ABDULKADİR GEYLANİ HZ.nin HAYATI

melde

helina_roje
Katılım
7 Haz 2006
Mesajlar
2,238
Tepkime puanı
24
Puanları
0
Konum
Ankara
EVVELİ HÛ, ÂHİRİ HÛ, ZÂHİRİ HÛ, BÂTINI HÛ
HÛ YA ABDÜLKADİR-İ GEYLÂNİ


"Dünya bir çarşıdır, bir pazar yeridir. Yakında kapanır, dağılır. Size yalnız fânileri gösterecek ve onlara bağlanmanıza sebep olacak kapıları kapatınız. Allah’ın kudretini görmenize ve yalnız O’nu sevmenize vesile olacak kapıları açınız.."



ŞEYH SEYYİD ABDÜLKADİR GEYLANI HAZRETLERİNİN BABA TARAFI SOY ŞECERESİ




1
Hz İmam ıAli [Necef]
H 40
M 660

2
Oğlu Seyyıd İmam ı Hasan [Medine]
H 50
M 670

3
Oğlu Şerif Hasanül Müsenna (Şeyh Hasan Şazili ceddi)



4
Oğlu Şerif Abdullah Muhid



5
Oğlu Şerıf Musa El Cevni



6
Oğlu Şerif Abdullah Sani



7
Oğlu Musa Sani



8
Oğlu Şerif Davud



9
Oğlu Şerif Muhammed



10
Oğlu Şerif Yahya



11
Oğlu Şerif Ebu Salih Cengi



12
Oğlu Şerif Abdülkadir Geylani [Bağdat]




(Kadriyye Tarikatı Piri)
H 561
M 1165




ŞEYH SEYYID ABDÜLKADİR GEZLANİ HZ.LERİNİN ANNE TARAFI SOY ŞECERESİ



1
Hz İmam ı Ali [Necef]
H 40
M 660

2
Oğlu Seyyid İmam ı Hüseyin [Kerbela]
H 61
M 680

3
Oğlu Seyyıd İmam ı Zeynelabidin [Medine]
H 94
M 712

4
Oğlu Seyyıd İmam ı Muhammed Bakır [Medıne]
H 113
M 731

5
Oğlu Seyyıd İmam ı Ca’fer i Sadık [Medine][U1]
H 148
M 765

6
Oğlu Seyyid İmam ı Musa i Kazım [Bağdat]
H 183
M 799

7
Oğlu Seyyid İmam ı Ali Rıza [Meşhed]
H 203
M 818

8
Oğlu Şeyh Seyyıd Ca’fer i Sani



9
Oğlu Şeyh Seyyid Musa



10
Oğlu Şeyh Seyyid Kemaleddin



11
Oğlu Şeyh Seyyid Abdullah



12
Oğlu Şeyh Seyyid Mahmud



13
Oğlu Şeyh Seyyıd Cemaleddin



14
Oğlu Şeyh Şeyyid Abdullah



15
Kızı Seyyide Fatıma



16
Oğlu Şeyh Seyyıd Abdülkadir Geylani [Bağdat] (Kadriyye Tarikatı Piri)
H 561
M 1165




Hazreti Pîr Seyyid Sultan Abdülkadir Geylani Kaddesallahü Sırrahül Azîz ve Hakîm, velayet burcunun batmayan güneşi, bütün velilerin piri, intisab edenlerin mutluluğa erdiği hidayet sancağı, ebedi saadetleri kendinde toplayan, maddi ve manevi tertemiz bir yolun mensubu ve Hazreti Muhammed’in (s.a.v.) soyundan gelen torunudur. Tüm tarikatlar, hikmet ve ilim yolları, kaynağı Hz. Muhammed (s.a.v.) ummanı olan O yüce pınardan beslenmişlerdir.

Yüce vasıflarını dile getirmede kelimelerin güçsüz kaldığı o yüce veli kamil insan, Gavsül Azam, Velayetin Sultanı, Sultanü’l Evliya, Sertacü’l Evliya, Kutbu’r Rabbani, Gavsü’s Samedani gibi yüce sıfatlarla anılır.

Hazreti Abdülkadir Geylani, 1077 (hicri 470) yılında, Peygamberimizin vefatından 445 yıl sonra, Hazar denizinin güneyinde Geylan kasabasında doğmuş, 1165 (hicri 562) yılında 91 yıllık muhteşem bir ömürden sonra, yani 833 yıl önce bu aleme veda etmiştir. Soy itibariyle hem Seyyid, hem de Şerif idi. Yani soyu, babası Seyyid Musa tarafından İmam-ı Hasan Efendimiz’e, annesi Fatma Hatun tarafından da İmam-ı Hüseyin Efendimiz’e dayanıyordu. Onun için şu ibare meşhur olmuştur: “Veliler Sultanı Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile Rabb’ine vasıl oldu.”

