Adnan Oktar'ın Haham kardeşleri....

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
''Buna göre neden kendisi olmasın'' sözünün cevabı gayet basit: Mehdilik cahillere verilmez de ondan! Adam hem mehdi değilim diyor ,sonrada, şu kadar mehdiyle ilgili hadis bana uyuyor diyor. Yani her nekadar ben değilsem de ''yan cebime koy'' diyor.Adnan Oktar olsa olsa Mehdi Azamdan önce ortaya çıkacak olan çok sayıdaki ''sahte mehdilerden' olabilir.

Mehdi'nin adı Adnan diyor, Arapça bilmeyecek diyor, diyor da diyor...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Adam kendi cahilliğini, mehdi gibi mutlak müctehidle karıştırıyor, anlaşılan.Mutlak müctehid birisinin arabca bilmemesi söz konusu olabilirmi? Şimdi birisi, imamı Azam, İmamı Şafii, İmamı Malik, İmam Ahmed bin Hanbel, Süfyan Servi arabca bilmiyor dense, adama psikiyatrik bir hastalığı olduğu veya İslami ilimlerde cahil olduğu söylenmezmi?? İslami ilimlerde cahil olduğu , söyleşi,lerinden anlaşılmıyormu? Arkasından gidenlere Allah Teala şifa versin.Amin.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Acaba Adnan Oktar'ı savunan kişi ortalarda dolaşan Pisi Pisi videoları hakkında ne diyor...
Bizi kimsenin özel hayatı ilgilendirmez...
Bir insanın kadınlara muazzam bir zaaf sahibi olabilir,bu zaaf sebebiyle canlı yayında 3 kadını birden taciz edebilir ve sarkıntılık edebilir...
Bu bizi alakadar etmez çünkü hesabını ALLAH'A verecek...
Ama sen yanına 3 tane açık saçık kadın alıp bir yandan onlara asılıp bir yandan Allah'tan ve peygamberinden bahsedersen işte bu bizi ilgilendirir...
Kimsenin manevi değerlerimizi bu şekil ayaklar altına almaya hakkı yoktur...
Birde utanmadan ben Mehdiyim dersen iyice bizi konunun içine çekmiş olursun ki...
İstikbalde zuhur edeceğine iman ettiğimiz o mübarek zatın alametlerinde(HAŞA) Kadınlara sarkıntılık edecek veya onlara PİSİ PİSİ diyerek taciz edecek diye bir bahis yok(HAŞA)

Adnan Oktar’dan Arzu’ya iltifatlar (!)

Arzu Yanardağ, Adnan Oktar’la televizyon programına başladı.

Adnan Oktar, TV programına başladığı Arzu Yanardağ için 'Şahane bir varlıksın' sözlerini sarf etti.

“Adnan Oktar’la Gece Sohbetleri” programında Yanardağ dinleyici olarak görev yapıyor. Bazı internet sitelerden canlı olarak yayınlanan programda Oktar, 1,5 saat boyunca Kuran okuyup ideolojilerinden bahsediyor. Yanardağ da kadın ağırlıklı masada oturup “İnşallah” diyerek Oktar’ın fikirlerine destek veriyor.

Programa başladığını facebook’taki sayfasından duyuran Yanardağ, “Geceleri saat 22.00’den sonra internetten harunyahya.tv de beni izleyebilirsiniz. Sayın Adnan Oktar ile çok keyifli bir programa başladım” notunu düştü. Yanardağ programın 19 Kasım ekrana gelen bölümünün videosunu da paylaştı. Arka fonunda dev bir akvaryum bulunan Adnan Oktar programın açılışında “Sen bir hayli sevimlisin bunun farkında mısın?” dedi.

Arzu'ya Adnan Oktar'dan övgüler

Ardından sözü Yanardağ’a getiren Oktar, oyuncuya “Güzel Arzu Allah her geçen gün güzelliğini artırıyor, sen dünyadaki nadir insanlardan birisin. Çok çok şahane bir varlıksın. Seni herkes kolay kolay anlayamaz. Çok güzel bir derinliğin var” diye iltifat etti. Yanardağ Oktar’a teşekkür etti. Oktar daha sonra sunucuya dönüp gülerek “Kıskanmak yok, kıskanıyorsun demiyorum ama belki kıskanıyor olabilir misin?” diye sordu. Program biterken de Oktar, Yanardağ’a “Ah severim ben o gözleri, o kristal gözleri, canım” diye sesleniyor.

ensonhaber (DF'den alıntılanmıştır)
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Eskiden ahde vefa diye bir ilke vardı. Maalesef Vefanın ne kendisi nede adı kaldı. Eskiden Futbol takımı varmış Vefanın birde Bozası. Yahu bunlar bile kalmadığına göre gerisini siz hesap edin.:D

Şimdi, Adnan Hoca yıllarını Siyonizmle ve Darvinizmle mücadelede geçirmiş bir insan.
Bu uğurda hapislere hatta tımarhanelere konmuş mu, küfürün hakaretin en babasını yemiş mi? Evet.
Kitap yazmış, son zamanlarda özelikle interneti kullanarak elinden geleni bu uğurda yapmış mı. Buraya yazan yazmayan ben dahil bir çok kişi kitaplarından faydalanmış mıyız? Hatta birçoğumuz Siyonizmin ne olduğunu da gene bu adamdan öğrenmiş miyiz? Evet.

El insaf yani. Siyonizmin ne olduğunu öğrendiğin bir insanı Siyonistlerle işbirliği ile suçlamak hangi vicdana sığar?

Diyorsunuz ki 'Yahudilerle birlikte Mescid-i Aksayı yıkmak istiyor'.. Kardeşim elinizin altında internet var, olayın aslını anlamak 15 saniye. Google yazdım 'Adnan hoca aksa süleyman' diye en üstteki linklerde çıkıyor işte. Adamın dediği Mescidi Aksanın çevresinde ki boş araziye mabedinizi yapın. Neden iftira atıyorsunuz?
Görüştüğü Sahredin Hahamları, demişsiniz ki İsraili yöneten güç.. Adamlar kendi ağzından anca bir tane radyo kurduklarını onuda İsrail Devletinin kapadığını söylüyor, radyosu bile olmayan adamlara Dünyayı yönetiyor diyorsunuz.
Yani bu iftiraların hangisini tutsam elimde kalıyor. Vaad edilmiş olduğu iddia edilen toprakların Anadoluyu kapsadığına Yahudilerin kaçta kaçı iman ediyorlar biraz araştırın. Solcu milliyetçi iktidarın hasediklerle ne alakası var? Kabalacı tarikatin söylemleri yahudiliğin genelini nasıl bağlar? Adam mason sembollerini anlatırken mason sembollerinin resmedildiği resmi sitesine koyuyor, adamın sitesinin dekoru sanıyorsunuz.
Adam Mehdiyim diyormuş, gülün geçin kardeşim. çok mu önemlidir. Kusuru buysa o kadar yaptığı hizmet sonrası o kusur kadı kızında da bulunur. Türkiye'de uçmayan bir tane Şeyh söyleyin. herkes birşey tutturmuş maalesef, yapacak birşey varsa onu söyleyin.
3 kuruşluk dünya çıkarı için kimseye hele yanlış bilgi ile iftira atmak İslamda yoktur. Ben günahkar halimle bunu biliyorum, yok tasavvufçuymuş yok filan mış ahkam kesen sizler bunu bilmiyormusunuz ?
El insaf!
Ama bunlar neden oluyor onu başka mesajda yazayım konu dağılmasın.

