Âhir Zaman'da Ümmetin En Faziletli Üç Öncüsü

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Bu yazdıklarına halk dilinde denecek bir şey var da, argo kullanmayayım şimdi.

Sahte peygamber İskender Mihr'den ne farkınız kaldı şimdi sizin.
Demek hatmül evliyanız Cebrail ile görüşür vahyi kaynağından almada, SOn peygamber ile denkleşir öyle mi?
Şeriatine tabiymiş gibi gözükse de, imiş...Ben bu kadar sapıtabileceğinizi düşünmemiştim, sizin bir sınırınız yok mu ya hu?
Baya bildiğin Cebrailden vahiy alan bir peygamber bu hatmül veli' hayırlı olsun dininiz.

Hadis münkiri ve evliya düşmanı...Sen hiçbir evliyayı anlamadın ki hatemi veli konusuna geçtin.Bak o açıklama bir evliyaya ait sen ne anlarsın?
İşiniz gücünüz düşmanlık .Bana iftira ettin unutmadık kolay unutmayız bunları..Hakaretlerinide biliriz.
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
[/CENTER]

Enbiyayı (bütün Peygamberleri) kendine tabi ve muhtaç ilan eden sapkın zihniyet, İki cihanın efendisiyle de kendini yarıştırıyor. Tevbe estağfirullah.

Evet, yarışıyorlar da kendini Rasul ilan edip bütün Peygamberlerin imamı olduğunu vehmeden Evronosla yarışıyorlar... Sapıtmada.

Öngütçüler bu denli azim iddiaları, bu denli bariz zırvaları kabullendiklerine göre gram akılları, muvazeneleri kalmamış. Allah uzak eylesin.

Alimler, arifleri de kullanıyorlar. Demediklerini onlara söyletiyorlar. İftira ehli bunlar...

Düşmanlıkda ileri giden cahiller.
Ey iftira sahibi.
Bak buraya büyükçe ekledik okuyabiliyormusun?
http://www.ihvanforum.org/showthread.php?151566-İftiraya-cevaptır&p=1540667&viewfull=1#post1540667

Evliyaları sözlerini bizimmiş gibi göstermeye çalışan oyunbaz.
Burada açıklamadık mı?
http://www.ihvanforum.org/showthrea...tirilmiştir!&p=1540665&viewfull=1#post1540665

Ey evliyaların sözlerini dahi artık önemsemeyen kişi.Ey hatemi veli konusunu bilmeyen kişi.Ey gerçekleri örtmeye çalışan kişi.
Seni Allaha havale ettik.

54 Evliya hatemi veli konusundaki açıklamaları
http://hatemiveli.blogspot.com.tr/
 

Yahayy

Kıdemli Üye
Katılım
25 Ocak 2014
Mesajlar
4,603
Tepkime puanı
147
Puanları
63
Konum
İstanbul
Hadis münkiri ve evliya düşmanı...Sen hiçbir evliyayı anlamadın ki hatemi veli konusuna geçtin.Bak o açıklama bir evliyaya ait sen ne anlarsın?
İşiniz gücünüz düşmanlık .Bana iftira ettin unutmadık kolay unutmayız bunları..Hakaretlerinide biliriz.

Sen fakirinin kendini görmek istediği genç ve toy hali misin?
Ama ömür geçiyor, hatmül Veline kavuşacaksın, beraber takılacaksınız bakalım bu uydurmaların hesabını Allah'a nasıl vereceksiniz.
Resmen Allah'ın son nebisi yaptınız gitti, Veli'nizi. Dininiz de peygamberiniz de hayırlı olsun size.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
[/CENTER]
Enbiyayı (bütün Peygamberleri) kendine tabi ve muhtaç ilan eden sapkın zihniyet, İki cihanın efendisiyle de kendini yarıştırıyor. Tevbe estağfirullah.
Evet, yarışıyorlar da kendini Rasul ilan edip bütün Peygamberlerin imamı olduğunu vehmeden Evronosla yarışıyorlar... Sapıtmada.
Öngütçüler bu denli azim iddiaları, bu denli bariz zırvaları kabullendiklerine göre gram akılları, muvazeneleri kalmamış. Allah uzak eylesin.
Alimler, arifleri de kullanıyorlar. Demediklerini onlara söyletiyorlar. İftira ehli bunlar...

