bir Bizanslı iken bu daha neyin kavgası. Orhan gaziden itibaren hepsi Rum torunu...

Bu ayıp bir şey midir? Suç mudur? Fatih'in anası Bizans kızı olsa bu neyi değiştirir? Allah katında Türk'ün Rum'a üstünlüğü mü vardır? Bunu bir "iftira" olarak görmek bile ne denli ırkçı olduğunuzu göstermez mi? Bunun bir tartışma konusu olması utancımızdır.
Bir üstteki yazıda sizin de içinde bulunduğunuz HRİSTİYANLARIN kuyruk acısını yazıyor birader...

Merak buyurmayın, biz müslümanların işine de fazlaca karışmayın bi zahmet
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Soy babadan devam eder.Fakat Peygamber Efendimizin soyu bundan müstağni tutulmuştur.Efendimizin soyu ise Kızı Hazreti Fatımatüzzehra validemiz tarafından devam etmiştir.(Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin Efendilerimiz vasıtasıyla)
Padişahların gayri ırktan olan kadınlarla evlenmelerinde bir beis yoktur.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
tekrar başa dönecek olursak....


bediüzaman said nursi (ra) seyyid ve mehdi-i azam değildir. biline!!!

detay için aşağıdaki linke bakabilirsiniz;
http://www.ihvanforum.org/showthread.php?113754-Bediüzzaman-said-nursi-hazretleri-mehdi-değildir


ifrat içinde olmamak gerek.

not: birilerinin (mesela; elini ayağını öptüğüm, abdullah yeğin abinin) ahmet akgündüzün kulağını çekmesi lazım. bu ne kibir... ne yapmaya çalışıyor bu adam. bu ahmaklığı ile, nur dairesini tam ortadan ikiye bölecek. farkında değil. ifrat içinde ifrat.
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Bir üstteki yazıda sizin de içinde bulunduğunuz HRİSTİYANLARIN kuyruk acısını yazıyor birader...

Merak buyurmayın, biz müslümanların işine de fazlaca karışmayın bi zahmet

Fatih'in anası Türk diyelim. Anası Rum, Rus, bilmemne bela olan padişahların durumu nedir yani şimdi? 1. Murat Hüdavendigar Rum mu oldu şimdi? Ya da 2. Selim Rus mu oldu?

Kuyruk acısıymış :D Neyse girmiyorum oralara. Müslümanların işleri beni ilgilendirmez ama bir adamın anasının Hristiyan olmasını iftira kabul ederseniz bu denli ırkçılığı ve nefreti görmezden gelemem. Türk'ün diğerlerine üstünlüğü var diyorsanız o zaman İslam'dan çıktınız haberiniz olsun bu arada...
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Fatih'in anası Türk diyelim. Anası Rum, Rus, bilmemne bela olan padişahların durumu nedir yani şimdi? 1. Murat Hüdavendigar Rum mu oldu şimdi? Ya da 2. Selim Rus mu oldu?

Kuyruk acısıymış :D Neyse girmiyorum oralara. Müslümanların işleri beni ilgilendirmez ama bir adamın anasının Hristiyan olmasını iftira kabul ederseniz bu denli ırkçılığı ve nefreti görmezden gelemem. Türk'ün diğerlerine üstünlüğü var diyorsanız o zaman İslam'dan çıktınız haberiniz olsun bu arada...
Yaw arkadaş

Bilmediğin konuda konuşma yaw

Seni ilgilendirmez

Hadi işine
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
@rabbinsadikkulu linkli şahıs ya nurcu değil takiyye yapıyor.Ya nurcu olduğunu söylüyor fakat nurculuğu ve risaleleri okumamış bilmiyor.Oradan buradan aşırtma yapıyor.Hem daha Mehdi gelince Hiristiyanlarla Müslümanlar ittifak yapacığını söylüyor.Sen bekleye dur bir ittifakı veya bunun için gece gündüz bol çalış.Çünkü kendi ifadesiyle çok yakında geleçekmiş.Onun içi bu ittifak mayalansınki mayanın tutması kolay olsun.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
"
22 Ocak 2013 Salı 08:57
Bediüzzaman'ın soy ağacı belgelerinde hata var iddiası