Arkadaş biz siyonistleri Adnan Oktar'dan değil. Erbakan Hoca'dan öğrendik. O bile Erbakan Hoca'dan öğrenmiştir. İlk başlarda Adnan Bey ve yazı kurulu çok iyi çalışmalara imzalar atmıştır. Daha sonra,özellikle Mehdi konusuyla kafasını bozduktan sonra itikadi sapmalar ve sapıklıklarda yapmıştır. Ben bunları yazmıyacağım.Çünkü arkadaşlar çok güzel açıklamışlar.

Kendi sitelerinde defalarca belirttiği halde (Mescid- i Aksa'nın yıkılacağı ve yerine Süleyman Tapınağının yapılacağını);son konuşmalarında ve yazılarında ise "Akşam düşündüm, 1 sene içinde Süleyman mabedi yapılabilir" diyor.Ayrıca sizde eklemede bulunuyorsunuz boş araziye yapılmasını istiyor diyorsunuz. Mescid-i Aksa'nın yanında boş arazi yok. Resimlere bakabilirsiniz. Kendi kendisi ile çelişkiye düşüyor.

Kendisi önceleri,Süleyman Tapınağı ve Sarayı diyordu bir çok kitabında, özellikle Yeni Masonik Düzen kitabında. Şimdi ise Süleyman Mescid'i diyor.

Kuran-ı Kerim ne diyor?

Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
(Neml Suresi, 44)

Demek oluyorki daha önceleri burda köşk veya saray vardı.Bir mabed veya mescid yoktu.

Sayın Oktar diyorki buraya Mescid yapalım. 3 dinin mensubuda burda kardeşce ibadetini yapsınlar. Burda zaten bir mescid var.O da MESCİD-İ AKSA. Yeni bir mescide ne gerek var?

Hristiyanlar ve Museviler Mescidde ibadet yapmazlar.Hristiyanlar Kilise'de. Musevilerde Sinagog(Havra) da.

Yahudilerin buraya yapmak istedikleri Süleyman Havra'sıdır.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Sayın Adnan Oktar ve talebeleri diyorki: "Asıp kesen kan döken bir mehdi anlayışı yok "

Peygamberimiz: "Mehdi damla kan akıtmaz uyuyan kimseyi uyandırmaz "buyuruyor.



Bu söz hadis değil.Uydurma bir söz. Bu sözü sayın Adnan Oktar TV'lerde defalarca tekrar ediyor.Daha önce kendisi böyle söylemiyordu.

Cübbeli Ahmet Hoca'ya TV'de diyorki: Mehdi asıp kesmiyecek. Alaycı bir tavırla, ağzınıda bükerek "senide kesmiyecek"




Kendi kitapları Yeni Masonik Düzen s/844 ve s/845'de

..............Hz.İsa,Mehdi ile birleşecek ve onunla birlikte Mesih-i Deccal'in liderliğindeki Yahudi-Hristiyan ittifakına
karşı mücadeleye girişecektir. Yine hadislerde bildirildiği üzere,Hristiyanların önemli bir bölümü,Hz.İsa'nın ortaya çıkışından sonra gerçek Mesih'in o olduğunu anlayarak Mesih-i Deccal'i terkedip,İslam'ı kabul edecektir.
Böylece Mesih-i Deccal yegane bağlıları olan Yahudilerle birlikte yalnız kalacak ve iki taraf arasında büyük bir savaş yaşanacaktır.

Kitabı Mukaddes'te ARMEGEDON olarak bilinen bu savaş,Arapça'da Melaheme-i Uzma olarak adlandırılır.Savaş Müslümanlar tarafından kazanılacak. Mesih-i Deccal öldürülecektir.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Sayın Adnan Oktar diyorki:"Türk-İslam Birliğini kuracağız ve İsrail ve Rusya'da bu birliğe alınacak"




Hekimoğlu İSMAİL

İttihad-ı İslâm; İslâm birliği demektir. Çünkü bir ayette meâlen “Mü’minler kardeştir” buyrulurken, hadiste “Mü’minler bir vücudun azaları gibidir” buyrulmuştur.

Kur’an-ı Kerim, Müslümanlardan “Millet-i İbrahim” diye bahseder, yani Müslümanların bütününü tek millet olarak değerlendirir. Bu açıdan bakınca yeryüzünde iki millet vardır: Müslüman olanlar, olmayanlar.
Sahabe, din kardeşliğini, karın kardeşliğinden üstün tutmuş.
Şimdi İslâm’ı bilmemekten tutunuz, insanların bir çöp gibi haram denizinde yüzmesine kadar, işler karışmış. Amma İttihad-ı İslam’ın (İslam birliğinin) sınırını çok geniş tutmamız gerek. Mesela 1983′te Lübnan’da bir Hıristiyan milis, rastladığı gence soruyor: “Adın ne?” “Abdürrezzak” deyince, tabancasını çekip vuruyor.
Şimdi bir Hıristiyan veya Yahudi milis, bir şahsı sırf ismi yüzünden vuruyorsa, biz de ona İSMİ sebebiyle sahip çıkacağız. Çıkmazsak, İslam düşmanlarının işini kolaylaştırmış oluruz.

http://doganzeki.wordpress.com/2010/07/17/ittihad-i-islam-nedir-gerceklesebilir-mi/



Bediüzzaman’a göre ittihad-ı İslam nasıl olur?
08 Mart 2010 / 18:00
Diyarbakır’da Üniversiteli gençlerin bu haftaki konusu “ittihad-ı İslam”dı...

H. İbrahim Önal’ın haberi
RisaleHaber-

http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=73915

Hz.Bediüzaman'da,Hekimoğlu İsmail'de İslam Birliğini savunuyor. Yani sizin gibi Türk-İslam Birliğini savunmuyor.Bu İslam Birliği'nde ne İsrail'den nede Rusya'nın bu birliğe alınmasından bahsetmiyorlar. Adı üstünde İslam Birliğine İslam ülkeleri alınır.Gayri Müslüm ülkeler alınmaz.



 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Sayın Oktar diyorki:" Yahudiler,Mescid-i Aksa'nın altında kazı çalışması yaparak Süleyman Hazinesini ve kutsal emanetleri boşuna arıyorlar.Çünkü Hazine melekler tarafından taşınıyor.O nedenle bulamazlar"

Bilindiği üzere sayın Oktar Sanhedrin Hahamlarıyla görmüş ve İsrail'de bir çok Konferanslar vermiş.

Sayın Oktar,Müslümanlara bir iyilik yapsada İsrailli yetkililere,din adamlarına söylesede kazı çalışmalarını bıraksınlar.

Böylelikle Mescid-i Aksa yıkılmaktan kurtulur.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
İSRA SURESİ 17/1 - Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.



Tanınmış tefsir alimlerinden Kasımi, Mescidi Aksâ'nın ismi hakkında şu açıklamayı yapmıştır: "Aksa kelimesi "en uzak" anlamındadır. Mescidi Aksa da Mekke'ye olan uzaklığından dolayı böyle adlandırılmıştır."