Doğacağı Ramazan ayının ilk gecesi babası Seyyid Musa Cengi bir rüya görmüştü: Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed (A.S.), ashab ve bütün evliyayı kiram bir yere toplanmışlardı. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Ya Musa, Oğlum! Gücü herşeye yeten ve herşeyin sahibi olan Cenab-ı Allah, bu gece sana insanların üstünde müstesna bir erkek evlat hediye etti. Bu evlat benim evladımdır. Ne mutlu sana..”

Abdülkadir hiçbir çocuğa benzemiyordu. Ramazan günleri annesinden süt emmiyor, yöre halkı ramazanın giriş çıkışını onun bu durumuna göre tayin ediyordu. 18 yaşında çobanlık yaparken bir ineğin, hikmeti ilahiye ile “Sen bunun için yaratılmadın,” demesi üzerine annesinden izin alıp ilim tahsili için Bağdat’a geldi. Yolda kervanın yolunu kesen eşkiyalara annesine doğruluktan ayrılmayacağına dair verdiği söz için parasını saklamadan vermesinden dolayı eşkiyalar utanıp tövbekar oldular.

Hammad-ı Debbas Hazretleri Bağdat’ta ilk mürşidi olmuş, uzun yıllar ilim tahsili ve vazu nasihatla meşgul olduktan sonra, Bağdat’tan uzaklaşıp 25 yıl çöllerde uzlete çekilmiş ve kimseyle görüşmemiştir. Bu süre içerisinde kendini ayakta tutacak kadar çöldeki bitkilerle beslenmiş, Peygamber Efendimiz’in ruhaniyyetinde terbiye görmüş ve Hızır (A.S.) ile arkadaşlık yapmıştır. 25 yıl sonra Bağdat’a dönmüş ve tüm insanlık alemine bir hakikat güneşi olarak doğmuştur.

Bağdat’a gelince tüm halk onun nasihatlarını dinlemek için toplanmış, konuşmaya başlayamaması üzerine, Fahr-i Kainat Efendimiz’in ruhaniyyeti teşerrüf etmiş, ağzına yedi defa üflemiş ve O’na “Konuş, ya oğlum Abdülkadir; insanlara vaaz ve nasihatta bulun,” diye buyurmuşlardır. Bundan sonra Hz. Pir Efendimiz, durmaksızın kaynayıp coşan bir rahmet, hikmet ve ilim pınarı gibi tüm insanlara, susamış gönüllere hayat vermiştir ve hala da hayat vermeye devam etmektedir.

Evet, Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri, ölümünden sonra bile tasarrufu ve himayesi devam eden velayet burcunun şahıdır. Birgün İbrahim bin Ethem’den bahsederlerken tesadüf ettiği talabelerine “Yazık, ona çok üzülüyorsunuz değil mi? Eğer zamanımızda olsaydı onu sarayında, tahtından ayırmadan irşad ederdik,” diye buyurmuşlardır. Bugün dahi aynı o gün ve o dakika gibi, O’nun himmet ve tasarruf eli, eskilerin katlandığı sıkıntı, zahmet ve belalara maruz bırakmadan Hakk’ı arayan Hak yolcularının üzerindedir. Biraz gayretle tefekkür edip anlayabilenlere ne mutlu!

Bir defasında şöyle buyurmuştur: “Hallac-ı Mansur, yanıldı. Ne var ki, zamanında elinden tutacak kimse çıkmadı. Bana gelince, her yolda kalanı sırtıma alanım. Arkadaşlarım, müridlerim, sevenlerim, ta kıyamete kadar, ne zaman darda kalsalar, ellerinden tutacağım. Her ne niyetle olursa olsun ismimizi anan ve kapımıza gelen herkese yardım elimiz uzanır. Ey şurada duran! Atım hızla yol alır. Mızrağım mutlaka hedefe isabet eder. Kılıcım kından çıktı, hem de keskindir. Her an seni korumaktayım, ama sen gafilsin; anlayamazsın.”

Seyyid Sultan Abdülkadir Geylani Hazretleri hem maddi ilimlerde hem de manevi ilimlerde devrinin tek otoritesi idi. O alimdi, pirlerin piriydi, kaynağını Habib-i Kibriya’nın o sonsuz deryasından alıyordu. Bilgi yönünden herkes O’na muhtaçtı. Soruyorlardı da, soruyorlardı. O da durmadan, dinlenmeden cevap veriyordu da cevap veriyordu. İnsanlara, istedikleri her neyse, Rahman’ın bitmez tükenmez Hazinesinden dağıtıyordu.

