Affedilmeyen Günah

ukubat

Profesör
Katılım
9 May 2007
Mesajlar
1,942
Tepkime puanı
103
Puanları
0
Konum
istanbul,fatih
Web sitesi
www.ismailaga.org.tr
affedilmeyen-gunah.jpeg



İslâm dininde, “Kul Hakkı” meselesi muazzam bir yer tutmakta olup, çok geniş bir açıdan tahkik edilmesi gereken bir meseledir. Şüphesiz, içinde yaşadığımız dünya hayatında, karşılaştığımız her canlı ile aramızda bir hak-hukuk alışverişi vardır. Gerek insanlar ve gerek diğer canlılar ile olan irtibatımız sebebiyle sürekli uyanık olmamız gereken bir husustur, Kul hakkı…
“Ey insanlar, sizin canlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar birbirinize haramdır.”[1] Mevlâ Te’âlâ Hazretleri, bizlere nimetini ihsan buyurup, bir imtihan sahası olan bu dünyada yaşarken, birbirimizin haklarına sürekli riâyet etmemizi istemektedir. “Bunlar Allah (Celle Celâluhû)nun sınırlarıdır. Sakın bunları aşmayınız.”[2] Bu sınırlara riâyet edilmesi ile bütün mahlukâtın bir nizâma kavuşması ve herkesin emniyet içerisinde yaşaması mümkün olacaktır.
Affedilmeyen Tek Günah
Ne kadar büyük olursa olsun, bir kulun işlediği bütün günahların, Mevlâ Te’âlâ tarafından bir anda affedilmesi mümkündür. Lakin kullara karşı işlenen cürümler, yani kul hakkına girilmesi ise o kişi hakkını helal etmedikçe, affolunması mümkün olmayan bir günah olmaktadır. Hatta kişinin, Allah yolunda şehîd olması veya Hac Farizasını edâ etmesi bile kul hakkı günahını yok edemeyecektir.
Kaçmayarak, yalnız Allah’tan sevap bekleyip sabrederek, düşmana karşı durduğun halde öldürülürsen, borçlarından başka bütün günahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril söyledi.”[3] Üzerinde kul hakkı olan kişinin, herhangi bir ibadet ile bunu sildirmesi veya tevbe ederek kurtulması bu dünyada mümkün değildir. Muhakkak suretle, kimin hakkı yenmiş ise o kişi bulunup rıza ile hakkını helâl ettirmesi lazımdır. Kul hakkını helâl ettirmek için o kişiye verilen maddi ve manevi zarar tazmin edilmelidir. Veya bir kişi hiçbir bedel olmadan bütün haklarını diğer kişiye helalde edebilir. Bu sebeple, helalleşme âdeti, ecdâdımız tarafından her fırsatta uygulanırdı.
İflas Eden Adam
“Ümmetimden müflis odur ki, kıyamet günü namaz ve zekâtla gelir. Ama, bu arada sövdüğü şu kimse, dövdüğü bir başka kimse dahi gelir. Bunun üzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilir. Üzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tükenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yüklenir. Daha sonra cehenneme atılır.”[4] hadîs-i şerîfinde belirtilen müflis, yani iflas eden kişinin hazin sonu muazzam bir ibret teşkil etmektedir. Namaz ve Zekât gibi mühim ibadetleri çok olmasına rağmen, kul hakkı sebebi ile bütün bu ibadetlerin sevabının kişiye yetmemesi ve en sonunda cehenneme atılması, bu konunun ehemmiyetine işaret etmektedir.
İslâm âlimlerinin çeşitli âyet ve hadislere dayanarak tesbit ettikleri büyük günahların (kebâir) çoğu kul haklarıyla ilgilidir. Bunlar arasında adam öldürme, hırsızlık, hıyanet, zimmet ve irtikâp, ana babaya kötülük etme, akrabalık ilişkilerini kesme, yalancı şahitlik, haklıyı haksız, haksızı haklı gösterme amacıyla yalan yere yemin etme, mâsum insanlara iftira etme, yetim malı yeme, tefecilik yapma, halk üzerinde zulüm ve baskı kurma, eziyet ve işkence etme gibi hak ihlâlleri de bulunmaktadır.[5]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu :“Kimin yanında kardeşinin vakar ve onurunu sarsacak cinsten veya kıymeti bulunan bir şeyden zulüm ve haksızlık ile elde edilmiş bir hak varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı gün gelmeden önce bugün, dünyada iken helâlleşsin. Yoksa sâlih ameli varsa, haksızlığı kadar alınır, hak sahibine verilir. Şayet hasenatı yoksa hak sahibinin günahları alınır, onun üzerine yüklenir.”[6]
Dipnotlar
[1] Buhârî, Hacc, 132.
[2] Bakara Sûresi, 229.
[3] Müslim, İmara, 117.
[4] Müslim, Birr, 59.
[5] Zehebî, s. 40.
[6] Buhârî, Mezâlim, 10.
 
Üst