Tefsir kitaplarında yer alan rivayetlere ve tarihi kayıtlara göre Mescidi Aksa ilk olarak Hz. Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiştir. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yer alan bir rivayete göre sahabeden Ebu Zer (r.a.) şöyle demiştir: "Resulullah (a.s.)'a, yeryüzüne konulmuş olan ilk mescidin hangisi olduğunu sordum. "Mescidi Haram" diye buyurdu. "Sonra hangisi?" dedim. "Mescidi Aksa" diye buyurdu."

Mescidi Aksa vahye dayalı diğer dinlerde olduğu gibi İslâm'da da büyük bir öneme sahiptir. Resulullah (a.s.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: "Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime, Mescidi Haram'a ve Mescidi Aksa'ya." (Müslim, Kitâbu'l-Hacc, 15/415, 511, 512) Burada kastedilen yolculuk ibadet kastıyla olan özel yolculuktur. Bu hadisi şerif dolayısıyla Mescidi Aksa harem mescitlerin üçüncüsü sayılmıştır.

Mescidi Aksa'nın İslâm'daki müstesna yerinin bir sebebi de Resulullah (s.a.s.)'in isrâ ve mirac mekânı olmasıdır. Yüce Allah, İsrâ suresinin birinci âyetinde Mescidi Aksa'yı adıyla anarak şöyle buyurur: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir." Burada dikkat edilirse Mescidi Aksa'dan "çevresini mübarek kıldığımız" şeklinde söz edilmektedir. Mescidi Aksa'nın çevresi ise başta Kudüs sonra diğer Filistin topraklarıdır.

Resulullah (s.a.s.)'ın miraca yükseltildiği sırada Kudüs'te bugünkü şekliyle bir cami yoktu. Ancak Hz. Süleyman (a.s.) tarafından inşa edilmiş ve daha sonra yıkıma maruz kalıp yenilenmiş olan Mescidi Aksa'nın kalıntıları vardı ve burası da Beyti Makdis olarak adlandırılırdı. Resulullah (s.a.s.)'ın ziyaret ettiği mekan da işte burasıydı. Beyti Makdis ibaresi bazı tarihi kaynaklarda Kudüs şehri için de kullanılmıştır.

Kadı Beyzavi tefsirinde "Mescidi Aksa" ibaresi açıklanırken: "Burada kastedilen, Beyti Makdis'tir. Çünkü o zaman orada bir mescid mevcut değildi" denmektedir. Aynı ibarenin Nesefi ve Hazin tefsirinde de aynen geçtiğini görüyoruz. İbnu Abbas'tan rivayet edilen tefsir de bu şekildedir. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde de ayette geçen "Mescidi Aksa" ibaresiyle ilgili olarak şu açıklama yapılmaktadır: "Mescidi Aksa: Kudüs'teki Beytu'l-Makdis'tir. Nitekim İsra hadisinde de: "Burak'a bindim. Beytu'l-Makdis'e vardım" diye geçmiştir. Bunun etrafı da Kudüs ve civarı demek olur." (Burada kastedilen İsra hadisini, Buhari, Bed'u'l-Halk, 6; Müslim, İman, 259, 264; Nesai, Salat, 10; Tirmizi, Tefsir, İsra suresi tefsiri, 2, 17; Ahmed ibnu Hanbel, III/148, IV/208, V/387,392,394'te rivayet etmiştir.)

Fi Zilali'l-Kur'an'da İsra suresinin birinci ayetinin tefsirinde şöyle denmektedir: "... İki belli yer arasındaki bu yolculuğun bir tarafını Mescidi Aksa teşkil ediyor. Mescidi Aksa ise mukaddes toprakların kalbi sayılan bir yerdir. Allahu teala İsrail oğullarını bir müddet buraya yerleştirmiş sonra çıkarmıştı."

Konyalı Mehmed Vehbi Efendi'nin Hulasatu'l-Beyan tefsirinde de şöyle denmektedir: "Ayette Mescidi Aksa'dan murad, Beyti Mukaddes'tir. Mekke-i Mükerreme'ye uzak olduğundan aksa denilmiştir. Mescidi Aksa'nın etrafı bağlar, bahçeler ve her nev'i nimetlerle dolu olduğu cihetle dünya nimetleri hususunda mübarek olduğu gibi din hususunda dahi mübarektir. Zira Beyti Mukaddes, makarrı enbiya ve mahalli vahyi ilahi ve sulehanın mabedidir. Ekseri enbiyanın mucizeleri ve asarı garibe orada zuhur ettiğinden Cenabı Hak mübarek olduğunu beyan etmiştir. Binaenaleyh maddi ve manevi mahalli mübarek denmeye şayandır."

Mevdudi de, Tefhimu'l-Kur'an adlı tefsirinde burada kastedilen mabedin Kudüs'teki Mescidi Aksa olduğunu ifade etmektedir.

Sabuni'nin Safvetu't-Tefasir adlı eserinde de ilgili ibarenin tefsirinde şöyle denmektedir: "Yani Mekke-i Mükerreme'den Kudüs'e götüren Allah'ın şanı pek yücedir. Mescidi Aksa ile Mescidi Haram'ın arasındaki mesafe uzak olduğu için Kudüs'teki mescide Mescidi Aksa denilmiştir." Yine bu tefsirde de Mescidi Aksa'nın çevresinin maddi ve manevi yönden bereketli kılındığı ifade edilir.

Kur'an-ı Kerim'in bazı yerlerinde de Mescidi Aksa'dan adı anılmaksızın söz edilmektedir. Örneğin Meryem suresinin 11. âyetinde Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Bunun üzerine (Zekeriya a.s.) mescidden kavminin karşısına çıkıp onlara: "Sabah ve akşam tesbih edin" diye işaret etti." Burada kastedilen mescid, Mescidi Aksa yani Beyti Makdis'dir. Ali İmrân suresinin 37. âyetinde de şöyle buyuruluyor: "Rabbi onu (Meryem'i) güzel bir kabulle kabul etti; güzel bir şekilde yetiştirip büyüttü ve onun bakımını Zekeriyya'nın yükümlülüğüne verdi. Zekeriyya ne zaman onun bulunduğu mabede girse yanında yiyecek bulurdu. "Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?" derdi. O da: "Allah'ın katındandır. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık verir" derdi." Burada sözü edilen ma'bed de aynı mesciddir. Yine aynı surenin 39. âyetinde de şöyle buyuruluyor: "Onun (Zekeriyya (a.s.)'ın) mihrabda namaz kılmakta olduğu sırada melekler kendisine, "Allah sana, Allah katından olan Kelime'yi doğrulayıcı, efendi, kendine hakim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdelemektedir" diye seslendiler." Bu âyeti kerimede mihrab denirken kastedilen mekân da Mescidi Aksa'dır.

Bütün bu ayetler, Hz. Zekeriyya ve onun oğlu Hz. Yahya, Hz. Meryem ve onun oğlu Hz. İsa (a.s.) döneminde orada bir mabedin yani Mescidi Aksa'nın eski şeklinin mevcut olduğunu ortaya koymaktadır. İşte Beyti Makdis denilen mabed de bu mabeddir.