Yukarıda astığımız paragraf Sadreddin-i Konevi’ye ait bir söz…Peki bu şaşkın çiftlik ehli ne diyor ? Sözün Öngütçülere ve Hatemi Veli Ömer Efendiye ait olduğunu söylüyor ! Bu ne demek?..Yani, hem yalan hem iftira var demek ! Gorüldüğü gibi, hangi alimin hangi eserinde ne dediği sayfa numarasına kadar verilmiş-veriliyor ... İnkar edenlere bir tek seçenek kalmış ! O sayfa böyle bir şey yazmıyor, şu yazıyor" demek ve bunu öylece isbat etmek! Bu yapılmadığı yakdirde yalan ve iftira artık, İsmailağacıların artık üzerlerinden çıkaramadıkları bir giysisi olmuştur. Vesselâm.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Seyyid Abdülkâdir Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:


“Kim ki bu hâle ererse, artık Azîz ve Celîl olan Allah’ın kapısından onu hiç bir engel alıkoyamaz. Bayrağı indirilemez. Askeri mağlup edilemez. Hakk’ı haykıran sesi susturulamaz. Tevhid kılıcı için bir hudud çizilemez. İhlâs adımları yürümekle yorulmaz. Hiç bir iş ona güç gelmez. Hiç bir kapı, önünde kapalı durmaz, açılınca da kapanmaz. Bütün kapalı kapıların kanatları uçuşur, bütün yönler açılır. O Hakk Teâlâ’nın huzuruna varıncaya kadar, hiç kimse onu durdurmaya güç yetiremez.
Rabb’inin huzuruna vardığı an, O da ona lutfeder, ikramlarda bulunur. Onu kendi hücresinde uyutur. Lütuf ve fazlından yedirir, ülfet bâdesinden içirir. Bunları bulduktan sonra, hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın hatırına gelmeyen hârikulâdelikleri görür.
Hakk Teâlâ’nın fazlını, keremini bulduktan sonra, o büyük insan halk arasına yine katılır. Sebebi; onlara hidayet yolunu göstermesi ve mülk sahibi kılmasıdır. Çünkü o kul, sonsuz mânevî bir mülke sahiptir. Ulaşmış olduğu mertebelerin bereketiyle diğer insanlara feyz saçar, rehberlik ve hidayet öncülüğü eder.
O öyle bir kuldur ki, Hakk’a vâsıl olmuş, O’nu görmüş ve mâsiva denen Hakk’ın zâtından gayrı şeyleri bilmiştir. Artık işi halkla uğraşmaktır. Yerine göre halkın tepesine bir tokmak olur. Hak olanla bâtıl olanı birbirden ayırt eder. Onları Azîz ve Celîl olan Allah’ın katına götürmek için bir elçi bir kılavuz olur.
Bu zâta melekût âleminde Azîm yani büyük kişi ismi verilir. Bütün halk onun kalbinin ayakları altında durur ve onun gölgesinde gölgelenir. Bu hâlleri işitip heyecana kapılma.” (Fethu’r-Rabbânî, 60. Meclis)

İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

“... Aynel-yakin ve Hakkal-yakin babında ne diyebilirim ki? Onu söylesem bile, kim anlar ve kim idrak eder? Zira bu türlü marifetler, velâyet kapsamı dışındadır. Zira velâyet erbâbı, bunları idrakten aciz durumdadırlar; tıpkı zâhir ulemâsı gibi... Onu kavramaktan yana kusurludurlar.
Bu ilimler, nübüvvet nurlarının kandilinden alınmıştır. Onun sahibine salât, selâm ve tahiyyet, İkinci binin yenilenmesi ile buna tazelik ve canlılık hâsıl olmuştur; bütün güzelliği ile, zuhura gelmiştir.
Bu ilimlerin ve marifetin sahibi, bu binin müceddididir. Ki bu, ona bakanlara gizli bir mânâ değildir. Bilhassa, zâta, sıfata ve ef’ale dair ilim ve marifetinde...
O ilim ve marifet; haller, vecidler, tecelliyat ve zuhurat libasına girmiştir. Bu dikkat sonunda, elbette bileceklerdir ki, Bu marifet ve ilimler, ulemânın ilimleri, evliyanın da marifeti ötesindedir. Hatta, onların ilimleri, bu ilimlere nisbetle kabuk kalır. Bu marifet dahi, o kabuğun özüdür.
Hidayet eden Sübhan Allah’tır.
Bilesin ki,
Her yüz sene başında bir müceddid gelip geçti. Ne var ki, yüz senelerin başında gelen müceddid ile, bin senenin başında gelen müceddid bir değildir. Bunların arasındaki fark, bin ile yüz arasındaki fark gibidir. Hatta daha da fazla...
Müceddid o zâttır ki: O müddet içinde ümmete her ne gibi feyz varidatı gelirse onun vasıtası ile gelir. İsterse o vaktin kutupları, evtadı, ebdali ve nücebası bulunsun.
Bir şiir:
“Allah’a ne zorluğu olur;
Âlemi bir şahsa doldurur.”
Selâm hidayete tabi olup Mütabaat-ı Mustafa’yı bırakmayanlara. Ona ve âline üstün salâtlar ve selâmlar... Keza, enbiya ve resullerden, mukarreb meleklerden ve salih kullardan kardeşlerinin hemen hepsine.” (317. Mektup)
“Nice uzun asırlar ve çok uzun zamanlar geçtikten sonra böyle bir cevher dünyaya gelir.” (260. Mektup)
“Kararmış olan âlem onun zuhur nuruyla aydınlanır. Onun hidayet ve irşat nurları bütün âleme yayılır.” (260. Mektup)
“Onun hidayetinin ve irşadının nûru, güneş ışıkları gibi, o istese de istemese de herkese gelmektedir.” (260. Mektup)
“Bu öyle bir kemâlât, öyle bir üstünlüktür ki, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den bin sene sonra meydana çıkmıştır. Öyle bir sondur ki, baş tarafa benzemektedir.” (261. Mektup)

 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

“Hâtem’ül-evliyâ, Hâtem’ür-rüsul’ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zâhirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem’ür-Rüsul’e onu aksettirdiği yerde, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem’ür-Rüsul ile denkleşir.” (Kitâbü’l-Fukûk fî Müste-nedâti Hikemü’l-Fusûs)

Siyah büyütülmüş kaynak Türkçeye çevrilmiş durumda... Şu adla: "Fususü'l Hikem'in Sırları, Sadreddin Konevi, İz Yayıncılık / İslam Klasikleri Dizisi..." Ekrem Demirli çevirmiş. Az önce temin ettim çeviriyi... Şöyle bir göz gezdirdim. Öngütçülerin aleyhine, onlara SÜRPRİZ olacak bahislere rastladım. Yukardaki alıntı, kitabın neresindeyse inşallah bulacağız. Ondan sonra ayrıntıyla yazarız inşallah. Sürprizlerle beraber. Bakalım, kim neyi ne kadar çevirmiş? :)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
331043


http://www.idefix.com/kitap/fususul...din-konevi/tanim.asp?sid=SY2LIBYBNH5H21IZRSMH

Fususü'l-Hikem'in Sırları
Sadreddin Konevi
İz Yayıncılık / İslam Klasikleri Dizisi


Dolayısıyla yayınevimizin Füsûsu'l-Hikem'in Sırları başlığıyla neşrettiği el-Fükûk, İbnu'l-Arabî sisteminin problematik yönünü çözen ve çözümleyen bir eser olarak değerlendirilmelidir.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Siyah büyütülmüş kaynak Türkçeye çevrilmiş durumda... Şu adla: "Fususü'l Hikem'in Sırları, Sadreddin Konevi, İz Yayıncılık / İslam Klasikleri Dizisi..." Ekrem Demirli çevirmiş. Az önce temin ettim çeviriyi... Şöyle bir göz gezdirdim. Öngütçülerin aleyhine, onlara SÜRPRİZ olacak bahislere rastladım. Yukardaki alıntı, kitabın neresindeyse inşallah bulacağız. Ondan sonra ayrıntıyla yazarız inşallah. Sürprizlerle beraber. Bakalım, kim neyi ne kadar çevirmiş? :)

Sana bu kitaplar asla fayda vermez ..çünkü, sen Bufalo'lar gibi çamura yatmaya alışkın birisin!
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Siyah büyütülmüş kaynak Türkçeye çevrilmiş durumda... Şu adla: "Fususü'l Hikem'in Sırları, Sadreddin Konevi, İz Yayıncılık / İslam Klasikleri Dizisi..." Ekrem Demirli çevirmiş. Az önce temin ettim çeviriyi... Şöyle bir göz gezdirdim. Öngütçülerin aleyhine, onlara SÜRPRİZ olacak bahislere rastladım. Yukardaki alıntı, kitabın neresindeyse inşallah bulacağız. Ondan sonra ayrıntıyla yazarız inşallah. Sürprizlerle beraber. Bakalım, kim neyi ne kadar çevirmiş? :)

Hatemi Veli Hazretlerinden Allah razı olsun.Başka türlü evliyaların eserlerine bakacağınız yok.