“Dünyayı ne yapmalı? Dünyalığı neylemeli?” diye soranlara “O’nu kalbinden çıkar, eline al. Böyle yap, artık dünyanın ve dünyalığın sana zararı olmaz,” diye cevap verirdi. Bazan da, malın-mülkün su gibi olduğunu, gemi gibi üzerine binene yol aldıracağını, içine alanı ise helak edip batıracağını söylerdi. O, manevi bakımdan eşi bulunmaz bir hazine olduğu gibi, maddi bakımdan da insanların en zengini idi. Fakat onun zenginliği hep fakirlerin, muhtaç ve yetimlerin yaralarını sarıyordu. Çünkü O, aynı zamanda insanların en cömertiydi. Üzerine hiç sinek konmamasının nedenini soran talebelerine şöyle demişti: “Evlatlar, sinek, bal ve pekmez neredeyse oraya üşüşür. Benim üzerimde ne dünya pekmezi, ne de ahiret balının işareti vardır. İşte bunun için üstümde sinek durmaz.”

Bir keresinde kendisinden ihsan umarak gelen, doğduğu köyde çobanlık yapan bir çocukluk arkadaşını, en güzel biçimde misafir ettikten sonra, giderken de ona en iyi cinsinden bir kısrak ve yüz altın vermesi üzerine, arkadaşı Abdülkadir Geylani Hazretlerine kendini tutamayıp: “Ya Abdülkadir! Bu koyunlar, bu çobanlık bana çoktur. Şu sarayın, köşkler, dünya ve yıldızlar da sana azdır,” diyerek O’nun cömertliği ve inceliği karşısında hayranlığını dile getirmiştir.

Bir keresinde de Onun debdebe ve saltanatını kıskanan bir yahudinin gelip, “Ya Gavs, sizin peygamberiniz ‘Dünya müminin cehennemi, inanmayanın ise cennetidir’ diye buyurmuşken, bir senin şu ihtişamına bak, bir de benim şu sefil ve fakir halime bak. Bunu nasıl izah edersin?” demesi üzerine atından inip adama sağ kolundan cübbesinin yenine bakmasını söylemiştir. Adam orda Geylani’nin cennetteki durumunu görüp hayranlık ve hayret içinde kalmış ve şimdi Geylani Hazretlerinin cennete nisbetle cehennemde olduğunu söylemiştir. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin sol kolundan bakan adam orda da cehennemdeki kendi durumunu görmüş, korku ve dehşet içinde kalarak dünyanın cehennemdeki yere nisbetle kendisi için bir cennet olduğunu itiraf etmiş ve pişmanlık içerisinde tövbe ederek Hz. Pir’in huzurunda müslüman olmuştur.

O’nun daha pek çok tasavvufi kerametleri anlatılagelmiştir. Şeytanın bir cihetten seslenip üzerinden şeriatın kalktığını söylemesi üzerine ilahi ilmi vukufiyetiyle bunu sezip “sus, ey melun” diye cevap vermesi; bir ölüyü mezardan Hz. İsa Peygamber gibi “Allah’ın izniyle kalk,” diyerek diriltmesi; hizmetinde bulunan bir aşçıyı, birkaç saniye içinde aslında o aşçıya 12 sene gibi gelmesine rağmen tayy-ı zamanla imtihan etmesi; saldırıya uğrayan bir hanımın onun ismini anarak ondan yardım dilemesi üzerine elindeki asayı mescidinden atarak saldırganı uzaklaştırması onun sayısız kerametlerinden sadece birkaçıdır.

Maddi ve manevi ilimlerdeki derinliği ve üzerindeki manevi lütuf ve rahmetle dinin esaslarını yeniden dirilttiği için kendine “dinin dirilticisi” anlamında “Muhyiddin” denmiş, O da bu ismi Endülüs’te dünyaya gelen ve “Şeyhül Ekber” namıyla ün salan manevi evladı İbni Arabi’ye vermiştir.

Manen aldığı selahiyet ve emirle birgün Bağdat’ta zamanın kutbu (sahibüzzaman) olduğunu ve ayaklarının bütün evliyanın boynu üzerine olduğunu ilan etmiş ve bütün evliya da onun bu sözünü tasdik etmişlerdir. O’nun bu üstün halini, makamını ve mertebesini anlayan, bilen ve tasdik eden ve Seyyid Abdülkadir Geylani’den 150 yıl sonra dünyaya gelen Şah-ı Nakşıbend Efendimiz “Bütün evliyanın boynu üzerine olan Geylani’nin ayağı benim gözümün nuru üzerine olsun,” diyerek mukabele etmiştir. Rivayete göre, birgün uzun bir süre hiç hareketsiz durduğunu gören ve bunun nedenini soran talebelerine Geylani Hazretleri, “Velayet kokusu Buhara’dan geliyor,” demiştir. Bahaüddin bin Muhammed El-Buhari Hazretleri Hacca giderken Hz. Pir’in türbesini ziyaret etmiş; bu sırada manevi bir halle, Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretlerinin elinin kalbine nakşedildiğini ve kabz halinin çözüldüğünü gördüğünden kendisine “Şah-ı Nakşibend” lakabı takılmıştır. Geylani’nin feyz ve himmetinden istifade ederek ona olan minnettarlığını, muhabbetini izhar eden Şah-ı Nakşibend Efendimiz, bu hususu şu müstesna şiirinde dile getirir:

Her iki alemin sultanı Şah Abdülkadir
Evladı Ademin hakanı Şah Abdülkadir,
Arşın, Kürsi’nin, Kalem’in ayı hem güneşi,
En büyük nurdan bir kalb nuru Şah Abdülkadir.
Bu şiir mana büyüklerinin birbirini nasıl anladıklarını, birbirlerine nasıl muhabbet ettiklerini, nasıl yardımlaştıklarını ve manen nasıl tevhid sancağının taşıyıcıları olduğunu gösteren bir ibret tablosudur. Bu tablo bize bu büyüklerin ardından yürüyenlerin, birbirlerini nasıl anlayıp muamele edecekleri hususunda bir anahtar hüviyetindedir.

Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretleri oğluna şöyle vasiyet etmiştir: “Tasavvuf öyle bir haldir ki, o hale kimsenin laf ile varması mümkün değildir. Onun için bir fakire rastlarsan ilmine dayanarak onunla münakaşa etme, itirazda bulunma. Gönlünü almaya bak. Şunu iyi bil ki, tasavvuf sekiz hal üzeredir: 1. Merhamet ve şefkat, 2. Doğruluk, 3. Sadakat, 4. Cömertlik, 5.Sabretmek, 6. Sır tutmak, 7. Fakirliğini ve acizliğini bilmek, 8. Rabbine şükretmek.”

Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne hayranlıklarını ve minnettarlıklarını anlata anlata bitiremeyen Hak aşıklarından birkaç mısra şöyledir: Yunus der ki:

Seyyah olup şol alemi ararsan
Abdülkadir gibi sultan bulunmaz
Ceddi Muhammeddir, eğer sorarsan
Abdülkadir gibi sultan bulunmaz

Hak yeri yaratıp göğü düzeli
Hoş nazar eylemiş ona ezeli
Evliyalar serçeşmesi, mana güzeli
Abdülkadir gibi sultan bulunmaz
O zamandan bu yana asırlar asırları kovalamış, ama Seyyid Abdülkadir Geylani Hazretlerinin güneşi hep aynı kalmıştır. O güneş ki, hala ötelerin ötesine ulaştıracak engin ufuklar çiziyor. O, Ebu Muhammed, Kutbu’r Rabbani, insanların ve cinlerin rehberi olan Seyyid Sultan Abdülkadir Geylani’dir. Tam sekiz asırdan fazladır insanların sığınağı, darda kalmışların yardımına yetişici olmaya devam etmiştir. O batmayan güneştir. Menkıbe ve kerametleri sayılamayacak kadar çoktur. Hiçbir velide ondaki kadar çok keramet görülmemiştir.

O, Gavsül Azam’dır; O’na bu ismi Cenabı Hak ihsan etmiştir. Adetleri yırtacak ve akılları donduracak kadar halleri ve keşifleri olmuştur. O, zikri daim, fikri çok, kalbi yumuşak, yüzü mütebessim, ruhu ince, eli açık, ilmi umman, ahlâkı üstün ve soyu temiz bir Zat-ı Şeriftir. O ve onun yolunun nurdan halkaları, ömür denilen sermayeyi en güzel şekilde yaşayarak bu yüksek makamlara hak kazanmışlardır. Onlar ehli sünnet üzere doğru bir itikat, sabır, gayret, doğruluk, güzel ahlâk, ihlas ve diğer pek üstün meziyetlerle kulluk makamının en üstün noktalarına ulaşmışlardır. Onları anlamak ancak onların gittiği nurlu yolun yolcusu olmakla, yani İslamiyet’i yaşamakla mümkündür. Onu sevmek saadet tacı, onun ahlâkıyla ahlâklanmak sonsuz kurtuluş ilacıdır. Çünkü O’nun namı: Hazreti Pir Seyyid Sultan Abdülkadir Geylani Kaddesallahu Sırrahul Aziz ve Hakim’dir.
 

Bedrin_Aslanı

Profesör
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
1,792
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Allah C.C razı olsun kardeşim.
İnşa'Allah onun şefeatine kavuşabiliriz.
 
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
MUAZZAM BİR DEHA; HZ. ABDULKADİR (ks.)

HAZRET-İ GAVS’UL ÂZAM (KS.) İÇİN NE SÖYLEDİLER?

Selamun Aleykum Aziz Müminler!
Bu çalışmamızda sizlere, yeryüzüne nâdiren teşrif eden o müstesna zâtlardan olan Pîr Abdulkadir Geylanî Hz. leri (ks.) hakkında, evliyâyı kiram hazerâtının tasavvufî kaynaklarda geçen kıymetli sözlerini sunuyoruz. Allah’ın (cc.) rızâsı, rahmeti, bereketi, ihsânı ve inâmı hepinizin ve hepimizin üzerine olsun. Cenâb-ı Hakk (cc.) bu duamızı, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) hürmetine ve Sevdiklerinin hürmetine ve de Hz. Gavs’ın (ks.) hürmetine kabul buyursun.

