Ağrı Dağı'nın müthiş infilakı

Erhan

Profesör
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
2,115
Tepkime puanı
42
Puanları
48
Konum
Ankara
Web sitesi
www.softajans.com
Bediüzzaman Hazretleri 28. Mektub’un 7. Risale’sinin Birinci Sebebi’nde; Birinci Dünya Savaşı’ndan önce gördüğü bir vâkıa-ı sâdıka (doğruluğu şüphesiz bir olay veya bir rüya) anlatıyor.

Bir kere olayın olduğu yer Ağrı Dağı... Bu dağ, Nuh aleyhisselam zamanındaki meşhur tufanın da olduğu yer. Önce Nuh aleyhisselam insanlığın ikinci atası yani bir nevi ikinci Âdem... Tufan da insanlık tarihinde hiç unutulmayan, hem semavi dinlerin mukaddes kitaplarında hem de semavi olmayan dinlerde anlatılan cihan çapında bir hâdise... İşte Üstad burada Ağrı Dağı’nın altında bulunuyor. Birden dağ müthiş şekilde infilak ediyor. Dağlar gibi parçalarını dünyanın her tarafına dağıtıyor. O dehşet içinde annesini yanında görüyor ve ona “Anne korkma, bu Cenab-ı Hakk’ın emridir, O Rahîm ve Hakîm’dir.” diyor. Bir de bakıyor ki, mühim bir zat kendisine “Kur’an’ın mucize oluşunu beyan et” diye emrediyor. Bundan sonra uyanıp anlıyor ki: Bir büyük infilâk olacak. O infilak ve inkılaptan sonra, Kur’an etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’an, kendi kendini müdafaa edecek. Kur’an’a hücum edilecek; onun mucize oluşu, çelik bir zırh olacak. Kur’an’ın pek çok mucizelik yönlerinden bazılarını, şu zamanda kendisi izhar edip açıklamak üzere namzet olacak... Evet bu mühim hizmete namzet olduğunu anlıyor...

Demek ki, Nuh Tufanı gibi bütün insanlığı alakadar eden bir olay olacak. Önce Kur’an etrafındaki koruyucu surlar kırılacak. Yani İslam’ın ve Kur’an’ın bayraktarlığını yapan Osmanlı parçalanacak. Kur’an, artık cihangir bir devlet koruması altında değil; bizzat mucizelik gücüyle kendi kendini müdafaa edecek... Hatta cihana meydan okuyacak. Onun harikalığı bütün cihana haykırılacak... Elbette bu ağrısız acısız bir olay olmayacak. Onun hizmetkârları dertli sancılı insanlar olacak. Ama anne şefkati gibi bir himayeyi her zaman yanı başlarında bulacaklar... Kur’an’ın Mübelliğ-i Âzamı Hz. Muhammed Aleyhisselam için vaat edilen; “Allah seni insanlardan koruyacaktır.” teminatı Kur’an ve iman hizmetinde olanlara da olacaktır. Onlar Rahîm ve Hakîm ismine mazhar olacak, bütün işlerini, hikmetle, uygun stratejilerle ve Allah’ın engin rahmet ve şefkat gözetlemesi altında yürüteceklerdir.

Kur’an’ın mucizeliğini beyan etmesini Üstad’a söyleyen zat, (kanaatimce) Hz. Ali Efendimizdir. Çünkü Üstad eserlerinin çok yerinde ona “Üstadım”, diyor. Hz. Ali (ra) Celcelûtiye isimli kasidesinde de hem Bediüzzaman Hazretleri’ne hem de Risale-i Nur’lara işaretler ediyor. Birçok kişinin rüyasında da Hz. Ali (K. Vecheh), tomar tomar yazılmış risaleleri, Bediüzzaman Hazretleri’nin kucağına koyuyor. Yani kaynağın bizzat kendisi olduğuna, Bediüzzaman’ın ise hem bir talebesi ve hem de evladı olduğuna işaret ediyor...

Gerçekten de ülkemiz, Kur’an’ın bu ikinci mühim intişarında dünyaya merkezlik yapmaktadır. Cihanın gözü, bilhassa bundan sonra, Hz. Nuh’un tufanın gerçekleştiği, Hz. İbrahim’in dolaştığı, (büyük bir ihtimalle) Hz. Meryem’in kabrinin bulunduğu Anadolu topraklarına çevrilecek, aç ve muhtaç oldukları maneviyat ile ilgili her türlü güzelliği buralarda bulacaklardır. Dünyaya, İslâmiyet’in insaniyet yönünü, kendine has rikkat ve derinlikle gülümseyerek takdim eden Anadolu insanı, artık insanlık için tam bir matmah-ı nazar olacaktır. Öyle sanıyorum ki, biz henüz daha işin başında ve emekleme safhasındayız.

İşte adım adım gerçekleşen asırlık bu rüyanın işaret ettiği hayır ve güzellik potansiyeli Anadolu’dadır. O muhteşem ve muazzam hazinelerini Kur’an-ı Kerim Anadolu insanının eliyle bütün dünyaya cömertçe dağıtacaktır. Bunu tanıtma, dünya çapında bilhassa sazı-sözü dinlenen mühim insanları Anadolu’ya getirme ve bu güzelliklerden haberdar etme hepimizin işidir. Mutlaka bu işe gücümüz nisbetinde bir katkımız bulunmalıdır
 
Üst