Said Nursi Hazretlerinin soy ağacı ile ilgili tartışmalar devam ediyor

Risale Haber-Haber Merkezi
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin soy ağacı ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Soy ağacı belgelerini inceleyen Feyzi Güzelsoy, belgelerde yanlışlık olduğunu iddia etti. Belgeleri tercüme eden Güzelsoy, Bediüzzaman Hazretlerinin seyyidliğine itiraz etmediğini ancak belgelerdeki yanlışlıklara dikkat çekmek istediğini belirtti.
Güzelsoy'un çalışması şöyle:
بسم الله الرّحمن الرّحيم
اَلْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالمَيِنَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَعَلىَ آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِين
Hz. Üstadın ve Risale-i Nur’u telif etmesiyle ‘Nur Talebeleri’ adı altında mühim bir cemaat teşekkül etmiş ve ağır şartlara rağmen tarih boyunca kudsi hizmetini ifa etmişlerdir. Ancak gün geçtikçe ve Hz. Üstadın yıldızı parladıkça zaman zaman siyadet meselesi ortaya çıkmış ve seyyid olup olmadığı taharri edilmiştir. İşte ondan sonra Nur Camiası içerisinde farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Bir grup Nur Talebeleri Hz. Üstadın adem-i siyadetine dair Risale-i Nur’daki sarih ve kat’i ibaresine bağlı kalarak ve Nur’un cerhedilmez imani hüccetlerine kanaat ederek iktifa etmişlerdir.
Diğer grup ise Risale-i Nur’un dışındaki rivayetlere bakarak ve bir derece hak ve hakikat telakki ederek Üstadın seyyid olduğuna kanaat etmişler ve Risale-i Nur’daki adem-i siyadetine dair sarih ibareleri te’vil etmişlerdir. Ta 20.12.2012 tarihinde Ahmet Akgündüz Hocamız’ın iddia ettiği Üstadın şeceresini bazı mübarek Nur Talebelerinin huzurunda basın yoluyla ilan ettikten sonra Nur Camiası içerisinde birinci gündem maddesini teşkil etmiş ve zaman zaman muhtelif fikirler ortaya çıkmıştır.
Ben de buna binaen fikrimi beyan etme ihtiyacını hissettim ve gelecek hakikatları kaleme aldım. Eğer hata etmiş isem, affımı Erhamürrahimin’den niyaz ederim. Eğer doğru yapmışsam Mün’im-i Kerim’ime şükranlarımı ifade ederim.
Evet siyadet meselesi imani bir mesele olmadığı için inşaallah Nur Cemaatine zarar vermez ve cemaati tefrikaya götürmez. Ancak gelecek izahatlardan gayem Üstadın adem-i siyadetini ispat etmek değil, belki siyadeti hakkında ortaya atılan iddianın ve belgelerin ilmen ne mahiyette olduğunu tahlil etmektir. Öyle ise önce ayet ve hadise bakalım, bize ne emretmektedirler:
Allahu Teala Ahzab Suresinin 5. ayetinde buyuruyor ki;
ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِندَ اللَّهِ
Yani: ‘Onları babalarına nisbet ederek çağırınız’
Resul-i Ekrem (A.S.M) da bir hadis-i şerifinde diyor ki:
: ليس من رجل ادعى لغير ابيه وهو يعلمه الا كفر ومن ادعى قوما ليس له فيهم نسب فليتبوأ مقعده من النار
(Buhari, 3508) Yani: ‘Herhangi bir adamdan birisi bilerek kendisini babasının dışında birisine nisbet ederse kat’iyyen küfre girmiş oluyor ve kim neseben başka bir kavmi iddia etse cehennemden yerini hazırlasın.’
İşte bütün ulema-i ilm-i hadis bu işin haram ve tehlikeli olduğuna ittifak etmişlerdir. Üstad-ı Zişan olan Bediüzzaman Hazretleri dahi aynını söylüyor ve diyor ki: ‘Seyyid olmayan seyyidim ve seyyid olan değilim diyenler ikisi de günahkar ve duhul ile huruc haram oldukları gibi hadis ve Kur’an’da dahi ziyade veya noksan etmek memnu’dur.’ (Muhakemat)
Kıymetli kardeşlerim, bu hakikatlerden sonra Üstad-ı Zişanı dinleyelim, kendi siyadeti hakkında ne diyor: Bak fasih bir dille ifade eder ve der ki:
‘Lillahilhamdü vela fahr ihlas-ı niyeti ihlal eden ve anasır-ı garaz olan neseb ve nesil ve tama’ ve havf beni bilmiyorlar. Ben de onları tanımıyorum veya tanımak istemiyorum. Zira meşhur bir nesebim yok ki mazisini muhafazaya çalışayım..’ (Münazarat)
Hem asil bir hanedandan olmadığımdan hısset derecesinde iktisada düşkün ve pest ahlaklar görülüyor. Sizi bütün bütün kaçırmamak için bu şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve sû'-i hallerini söylemeyeceğim” (Mektubat, 26. Mektub)
“Hem neşrettiğimiz aleyhimizde yazılan kararnamenin elli dördüncü sahifesinde ahir zamanın o büyük şahsı neslen Âl-i Beyt’ten olacak. Biz nur şakirdleri ancak manevi Âl-i Beyt’ten sayılabiliriz.” (Şualar, 14. Şua)
“Hem mahkemede Denizli ehl-i vükufu bazı şakirdlerin bu itikadlarına göre bana karşı demişler ki, eğer Mehdilik dava etse bütün şakirdleri kabul edecekler. Ben de onlara demiştim, ben kendimi seyyid bilemiyorum. Bu zamanda nesiller bilinmiyor. Halbuki ahir zamanın o büyük şahsı Âl-i Beyt’ten olacaktır. Gerçi manen ben Hazret-i Ali'nin (R.A.) bir veled-i manevîsi hükmünde ondan hakikat dersini aldım ve Âl-i Muhammed Aleyhisselâm bir manada hakikî Nur şakirdlerine şamil olmasından, ben de Âl-i Beyt'ten sayılabilirim; fakat bu zaman şahs-ı manevî zamanıdır.” (Emirdağ Lahikası-1)