Osman b. Merzuk el-Kureşî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin, tarikatta Allah ve Resulü’nden (s.a.v) başka hiç kimseye minneti yoktur.

Pîr Ahmed er-Rufâî (ks.);
Devrimizde O’nun bir ikincisi yoktur. Bağdat’a gittiğinizde sakın ola ki, O’nu ziyaretten önce hiçbir iş yapmayasınız. Ahvâl sahibi oraya gider de -Şeyh vefat etmiş olsa dahi- O’nu ziyaret etmezse, hali kendisinden çekilip alınır. O’nu ziyaret etmeyene yazıklar olsun.

İbn-i Arâbî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’den sonra, aynı velâyet makamını, aynı yetki ile işgal edebilecek bir velinin mevcut olup olmadığını gayb aleminden öğrenmek istedim. Ve şundan haberdâr oldum ki;
Kullarının üzerinde Kâdir ve Kâhir olan Allah-u Teala (cc.) böyle bir veliyi sırr-ı kaderde tayin etmemiştir. Abdulkadir Geylanî’nin makâmı, hiçbir veliye nasip olamayan bir makamdır. Kendilerinden sonra dahi, o mertebede bir gavs gelmeyecektir.

M. Bahaeddin Nakşibendi (ks.)
İki âlemin padişahı Abdulkadir (Geylanî) ‘dir. Server-i evlâd-ı Adem, Abdulkadir’dir. Güneş, ay, arş, kürs ve kalem; kalplerin nuru hep Abdulkadir’dir.

Yunus Emre (ks.);
Şiirinden:
Şu dünyayı gezseniz, Abdulkadir (Geylani) gibi bir er (Veli) bulunmaz.

Eşrefoğlu Rumi (ks.);
Müzekkin Nüfus Adlı Eserinden:
Azizim! Bu zamanda Abdulkadir Geylanî gibi rehber insan nerdee!

Ebu Meyden Mağrıbi (ks.);
Abdulkadir Geylanî, kendilerinden ilim öğrendiğim hocaların en büyüklerindendir.

Abdulhakim Arvasi (ks.);
Hep, Bağdat’ta Abdulkadir Geylanî’nin türbesi civarında ikamet edip, orasını vatan edinmek arzusunu taşımışımdır.


İzzeddin b. Abdusselam (ks.);
Abdulkadir Geylanî, şüphesiz evliyaullahın sultanıydı.

Abdurrahman Tafsunci (ks.);
Vefatından kısa bir süre önce buyurdu:
Ey Oğul! Sana vasiyetimdir. Abdulkadir Geylanî’ye her zaman saygı ve hürmetini muhafaza edip, emirleri üzere hareket eyle, hizmetinden ayrılma.

Tâc’ül Arifin Ebu’l Vefa (ks.);
Müridlerine Hitâben Buyurmuştur:
Evlatlarım! Abdulkadir Geylanî’yi gördüğünüzde hemen ayağa kalkın ve bilin ki evliyaullahtan büyük bir zât geliyor.

Ebusaid Kaylavi (ks.);
Abdulkadir Geylanî karşıtlarının gücü, O’nun gücü karşısında çok zayıf kalıyor. O, zamanındaki evliyaullahın çiçeğidir. Yeryüzündeki insanların, Allah’a en yakın ve O’na (cc.) en sevimli olanıdır.

Ahmed Kuddusi (ks.);
Ahir zamanda cehalet, gaflet, tembellik, bidat, ziynet ve dünyevi meşguliyetler çok olduğundan dolayı, Abdulkadir Geylanî’nin tariki bu ümmete rahmettir.

Bediüzzaman Said Nursi (ks.);
Ben 8-9 yaşlarımdayken, bütün kasabamızda halk Nakşi tarikatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namında bir zâtdan istimdat ederlerken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak “Ya Gavs-ı Geylani” derdim. Ben 3-4 cihetle Nakşi iken, Kâdiri meşrebi ve muhabbeti bende gayr-ı ihtiyâri hükmediyordu.

Abdusselam Esmerî (ks.);
Bahr-i Geylanî öyle bir denizdir ki, her ülkede insanları içine alır.

İmam-ı Rabbani (ks.);
Kavuştuğum makamların (en yüksek ve) sonuncusu Abdulkadir Geylanî’nin istimdadıyla hasıl olmuştur.

İmam Abdullah Yafii (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin kerametleri tevâtür derecesinde olduklarından itiraz edilemiyorlar.

Yusuf Hemedani (ks.);
Abdulkadir Geylani -henüz talebelik yıllarında iken- hitaben:
Şimdiden görür gibiyim; Sen (Abdulkadir Geylani) vaaz kürsüsündesin ve diyorsun ki; Benim şu kademim bütün Evliyaullah hazeratının boynundadır.