Mescidi Aksa'nın fazilet ve ehemmiyeti hakkında birçok hadisi şerif de bulunmaktadır. Bunlardan en meşhur olanını yukarıda verdik. Ahmed ibnu Hanbel, Nesâi ve Hakim'in Abdullah ibnu Ömer (r.a.)'den rivayet etmiş oldukları bir hadisi şerife göre de Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Süleymân (a.s.) Mescidi Aksa'yı yaptığında Rabbinden üç şey istedi. Rabbi ona ikisini verdi. Ben üçüncüsünü de vermiş olmasını ümit ediyorum: Kendisine, kendi hükmüne denk gelecek hüküm vermesini istedi, (Rabbi) bu istediğini verdi. Kendisinden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat vermesini istedi, bu istediğini de verdi. Bir de her kim, bu Mescid'de -yani Mescidi Aksa'da- namaz kılmak amacıyla evinden çıkarsa anasından doğmuş gibi günâhlarından sıyrılsın istedi. Biz Allah'ın bu istediğini de ona vermiş olmasını ümit ediyoruz."

Bir hadisi şerifte bildirildiğine göre Resulullah (s.a.s)'ın câriyesi Meymune (r. anhâ): "Ey Resulullah! Bize Mescidi Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir" dedi. Resulullah (s.a.s.) da şöyle buyurdu: "Oraya (Mescidi Aksa'ya) gidin ve içinde namaz kılın." -Hadisin râvisi dedi ki: "O zaman burası Dâru'l-Harb'di (yani Müslüman olmayanların hâkimiyeti altındaydı)."- (Resulullah (s.a.s) sözlerine daha sonra şöyle devam etti): "Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin." (Ebu Davud, Kitâbu's-Salât, 14) Burada zeytinyağı bir semboldür. Yapılması istenen ise Kudüs'e ve Mescidi Aksa'ya önem verilmesi, oranın Hz. İbrahim (a.s.)'ın hanif dininin gerçek sahipleri olan mü'minlerin eline geçmesi için çalışılması ve o kutsal mekânların tevhid dinine uygun kimliğinin korunması amacıyla yapılan çalışmalara herhangi bir şekilde destek olunmasıdır.

Yeryüzünün en faziletli mekânları camiler, camilerin de en faziletlileri Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa'dır. Bu üç camide kılınan namazların diğer camilerde kılınan namazlardan çok daha fazla sevaplı olduğu hadisi şeriflerde bildirilmiştir. Hatta İbnu Mace'nin nakletmiş olduğu bir hadiste: "Bir adamın kendi evinde kıldığı namaza bir namaz sevabı verilir. Oturduğu beldenin sakinlerinin devam ettikleri camide kıldığı namaza yirmi beş kat sevap verilir. Cuma namazının kılındığı camide kıldığı namaza beş yüz kat sevap verilir. Mescidi Aksa'da kıldığı namaza elli bin kat sevap verilir. Benim camimde kıldığı namaza da elli bin kat sevap verilir. Mescidi Haram'da kıldığı namaza ise yüz bin kat sevap verilir" denmektedir. (İbnu Mâce, İkâmetu's-Sala ve's-Sunne fihâ, 5/198) Ancak ez-Zevâid'de bu hadisin isnadının zayıf olduğu söylenmektedir. İbnu Hibban da bu hadisin delil olarak alınabilmesi için bunu te'yid eden bir rivayetin bulunması gerektiğini ifade etmiştir. Burada verilen rakamları te'yid eden başka herhangi bir rivayet bilmiyorsak da, sayılan üç mescidde kılınan namazların diğer mescidlerde kılınan namazlardan çok daha fazla sevaplı olduğunu bildiren başka hadisler mevcuttur. Bu itibarla verilen rakamlar belki sevabın katını ifade etmek için değil de arada çok büyük bir sevap farkı olduğuna dikkat çekmek için söylenmiş olabilir.

Bilindiği üzere Mescidi Aksa aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Bu özelliğinden dolayı da İslâm'da ayrı bir öneme sahiptir. Buhari ve Müslim'in rivayet ettiklerine göre el-Bera ibnu Azib (r.a.) şöyle söylemiştir: "Resulullah (a.s.) Beyti Makdis (Mescidi Aksa) tarafına on altı ya da on yedi ay namaz kıldı. Resulullah (a.s.) Ka'be tarafına namaz kılmayı arzuluyordu. Yüce Allah da şu ayeti kerimeyi indirdi: "Yüzünü göğe doğru çevirip durmanı görüyoruz. Seni hoşnut kalacağın kıbleye doğru yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve her nerede olursanız olun yüzünüzü onun tarafına çevirin." (Bakara, 2/144) Bunu te'yid eden daha birçok hadisi şerif rivayet edilmiştir.

Mescidi Aksa aynı zamanda Yüce Allah'ın yeryüzündeki ilâhi âyetlerinden bir âyettir. Yukarıda verdiğimiz mirac olayıyla ilgili ayette, Resulullah (s.a.s.)'ın Mescidi Aksa'ya getirilmesiyle bağlantılı olarak: "Kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için..." denmesi buna delalet eder. Allah dileseydi Resulullah (s.a.s.)'ı Mescidi Haram'dan da miraca yükseltebilirdi. Ancak kendisine birtakım ilâhi âyetlerin gösterilmesi amacıyla önce Mescidi Aksa'ya getirilmiş ve oradan miraca yükseltilmiştir. Demek ki, burası da Allah'ın yeryüzündeki ilâhi âyetlerinden bir âyettir. Dolayısıyla buraya asıl sahip çıkmaları gerekenler Müslümanlardır.

Mescidi Aksa'nın Tarihi

Tarihi kaynaklardan anlaşıldığına göre Mescidi Aksa'yı ilk inşa eden kişi Hz. Süleyman (a.s.)'dır. Kur'an-ı Kerim'in Sebe suresinin 14. ayeti kerimesinin tefsiriyle ilgili olarak verilen bilgiler de buna delalet etmektedir. Bu ayeti kerime de şöyle buyurulur: "Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, onun ölümünü, bastonunu yiyen ağaç kurdundan başka onlara gösteren olmadı. Böylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın içinde kalmazlardı." Bu ayetin tefsirinde şu bilgiler verilir: Süleyman (a.s.) Mescidi Aksa'nın inşasında cinlerden de yararlandı. Bu inşaat işinde insanların yapmaya güç yetiremeyecekleri zor işleri cinler yapıyorlardı. Ancak Süleyman (a.s.) bir gün mihrabında asasına dayanmış halde ibadet ederken öldü. Cinler onun ibadet ettiğini sanarak işlerini yapmaya devam ettiler. Sonuçta Süleyman (a.s.)'ın asasını içten güve yedi ve asa kırılınca onun cesedi de yere düştü. Böylece öldüğü anlaşıldı.

Bazı tarihi kaynaklarda Kudüs'ün M. S. 70 yılında yıkıma uğratıldığı Beyti Makdis'in de bu olayda yıkıldığı ifade edilmektedir. Ancak bu mekan yine bir mabed olarak biliniyor ve Beyti Makdis'in kalıntıları da korunuyordu. Şu an yahudilerin "Ağlama Duvarı" Müslümanların ise "Burak Duvarı" olarak adlandırdıkları duvar eski mabedin bir kalıntısıdır. M. S. 638 yılında Hz. Ömer (r.a.) döneminde Kudüs fethedildikten sonra Beyti Makdis'in yerinde Mescidi Aksa inşa edildi. Hz. Ömer (r.a.)'ın burayı mabed ittihaz etmesi de o mekanın kudsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu. Mescidi Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletildi. Mescidi Aksa'nın hemen yakınında bulunan ve bugün Türkiye Müslümanları tarafından Mescidi Aksa zannedilen sekiz köşeli Kubbetu's-Sahra adlı mabed de Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa ettirilmiştir.