Ey merak-aver kardeşim ve ilm-i hikmetten tok olmaz arkadaşım, eğer burada tetimme babından bir hakikatı daha ifade etmezsem bence kelâm nâ-tamam olur. İşte bak, savcı iddianamesinde: “Said, Hazret-i Ali'nin (R.A.) ilm-i hakikat itibariyle şakirdi olduğumdan, manevî evlâdı olabilirim, demesiyle kendine atfedilen makamlara liyakatını kabul etmiş görülmektedir.” (Şualar, 14. Şua) demesine karşı üstad diyor ki: “Ben de manevî Âl-i Beyt'ten sayılabilirim demekten maksadım; bir kısım müçtehidlerin وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ duasında, "Seyyid olmayan fakat ehl-i takva bulunanlar, o duada dâhildirler" dediklerinden, o umumî duada benim de bir hissem bulunması için ricakârane bir te’vildir. Yoksa o hatakârane mana hiç hatırıma gelmemiş.”(Şualar, 14. Şua)
İşte bak üstad diyor ki: ‘İddianamede benim hakkımda dört esas var:
Birinci Esas: “Güya bende tefahur ve hodfüruşluk var ve kendimi müceddid biliyorum. Ben bütün kuvvetimle bunu reddederim. Hem Mehdilik isnadını hiç kabul etmediğime bütün kardeşlerim şehadet ederler. Hattâ Denizli'deki ehl-i vukuf, "Eğer Said mehdiliğini ortaya atsa bütün şakirdleri kabul edecek" dediklerine mukabil, Said itiraznamesinde demiş ki: "Ben seyyid değilim. Mehdi seyyid olacak." diye onları reddetmiş. Yoksa ben seyyid olmadığım gibi hiçbir vakit böyle haddimden yüz derece ziyade hallerde bulunmamışım.” (Şualar, 14. Şua)
İşte bakın kardeşlerim, Üstad-ı Zişan kaç üslub-u beyan bize takdim etti, bir taraftan dedi ki: Ben asil bir hanedandan değilim bir taraftan dedi ki meşhur bir nesebim yoktur, bir taraftan dedi kiAhir Zamanın o büyük şahsi neslen Âl-i Beyt’ten olacak, biz nur şakirdleri ancak manevi Âl-i Beyt’ten sayılabiliriz, bir taraftan dedi ben kendimi seyyid bilemiyorum, bu zamanda nesiller bilinmiyor, bir taraftan dedi ben seyyid olmadığım gibi hiçbir vakit böyle haddimden yüz derece ziyade hallerde bulunmamışım. Diğer bir taraftan da dedi, ben seyyid değilim, Mehdi seyyid olacak.
Eğer denilse ki: Siyadetle ilgili Üstad’ın izahatlarını bazı mesalihe bina etmek ve mahkeme müdafaalarının makamını nazar-ı itibara almak, ona bir nev’i mazeret teşkil etmez mi?
Elcevap: Bu vehm-i faside birkaç cevabım var:
Birincisi: Bu vehm-i faside ihtimal verenler bir kere üstadı takdir değil tenkid ederler. Zira şecaatte darb-ı mesel haline gelmiş ve havf nedir hayatında hiç bilmemiş olan bu kahraman-ı İslam ve mücahid-i dini manen takiyye yapmakla ittiham etmek, şeni’ ve kabih bir isnattır, çirkin ve menfur bir ittihamdır. Halbuki, bütün ülema-i İslam içinde bu sıfattan en çok nefret eden de odur. Görmüyor musun ki, Şîalara bu sıfatla yükleniyor ve diyor ki: “Bunlar Hazret-i Ali'yi (R.A.) fevkalâde sevmek davasında oldukları halde tenkis ediyorlar ve sû'-i ahlâkta bulunduğunu onların mezhebleri iktiza ediyor. Çünkü diyorlar ki: ‘Hazret-i Sıddık ile Hazret-i Ömer (R.A.) haksız oldukları halde Hazret-i Ali (R.A.) onlara mümaşat etmiş, Şîa ıstılahınca takiyye etmiş; yani onlardan korkmuş, riyakârlık etmiş. Acaba böyle kahraman-ı İslâm ve ‘Esedullah’ ünvanını kazanan ve sıddıkların kumandanı ve rehberi olan bir zâtı, riyakâr ve korkaklık ile ve sevmediği zâtlara tasannu'kârane muhabbet göstermekle ve yirmi seneden ziyade havf altında mümaşat etmekle haksızlara tebaiyeti kabul etmekle muttasıf görmek, ona muhabbet midir? O çeşit muhabbetten Hz. Ali (R.A.) teberri eder.” (Lem’alar, 4. Lem’a)
Ben de buna binaen derim ki: Hz. Ali’nin (R.A.) veled-i manevisi ve Alem-i İslam’ın medar-ı iftiharı ve tek başına bütün dünyaya meydan okuyan ve havf, korku nedir hayatında hiç bilmeyen bu kahraman-ı İslam ve sertac-ı enam olan bu zat-ı muhterem ve insan-ı muazzamı böyle takiyye gibi, çekinme gibi, pest ahlakla muttasıf görmek bence
عَدَوٌ عَاقِلٌ خَيْرٌ مِنْ صِدِّيقٍ جَاهِلٍ
olan darb-ı mesele mâsadaktır. Bediüzzaman Hazretleri böyle iğrenç, çirkin vasıflardan müberra ve muallâdır, münezzeh ve mücellâdır ve bu gibi medh-i tahtazama muhtaç değil, hiç ihtiyacı da yoktur.
İkincisi: Bu gibi fasid tevillere cür’et edenler meselenin hakikatına vâkıf değiller, ben de bunun gibi zatları bir kere daha başta zikir edilen ayet ve hadîs-i Nebeviye’yi okuyamaya ve gözden geçirmeye davet ediyorum. Bir baksınlar ve meseleyi basit zannetmesinler ve Üstadı Zişanı gelen tehditlerden nasıl kurtaracaklarını iyice düşünsünler. Zira hadis çok tehditkar gelmiştir.