Çarpıtma var iftirası atıyorsunuz yine rezil olan sizsiniz.Öncedende demiştim düşmanlığı bile beceremediniz.
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Kafaları kalın olanların bu kalınlıkları hep aynı değildir ! Kimi var beton duvara bir kere çarpar, aklı başına gelir ! Kimsi var bin kere çarpar yine bana mısın demez ! Artık, bu ölçüyle herkesin kafa kalınlığını çıkarabilirsiniz . Kimseden bir talebimiz yoktur! l Ölçü bilgisini bedava kullanabilirsiniz. :)
 

Kurtuluş26

Profesör
Katılım
6 Ocak 2014
Mesajlar
860
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Web sitesi
islamikonular.weebly.com
Enbiya Süresi
18.Hayır! Biz hakkı bâtılın tepesine şiddetle indirip atarız da, onun beynini parçalar. Bir de görürsünüz ki bâtıl yok olup gitmiştir...
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Azîz Mahmud Hüdâyî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:


“Enbiyâ hod (gayet) sâlih ve pak tâhirlerdir. Ya neden, ‘Zümre-i sülehâdan eyle!’ diye duâ ettiğine sebeb nedir?

Yani nübüvvet, vilâyet mertebesinin kemâline eriştir ki, kemâl-i salâh istislâm ve inkıyaddan (kurtuluşun kemâli teslimiyetten ve boyun eğmekten) ibâret oldu. Mertebe-i nübüvvet (peygamberlik mertebesi), ne ki merâtib (mertebeler) üzeredir.

Allah Sübhânehû ve Teâlâ:

‘İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık.’ diye buyurur. (Bakara: 253)

Ve evliyânın dahi hâli budur. Onun dahi kemâli var. Nitekîm tekmîl-i nübüvvet (peygamberlik kemâlâtı) Habîbullah -sallallahu aleyhi ve sellem-de Hatm olduğu gibi, ehl-i ihtisastan (tahsis edilmeye ehil) olan tekmîl-i merâtib edenlerdir. (mertebeleri sona erdirenlerdir.)” (Nasâyıh ve Mevâiz, s. 150-151, trc: S. Arpaguş)


Saîdüddin-i Fergânî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:


“Nübüvvet, dışta nebilerin noktasından oluşan bir alan meydana getirerek, bu Muhammedî nokta ile kemâle erdiği gibi; velâyet de velilerin noktasından oluşan bir alan meydana getirip, velâyetin Hâtem noktası ile kemâl bulur.

Hâtemü’l-evliyâ, gerçekte Hâtemü’l-enbiyâ’dan başkası değildir.”

“Nebi ile veli arasındaki fark, işte bu mevzu ile ortaya çıkar. Veli ancak nebîye tâbidir. ‘Veli nebiden üstündür.’ sözü mutlak anlamda değil, kayıtlı mânâda sahihtir.” (el-Mukaddimâtü’l-Fergânî, s. 13-14)


Dâvud-ı Kayserî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:



“Nasıl ki nübüvvet, hariçte peygamberlerden müteşekkil bir dâire meydana getiriyor ve bu dâire Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm ile tamamlanıyorsa, velâyet de hâriçte velilerden meydana gelen bir daire teşekkül eder ve bu daire, Son veli ile tamamlanır.” (Mukaddimetü Şerhü’l-Fusûs)

 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Muhammed Pârisâ -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

“Bu ümmetin kutupları on ikidir, şu gördüğünüz âlemin burçları da on ikidir. Müfred (makâmında tek) olanlar çoktur, zaman boyunca devam ederler. İki Hatm de onlardandır.
Kutuplar içinde Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in kalbi üzre olan yoktur. Hatm de bunlar içindedir, yani Hâtemü’l-evliyâ-i has da bunlara dahildir.” (Faslu’l-Hitab Tercümesi; s. 584, trc: A. Hüsrevoğlu)
Abdülkerim el-Cîlî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