Siyonistlerin "Siyon Mabedi" Masalları

Yahudiler bugünkü Mescidi Aksa'nın yerinde daha önce, Süleyman Heykeli diğer adıyla Siyon Mabedi adını verdikleri bir mabedin bulunduğunu ve bu mabedden bugün geriye kalan tek şeyin Ağlama Duvarı adını verdikleri duvar olduğunu ileri sürmektedirler. (Bu duvarın Müslümanlar tarafından Burak duvarı olarak adlandırıldığını yukarıda belirtmiştik.) Bu yüzden yahudiler Mescidi Aksa'nın mevcut şeklini yıkarak daha önce yerinde bulunduğunu ileri sürdükleri Siyon Mabedi'ni inşa etmeyi amaçlamaktadırlar. Siyonistler bu konudaki niyetlerini gizlemiyorlar. Örneğin hahambaşı Mordohay Elyahu bu konudaki niyetlerini şu şekilde dile getirmişti: "Biz bu camiyi yıkmak, onu buradan tamamen silmek ve yerine Süleyman Heykeli'ni inşa etmek istiyoruz." Ünlü terörist ve haham Meir Kahane de İsrail parlamentosu üyeliğine seçildiğinde, Süleyman Heykeli tepesinde yahudilerin ibadetlerine başlık etmek ve Mescidi Aksa ile Kubbetu's-Sahra'nın yıkılması için mümkün olan her yola başvuracağı üzere yemin etmişti. Haham Şalom Harokohin de: "Diasporadaki yahudilerin bir araya gelmelerinin en önemli sebebi Siyon mabedinin yeniden inşasıdır" demişti. İşgal yönetiminin eski başbakanı Benyamin Netanyahu da başbakanlığı kazanmadan önce aşırı siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon'a yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Yahudilere Süleyman Heykeli tepesinde (yani Mescidi Aksa'nın kurulu olduğu mekânda) ibadet imkânı sağlamak ve bu imkânı garantilemek için çalışmak gerekir... Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp çözümlenmesi gerekir. Likud Partisi'nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak için çalışacağını da özellikle vurguluyorum... Yahudi halkının kutsal mekânıyla ilgili hakkı tartışma kabul etmez bir haktır."

Mescidi Aksa'yı Ortadan Kaldırma Çabaları

Siyonistler bu iddialarından yola çıkarak Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırabilmek için yıllardan beri çalışmaktadırlar. Siyonistlerin Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırma girişimleri 1967 Haziran'ında Doğu Kudüs'ü işgal etmelerinden kısa bir süre sonra başladı. 21 Ağustos 1969'da Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescidi Aksa'yı yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980'de ünlü yahudi terörist Meir Kahane, Mescidi Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbüs etti. 8 Nisan 1982'de fanatik bir siyonist terör örgütünün mensupları Kâh diye bilinen diğer bir siyonist terör örgütüyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa'nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı. 10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terörist zorla Mescidi Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami görevlilerinin engel olması üzerine çıkan çatışmada cami korumalarından iki kişi öldürüldü. 21 Mart 1983'te Mescidi Aksa'ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi. Ancak tünel tamamlanamadan ortaya çıkarıldığı için teşebbüs başarılı olamadı. 27 Şubat 1984'te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından içeri girmek istedi. Ancak cami koruma görevlileri onların içeri girip bir katliam gerçekleştirmelerini önlediler. 14 Ocak 1986'da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescidi Aksa'ya girmek istediler. Ancak İslâmi Hareket mensubu gençler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların içeri girmelerini önlediler. Birkaç kez girişimde bulunan parlamenterler Mescidi Aksa'nın içine girmeyi başaramayınca geri dönmek zorunda kaldılar. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin Müslüman gençlere saldırmasıyla başlayan çatışmalarda çok sayıda genç yaralandı. 8 Ekim 1990 tarihinde yine Mescidi Aksa'ya yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda 30 Müslüman şehid oldu, 800 Müslüman da yaralandı. Tarihe "Kudüs katliamı" olarak geçen bu saldırı, siyonist İsrail yönetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gerçekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bölümlerini yıkmak ve zaman içinde tamamını yıkabilmek için ilk adımı atmaktı.

"Arkeolojik Kazı" Kılıfı

Siyonist işgalciler son birkaç yıldır Mescidi Aksa'yı yıkabilmek için farklı bir metot izliyorlar. Eski yahudi eserlerini ortaya çıkarmaya çalıştıkları gerekçesiyle Mescidi Aksa çevresinde ve altında kazılar yapıyorlar. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrip edilmesi ve böylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol açılmasıdır. Kudüs İslâmi Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı açıklamada, Yasir Arafat'ın liderliğindeki özerk yönetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescidi Aksa çevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını ifade etmişti. Adı geçen meclisin açıklamasında Mescidi Aksa'nın bitişiğindeki Burak Duvarı çevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulanıyordu. İslâmi Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere göre siyonist arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa'nın dayandığı kayaları parçalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parçalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Kazılarda kimyasal maddelerin kullanıldığı bizzat siyonist yetkililer tarafından da itiraf edilmiştir. Bu arada şimdiye kadar yapılan kazıların, Mescidi Aksa'nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yol açtığını hatırlatalım.

Tünel Olayı

Likud Partisi lideri Netanyahu'nun Mescidi Aksa'yla ilgili bir mektubundan yukarıda söz etmiştik. Nitekim Netanyahu iktidara gelmesinden sonra bu mukaddes mabedi yıkma amacına yönelik çalışmalarını açıktan yürütmeye başladı. Ancak doğrudan bu mescidi yıkma amacı taşıdığını söyleyerek değil daha başka kılıflar uydurarak. Bu çerçevede, Mescidi Aksa ile Hz. Ömer Camisi'nin içinde bulunduğu haremi şerif bölgesinin altından geçen tünelin açılışını yaptı. İşgal yönetiminin iddiasına göre tünel ulaşım amacıyla kullanılacaktı. Oysa 600 bin nüfuslu Kudüs şehrinde yer altından ulaşım yolları açılması için ihtiyaç olmadığı ortadadır. Üstelik nüfus ve trafik yoğunluğunun daha fazla olduğu Batı Kudüs'te yer altından ulaşım yolları açılmasına ihtiyaç duyulmazken haremi şerif altından böyle bir tünel kazılmasına sadece ulaşım amacıyla ihtiyaç duyulduğu iddiası hiç de inandırıcı değildir. Olayın çelişki oluşturan bir diğer yanı ise kazıların önce arkeolojik araştırmalar amacıyla yapıldığı ileri sürülürken herhangi bir arkeolojik esere rastlanamayınca "ulaşım" kılıfına başvurulmasıdır.