Üçüncüsü: Mezkur olan tevil-i fasid Risale-i Nur’un mühim bir esasını zir ü zeber eder. Zira biz o gayr-ı meşru tevili kabul ettikten sonra üstadın kelâmından olan “Ben kendimi seyyid bilemiyorum, ben seyyid değilim” gibi kelâmları kelam-ı gayr-ı sadık kabul etmemiz gerekir. Yani, açık bir tabirle Üstad-ı Zişan bir maslahata binaen hâşâ ve hâşâ bin defa hâşâ orada sıdkı terk ederek kizbi tercih etmiştir dememiz îcab eder. Halbuki bir maslahata binaen yalan söylemek caizdir hükmünü zaman neshetmiştir ve nesh meselesi bu asırda Kur’an’ın dellâlı ve sözcüsü olan Risale-i Nur’un suhuf-u mükerrereminde defalarca yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İstersen yalan bir lafz-ı kâfirdir ünvanı altında biraz okuyalım: “Bir dane sıdk, yakar milyonla yalanı. Bir dane-i hakikat, yıkar kasr-ı hayali. Sıdk büyük esastır, bir cevher-i ziyalı. Yeri verir sükûta, eğer çıksa zararlı... Yalana yer hiç yoktur, çendan olsa faydalı. Her sözün doğru olsun, her hükmün hak olmalı. Lâkin hakkın olamaz, her doğruyu söz etmek. Bunu iyi bilmeli. «خُذْ مَا صَفَى دَعْ مَا كَدَرْ»kendine düstur etmeli.” (Lemaat)
Dördüncüsü: Siyadetle ilgili kelâmlar hep mahkeme müdafaalarında söylenen kelâmdan ibaret değildir. Belki mühim bir kısmı daha önce söylenmiş mahkeme müdafaalarında dile getirilmiştir. Bence bunu teker teker belgelerle isbat etmek ve izleyicilerin önüne koymak israf-ı kelâm nev’inden sayılır. Buna binaen ben bu hakikatı zeki nur talebelerinin ferasetlerine ve şakird-i Kur’an’iyenin zekâvetlerine havale ederim.
«اِنْ كُنْتَ ذَكِيًّا فَكَفَاكَ وَاِلاَّ فَلاَ»
sırrınca arife tarif gerekmez, ehl-i hikmet her meseleye heveslenmez.
Kıymetli Kardeşlerim, Urfalı Seyyid Salih Özcan ve Mehmet Çalışkan Ağabeylerimiz gibi zatlardan rivayet edilen ve Üstada atfen isnad edilen, ‘Hem Haseniyim hem Hüseyniyim’ cümlelerini de bir derece tahlil etmeden geçemeyeceğim. Şöyle ki:
Eğer, ‘Hem Haseniyim hem Hüseyniyim’ cümlesinden maddi ve nesebi siyadet murad ise Risale-i Nur’da geçen ibarelere muhalif ve çelişkili olduğu için Risale-i Nur’da zikredilen rivayetleri esas tutup ötekileri tevil etmemiz gerekir. O zaman, ‘Haseniyim Hüseyniyim’ kelimesinden murad nesebi değil manevi siyadet murad olması gerekir. Zira Hz. Üstad, Hz. Ali’nin veled-i manevisi olduğuna ve alem-i manada hakikat dersini aldığına göre Hz. Ali’nin manevi veledi sayılabilir. Hem Haseni hem Hüseyni olabilir.
Kıymetli Kardeşlerim, bakın, dikkat edin iki mesele var: Birisi: Maddi siyadet, ötekisi: Manevi siyadet. Manevi siyadet kesbi ve amel-i saliha mütevakkıf olduğu halde Hz. Üstad zor ve çetin olan o manevi siyadetini pervasızca ilan ettiğine göre gerçekten maddi siyadetine vakıf olsaydı, en az inkar etmeyecekti kanaatındayım. Zira Hz. Üstad bilerek asla hilâf söylemez ve bunu bir maslahata bağlamaz. Tarihçe-i Hayatı sıdkına bir şahid-i kat’ıdır.
Bak Üstad-i Zişan diyor ki: ‘Bu cüz’i aklınızla hüsn-ü külliyi ihata edemezsiniz. Evet bir zira’ kadar bir burun altından olsa yalnız ona dikkat edilse, güzel gören bulunur.’ (Muhakemat) Ama eğer diğer aza-yı insaniyle mülahaza edilirse çirkin görünür. Zira vücud-u insan onu kaldırmaz ve insan onunla güzel olmaz. Aynen bunun gibi, eğer Hz. Üstadın kendi siyadeti hakkında sarih ibaresi olmasaydı ve Üstad net, açık olarak Risale-i Nur’da ifade etmeseydi, bir derece maddi siyadet libası ona uygun olabilirdi. Bu nedenle dışarıdan idhal edilen gayr-ı tabii libas, Üstadın nurani olan o kamet-i muallasına münasip olmaz. ‘Ve libasut-takva zalike ğayrun’ ayet-i kerimesi bu işe cevaz vermez. Ben eminim ki, bazı mübarek zatlar tebei bir nazarla değil hakiki bir nazarla baksalar ve bunun lazım-ı mezhebini mülahaza etseler farkına varacak ve tehlikenin boyutunu müşahede edeceklerdir.
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz Hocanın mühim bir meselesine gidelim. Kendisi Hz. Üstadın siyadet şeceresini Musul’da bulduğunu iddia ediyor ve gittiği her yerde müjde vererek Nur Cemaatinin nazar-ı dikkatini çekmeye çalışıyor. Hatta 20.12.2012 tarihinde iddiasını meşrû göstermek maksadıyla, birkaç mübarek nur talebelerinin huzurunda ve bazı basın mensuplarının karşısında iddia edilen Üstadın şeceresini Türkiye’ye ilan etti.
Eğer bu iddia doğru olsaydı, elbette ben bütün ruh u canımla ona taraftar olacaktım. Fakat maalesef bu konuda ciddi kuşkularımla beraber, bildiğim çok şeyler vardır. Her neyse, haydi Ahmet Hocanın iddia ettiği şecereye bakıp gözden geçirelim ve bu müşkil mesele-i muammayı akl-ı selim çerçevesinde hal ve keşfedelim. İnşaallah memnun olacaksınız ve bu hadiselerden bir ders-i ibret alacaksınız.