“Hitam makamı kurbet makamının nihayeti için bir isimdir. Kurbet makamının ise nihayeti yoktur. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın nihayeti yoktur. Lâkin Hitam ismi, Kurbet makamlarının tümüne bir özettir.
Sözlerin özü;
Bir kimsenin ahâsılı (eriştiği gaye) Kurbet makamı olursa, o evliyânın hatmi olur; Hitam makamında Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in vekilidir.”(el-İnsanü’l-Kâmil fî Ma’rifeti’l-Evâhir ve’l-Evâil; c. 2, s. 478-479, çeviren: R. Göknar)

Akşemseddin -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

“Mâşûk makamı Resulullah Hazretleri’nin Ruh-ı şerif’lerinin makamıdır. Çünkü yaratılmış olan onsekiz bin âlem, Ruh-ı Muhammedi’nin nuru aşkına var edilmiştir. Hatta Hakk Teâlâ Hazretleri bir Hadis-i kudsî’de:
“Yâ Muhammed sen olmasaydın bu cihanı aslâ yaratmazdım.” buyurmuştur.
Bundan anlaşılıyor ki: Bütün kâinat, Ruh-ı Muhammedî’nin aşkına yaratılmıştır. Bu on sekiz bin âlem ve Ruh-ı Muhammedî, Hakk Teâlâ’nın mukaddes (ve münezzeh) zâtına mâşuk düşmüştür. Ruhlar topluluğundan enbiyâ ve evliyânın ruhu da Ruh-ı Muhammedî’nin nurundan var olmuştur. O ruhu görmeleri (onlarca) arz olunduğunda Hakk Teâlâ Mirac gecesi müyesser kıldı ve arzuları yerine geldi.
Yine Ruh-ı Muhammedi’nin “Mâşuk makamı” olduğuna bir başka delil de Resulullah Hazretlerine varid olan (gelen) şu Hadis-i kudsî’dir:
“Yâ Muhammed! Ben, eşyayı senin için, seni de benim için yarattım.”
Bundan da anlaşılıyor ki: Mâşuk makamı Ruh-ı Muhammedî makamından başka bir şey değildir.
Yine, Velâyet derecesinde Mâşuk makamı olan bu makama “Âlem kutbu”ndan başkası ayak basamaz. Mümkün dahi değildir.
İşte, mâşuk makamı bu makamdır.” (Makâmât-ı Evliyâ, 10. Bab.)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
fakiri Nickli Üyeden Alıntı

Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

Hâtem’ül-evliyâ, Hâtem’ür-rüsul’ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zâhirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem’ür-Rüsul’e onu aksettirdiği yerde, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem’ür-Rüsul ile denkleşir.” (Kitâbü’l-Fukûk fî Müste-nedâti Hikemü’l-Fusûs)

Siyah büyütülmüş kaynak Türkçeye çevrilmiş durumda... Şu adla: "Fususü'l Hikem'in Sırları, Sadreddin Konevi, İz Yayıncılık / İslam Klasikleri Dizisi..." Ekrem Demirli çevirmiş. Az önce temin ettim çeviriyi... Şöyle bir göz gezdirdim. Öngütçülerin aleyhine, onlara SÜRPRİZ olacak bahislere rastladım. Yukardaki alıntı, kitabın neresindeyse inşallah bulacağız. Ondan sonra ayrıntıyla yazarız inşallah. Sürprizlerle beraber. Bakalım, kim neyi ne kadar çevirmiş? :)

Öngütçülerce kaynak gösterilen bu eseri okuyup bitirdim. İlgili bahisleri dikkatlice mütalaa ettim. Neticeyi madde madde yazalım:

1- @fakiri, @alitufan2003, @kurt26 Forumdaki Öngütçü olan bu kişiler, Kıyamete yakın gelecek 3 şahsiyetten bahsedip duruyorlar: Hatemül Evliya yani Evliyanın sonuncusu, Hz. Mehdi As., Hz. İsa As. Öngütçülere göre bunlar ÜÇ AYRI ŞAHIS... Bittabi, bu üçünden ilkini de Ömer Öngüt diye dava ediyorlar. Bu durumda Öngüt mesih veya mehdi olmamakla birlikte çok büyük bir şahsiyet. Öyle ki haşa Peygambeler ona tabi, muhtaç ve müntesib konumunda! Öyle ki haşa batında, ilim almada, şeriat almada Rasulullah efendimizle denk! (haşa ve kella)

