ABDEST DEYİP GEÇMEYİN

dedekorkut1

Doçent
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
1,149
Tepkime puanı
18
Puanları
38
Konum
Ankara
ABDEST DEYİP GEÇMEYİN

SELİM GÜRBÜZER


Daha dün ana rahminde 43 mm boyunda 6 ila 65 günlük arası bir cenin iken içi sıvıyla kaplı amniyon kesesi havuzu içerisinde ters dönmüş vaziyette yüzüp adeta temizlik kurslarına tabii tutulduğumuzu bilmem hiç düşündük mü? Düşünsek de düşünmesek de sonuçta anne karnındayken içerisinde yüzdüğümüz amniyon sıvısı ne ilginçtir ki kendi ceninimizin vücut salgılarından imal ettiği idrarından başkası değildir. Ve bu sıvı öyle yüzmeye elverişli olacak bir şekilde imal edilmiş ki önemine binaen her üç saatte bir tazelenir de. Üstelik elverişlilikte iklime bağlı ısınma şartlarının optimalliği gözetilip uygun olan hangi ısı derecesi ise o şartın gereği yerine getirilir bile. Nitekim söz konusu en uygun şartların sağlanması sayesinde hamile bir kadın karda tipi de dışarıya çıkmış olsa ya da tam tersi yazın Adana'nın o bunaltıcı sıcağında tarla tumpta kırda çayır bayır dolaşsa da karnında taşıdığı bebek hiçbir ısı değişikliğinde etkilenmeyecek şekilde amniyon sıvısı içerisinde hayatını sürdürmeye devam edecektir. İşte sizde günümüzde görüyorsunuz ya, insanoğlu yüzme havuzundaki suların belirli aralıklarla değiştirilmesi gerektiğini daha yeni yeni keşfede dursun, oysaki bu ve buna benzer işlemler ana rahmine düşen bir bebek için dokuz ay boyunca uygulanmaktadır. Böylece tam da bu noktada “Temizlik imanın yarısıdır” hadis-i şerifin mana ve ruhu anne karnında anlamca açıklık kazanmış olur da. Hem nasıl mana ve ruhu açıklığa kavuşmasın ki, bikere iman başlı başına doğuştan gelen tevhid akidemizdir, dolayısıyla anne karnında amniyon sıvısı içerisinde bizi yüzdüren Yüce Allah’ın tertemiz havuz içerisinde bizi dünyaya adım attırıp konuk eylemesi son derece gayet tabii bir durumdur. Bu yüzden bir anne dünyaya gelen bebeği sarıp sarmalayıp kollarına aldığında pırıl pırıl tertemiz kokusuna doyamaz da. Sadece anne mi, elbette ki bebeği kucağına sevgiyle alan herkeste buna dâhildir, gerçekten de sevgiyle kucağımıza aldığımız tertemiz pırıl pırıl doğan her bebeğin kendine has kokusu miski amber olarak üzerimize sirayet eder de.

Fizik derslerinden de öğrendiğimiz kadarıyla sıcaklığın maddeler üzerinde genleşme etki yaptığını soğukluğun ise büzüşme yaptığı hepimizin malumu. Bu demektir ki abdest alan bir insan bu fiziki kanunundan istifade ederekten hemen her gün beş vakit zaman dilimleri içerisinde vücudu dinçlik ve zindelik kazanmış olacaktır. Nasıl mı? Hiç kuşkusuz bu durum sıcak suyun damarları genişletir etki yapmasıyla, soğuk suyunsa daraltıcı etki yapmasıyladır elbet. İşte bu noktada genel dolaşımımıza adeta jimnastik etki yapan abdestin hele bilhassa kalbimizden uzak damarlarla ilintili organlara zindelik katması bir yana vücudumuzun statik enerjisini aldığı da apayrı ilginç bir özellik yanıdır. İyi ki de statik enerjimiz alınmakta. Zira statik enerji vücudumuzda ki kasları gerip zamanla aktivitesini yitirmesine neden olduğu gibi derimizin zamanla kırışmasına da yol açmaktadır. Derken bu gibi durumları kendine dert edinen pek çok insan akupunktur ya da fizik tedavi gibi yöntemlerle vücut derisindeki kırışıklıkları gidermek için adeta birbirleriyle yarış içerisine girip Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Merkezlerini kapı kapı dolaşmaktalar. Oysaki bir insan akıl baliğ olduğu çağından itibaren namaza başlayıp Allah’ın bahşettiği abdest nimetiyle müşerref olaraktan cami cami dolaşıp her beş vakit diliminde vücuduna soğuk ve sıcak su etkileşimi yaptırmış olsaydı hem istenmeyen kırışıklıkların önüne geçecekti hem de hem manevi yönden arınıp nur yüzlü olacaktı. Madem öyle, geçte olsa zararın neresinden dönsek kâr misali bir an evvel namaza başlayıp alacağımız abdest suyu ile derimize genleşme ve daralma etkisi yaptıralım ki uyuşuk olan vücut iklimimizi uyandırmış olalım. Böylece derimiz abdest suyu sayesinde gerçek anlamda hem rehabilite olmuş olur hem de bedavadan fizik tedavi olmuş olur. Hani bir insan öfkeyle bir şeye sinirlendiğinde bilhassa büyüklerimiz o insanı yatıştırmak için “Bak Evlat! Abdest alda kendine gel” diyerekten o insanı sakinleştirişlermişler ya, aynen öyle de yılın her gününü usuletle suhuletle sakince geçirebilmek için her beş vakit diliminde tenimizi mutlaka abdestle taçlandırmamız gerekir. Hakeza haftada bir kez olsun boy abdesti almakla da vücudun tamamı madden ve manen arınmış bir şekilde rehabilite olması an meselesidir diyebiliriz.