Bakın kardeşlerim, iddia edilen şecere, Irak’ta bir veya birkaç kişi tarafından hazırlanmış. Yakından uzaktan resmiyetle hiçbir alakası olmamakla beraber mevsuk bir sıfatı da yoktur. Şecereyi okuyanlar garipliği görecektir. İsterseniz gelin bu acip ve garip tabloyu beraber gözden geçirelim:
secere_guzelsoy_1.jpg

Öyle ise en evvel şecerenin tercümesine bakalım:
Ş E C E R E T E R C Ü M E S İ D İ R
Şeyh Şemseddin Muhammed bin Şeyh Muhyeddin Abdulkadir bin Şeyh Nureddin Ali’nin zürriyeti
LİSTESİDİR:
Şeyh Abdulkadir? biraderi şeyh Alauddin’den iki yaş büyüktür.
Şeyh Abdulkadir
Melik El’eşref Bersbay’in 9 muharrem 836 h. de Amed (Diyarbekir)’den Şam’a avdetinden sonra Şam Diyarına girmiştir. 841 h. Yılında taun(Kolera) dan Şam’da vefat ederek sofiye kabristanına defn edilip geriye hiç bir zürriyet bırakmamıştır. O)Şeyh Abdulkadir( ile braderi Alauddin öz kardeştirler ve anaları Şeyh Hayder’in kızı şerife Fatma hatun’dur. Hamed El’ Hiyali mührü
Şeyh Alauddin Ali:
Şeyh Alauddin Ali, Sencar Dağına bağlı El’Hiyal köyünde, hicri 785, miladi 1383 te doğmuş ve kendi zamanında Mısır diyarında kadiriyye (Tarikatının) kaynağı durumunda gelmiştir. Mukaddes toprakları ziyaret ederek iki kez hacc yapmıştır. Kendisi ve çocukları Melik El’eşref Bersbay‘in Amed(Diyarbekir)den avdetinden ve Kahire’ye girişinden sonra Mısır’a yerleşmişlerdir. Hicri 10 Safer 853 miladi 1449 de Perşembe günü öğle vakti Taun(Kolera)dan şehit olarak vefat etmiştir. Kahire’de Babül’karafe’ de üzerine namaz kılınmış Türbetül’Arune mezarlığında seyyidim Adiyy bin Misafir yanında defn edilmiştir. Ayni yerde birkaç çocuğu da defn edilmişlerdir? hem orada adı geçen amcası şeyh Şemseddin Muhammed bin Nureddin Ali bin İzzeddin Hüseyin bin Şemseddin Muhammed el’ekhal de defn edilmiştir.
Hicri 841’de Taun’dan sonra Şeyhimiz Alauddin’nin bir oğlu oldu. Onu alıp Hicaz’a götürdü Tur(Tur-i Sina)ya varmadan yolda taun’a yakalandı ve yirmi yaşına varmadan vefat etti ve oranın camisinde defn edildi. Şu ana kadar da ziyaret edilmektedir. Bundan sonra da Şeyhimiz Alauddin’in bazı çocukları oldu? ama kimileri(Ondan önce)öldü. Kendisi ise iki erkek bir kız çocuk bırakarak vefat etti. Kalan çocuklarından birisi babasının ölümünden hemen sonra vefat etti? diğerlerinin ise nesilleri Mısır’da şu ana kadar devam etmektedir.
(Ebu İshak İbrahim el’Kadiri) olarak bilinen kişi de Şeyh Alauddin’in müritlernden idi ve Kahire’de Karafe’deki Zaviye’de günümüze kadar Şeyh Abdulkadir Geylani’nin neslinden büyük bir gurup bulunmaktadır. Şeyh Ala… Ali’nin torunlarından biri olan Abdurrezak da Mısır’dan ayrılarak Davudiye’den amcası çocukları olan ve yukarıda adı geçen şeyh Abdulkadir Geylani zürriyetinden Davut bin Seyfeddin Süleyman bin Şeyh Abdulvahhab ile beraber Suriye/Hama’ya bağlı Ma’arratün’nu’man’a yerleşti.
Şeyh Ahmet bin Hasan bin Davud bin Ahmet bin Mansur bin Süleyman bin Davud bin Seyfuddin Süleyman bin Şeyh Abdulvahhab kızı ile evlendi. Hanımı da Şeyh Sadaka’nın kız kardeşi ve şeyh Abdulkerim’ in babası olan şeyh Abdulvahhab’ın halasıdır.
Geriye üç oğul iki kız evlat bıraktı En büyük oğlu şeyh Abdullah Harran’da Hüseyni büyük seyitlerden birinin kızı ile izdivac etti. Evlendikten bir süre sonra Kürtlerin memleketi olan Bitlis’teki Hakkari’ye gitti ve 50 yaşında iken vefat ederek Tursinc’te defnedildi. Geriye Sermit’te medfun oğlu Şeyh Abdurrahman’ı o da Şeyh Abdulvahhab’ı o da Şeyh Abdullah’ı o da Mirza Reşan’ı o da Mirza Halid’i o da Hıdır’ı o da Ali’yi o da Sofi Mirza’yı bıraktı.
Bunlar Hakkari’de Kürtlerle beraber İsparit aşireti içinde ve Nurs köyünde kaldıklarından kürt adı ile isim aldılar. Sofi Mirza Hakkari Kürtlerinden Bilikan köyünden ve Hakif aşiretinden olan mulla Tahir’in(kızı) Nuriye ile evlendi. Onlar da Hüseyni seyitlerindendirler ki Sermit’te medfun küçük Ali’nin oğlu Ahmet’in neslindendirler. O da el’hadid ve sumayd’i seyyitlerinden olan Şemseddin Muhammed Ucanul’hadit’ten gelirler ve bunlar da Irak’ta dağılmışlardır. Bu ikisinin büyük bir ünü ve güzel şöhretleri olup cömertlikle? asalet ve cesaretleri ile tanınırlar. Şemseddin Muhammed Ucanul’hadit geriye beş çocuk bıraktı: Mısır’da medfun Büyük Ali? Erbil’de medfun İsa? Ahdesiye’de medfun Hüseyin? Irak/ El’Enbar’da medfun Ahmet ve Sermit’te medfun küçük Ali. Küçük Ali’den de Sumayd’i’de medfun Abdurrahim ve Muhammed ve Ahmet olmuştur.