Daha önceki yazışmalarımızda bu kişilere, Şerh-i Bosnevi ile Envaru’r Rahman eserlerini kaynak göstererek, "Muhyiddin İbnu Arabi Hz.lerinde üç ayrı şahıs yoktur. Muhyiddin İbnu Arabi Hz., kıyamete yakın Hz. Mehdi As., Hz. İsa As.'ın teşrif edeceklerini ikrar ile beraber, Hatemül Evliya'nın aynı zamanda Mehdi As. ile İsa As. olduğunu söyler" dediğimizde kabul etmediler. Hayır efendim, üçüncü bir şahısdan daha bahseder diye iddiayı uzattılar. Bu konunun ilk mesajında da aynı iddia vardır bknz:

Âhir Zaman'da Ümmetin En Faziletli Üç Öncüsü

...Hâtemü'l-veli, Mehdi Resul ve İsa Aleyhisselâm'ın zuhur edeceği üç devri, ...

...Mehdî, Hâtemü'l-veli ve İsa peygamber'in -salavâtullâhi aleyh- zamanından ibaret olan, üçüne tâbi olunduktan sonra

Kendilerinin kaynak diye verdiği Sadreddin Konevi, Hz., Kitab-ı Fükuk (Füsusul Hikem'in Sırları). Eserde çok açık biçimde "Hatemül evliyanın İsa As. olduğu" yazıyor. Kaynak olarak itibar ettikleri eser, böylece onları çürütüyor:

https://archive.org/details/FususulHikemSirlariSadreddinKonevi

Linkten eseri okuyabilirsiniz. 84. sayfaya bakınız:

"Allah’ın izni ile, İsa’nın zikredilmemiş bazı küllî hallerini açıklayacağım; böylece, -Allah’ın tevfik ve inâyetiyle- İsa’nın “hâtem” oluşu, velilerin sonuncusu olmasının sırrı ve daha önce dikkat çekilmiş ilâhî-kemâlî insânî hakîkate ait büyük kuşatıcılıktan olan payı öğrenilir."

85. sayfadaki başlığı da şöyle: "Hz. İsa’nın 'Hatem' Oluşunun Nedeni" ...

2- fakiri adlı üyenin güya Öngüt hakkında ifşaat diye verdiği ifadeyi, yani şunu:

Sadreddin-i Konevî -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:Hâtem’ül-evliyâ, Hâtem’ür-rüsul’ün şeriatına tâbi olduğu için şeriatı zâhirde ondan alır. Bâtında ise vahiy meleğinin Hâtem’ür-Rüsul’e onu aksettirdiği yerde, aynı kaynaktan alarak, şeriat hususunda Hâtem’ür-Rüsul ile denkleşir.” (Kitâbü’l-Fukûk fî Müste-nedâti Hikemü’l-Fusûs)

Eserin hiç bir yerinde bu cümleleri bulamadım. Böyle bir ifade yok.

İsa As.'dan bahsettiği bölümlerde şu satırlar var:

"İsa’nın “hâtem” oluşu, velilerin sonuncusu olmasının sırrı ve daha önce dikkat çekilmiş ilâhî-kemâlî insânî hakîkate ait büyük kuşatıcılıktan olan payı öğrenilir. Ayrıca, Hz. İsa’nın inmesi, Muhammedî şerîat dâiresine girmesi ve bu esnada kendisine vahyedilecek şeyin Muhammedî şerîat hükmü ile ve özellikleri ile boyanmasındaki hikmete de dikkat çekeceğim.

Hz. İsa’nın insâna ait kuşatıcılıktan olan payına gelince: bu, kuşatıcılığın rûhunun özelliklerinden küllî bir sıfâttır. Bu da, Hz. İsa’nın Muhammedî şerîat ve onun hükmü dâiresine girmesini gerektirmiştir. Çünkü şer’i hükümlerin sırrı, ilka eden ve ilka olunan açısından rûhanî bir nispettir. İsa (a.s)’ın söz konusu kuşatıcılığın rûhuyla ilişkisi güçlenince, şerîatların sonuncusu olan kapsamlı şerîat dâiresine girmesi ve kendisine vahyedilen şeyin Muhammedî şerîat ile şekillenmesi vâcip olmuştur." (84-85-86. sayfalar)