Ebubekir el-Betaihi (ks.);
Talebeleriyle birlikte sohbetinin bir bölümünde, Irak velilerinin faziletlerinden anlatırken henüz dünyaya teşrif etmemiş olan kadri yüce bir Veli’den bahsediyordu:
Geylan’lı Abdulkadir, Irak’ın en efdal sekiz velisinden biridir. (Talebeleri O’nu tanımadıklarını belirtince;) O, henüz doğmadı. Doğduğunda (bu dediklerimi) göreceksiniz.

Abdullah-ı Dehlevi (ks.);
İnsanlara feyiz vermekte ve kerametler göstermekte, Abdulkadir Geylani müceddid idi.

Şeyh İsmail Fakirullah (ks.);
Allah’ın bana ihsan eylediği en büyük manevi nimete nail olduğumda, Abdulkadir Geylani bana çok ikramlarda bulundu.

Ebu Abdullah el-Kureşi (ks.);
Abdulkadir Geylani vefatlarından sonra kabirde de, hayatlarındaki gibi kerametleri devam eden dört evliyadan biridir.

İsmail Hakkı Bursevi (ks.);
O, harikulade manevi güç sahibiydi. Abdulkadir Geylani’nin manevi faydaları bende görülebilir; ruhani şeyhlerimdendir.

Adiyy b. Müsafir (ks.);
Bütün şeyhlerin müridlerinden her kim benden feyiz hırkasını istedi ise rahatlıkla giydiriyordum, ama Abdulkadir Geylani’nin müridlerine bunu yapamadım. Çünkü hepsini rahmet deryasında yüzerlerken gördüm. Böyle kimseler denizi bırakıp da bardak ile su dağıtan kişinin yanına gelirler mi hiç!

Ebunecib Sühreverdi (ks);
Abdulkadir Geylani, benim ve bütün evliyaullahın üzerinde tasarruf sahibidir. İstediği tasarrufu yapar.

Ebusuud Şibli (ks.);
O’nun (üstün) tariki diğer evliyaullaha, evliyaullahın tarikatı da O’na gariptir, yabancıdır.

Abdullah ez-Zağbi (ks.);
Ceddim Abdulkadir Geylani hürmetine hastalıklarımın kalkması için dua ederim; hastalıktan eser kalmaz.

Hammad-ı Debbas (ks.);
Mana aleminde O, sarsılmaz bir dağ gibidir.

Abdullah Trabzoni;
(O’nun) Müridini ateş yakmaz.

Necip Fazıl Kısakürek;
O, zahir ve batın ilimlerinde yektâdır.

Not;
Bu yazdıklarımız Evliyaullah tarafından, Abdulkadir Geylani hakkında yazılmış veya söylenmiş olanların bir nehirde sadece damla kadarıdır. O’nun hakikatini anlatmaya ne kalem ne de kelam yetecektir.
:)
 

caddycazz

Profesör
Katılım
4 Ocak 2007
Mesajlar
905
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
49
Konum
memleketteyim
Kardeş yaa yine sen bilirsin ama biraz daha büyük yazarsan daha ii okuyabilirizz..
 
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
HAZRET-İ GAVS’UL ÂZAM (KS.) İÇİN NE SÖYLEDİLER?

Selamun Aleykum Aziz Müminler!
Bu çalışmamızda sizlere, yeryüzüne nâdiren teşrif eden o müstesna zâtlardan olan Pîr Abdulkadir Geylanî Hz. leri (ks.) hakkında, evliyâyı kiram hazerâtının tasavvufî kaynaklarda geçen kıymetli sözlerini sunuyoruz. Allah’ın (cc.) rızâsı, rahmeti, bereketi, ihsânı ve inâmı hepinizin ve hepimizin üzerine olsun. Cenâb-ı Hakk (cc.) bu duamızı, Resulullah Efendimiz’in (s.a.v) hürmetine ve Sevdiklerinin hürmetine ve de Hz. Gavs’ın (ks.) hürmetine kabul buyursun.

Osman b. Merzuk el-Kureşî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin, tarikatta Allah ve Resulü’nden (s.a.v) başka hiç kimseye minneti yoktur.

Pîr Ahmed er-Rufâî (ks.);
Devrimizde O’nun bir ikincisi yoktur. Bağdat’a gittiğinizde sakın ola ki, O’nu ziyaretten önce hiçbir iş yapmayasınız. Ahvâl sahibi oraya gider de -Şeyh vefat etmiş olsa dahi- O’nu ziyaret etmezse, hali kendisinden çekilip alınır. O’nu ziyaret etmeyene yazıklar olsun.