Sofi Mirza ise Nur Risaleleri müellifi olan ve Said-i Kürdi olarak bilinen ve lakabı Bediuz’zaman olan Said el’Nursi’nin pederidir. Hicri 1293? miladi ise 1876 yılında doğmuş ve Sofi Mirza’nın ondan başka 3 erkek ve üç de kız çocuğu daha vardır.
Nakabetüs’sadetil’ eşraf mührü Hüseyin Sumaydi’i mühür ve Verşan Halit El’Hadit mührü.
Şimdi bu belgedeki tutarsızlıkları 10 madde ile izah edelim:
1- Sözde Hz. Üstad, Şeyh Abdülkadir-i Geylani’ye bağlanılıyor ve bir veledi gösteriliyor. Fakat tanzim eden kişi çok acemi, çok aceleci davranmış. Zeki, nakkad-ı ehl-i hadisin ferasetini hiç nazar-ı itibara almamış. Zira başta Şeyh Abdülkadir-i Geylani’den bahsederken diyor ki: ‘Hicri 841 yılında Taun(Kolera) hastalığından Şam’da vefat ederek Sofiye Kabristanına defnedilip geriye hiçbir zürriyet bırakmamıştır.’ Oysa bütün tarihçiler Geylani’nin dört hanımla evlendiğini ve on iki veya on sekiz evladının olduğunu hepsi de o zamanın alimlerinden ilim tahsili yaptıklarını ve babalarından hırka giydiklerini kaydederler. Farzedelim ki, Geylani geriye hiç evlad bırakmadı. O zaman Üstad Bediüzzaman nasıl onun neslinden geldi? Hem belge Şeyh Abdülkadir-i Geylani’nin Şam’da vefat ettiğini gösteriyor. Oysa yüzlerce yıldan beri Şeyh Abdülkadir-i Geylani’ye ait olduğu herkesçe bilinen Bağdat’taki kabri milyonlarca Müslümanlar tarafından ziyaret edilegelmiş ve hiçbir ilim adamı mekanı hakkında itiraz etmemiş.
2- Şeyh Abdülkadir-i Geylani’nin Hicri 841’de vefat ettiğini yazıyor ve annesinin ismini Fatıma bint-i Haydar, babasının isimini de Şeyh Nureddin Ali olarak kaydediyor. Halbuki Şeyh Abdülkadir-i Geylani 500 küsur hicri yıllarında vefat ettiği tarihçe malumdur. Hem annesi Fatıma Bint-i Haydar değil belki Fatıma bint-i Abdullah’ül Esmai’dir. Babası da Şeyh Nureddin Ali değil belki Musa bin Abdullah’tır ve Zengidost lakabıyla meşhurdur. Acaba biz yanlış mı tercüme ettik? Halbuki uzmanlar tarafından dikkatle tercüme edilmiştir. Yahut zikredilen Şeyh Abdülkadir-i Geylani değil de başka bir Abdülkadir mi? Bence son şık kaviyyen muhtemeldir. Herkes buraya çok dikkat etsin ve bir şey anlamaya çalışsın. Zira şecere metninin başında sadece Şeyh Abdülkadir ismini kullanırken sonra gelen Abdülkadir ismine Geylani lakabını da ekliyor. Bence bu bir hatadır ve Hz. Üstad, Şeyh Abdülkadir-i Geylani değil başka bir Abdülkadir’e bağlanmıştır.
3- Sonra Şeyh Abdülkadir-i Geylani’nin biraderi olan Şeyh Alaaddin’den bahseder ve iki yaş daha büyük olduğunu gösterir. Sonra doğum ve vefat tarihini zikreder ve der ki: ‘Şeyh Alaaddin Ali Hicri 785, Miladi 1384 tarihinde Hayal Köyünde dünyaya gelmiş. Hicri 853, Miladi 1449 tarihinde vefat etmiştir. İşte asıl skandal burada. Çünkü bu tarihe göre Şeyh Abdülkadir Geylani’yle Hz. Üstadın arası takriben 500 sene oluyor.
Halbuki Bediüzzaman Hazretleri, Şeyh Abdülkadir Geylani’nin 800 sene bizden uzak olduğunu Risale-i Nur’da beyan ediyor ve tarih de öyle gösteriyor. İşte biz burada dahi çarpık bir hata müşahede ediyoruz. Benim kanaatimce bu fahiş hatadan dolayı Irak’taki uzman ve şecereyi hazırlayan zat aldanmış ve yakın mesafeyi nazar-ı itibare alarak dokuz babayla iktifa etmiş ve Sofi Mirza’yı sözde Şeyh Abdülkadir-i Geylani ile biraderi olan Şeyh Alaaddin’in bir veledine bağlamış. Fakat başarılı olamamış; zira o Şeyh Abdülkadir, Şeyh Abdülkadir-i Geylani olmadığı gibi ondan iki yaş büyük olan Şeyh Alaaddin dahi onun biraderi değildir çünkü tarih çok hatalıdır.
Acaibdendir ki, Ahmet Akgündüz Hocamız da bu tarihi hatayı görmeyerek sadece dokuz babadan ibaret olan şecereyi 04.09.2012 tarihinde kamuoyuna açıkladı. Sonra bazı itiraz ona gidince bir derece farkına vardı. Ancak Hz. Üstadın şeceresine ilave edilen on bir babanın hesabını soruyoruz. Acaba şecerede dokuz babanın haricinde var mı?