"İsa (a.s)’ın Hz. Peygamber’e mahsus “camilik” makâmıyla ilişkisinin sıhhati ise, onun zevk ve hal olarak “Muhammedî camilik” dâiresine girmesi ve onun hükmü ile boyanmasıyla sâbittir. Allah, bu şeriatın hükümlerini ve hükümlerinin saltanatını Hz. İsa ile sona erdirmiştir. Bunların hepsi, daha önceden Hakkın ona öğretmiş olduğu kitap, hikmet, Tevrat ve İncil’e ilavedir." (sf. 125)

Burda İsa As.'ın Rasulullah efendimizin ümmeti olarak inmesinden önce ve sonra, hiç kimseye tabi olmadan, hiç bir mezhebe bağlı kalmadan Şeriat-ı Muhammediyye'yi vahiy cihetiyle öğreneceği ve sonra tatbik edeceği bilgisinden başka bir mana yok. İsa As.'ın Peygamberimizle denk olacağı gibi bir zırvalık hiç yok.

Haricinde bahis devam ediyor ama alıntıyla alakası yok. Mesela bir yere gelip şöyle yazıyor:

Hz. İsa’nın son/hatem oluş sırrına dikkat çeken diğer yön ise, Hz. Peygamber Efendimiz’in bir hadisinde ifâde edilmiştir. Bu hadis, kıyâmet alametlerini ve özelliklerini içermektedir. Buna göre, İsa ve beraberindeki müminler, kendilerine cennet tarafından gelen bir rüzgar ile vefat ederler. Bir başka rivâyette ise Şam, bir başka rivâyette Yemen cihetinden buyrulmuştur. Bu rüzgar onlara ulaşınca, hepsi ölür ve yeryüzünde hiçbir mümin kalmaz. İnsanların kötüleri yeryüzünde kalır ve vahşi hayvanlar gibi orada yaşarlar; helal ve haram tanımazlar. İşte kıyâmet de, onların üzerine kopar. O gün yeryüzünde hiçbir mümin kalmayınca, hiçbir velinin de kalmayacağı daha aşikardır. Böylece, bu açıdan da, Hz. İsa’nın “hâtem” oluşu ortaya çıkar.

gibi...

3- Sadreddin-i Konevî, Kitâbü’l-Fukûk fî Müstenedâti Hikemü’l-Fusûs eserini kaynak göstererek Öngüt ve hatemliğini dava eden bu kişiler, İsa as. ile ilgili bahsi, İsa As'ın ismini GİZLEYEREK kendi davalarına alet etmişlerdir. Bu bir çarpıtmadır. Bununla da kalmamışlar, eserde hiç geçmeyen manaları varmış gibi vererek "Öngüt, batında Rasulullah efendimizle denktir" gibi bir sapık inancı alıntılarına dahil etmişler. Böylece katmerli bir çarpıtmada bulunmuşlardır. Bu tavır, Rasulullah efendimize hakaret olduğu gibi, kaynak addettikleri alimlere de hakaret ve iftiradır.

4- Yine, bir çarpıtma misalini bugün bizzat gözümüzle gördük:

Sultan Veled -kuddise sırruh- Hazretleri buyururlar ki:

Onun tevazusu, bütün peygamberlerden fazla olduğundan, yerinde olarak ona Hâtemü’l-evliyâ denilir. Çünkü bir üstad, sanatında ilerlediği ve o sanatı herkesten iyi bildiği zaman: ‘O sanat, onda sona ermiştir.’ derler. Yani, o sanatı onun bildiği kadar kimse bilemez. Bunun gibi onun ilmine, velâyetine ve sanatına vâris olan talebeleri, canının ve gönlünün oğulları da aynı derece ve değerdedirler. (Maârif. s. 143, 257)

Hatemül evliyanın yani Öngütlerinin haşa bütün Peygamberlerden daha mütevazı olduğunu iddia ediyorlar. Oysa eserdeki bahisin aslı şu:

"Biz seni ancak âlemlere rahmet olmak üzere gönderdik (Sûre:21, Âyet: 107). .... Nitekim onun tevazuu, bütün peygamberlerden fazla olduğundan, yerinde olarak ona Hâtem-i Enbiya denilir. Çünkü bir usta sanatında ilerlediği ve o sanatı herkesten iyi bildiği zaman, "O sanat, onda sonra ermiştir" derler. Yani o sanatı, onun bildiği kadar kimse bilemez. Bunun gibi onun ilmine, vilâyetine ve sanatı varis olan çırakları
canının ve gönlünün oğulları da aynı derece ve değerde olurlar. Bu yüzden Musa: "keski ben Muhammed'in ümmetinden olsaydım!" buyurmuştur. Onun bu temenniden maksadı, lalettayin bir ümmet değil, Muhammed'in nurundan var olmuş ve onun can ve dilinden bitmiş ve sanatını mükemmelen öğrenmiş olan bir ümmet, bir oğul ve bir talebe olmaktı."

http://dosyalar.semazen.net/MAARIF-I_SULTAN_VELED.pdf

Linkten sayfa 56'ya bakınız.

