Acının Ardından Gelen İncecik Rahmet Yeli

saf deha

Profesör
Katılım
26 Kas 2007
Mesajlar
1,307
Tepkime puanı
120
Puanları
63
Konum
ankara-kayseri
Acının Ardından Gelen İncecik Rahmet Yeli


Neye yarayacak ki şu dünyada
Gözüm olsa sözüm olsa rüyaya
Özüm başka yerde olduktan sonra
Ten serap seyrinde dil bitap kalır…


Ey varlığa güvenen ve arkasında kaf dağının hazineleri olduğuna inanan; ona koşmaktan bıkmadan usanmadan ömrünü tüketen nefsim, her gaflete iten adımın ateşin içinde yakmakta tenimi. Yaktıkça ihtiyarlık ve zamana dayanamayan, her hücresinin tükendiğini görmeyen, aynalara küstüren nefsim; her makyaj malzemesinde, ya da estetik ameliyatında ayakta durmakla kendimi neden kandırıyorum ki… Ey nefsim, en çok kötülüğü sen yapıyorsun bana. Senden başka hakiki bir düşmanım var mı ki…

Uykudan uyandığında, sakalımın çıktığını olduğum tıraşta fark ediyorsun. Tıraş olmazsam olmuyor ki… Oysaki uyumuş ve zamanı hissetmeden o sabaha ulaşmışım! Deseler ki öleceksin ve uyandığında hesaba çekileceksin inanır mısın, yoksa uyudum ve uyandığımda yaşayacağım mı dersin? Zaman ile haşır neşir olmaya devam ederim ve geride bıraktıklarımı tefekkür edip, baktırmazsın. Her an sanki garantidir kalmak için bu dünyada. Hiç aklımda değildir ölüm, asla…

Ey nefsim bu yüzden öylesi azdırırsın beni, benliğim borsada hep tavan yapar ve bende kazandım diye sevinir fakat kazandıklarımı harcayamadığım bir ömrü harap ederim. Hep perde vardır seninle benim aramda. Gerçek yüzünü görmem mümkün olmaz ya da yardımcı edindiklerini. Sadece bir ses duyarım senden bana gelen. Öylesi güzel gelir ki, sanki hep ihtiyacım olanı bilir ve söylersin. Bana cesaret verirsin. Sonlar ne kadar kötü olsa, yine senin sesini ararım. Sanki tek dostum senmişsin gibi hissederim. Nasıl bir gaflettir ki bu, nasıl akıllıyım diye övünen ben, seni dinlerim ki…

Ey nefsim, her eğlenceden, her içilenden, her yenilenden sonra onun sarhoşluğunu arar dururum. Ağrılarım, hazımsızlıklarım, yorgunluklarım olsa da, yeniden dirilmek için çözümler bulduğum ilaçlar yanı başımdan eksik olmaz. Verdiği korkunç acıları o ilaçlarla unutuveririm. Yine aynılarına devam ederim. İnsan bir şeye muhtaç olduğunu bilsin hele, öylesi alışkanlığı olsun derinden yeter ki, onlara kavuşmak için ne tavizler vermez ki… Beni böylesi sarhoş eden, bu kötü rüyadan uyandırmamakla en büyük kötülüğü yine sen yapıyorsun. Ben o rüyaya inanmasam bile inanmaya devam etmek zorunda hissedişim neden? Bu kötülüğü neden yapıyorsun bana?

Ey nefsim, sen bana lazımsın ama sana kul olmam demek, bu uyuşmuş ve sarhoşluğu yaşamam demek. Kumar, içki, sigara… Ve daha neler benimle yaşamı paylaşırken, onlarla dostluğumu normalmiş gibi görürüm. Aklımı demir tellerle çevrelemekle, o esareti kabullenmem kolaylaşır ama bir şimşek gibi tenime giren şiddetli acılar, seni sorgulamaya iter. İşte o zaman kulağıma ezan sesi gelir ve ilahi bir mekân açılır gözlerime. Kalbimi heyecan sarar. İşte bu an çok kısa ve önemlidir. O sese gidersem, nefsim bana köle olur. Ama gitmek için şüphe duyarsam “Kırkından sonrası azanı teneşir paklar…” hesabı, dönüşü olmayan acıları, yangınlarla yaşamak kader olur… Bu ince çizgi hayatımızda ölene kadar zaman zaman sunulur önümüze.

Allah sabreder
Kontrol elinde seyreder!

O ince çizgiyi görüp, yolunu değiştirenlere ne mutlu…

Saffet Kuramaz
 
Üst