4- Benim kanaat-ı kalbiyem, o şecereye her ne kadar eski bir evrak havası verilmiş ise de, yeni yapılmıştır. Ama ona rağmen Ahmet Akgündüz Hoca, Diyarbakır’da dedi ki: “Şecere 1935 tarihinde yapılmıştır.” İsterseniz ben bu meselenin hakikatını size izah edeyim: Bakın kardeşlerim: Ahmet Akgündüz Hocamıza şecereyi getiren Mahmut adındaki zat önce Diyarbakır’da benim yanıma geldi ve bütün evrakları bana verdi. Ben de okumaya başladım. Baktım ki, çok eski bir evrak havası verilmiş. Buna binaen ben sordum: ‘Sanki yüz senelik bir evraktır.’ dedim O da dedi: ‘Evet yüz seneden fazladır’. Ben de buna binaen dedim ki: ‘Bediüzzaman Said-i Nursi’den bahsederken Risale-i Nur Müellifi ünvanıyla zikrediliyor. Halbuki o tarihte Risale-i Nur telif edilmemiştir.
Bu itirazdan sonra Mahmut kardeş bana dedi ki: ‘Şecereyi bana verenler her ne kadar o tarihi göstermiş iseler de, bence 1990’da yapılmıştır’. Yine itiraz ettim ve dedim ki: ’20 senelik bir şecere kağıdı bu kadar eski gözükmemesi gerekir’. Demek Ahmet Hocanın iddia ettiği şecerenin tanzim tarihi olan 1935 senesi Mahmut tarafından bile tasdik edilmemiştir. Evet o tarihte çendan büyük bir miktar Risale-i Nur eserleri telif edilmiş ise de, Üstad hapiste ve sürgünde olduğu ve Risale-i Nur’un telifi devam ettiği için, Risale-i Nur’dan fazla bir haber yoktur. İşte bu da çok düşündürücüdür.
5- Irak’tan getirilen sözde şecere sadece Üstada ait olduğu ve annesi Nuriye’ye ait bir şecere olmadığı halde, Nuriye dahi Hüseyni gösterildi ve çift siyadet Üstada isnad edildi. İşte buyurun; Hani Nuriye hanımın şeceresi? Nur camiası acilen talep ediyor, ibraz edilsin.
6- İddia edilen şecere, sadece Şeyh Abdülkadir adında bir zatın bir veledine kadar gittiği halde, İmam Ali’ye kadar gösterilmiş ve başka şemalar çizilmiş ve tamamlanmıştır.
7- Şecereyi hazırlayan kişi mevcud hale bakarak tanzim etmiş. Zira Üstadın pederi “Mirza” olduğu halde, Üstada hürmeten “Sofi Mirza” ismini zikretmiş ve Üstadın isimini de hem Said-i Nursi hem Said-i Kürdi olarak beyan etmiştir.
8- İddia edilen şecerede üstada yakın mesafede olan “Ali”, “Hızır”, “Mirza Halıd” ve “Mirza Reşan”ın sadece isimlerini zikretmekle iktifa etmişken Şeyh Abdülkadir’den sonra gelen o uzak babalara geniş yer verilmiş. Demek onlar internet ortamında varmış. Üstadın yakın ecdadları ise yokmuş. Evet evet, nişane-i ved’ ve sun’i müdahale güneş gibi görünüyor.
9- Irak’tan getirilen ve Üstad’a şecere olarak isnad edilen sayfanın yazısı eski zamanın yazı şekli olmayıp yeni neslin yazı türü olduğunu bütün Iraklılar şehadet etmektedirler. Ayrıca Arapça yazısı, Arap edebiyatına uygun olmamakla beraber lisan-ı mahalli lehçesiyle yapılmış. Nahiv-sarf kaidelerine de ters düşmüştür.
10- İddia edilen şecere, istersen şimdi, istersen 1935’te yapılmış olsun. Bizim için çok fark etmez. Çünkü 1400 sene uzakta olan bir babaya bir kişi tarafından tanzim edilecek bir şecerenin ne kadar sağlam olduğunu ehl-i ferasetin takdirine havale ederim.
İşte mezkûr 10 maddelik hakikatleri zeki, fetanetli, emin, ferasetli nur talebelerinin nazar-ı dikkatlerine takdim ediyorum ve onunla bana düşen vazifeyi yerine getirmiş oluyorum.
Bana taalluk eden mühim bir meseleyi de söylemek isterim ta su-i zanna medar olmasın. Şöyle ki: Ben şahsen bütün ruh-u canımla Hz. Üstadın hem maddi hem manevi siyadetini dergah-ı ilahiyeden temenni ve niyaz ederim ve hiçbir zaman Hz. Üstadın adem-i siyadetini isbat etmeye çalışmamışım ve çalışmıyorum. Halbuki eğer ben Hz. Üstadın Risale-i Nurdaki akvalını adem-i siyadetine delil ve hüccet olarak göstersem, elimdeki delil ve senet , yüz defa daha ziyade siyadetini isbat etmeye çalışanların ellerinde bulunan delillerden daha kuvvetli olur. Fakat buna rağmen gayem Üstadın edem-i siyadetini ispat etmek değil, belki siyadetine dair ortaya atılan iddianın ilmen ne kadar doğru olup olmadığını ve Risale-i Nur’un cerh edilmez kat’i hüccetlerinin karşısında ne mahiyette olduklarını tahlil etmektir.
Not: Kıymetli Kardeşlerim, Üstadın siyadeti hakkında yayınlanan belgelerin tümü yanımda mevcuttur. Hepsini dikkatle tetkik ettim. Sadece yukarıda tercümesini yazdığım belge Üstad ile alakalı olduğundan sizlere, onu takdim ettim. Diğer belgeleri tercüme gereği bile duymadım.Çünkü Üstad ile hiçbir alakası yoktur… Üstadın siyadeti hakkında geniş, izahatlı bir kitabım yakında yayınlanacaktır. Bilgilerinize sunmak isterim.
مُرادِ مَا نَصِيحَتْ بُودْ وَ گُفْتَمْ * حَوالَتْ بَا خُدا كَرْدَمْ وَ رَفْتَمْ
Yani: Muradım nasihattı söyledim, Allah’a havale ettim ve gittim."