İşin gerçeğinde bu tünelin açılmasındaki amaç Mescidi Aksa'nın altında bir oyuk oluşturarak bu mukaddes mabedin kendiliğinden yıkılmasına sebep olmak, yahut fanatik yahudilerin tünele bomba yerleştirmelerine fırsat vererek mescidi alttan yıkmaktır. Yukarıda sözünü ettiğimiz olaylarda fanatik yahudilerin girişimlerinin Müslümanların direnişleri ve mücadeleleri dolayısıyla başarısız kaldığını dile getirmiştik. İşgal rejiminin de bizzat bu mescidin içine girerek amaçlarını gerçekleştirme imkânı bulamayan fanatiklere, yer altından tünel kazarak bu imkânı sağlamak istemiş olması kuvvetli bir ihtimaldir.

Bunun yanı sıra Netanyahu hükümetindeki iki bakanının haremi şerif bölgesinin altından iki tünel daha açmak için yirmi milyon dolarlık bir finans kaynağı bulduklarını açıklamaları da bu yöndeki tereddütleri artırmıştı. Bu açıklama tünelin ulaşım amacıyla kullanılacağı iddiasının tutarsızlığını da ortaya koyuyordu. Nüfus yoğunluğunun çok daha fazla olduğu Batı Kudüs'te yeraltı ulaşımı için bir tek tünel kazılmasına bile ihtiyaç duyulmazken sadece 141 dönümlük bir alanı kapsayan ve yerleşime kapalı bir bölgede ulaşımın kolaylaştırılması için yeraltında karınca yolları gibi yollar açılmasına ihtiyaç duyulacağı iddiası kadar saçma bir iddia olamaz. Üstelik Kudüs belediyesi ve İsrail yönetimi Müslümanların yaşadığı bölgeleri her türlü altyapı hizmetinden mahrum bırakırken haremi şerif bölgesinde ulaşımı kolaylaştırmak için bu kadar gayretkeşlik göstereceğine inanmak mümkün değildir.

Tünel olayını bütün bu bilgilerin ışığında değerlendirdiğimizde siyonist işgalcilerin böyle bir tünel kazmadaki asıl amaçlarını çok daha net bir şekilde anlamamız mümkün olur. Nitekim olayı yakından takip edenlerin yaptıkları açıklamalarda ve verdikleri bilgilerde de haremi şerifin altına tünel kazılmasındaki asıl amacın Mescidi Aksa'yı ve Hz. Ömer Camisi'ni yıkmak olduğu dile getirilmiştir.

İşgal Yönetimi İnadını Sürdürüyor

Yukarıda sözünü ettiğimiz tünelin açılması Müslümanların günler süren büyük çaplı direnişlerine sebep olmuştu. Bu direnişe öncülük eden de Filistin'deki İslami Hareket oldu. Siyonist işgal yönetimi Filistin halkının geniş çaplı bir direnişiyle karşı karşıya gelince haremi şerifin altına açtığı tüneli geçici bir süre için kapatmasına rağmen 29 Eylül 1996 tarihinde yeniden açtı. Bu onun Mescidi Aksa'yı yıkma hedefine yönelik sinsi oyunlarından vazgeçme niyetinde olmadığını gösteriyordu. Hatta yahudilerin içinden bile tepki gösterenlerin olmasına rağmen siyonist işgal rejiminin bu inatçılığı onunla "barış (!)"a gitmenin ve Filistin halkının gasp edilen haklarını bu şekilde geri almanın mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.

Siyonist rejim bu birinci tüneli kabul ettirmek için inat ederken aslında Müslüman kamuoyunu buna alıştırmayı amaçlamaktadır. Bunu başarabildiği takdirde niyeti ikinci ve üçüncü temelleri açmak ve sonunda fanatik yahudilerin buralara bombalar yerleştirerek Mescidi Aksa'yı alttan yıkmalarına fırsat vermektir. Dolayısıyla bütün Müslümanların bu konuda oldukça dikkatli olmaları ve siyonist işgal rejimine karşı tepkilerini sürdürmeleri gerekir. Çünkü siyonistler amaçlarına ulaşabilmek için "adım adım" metodunu çok sinsice uygulamaktadırlar. Bugün Hz. İbrahim Camisi'nin üçte ikiden fazlasının yahudiler tarafından işgal edildiği, kalan üçte birlik kısmına da sadece yaşlı Müslümanların girmesine izin verildiği onların da bir sürü elektronik cihazdan geçtikten sonra ancak içeri girebildikleri düşünülürse Mescidi Aksa'ya yönelik politikalarını daha iyi anlamak mümkün olur.

Bütün Müslümanlar Destek Vermeli

Mescidi Aksa davası bütün Müslümanların ortak davalarıdır. Allah korusun, bu mescide herhangi bir zarar gelmesi halinde bundan sadece Filistinli Müslümanlar değil bütün dünya Müslümanları sorumlu olacaklardır. Mescidi Aksa bütün Müslümanların ortak değerleri ve şerefleridir. Buna hep birlikte sahip çıkmaları ve siyonistlerin burayı kirletmelerine fırsat vermemeleri gerekir.

Bunun için dünya Müslümanlarının her şeyden önce Mescidi Aksa ve Kudüs konusunda duyarlı olduklarını ve siyonistlerin buraya zarar vermelerine fırsat vermeyeceklerini bütün dünyaya göstermeleri zorunludur. Ayrıca bu mücadelede Müslümanların Filistin'deki kardeşlerini yalnız bırakmamaları gerekir. Onlara destekten söz edilince de tabii ki ilk akla gelecek şey, orada Müslümanların mukaddes varlıkları için her türlü fedakârlığı gösteren insanlara bu yolda şehid olanların geride bıraktıkları ailelerine maddi yönden yardımcı olunmasıdır. Onlara maddi yardım kendilerine aynı zamanda moral destek de verecektir. Fakat bilindiği üzere Türkiye'den Filistin'e yardım konusunda resmi engellerle karşılaşılmaktadır. Bunun en önemli sebebi Filistin davasının Türkiye'deki kamuoyuna tam olarak mal edilememiş olmasıdır. Çünkü Bosna - Hersek, Kosova ve Çeçenistan konusunda geniş bir kamuoyu desteği olduğundan bu meselelerde halkın tavırları çok fazla göz ardı edilememiştir. Ancak Filistin meselesi hâlâ bir Arap - İsrail meselesi olarak görülmektedir. Oysa bu mesele gerçekte İslâm ümmetinin en önemli meselesidir. Çünkü orada bütün Müslümanların ortak mukaddes değerleri çiğnenmektedir. Orada Müslümanların ilk kıbleleri ve harem mescitlerinin üçüncüsü olan Mescidi Aksa'ları ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Artık bu olaylar karşısında gözlerini açarak geniş çaplı bir kamuoyu desteği oluşturmaları gerekir.

Bu konuda da İslâmi kurumlara büyük görevler düşmektedir.

http://www.vahdet.com.tr/filistin/dosya2/0333.html
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Yıllardır "Süleyman Mabedi olarak hayal edilen yapının yeniden inşası için Mescid-i Aksa'nın ve Kubbetü's Sahra'nın yıkılması lazım ve Yahudilerin en büyük hedefi budur" diyen Adnan Oktar, Sanhedrin Hahamlarına "Gelin Süleyman Mabedini 1 yılda beraber yapalım" diyebilmiştir!

Böylesine çark edebilen bir zatın hiç bir görüşüne, hiç bir haberine, hiç bir yorumuna güvenmem!

