eylül
Veled-i kalbî
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.” (Kâf, 19)
Rasûlullah (.) buyurdular:
“Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır” (Tirmizî, Cenâiz 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz 77)
Hz. Osman da bir mezarlığa uğrasa, sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Bir gün kendisine:
“–Cennet ve Cehennem anıldığı vakit ağlamazsın da, mezar başında niye ağlarsın?” denildi. Bunun üzerine o da:
“–Rasûl-i Ekrem (.); “Kabir, âhiret yolunun ilk konak yeridir. İnsan orada kendini kurtarırsa ondan sonrası kolaydır, kurtaramazsa ondan sonrası daha zordur.” buyurduğu için ağlarım.” karşılığını verdi. (İhyâ, IV, 867)
Meymûn bin Mihran anlatıyor:
Ömer bin Abdülaziz ile bir mezarlığa doğru gittik. Mezarları görünce hüzünlendi. Sonra bana dönerek:
“–Ey Meymûn, bunlar atalarımın mezarlarıdır. Sanki dünyaya hiç karışmamışlar gibidir. Baksana, nasıl toprak altında kaldılar, mezarları eskidi, bedenlerini de toprak yedi bitirdi.” dedi. Ardından da nemli gözlerle bir mezara bakarak:
“–Vallâhi, şu mezara girip de azaptan emin olan kimseden daha büyük bir nîmete kavuşmuş bir kimse düşünemiyorum.” dedi.
(İhyâ, IV, 868)
“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.” (Kâf, 19)
Rasûlullah (.) buyurdular:
“Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır” (Tirmizî, Cenâiz 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz 77)
Hz. Osman da bir mezarlığa uğrasa, sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Bir gün kendisine:
“–Cennet ve Cehennem anıldığı vakit ağlamazsın da, mezar başında niye ağlarsın?” denildi. Bunun üzerine o da:
“–Rasûl-i Ekrem (.); “Kabir, âhiret yolunun ilk konak yeridir. İnsan orada kendini kurtarırsa ondan sonrası kolaydır, kurtaramazsa ondan sonrası daha zordur.” buyurduğu için ağlarım.” karşılığını verdi. (İhyâ, IV, 867)
Meymûn bin Mihran anlatıyor:
Ömer bin Abdülaziz ile bir mezarlığa doğru gittik. Mezarları görünce hüzünlendi. Sonra bana dönerek:
“–Ey Meymûn, bunlar atalarımın mezarlarıdır. Sanki dünyaya hiç karışmamışlar gibidir. Baksana, nasıl toprak altında kaldılar, mezarları eskidi, bedenlerini de toprak yedi bitirdi.” dedi. Ardından da nemli gözlerle bir mezara bakarak:
“–Vallâhi, şu mezara girip de azaptan emin olan kimseden daha büyük bir nîmete kavuşmuş bir kimse düşünemiyorum.” dedi.
(İhyâ, IV, 868)