kaynak:
http://www.risalehaber.com/bediuzzamanin-soy-agaci-belgelerinde-hata-var-iddiasi-168546h.htm

 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
@rabbinsadıkkulu linkli şahıs ya nurcu değil takiyye yapıyor.Ya nurcu olduğunu söylüyor fakat nurculuğu ve risaleleri okumamış bilmiyor.Oradan buradan aşırtma yapıyor.Hem daha Mehdi gelince Hiristiyanlarla Müslümanlar ittifak yapacığını söylüyor.Sen bekleye dur bir ittifakı veya bunun için gece gündüz bol çalış.Çünkü kendi ifadesiyle çok yakında geleçekmiş.Onun içi bu ittifak mayalansınki mayanın tutması kolay olsun.


beyefendi ben nerde "...Mehdi gelince Hiristiyanlarla Müslümanlar ittifak yapacığını ...." söylemişim?

beyefendi ben nerde "...çok yakında geleçekmiş ...." demişim?

lütfen iktibaslarımızı bize mal etmeyin. hepsinin kaynağı var? hala dedi diyorsanız bi zahmet kaynak gösterin? ya da bi zahmet susun!




not: siz "aşırtma" diyorsunuz biz "iktibas" diyoruz. bunu kabul ederiz.

not2: bi de imzamıza lütfen bakınız. tüm sorularınızın cevabı var.
 

Mesihçi

Ordinaryus
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
91
Puanları
0
Yaw arkadaş

Bilmediğin konuda konuşma yaw

Seni ilgilendirmez

Hadi işine

Yahu bu forumun her yerine yazarım. Ne demek hadi işine falan filan. Beğenmiyorsanız cevap vermeyin. Konunun Fatih'in anası olmadığının farkındayım. Ben beni ilgilendiren kısmından bahsettim. Bana ne adamın biri Hz. Muhammed'in soyundan olsa ne olur olmasa ne olur. Neyse diyecek başka bir şey de kalmadı zaten. Siz insanı insandan ayırıyorsunuz. Devam edin...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
beyefendi ben nerde "...Mehdi gelince Hiristiyanlarla Müslümanlar ittifak yapacığını ...." söylemişim?

beyefendi ben nerde "...çok yakında geleçekmiş ...." demişim?

lütfen iktibaslarımızı bize mal etmeyin. hepsinin kaynağı var? hala dedi diyorsanız bi zahmet kaynak gösterin? ya da bi zahmet susun!




not: siz "aşırtma" diyorsunuz biz "iktibas" diyoruz. bunu kabul ederiz.

not2: bi de imzamıza lütfen bakınız. tüm sorularınızın cevabı var.
beyefendi ben nerde "...Mehdi gelince Hiristiyanlarla Müslümanlar ittifak yapacığını ...." söylemişim?
Açmış olduğun Bediüzzaman mehdi değidir başlıklı yazından alıntı

Bunun yanı sıra Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin diğer görevleri olan İslam Birliği'ni oluşturmamış, tüm dünyadaki Müslümanların manevi lideri vasfını taşımamış, bu vasıfla Hristiyan dünyasıyla ittifak yapmamış, Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin yeniden canlandırılmasıyla tüm yeryüzüne hakim kılınmasına vesile olmamıştır.
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
beyefendi ben nerde "...çok yakında geleçekmiş ...." demişim?


Yine aynı yazından alıntılandı

açık ve kesin bir tarih vererek kendisinin Hz. Mehdi olmadığını ifade etmekte, Hz. Mehdi'nin kendi vefatından yaklaşık 20 sene kadar sonra geleceğini müjdelemektedir.
 

rabbinsadikkulu

FETÖ nurcu değildir!
Katılım
10 Ocak 2012
Mesajlar
9,937
Tepkime puanı
131
Puanları
0
ben mi demişim. nerde? link verirmisiniz. ben bulamadım.

iktibasın ne olduğunu biliyorsunuz değil mi?
 
Üst