1-) Siz deme... Bizim ne haddimize kimi tekfir etmek...
O Allah'ın Veli kulu'nun içyüzlerini ortaya döktüğü zümreler kimler? Bu zümreler bütün imkanlar ellerinde iken neden tek bir reddiye yazamamışlar?
Bir Örnekten yola çıkalım;
Çünkü şimdi hepsini buraya yazmaya kalksam, çok uzun olacak,
Ömer ÖNGÜT -Kıdduse Sırruh - Hazretleri demiş ki,
* “Refah’tan başka İslâm yoktur.” sözü küfürdür;
“Allah katında din İslâm’dır.” (Âl-i imran: 19)
* “Burada bir veli varmış! Refah’a hizmet mi etti de veli oldu?”
“İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” (Yunus: 62)
* “Refahçı olmayanın Hacc’ı kabul olmaz.”
“Hacc’a gidip gelmeye gücü yeten herkesin Kâbe’yi ziyaret etmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse şüphesiz ki Allah âlemlerden müstağnidir.” (Âl-i İmran: 97)
* “Zekâtı bize vermezseniz kabul olmaz.”
“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak fakirlelere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir.” (Tevbe: 60)
* “Aleviler bizim kardeşimizdir.”
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Peygamberi’dir. Bir de, Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir.” (Mâide: 55)
Şimdi;
Sen anlat ben dinliyim..
Onların hocaları bile cevap veremediki...
"...Bir taraftan yahudiler, bir taraftan hıristiyanlar, bir taraftan komünistler dinimize saldırıp dururken, bir taraftan da bunlardan daha tehlikeli olan bu yetmişiki fırka İslâm dinine en büyük darbeyi vuruyorlar. Bu gibi kimseler güyâ din-i mübin'i onlar temsil ediyorlarmış gibi görünerek, şeytana itaat etmekle, Ümmet-i Muhammed’i bölmeye çalışıyorlar. Üstelik bunu İslâm namına yapıyorlar ve kendilerini müslümanların ön safında zannediyorlar. Menfaat, mevkii, nam için İslâm dini’ni âlet ediyorlar. Gayeleri bozgunculuk ve bölücülüktür. Bu gibilerin tahripleri dış düşmandan daha büyük ve daha tesirlidir.
Kimisi çıkar
“Memleketimiz Dâr-ül harptir, Cuma ve Bayram namazları kılınmaz, faiz alınabilir.” der.
Diğeri
“Zekâtı bize verin” diyerek fakirin kapısını kapatır.
Öteki
“Bugün Hacc emiri olmadığı için yapılan Hacc sahih değildir.” der.
Bir başkası kumar oynar, kumarın câiz olduğunu söyler.
Bir diğeri
“İçki hakkında kesin âyet yoktur.” der.
Kimi de
“Tesettürün Kur’an-ı kerim’de olmadığını”iddia eder.
Kimisi
“Refah’tan başka İslâm yok.”der.
Kimisi
“En büyük benim.” der, büyüklük taslar.
Ve buna mümasil Hazret-i Kur'an’ın birçok ahkâmını esasından çıkarmaya, içten içe yıkmaya çalışırlar.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“İnsanlar kabul edip girdikten sonra Allah’ın dini hakkında tartışmaya girişenlerin iddiâ ve delilleri Rabb’leri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazab vardır ve çok çetin bir azab da onlar içindir.” buyuruyor. (Şurâ: 16)
Allah-u Teâlâ’nın emr-i ilâhî'si olduğu bir şeyde, mahlûkun hükmü yoktur. Bu noktada akıl yürütmek yersizdir.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“O’nun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur.”
“Hüküm yücelerin yücesi Allah’ındır.” (Mümin: 12)
“Rabbinizden size indirilene uyun.” (A’raf: 3)
Kişi dine uymak zorundadır, din ona uymaz. Ya inanacak müslüman olacak, veya inkâr edecek kâfir olacak. Başka bir tevil yolu yoktur.