Bahis Rasullulah efendimiz hakkındayken, Öngütçüler Rasulullah efendimizin ismi yerine kendilerine verdikleri lakabı koymuşlar. Yani Öngüt'ü bahse monte ederek, onun tevazuunun da Peygambelerden bile üstün olduğu masalı anlatıyorlar. Haşa ve kella.

5- Daha önceden pekçok kişi Öngütçülerin eserleri çarpıtıp kendilerine alet ettiğini tespitle söylediler. Tespit basılı kitaba dahi geçmiştir:

Öngütçüler, çoğunlukla Hakim-i Tirmizi Hz. ve Muhyiddin İbnu Arabi Hz.lerini kullanırlar. Hakim-i Tirmizi'nin de Hatemül Evliya eserini... Kendileri tercüme etmişler, bastırmışlar...

Salih Çift hoca da, Hakim-i Tirmizinin Hatemul Evliya kitabını Türkçeye çevirmiş ve kitabında isim vererek Ömer Öngüt ve tayfasının fahiş tahrifat ve kasıtlı çeviri hataları yaptığını yazmıştır:

"Bu eser daha önce Türkçeye tercüme edilmeye çalışılmışsa da mütercimi belli olmayan, fahiş tercüme hataları ve bilinçli yapıldığı anlaşılan tahriflerle dolu olan o çalışmanın sıhhatli bir çeviri olmadığını vurgularım. Bahsi geçen sıhhatsiz çevirinin adı "Kalblerin Anahtarı Hatemül Evliya kitabı" Tercüme: Ömer Öngüt, 2002. Mütercim olarak Öngüt'ün adı geçiyorsa da takdim yazısının altında "eseri neşre hazırlayanlar" ifadesi vardır." (sf. 40)

Sonuç:

Öngütçülerin, eserleri alimleri çarpıtıp batıl davalarına alet ettikleri sabit olmuştur. Şundan emin oldum ki verdikleri 50-60 kaynağın tamamı dikkatle incelense bu tahrifatları tek tek tespit edilir. Maalesef, kaynakların tamamını kontrol edip incelemeye ne imkanımız var ne de zamanımız.

Ahlak harici davranarak ileri sürdükleri Peygamberler ve Efendimiz hakkındaki iddialarının batıl ve hakikat dışı olduğu böylece daha net anlaşılmıştır. Bunları ayrıca çürütmeye gerek yoktur. Zira, ilmi olmayan bir Müslüman bile, sırf imanındaki hassalar ile sözlerin batıl ve çürük olduğunu idrak eder.

Ey Öngüt davacıları! Şiddet, hiddet ile hakaretler yağdırarak kendinizi temize çıkarmaya çalışacağınıza, kaynak diye verdiğiniz eserlere kendiniz bakmalısınız. Kendi gözünüzle görüp ona göre yolunuzu çizmelisiniz. Batıl inançları hakikatmiş gibi kabul etmek sizi hakikatten de salahdan da uzak eder. Bizim vazifemiz buraya kadar. Nasihat. İkna etmek diye bir vazifemiz yok.

Değerli dostum @Sofuoglu na da ima ile dava sürdürmekten önce yazdıklarımızı araştırmasını tavsiye ederiz.

Fi emanillah.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
@lafons7275 @abdullah birisi @levent48, @Hattabi, @Kurtubi @ukubat @Dut_agaci @zulk@rneyn @Lucky Strike @talib @ummuhan @ihvanistanbul @Son.Fedai

Bir önceki mesaja sizler de şahit olunuz.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
@hirahos kardeşim, Allah razı olsun, iyi tetkik etmişsin,, ellerine gözlerine sağlık.... fakiri ile kurt26 yı ayırıyorum, onlara etki edeceğini sanmıyorum,, lakin, @alitufan2003 nickli kardeş bana samimi geldi, İnşaallah, bu yazıyı kalb gözüyle okurda, bu yanlışından döner diye ümid ve dua ediyorum....
 
Üst