İbn-i Arâbî (ks.);
Abdulkadir Geylanî’den sonra, aynı velâyet makamını, aynı yetki ile işgal edebilecek bir velinin mevcut olup olmadığını gayb aleminden öğrenmek istedim. Ve şundan haberdâr oldum ki;
Kullarının üzerinde Kâdir ve Kâhir olan Allah-u Teala (cc.) böyle bir veliyi sırr-ı kaderde tayin etmemiştir. Abdulkadir Geylanî’nin makâmı, hiçbir veliye nasip olamayan bir makamdır. Kendilerinden sonra dahi, o mertebede bir gavs gelmeyecektir.

M. Bahaeddin Nakşibendi (ks.)
İki âlemin padişahı Abdulkadir (Geylanî) ‘dir. Server-i evlâd-ı Adem, Abdulkadir’dir. Güneş, ay, arş, kürs ve kalem; kalplerin nuru hep Abdulkadir’dir.

Yunus Emre (ks.);
Şiirinden:
Şu dünyayı gezseniz, Abdulkadir (Geylani) gibi bir er (Veli) bulunmaz.

Eşrefoğlu Rumi (ks.);
Müzekkin Nüfus Adlı Eserinden:
Azizim! Bu zamanda Abdulkadir Geylanî gibi rehber insan nerdee!

Ebu Meyden Mağrıbi (ks.);
Abdulkadir Geylanî, kendilerinden ilim öğrendiğim hocaların en büyüklerindendir.

Abdulhakim Arvasi (ks.);
Hep, Bağdat’ta Abdulkadir Geylanî’nin türbesi civarında ikamet edip, orasını vatan edinmek arzusunu taşımışımdır.


İzzeddin b. Abdusselam (ks.);
Abdulkadir Geylanî, şüphesiz evliyaullahın sultanıydı.

Abdurrahman Tafsunci (ks.);
Vefatından kısa bir süre önce buyurdu:
Ey Oğul! Sana vasiyetimdir. Abdulkadir Geylanî’ye her zaman saygı ve hürmetini muhafaza edip, emirleri üzere hareket eyle, hizmetinden ayrılma.

Tâc’ül Arifin Ebu’l Vefa (ks.);
Müridlerine Hitâben Buyurmuştur:
Evlatlarım! Abdulkadir Geylanî’yi gördüğünüzde hemen ayağa kalkın ve bilin ki evliyaullahtan büyük bir zât geliyor.

Ebusaid Kaylavi (ks.);
Abdulkadir Geylanî karşıtlarının gücü, O’nun gücü karşısında çok zayıf kalıyor. O, zamanındaki evliyaullahın çiçeğidir. Yeryüzündeki insanların, Allah’a en yakın ve O’na (cc.) en sevimli olanıdır.

Ahmed Kuddusi (ks.);
Ahir zamanda cehalet, gaflet, tembellik, bidat, ziynet ve dünyevi meşguliyetler çok olduğundan dolayı, Abdulkadir Geylanî’nin tariki bu ümmete rahmettir.

Bediüzzaman Said Nursi (ks.);
Ben 8-9 yaşlarımdayken, bütün kasabamızda halk Nakşi tarikatında ve oraca meşhur Gavs-ı Hizan namında bir zâtdan istimdat ederlerken, ben akrabama ve umum ahaliye muhalif olarak “Ya Gavs-ı Geylani” derdim. Ben 3-4 cihetle Nakşi iken, Kâdiri meşrebi ve muhabbeti bende gayr-ı ihtiyâri hükmediyordu.

Abdusselam Esmerî (ks.);
Bahr-i Geylanî öyle bir denizdir ki, her ülkede insanları içine alır.

İmam-ı Rabbani (ks.);
Kavuştuğum makamların (en yüksek ve) sonuncusu Abdulkadir Geylanî’nin istimdadıyla hasıl olmuştur.

İmam Abdullah Yafii (ks.);
Abdulkadir Geylanî’nin kerametleri tevâtür derecesinde olduklarından itiraz edilemiyorlar.

Yusuf Hemedani (ks.);
Abdulkadir Geylani -henüz talebelik yıllarında iken- hitaben:
Şimdiden görür gibiyim; Sen (Abdulkadir Geylani) vaaz kürsüsündesin ve diyorsun ki; Benim şu kademim bütün Evliyaullah hazeratının boynundadır.

Ebubekir el-Betaihi (ks.);
Talebeleriyle birlikte sohbetinin bir bölümünde, Irak velilerinin faziletlerinden anlatırken henüz dünyaya teşrif etmemiş olan kadri yüce bir Veli’den bahsediyordu:
Geylan’lı Abdulkadir, Irak’ın en efdal sekiz velisinden biridir. (Talebeleri O’nu tanımadıklarını belirtince;) O, henüz doğmadı. Doğduğunda (bu dediklerimi) göreceksiniz.

Abdullah-ı Dehlevi (ks.);
İnsanlara feyiz vermekte ve kerametler göstermekte, Abdulkadir Geylani müceddid idi.

Şeyh İsmail Fakirullah (ks.);
Allah’ın bana ihsan eylediği en büyük manevi nimete nail olduğumda, Abdulkadir Geylani bana çok ikramlarda bulundu.