Âyet-i kerime’de buyuruluyor:
“Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allah’a mahsustur. İşte benim Rabbim olan Allah budur. Ben ancak O’na güvenirim ve yalnız O’na sığınırım.” (Şûrâ: 10)
Bütün insanlar, cinler ve melekler dahi bir Âyet-i kerime’ye karşı çıksalar hepsi kâfir olurlar. Onlar ise bunca Âyet-i kerime’ye karşı çıkıyorlar da ilâhî hükümleri hiçe sayan bu sapıklara hâlâ dindardır zannıyla bakıyorsunuz, oysa koyu bir bölücü olduğunu görmüyor musunuz?
•
Asıl gayemiz, Nûr-i Muhammedî’nin yayılması, müslüman kardeşlerimizin Allah ve Resul’ünde birleşmesidir.
Tefrikaya düşüren bölücü ve tahripçilere emniyet ve iktidâ etmeyiniz. Zira onlar
“Cumayı kıldırmamak”la müslümanları münafıklığa,
“Fâiz almak helâldir.” diyerek küfre itiyorlar.
Kur’an-ı kerim’de zekât verilecek yerler apaçık belirtildiği halde, gayesi dışında menfaatleri için
zekât topluyorlar.
Bu hareketleri ile hem İslâm’ı aslından uzaklaştırıyorlar, hem Ümmet-i Muhammed’in bölünmesine, hem de güzel vatanımızın parçalanmasına sebep oluyorlar.
Gerçekten Allah ve Resul’ünde birleşelim ki, iç ve dış düşmanlara karşı mücadele edelim.
Bu Âyet-i kerime’lerle, bu gerçeklerle, kendi tuttukları yolun vicdanlarında bir muhasebesini yapıp kararlarını versinler. Ya Âyet-i kerime’lere inanacaklar, bölücülükten vazgeçecekler; ya da inkâr edecekler, yoldan çıktıklarını kabul edecekler.
Vay bölücülerin haline!
•
Herhangi bir bölücü bu beyanlarımıza cevap vermek istediği zaman, her Âyet-i kerime ve her Hadis-i şerif’e, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’le cevap vermek mecburiyetindedir. Nasıl ki biz onların durumunu Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’le beyan ediyorsak!...
Onlar lâfla ancak birbirlerini kandırırlar. Bizim için mühim olan hükm-ü ilâhiyedir. Âlim ilmiyle cevap verir. Münafık da küfürle cevap verir. İçindeki küfrünü dışarıya çıkarır.
En üstün meziyet, İslâm’da emrolunduğu gibi hizmet, müslümanım demek en büyük şereftir.
“İnsanları Allah’a çağıran, kendisi de salih amel işleyen ve doğrusu ben müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir.” (Fussilet: 33)
•
Bize diyorlar ki
“Siz bu beyanları ne cesaretle yaptınız, korkmuyor musunuz?”
Evet, Allah’tan korktuğum için yapıyorum. Bu âciz kulunu dilerse alır, dilerse bırakır. Bu bizim için farksızdır.
Hiç kimseye aslâ garaz ve düşmanlığımız yoktur. Fakat hiç kimsenin küfrüne rıza gösterenlerden de değilim.
Mühim olan
“Ey kulum! Müslümanları kendilerine çekip fitne çıkaran, Ümmet-i Muhammed’i paramparça yapan bölücüleri görmedin mi? Onlara karşı ne gibi bir müdahalen oldu?” suâline karşı
“Yâ Rabbelâlemin! Bu hâdim-i dervişân, Ümmet-i Muhammed’e yönelen fitne ateşini elimden geldiği kadar söndürmeye çalıştım. Kullarını Allah ve Resul’ünde toplamak ve birleştirmek için tâkatim nisbetinde gayret ettim. Rızândan gayrı kimseden bir şey beklemedim ve korkmadım.”diyebileyim.
Hakikat yolunu arayana yolunu tarif etmeye çalışıyoruz..."
Ömer ÖNGÜT -Kıdduse Sırruh - Hazretleri