Bazı sitelerde Adnancılar, Süleyman Mabedi teklifinin Mescid-i Aksa'nın bulunduğu alan için olmadığını, başka boş bir yere yapalım şeklinde teklifte bulunduklarını söylediler. (Bu tarz sözler ise, Sanhedrin Hahamlarıyla olan görüşmesinde geçmemiştir. Sonraki bir Tv programında, baltayı taşa vurduğunu anladığından olacak, boş bir arsaya yapabiliriz diye çevirmeye çalışmıştır Oktar...) İlgili görüşmeyi bizzat dinledim, hahamların yüzüne karşı böyle bir söz etmedi. Süleyman Mabedi'nin 1 yılda yapılması bakalım hangi anlama geliyor:

Ağlama Duvarı (İbranice: HaKotel HaMa'aravi, İng. Wailing Wall), Kudüs'te bulunan ve Yahudilerce kutsal sayılan, Büyük Tapınağın (Süleyman As. Mabedinin) ayakta kalan Batı duvarıdır. Bu sebepten dolayı Batı Duvarı adıyla da bilinmektedir.

Tarihçe

Süleyman peygamber tarafından Kudüs'de yaptırılan ve MÖ. 588 yılında Babilliler tarafından yıkılan Birinci Tapınağın yerine, Yahudiler MÖ 537 yılında Babil'i yıkan Persliler'in izniyle 2. Tapınağı yaparlar. Bu tapınak da MS. 70 yılında Romalılar tarafından yıkılır ve içindeki değerli eşyalar yağmalanarak Roma'ya taşınır. Bu ikinci tapınağın batı duvarı sağlam kalır ve yahudilerce kutsal kabul edilir.

1967 Arap-İsrail Savaşında Kudüs’ün doğu yakasının İsrail tarafından işgal edilmesi üzerine bu hadiseyi asker sivil bütün yahudiler duvarın önünde büyük bir coşkuyla kutladılar. 2000 yıllık İsrail rüyasının gerçekleştiğini ilan ettiler. Daha sonra ise duvarın bulunduğu bölgedeki mahalle yıkılarak geniş bir alan açıldı. Ağlama Duvarını Süleyman aleyhisselamın yaptırdığı mabedden bir kalıntı olarak kabul ettikleri kutsal bir mekan sayan Yahudiler, mabedin yıkılış yıl dönümü olmak üzere çeşitli vesilelerle dua ederler. Yahudilerin en büyük hedefi, bu mabedin eski ölçülerine göre yeniden yapılmasıdır. Beyt-i Mukaddesin eski ölçülerle yeniden yapılabilmesi için bugünkü Kubbetü’s- Sahranın ve Mescid-i Aksa’nın yıkılması gerekmektedir.


Gördüğünüz gibi, İki mübarek Mescidin bulunduğu alan Tapınak denilen binanın yeniden inşa edileceği bölgedir. Batı duvarını diğer duvarlarla beraber yeniden inşa edecekseniz, Mescid-i Aksa'yı ve Kubbetü's Sahra'yı yıkmanız gerekir. Başka yolu yoktur. Asırlardır Yahudilerin en büyük hayali bu olmuştur.

Adnancıların, "Oktar, Süleyman Mabedini, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yerden başka yere yapalım dedi" sözü bir aldatmaca ve saptırmadır. Güya Oktar'ı savunuyorlar. Çocuk kandırıyorlar. Neden doğruyu söylemiyorsunuz? Müslüman asla ve kat'a yalan söylemez. Yahudilerin (İsrail'in) yapacağı binaya destek olmak, Mescid-i Aksa ve Kubbet'us Sahra'nın yıkılmasına destek olmaktan başka bir şey değildir. Hiç çark etmeye çalışmayınız.

Bu da Oktarın ve Adnancıların önceden bolca yazıp çizdikleri şey (Linkten öncesi şahsıma ait ifadelerdir):

Süleyman As. Mabedinin yeniden yapılması için Mescid-i Aksa'nın yıkılması gerektiğini söyleyenlerin başında Adnan Bey geliyor.

Bugün o sözlerini çöpe atıp, gelin beraber Süleyman Mabedini yapalım diyorsa ya aklından şüphelenilir ya da hainliğinden.

Hainliği Adnan kardeşime yakıştıramıyorum. O yüzden Allah şifa versin. İyileşsin inşallah. Bu vartadan kurtulsun, diliyorum.

Buyrun Buradan Bakınız:

http://us2.harunyahya.com/Detail/T/...62/MESCID-I_AKSA_SALDIRISI_VE_SON_KEHANET_-3-

Ordan pasajlar:

Büyük olasılıkla Müslümanlar ve Yahudiler arasında büyük bir savaş başlatacak olan Mescid-i Aksa'yı yıkma ve yerine Tapınak'ı inşa etme çabalarından bahsediliyor.

Ve eğer Tapınakçılar ve de onların modern versiyonları olan masonlar bu "yeryüzü Kudüs'ü"nün 2000 yılında başlayacağını hesaplıyorlarsa, İsrail'in Mescid-i Aksa'yı yıkmasına da canla-başla destek olacaklardır. Çünkü "yeryüzü Kudüs'ü"nün, yani Kudüs'ten yeryüzüne yayılacak Mesihi Yahudi egemenliğinin anahtarı, Kudüs'teki Tapınağın yeniden inşasıdır.

Uzun yıllar Kudüs'te çalışan Amerikalı arkeolog Gordon Franz, bu konudaki gözlemlerine dayanak şöyle diyor:

"Emin olduğum bir şey varsa, Tapınak'ı yeniden inşa etmeyi hedefleyen Yahudilerin o iki camiyi mutlaka yıkmak istiyor oluşlarıdır. Bu yıkımın nasıl olacağı konusunda kesin bir fikrim yok ama olacaktır. Yıkacaklar ve burada onun yerine bir Tapınak inşa edecekler. Ne zaman, nasıl yapılacak bilmiyorum, ama yapılacak."

Bu da Oktarın Süleyman Mabedi teklifi:

Adnan Oktar nereye koşuyor?

Sanhedrin Hahamlarına hitap eden Adnan Oktar

Haham: “Uygulamaya dökmeliyiz. Çok hızlı sonuçlar almalıyız. Bu ortak vizyonumuz için neler yapacaksınız sayın Oktar?”

Oktar: "Akşam düşündüm. Süleyman As. Mabedi en fazla 1 yıl içerisinde yapılabilir. Aynı mükemmellikte tekrar yapılabilir.

Kaynak: Harun Yahya .NET - Sayın Adnan Oktar'ın İsrail'in Sanhedrin Hahamlarıyla Görüşmesi

http://www.harunyahya.net/V2/Lang/en/Pg/WorkDetail/Number/13312


Bakara, 114: Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.

İSRÂ 1: Bir gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muhammed As.) kulunu Mescid-i Harâm’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, görendir.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Sayın A.Oktar'ın yüzseksen derece dönmesinin sebebi ne
olabilir?

Telagram işkencesine maruz kalmış
olabilir.Veya cin çarpmış olabilir.Çünkü kendisi dediki TV'de(Bir çok TV'de
çıkıyor)Cinlerden faydalanıyoruz.Onları istihbarat elemanı olarak
kullanıyoruz.Onlardan haber alıp biligiler topluyoruz.
Bir başka
ihtimalde.İsrail ve ABD A.Oktar'a Mehdilik teklifi yapmış
olabilirler.
Karşılığında İsrail'i eleştirmemesi ve Süleyman Tapınağının
yapılmasını desteklemesi.