Belki dikkatinizi çekmiştir, kazaen maruz kaldığımız sıyrıklarda renksiz sıvının çıktığını görürüz. Aslında o gördüğümüz renksiz sıvı lenf sıvısı olup aynı zamanda mikroplara karşı savunma zırhımız bir sıvıdır da. Ancak bu savunma zırhımızı daha da diri tutmak için abdest nimetinden istifade etmekte fayda vardır elbet. Malumunuz insan üşütünce lenf damarlarımızda bundan payını alıp ister istemez büzüşebiliyor. Dolayısıyla bu durumda büzüşen damarlar mikroplara karşı mücadele edecek hücreleri gönderememe durumu söz konusu olabiliyor. İşte bu noktada abdestin soğuk sıcak etkileşimi adeta Hızır gibi yetişip tenimizdeki ısı farklılıklarıyla ortaya çıkan uyarıcılığı sayesinde, mikropların istilasını önleyici etki yaptığını görürüz. Böylece abdestle mikropların hevesi bir şekilde kursağında bırakılmış olunur. Hem kaldı ki abdestle hijyenik bir şekilde temizlenmişte oluruz. O halde Allah’ın biz aciz kullarına lütfettiği temizliğe vesile olacak nimetlerden kendimizi soyutlayıp mahrum etmeyelim.

Bakın şöyle etrafımıza, Yüce Allah (c.c) temizlik adına etrafımızda yaş, kuru ne varsa yarattığı kullarının hem fiziken hem ruhen arınması için vesile kılmıştır. Nitekim Kur’an’da geçen bir ayette: “Ey inananlar! Namazı kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı da (yıkayın) Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelirse yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsi birleşme yapmışsanız) ve bu hallerde su bulamamışsanız temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meşhedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size (ihsan ettiği) nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredesiniz” (Maide suresi ayet 6) diye emir buyurmasıyla abdest gerçeğinin sadece namaz için ön hazırlığın yanı sıra bedenimiz üzerinde yaptığı esneklik ve zindelik açısından yararı olduğunu düşünmekte fayda vardır. Sadece abdest mi, şüphesiz ayetin mana ve ruhundan da anlaşıldığı üzere teyemmümünde maddi ve manevi arınmanın yanı sıra hiç kuşkusuz vücudumuzda biriken statik elektriği de alan faydası söz konusudur. Hiç kuşkusuz abdestin daha nice faydaları vardır, ama şimdilik bu kadarı bile abdestin:

-Ne mühim temizleyici memba kaynak olduğu,

-Ne mühim mikroplara karşı savunma hattı ve direnç mekanizması olduğu,

-Ne mühim vücuda zindelik katıp enerjik kıldığı,

-Ne mühim vücudumuzu maddi ve manevi kirlerden arındırıp nurlu hale bürünmemize vesile olan pirüpak amelin ta kendisi bir mucizevi arınma ibadeti olduğuna dair birkaç kelam söz söylemek ziyadesiyle kâfidir dersek yeridir.

Velhasıl-ı kelam şu bir gerçek, her türlü estetik ve terapi için onca harcanan masraflara gerek kalmaksızın pratik çözüm abdest sırrında gizlidir.

Vesselam.
 
Üst