Ebu Abdullah el-Kureşi (ks.);
Abdulkadir Geylani vefatlarından sonra kabirde de, hayatlarındaki gibi kerametleri devam eden dört evliyadan biridir.

İsmail Hakkı Bursevi (ks.);
O, harikulade manevi güç sahibiydi. Abdulkadir Geylani’nin manevi faydaları bende görülebilir; ruhani şeyhlerimdendir.

Adiyy b. Müsafir (ks.);
Bütün şeyhlerin müridlerinden her kim benden feyiz hırkasını istedi ise rahatlıkla giydiriyordum, ama Abdulkadir Geylani’nin müridlerine bunu yapamadım. Çünkü hepsini rahmet deryasında yüzerlerken gördüm. Böyle kimseler denizi bırakıp da bardak ile su dağıtan kişinin yanına gelirler mi hiç!

Ebunecib Sühreverdi (ks);
Abdulkadir Geylani, benim ve bütün evliyaullahın üzerinde tasarruf sahibidir. İstediği tasarrufu yapar.

Ebusuud Şibli (ks.);
O’nun (üstün) tariki diğer evliyaullaha, evliyaullahın tarikatı da O’na gariptir, yabancıdır.

Abdullah ez-Zağbi (ks.);
Ceddim Abdulkadir Geylani hürmetine hastalıklarımın kalkması için dua ederim; hastalıktan eser kalmaz.

Hammad-ı Debbas (ks.);
Mana aleminde O, sarsılmaz bir dağ gibidir.

Abdullah Trabzoni;
(O’nun) Müridini ateş yakmaz.

Necip Fazıl Kısakürek;
O, zahir ve batın ilimlerinde yektâdır.

Not;
Bu yazdıklarımız Evliyaullah tarafından, Abdulkadir Geylani hakkında yazılmış veya söylenmiş olanların bir nehirde sadece damla kadarıdır. O’nun hakikatini anlatmaya ne kalem ne de kelam yetecektir.
 
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Hz. ABDULKADİR (ks.)

[FONT=Times New Roman,Times,serif]-KASİDE-[/FONT]



[FONT=Times New Roman,Times,serif]Sevdanın ilk durağındaki tatlılık var ya,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]benim hazzım ondan daha tatlı ve daha lezzetlidir...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Ya da visalde çok özel bir hal vardır ya,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]benim halim ondan daha aziz ve yakındır...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Bana günler bağışlandı, saflığın başlangıcı günler,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]helal ve içmesi tatlı su kaynakları...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Her türlü cömertliğe muhatap oldum,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]hiç kimseye olmadığı kadar...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Ben, arkadaşına korku olmayanlardanım.[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Zaman şüpheli, insan kaçtığı yeri bilmiyor...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Kavm'in her türlü yüce rütbeden nasibi var ve[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]her ordunun dayandığı bir kuvvet olur...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Ben şakıyan bülbülüm, ağaçları doldururum şarkılarla...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Yükseklerde ise Baz-ı Eşheb'im...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Muhabbet ordusunu iradem altına aldım, itaatle,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Okumu nereye atsam isabet eder,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]ne bir amel, ne de bir ümidim var...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Bir va'd bekliyor ya da gözlüyor değilim...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Rıza meydanlarında bol bol nasipleniyorum,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]ta ki, hiç kimseye bağışlanmayan bana verildi...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Zaman, işlenmiş elbise gibi değişti...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]"Bizler, zamanın en iyisiyiz" diye övünürsünüz...[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif][/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Evvelkilerin güneşi battı ve gitti,[/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]Bizim güneşimiz batmayacak ebedi, [/FONT]

[FONT=Times New Roman,Times,serif][/FONT]
[FONT=Times New Roman,Times,serif]gökyüzünün en yüce yerinde...[/FONT]


[FONT=Times New Roman,Times,serif]ABDULKADİR GEYLANİ (ks.)[/FONT]

:)
 

Son.Fedai

Kıdemli Üye
Katılım
12 Şub 2007
Mesajlar
6,367
Tepkime puanı
136
Puanları
63
Yaş
54
Konum
Gaziantep
Web sitesi
www.elibolyazilim.com
Evladı Ademin Hakanı Şah Abdulkadir
Her iki alemin sultanı Şah Abdulkadir
Arşın, kürsünün, kalemin ayı hem güneşi
En büyük nurdan bir kalp nuru şah Abdulkadir


Şah-ı Geylani Pirimiz
Hakka gider yolumuz
... Baba kılavuzumuz
Kadiriler derler bize

Kadiriyiz Şan Bizimdir
Bu gece meydan bizimdir

Evveli Hu
Ahiri Hu
Zahiri Hu
Batıni Hu
Hu Ya Pir Abdulkadiri Geylani


(Medet Ey Pir. Ey Alemlerin elinden tutucusu. Elimden tut ki sana elden tutucu desinler.)
 
Üst