Şeyh Nazım Kıbrisi, Cübbeli Ahmet Hoca'ya
diyorki:"Mehdi İstanbul'da çıkacak"(Facebookta videosu var)

Şeyh Nazım
Kıbrisi'nin vekil hocalarından Bursalı Ahmed Yasin de diyorki:"Mehdi(A.S)'ı
gördüm"

http://www.ahirzamansohbetleri.com/2010/12/01/video-thumb-seyh-ahmet-yasin-hz-mehdia-s-mi-gordugunu-anlatiyor-hq/
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Sayın Oktar diyorki:"Ben Seyitim.(Yani peygamerimizin soyundan
geliyorumuş)

Sayın Oktar'a Seyid Muhammed Adnan Hoca diye hitap
ediyorlar.

Sayın Oktar değişik TV'lere çıkıyor.(KOCAELİ TV-KAYSERİ TV-ÇAY
TV-K.MARAŞ AKSU TV-G.ANTEP OLAY TV vs.)

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bak
Başbakanımız kükremiş, güzel. Biz işte bunları sürekli duyalım. Duyuyoruz zaten
ama yine duymak istiyoruz. Asla olmaz. Kardeşim, ne demek? Ben
diyorum seyitim, Arap kökenliyim, aynı zamanda Çerkezlik de var kanımda,
Türkmenlik de var.
Şimdi ben ne yapacağım? Hem Türkçe öğreneceğim, hem
Çerkezce öğreneceğim, hem de Arapça mı öğreneceğim yani? Bu nedir? Nasıl bir
mantık?

http://us1.harunyahya.com/Detail/T/...OCAELI_TV_DEKI_CANLI_ROPORTAJI_(24_EYLUL_2010
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Bazı bilgiler keşfe dahi dayansa dinde kesinliği yoktur, zan ifade eder.Yani Mehdi aleyhisselamın şurdan veya burdan çıkacağı gibi hususlar...Sahte mehdilerin , cesaretlendirilmemesi gerekir.Ortaya çıkanlarını hiçbiri mehdiazam değilir.Bu iş cahillere bırakılmaz.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Acaba Adnan Oktar'ı savunan kişi ortalarda dolaşan Pisi Pisi videoları hakkında ne diyor...
Bizi kimsenin özel hayatı ilgilendirmez...
Bir insanın kadınlara muazzam bir zaaf sahibi olabilir,bu zaaf sebebiyle canlı yayında 3 kadını birden taciz edebilir ve sarkıntılık edebilir...
Bu bizi alakadar etmez çünkü hesabını ALLAH'A verecek...
Ama sen yanına 3 tane açık saçık kadın alıp bir yandan onlara asılıp bir yandan Allah'tan ve peygamberinden bahsedersen işte bu bizi ilgilendirir...
Kimsenin manevi değerlerimizi bu şekil ayaklar altına almaya hakkı yoktur...
Birde utanmadan ben Mehdiyim dersen iyice bizi konunun içine çekmiş olursun ki...
İstikbalde zuhur edeceğine iman ettiğimiz o mübarek zatın alametlerinde(HAŞA) Kadınlara sarkıntılık edecek veya onlara PİSİ PİSİ diyerek taciz edecek diye bir bahis yok(HAŞA)

Sayın A.Oktar kendi stüdyolarında aynı anda bikaç TV'ye bağlanarak canlı yayın yapmaktadır.Sunucu kızlar kendi talebeleri.Milyonlarca insanın karşısında yani ekranda bu kızlara asılıyor.Onlara zaman zaman iltifatlar ediyor.

Bir örnek vereceğim.(G.Antep OLAY TV)
Kızın birine diyorki:"Ne güzel gözlerin var?" Öbür karşısındaki kızada diyorki:" Kıskanma gıpta et.Böyle durumlarda kıskanılmaz,gıpta edilir."

Daha bir çok örnek verebilirim.

Utanmadan sıkılmadan birde takva(günahtan sakınma) dan bahsediyor.
Ekran önünde böyle yapıyorsa,ekran arkasında kim bilir neler söylüyor vede yapıyordur.
Takva sahibi bir müslüman olduğunu iddia eden üstelik Mehdi iddiasında bulunan biri nasıl olurda dil zinası,göz zinası vs. yapabilir.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Sayın A.Oktar'ın yüzseksen derece dönmesinin sebebi ne
olabilir?

Telagram işkencesine maruz kalmış
olabilir.Veya cin çarpmış olabilir.Çünkü kendisi dediki TV'de(Bir çok TV'de
çıkıyor)Cinlerden faydalanıyoruz.Onları istihbarat elemanı olarak
kullanıyoruz.Onlardan haber alıp biligiler topluyoruz.
Bir başka
ihtimalde.İsrail ve ABD A.Oktar'a Mehdilik teklifi yapmış
olabilirler.
Karşılığında İsrail'i eleştirmemesi ve Süleyman Tapınağının
yapılmasını desteklemesi.

Şeyh Nazım Kıbrisi, Cübbeli Ahmet Hoca'ya
diyorki:"Mehdi İstanbul'da çıkacak"(Facebookta videosu var)

Şeyh Nazım
Kıbrisi'nin vekil hocalarından Bursalı Ahmed Yasin de diyorki:"Mehdi(A.S)'ı
gördüm"

http://www.ahirzamansohbetleri.com/2010/12/01/video-thumb-seyh-ahmet-yasin-hz-mehdia-s-mi-gordugunu-anlatiyor-hq/

Ahmed Yasin, itibar edilecek biri değil. Bizzat konuşmalarını sitesinden okudum. "Ben Şeyhim. Sizi terbiye edicem" filan diyordu. Ben Şeyhim diyen adamdan kaçmak lazım. Delilimiz Hadis-i Şeriftir: "Biliniz ki kim alimin diyorsa o cahildir"...

Bu Ahmed Yasin, Oktar'ı hiç tanımıyormuş gibi onu Mehdi ilan etmiştir. Kulağımızla duyduk. Gözümüzle gördük. Velhasıl itibar edilmeye...
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
-

A.OKTAR DİYORKİ:"İsrail’in de kılına dokundurtmayız"

http://harunyahya.net/V2/Lang/tr/Pg/WorkDetail/Number/17677

İsrail'in kurulmasından itibaren 1948 yılından beri Müslüman Filistinli kardeşlerimizin büyük bir bölümünü çocuk,kadın yaşlı demeden katleden zalim terörist bir devlet bir müslüman nasıl savunur?

Topraklarının 3/2 si işgal edilip ellerinden alınmış.Bir kısmı başka devletlere sürülmüş.Evleri barkları yıkılan,arazileri talan edilen,fakirlikten dolayı göç edemeyip kamplarda(Derme çatma barakalarda,çadırlarda yaşayan)ve oralardada rahat bırakılmayıp insan kasabı Ariel Şaron'un emriyle katl edilen(Sabra ve şatilla kampları)mazlum Filistinii kardeşlerimizi savunacağına utanmadan sıkılmadan diyorki:"İsrail’in de kılına dokundurtmayız"


Yazıklar olsun.Hemde binlerce kez yazıklar olsun.Üç kuruşluk dünya mefaati için dinini satanlara........

 
Üst