ABAD (GELECEK) VE ZULÜM/ (Vela tahinu, Vela tahzenu)

K

Kaçak

Guest
Nuri Yıldız / Özgün Duruş

Neden insanlar kendi hayatlarının baki olacağı yanılgısı içine düşerler anlamakta zorluk çekiyorum. Dünyada sahip olmak istediğimiz geçici değerler, ulaşılması ne kadar zor olsa da ulaştığımızdan kısa bir süre içinde sıradan bir olay olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Ömrümüzün geçiciliğiyle, kısa bir sürede sıradanlaşacak olacak eşyaya hâkimiyetimiz, gerçekten bizim yaşadığımız süre içinde, hayatımızın kolaylaşmasını, rahatımızın, huzurumuzun, mutluluğumuzun artmasını mı sağlıyor? Yoksa büyük mücadele ve uğraştan sonra elde ettiklerimiz, elde ettiklerimizi korumak için çektiğimiz acı ya da gayretin başlangıcını ve devamını mı oluşturuyor?

Eşyaya olan hâkimiyetiniz sizin kendi elleriniz, emeğiniz ve gücünüzle gerçekleşmişse, hesap vereceğiniz güç sadece kendiniz olurken, bu hâkimiyeti ve emaneti başkaları size sağlamışsa, güç ve hâkimiyet sizde değildir. Siz, sürekli birilerine karşı sorumluluğu olan bir konumda olmanın kaçınılmaz ve dayanılmaz acısını yaşayacaksınız, tüm bedeniniz ve yüreğinizde.

Tarihte yaşanmış o kadar çok örneğini bulacağınız bu konunun, hatırlayacağınız en canlı örneği her halde, Ömer Seyfettin’in ‘Diyet’ adlı hikâyesidir. Tabi bu örnek, şahsiyet ve onur değerini korumasını bilen kişilik sahipleri içindir. Birilerine karşı, borçlu olduğunuz diyete karşı ödeyeceğiniz oran, ödenmesi gereken ana borcun fersah fersah üstünde olması kaçınılmaz hale geldiğinde, yapacağınız çılgınlık ve zulmün ibresi de o denli yüksek olacaktır.

İçinde yaşadığımız geniş bir coğrafya var. Bu coğrafyada özellikle Ortadoğuda, hakkı olmadığı halde, eline yetki verilmiş onlarca kral ve yönetici var. Bu yöneticilere, yetki ve erg kesinlikle emperyalist güçler tarafından emanet olarak verilmiştir. Bunların çoğunluğu kukla ve diyet ödemeye mecbur olan kişilerdir.

Bu tür kukla yönetimlerin çoğunluğunun bu bölgelerde olmasının en büyük nedeniyse, İslamı kontrol altında tutarak sahip olunan yer altı ve yer üstü kaynaklarının batıya akışının kolaylaştırılması amacına yöneliktir. Bu kukla idareciler, bulundukları bölgedeki yönetimleri haksız olarak ellerinde tuttukları için korkak ve pısırık bir politikanın sahibidirler. Kendi halklarına karşı, sindirme hareketinde aşırıya kaçmaktan kesinlikle çekinmeyecek durum sergilerler çünkü korkaktırlar. Ama diyet borcu olan beyaz adama karşı emir eridirler.

Bundan dolayıdır ki, İngilizlerin emrinden çıkmayan Amerikalı batılı beyaz adam, emperyal ve kapital doyumuna ulaşabilmek için, kendisine sorun çıkarmayan, leb demeden leblebiyi anlayarak, beyaz adamın ağzına layık, iştah kabartıcı her metayı emre amade kılan, yöneticileri bulacak, onlara destek verecek ve istediği güne kadar iktidar olmasını sağlayacaktır.

Tetikçi Amerikalı beyaz adam, yanına Ortadoğu’da, her zaman canilik yapmaktan uzak duramayan ve varoluşu tamamen katliamlar üzerine kurulu İsrail’i, sıçrama tahtası olarak kullanmak için yanına alıp, gerçek sahip İngiltere’nin istekleri doğrultusunda tüm dünyaya gerektiğinde balans ayarı vermeyi görev bilmiş ve bilmeye de devam ettiğini her fırsatta göstermeyi ihmal etmemiştir. Böylesine oluşturulmuş emir komuta zincirinde en zayıf halka, genelde bu coğrafyalarda yaşayan krallar ve devlet yöneticileri olmuştur.

Ne kadar acıdır ki, bu kişiler kendilerini belli bir zaman sonra o kadar güçlü hissetmişler ama tepe takla yerlere serilmişlerdir. Enver Sedat’ın akıbeti henüz unutulmadı.

Bu kuklalar, kendisine hükmeden beyaz adamın, kendi bölgesinde yaşayan insana görünürde verdiği değeri bile anlama zahmetine katlanmamış fakat konu kendinden olan topluma geldiğinde, zulmün hiçbir türünü esirgememiştir.

Açlık diz boyu. Sefalet dağlar kadar. İşkence, günlük alışkanlık oldu. Cezaevleri ağzına kadar hakkını arayan Müslüman masumlarla ve açlarla doldu.

Arabistan’da hala üç insanın yan yana gelmesi yasak.

Mısır öyle. Libya öyle. Cezayir bundan bir süre önce iktidara gelen bir parti (FIS) ve iktidarını yerle bir etmiştir. Tunus muhalefeti susturmak için her şeyi mubah görmüş ve uygulamıştır. Suriye de 82’de, yetmiş bin kişinin katledildiği Hama hiçbir zaman unutulmadı. Orta Doğuda her ülke birbirinin aynısı. İsrail caniliğinin ve vahşetinin aynısını görüyoruz bu ülkelerin hepsinde. Tek farkla. İsrail’de zulüm sahipleri; Ariel Şaron, Benjamin Netanyahu, Aşkenazi’dir. Dünya genelinde bu sorumluluğun sahipleri, batılı beyaz adamlardır. Ama onlar adına İslam ülkelerinde uygulayıcılara bir bakın Allah aşkına. Kendi ülkesinde, kendisine zulmedilen kişi karşışında kendinden biriyle karşı karşıya yaklaşık yüz yıldan bu yana.

Kimisinin adı halife, kimisinin ki, peygamber adı, kimisinin ki ise İslam’ın güzelliklerini ifade eden sıfatlar. Zeynel bin Ali, Hamit Karzai, Ali Zerdari, Hüsnü Mübarek, Celal Talabani, Kral Abdullah Bin Abdulaziz, İslam Kerimov, Şeyh el Sabah el Ahmed el Cabir el Sabah, Hamad Bin İsa El Halife, Mahmut Abbas, Haydar Aliyev, Halife bin Zayed Al Nahyan, Abdülaziz Bouteflika, İdris Debi, Kral Muhammed. Nursultan Kurmanbek Bakiyev, Abdullah Yusuf Ahmed gibi isimler. Bunlar saymakla bitmez.

Çoğu yıllardan beridir iktidarda. Seçimler hikâye. Hepsi diktatör.

Hüsnü Mübarek, Mısır’da iktidarı ele geçirdiğinde yıl 1981’di. Amerika’da başkan Ronald Reagan.

Yıl 1989, Amerika’da başkan George W. Bush, Mısır’da, Hüsnü Mübarek.

Yıl 1993, Amerika’da başkan Bill Clinton, Mısır’da, Hüsnü Mübarek.

Yıl 2001, Amerika’da başkan oğul George W. Bush, Mısır’da Hüsnü Mübarek.

Yıl 2009, Amerika’da başkan Barak Obama, Mısır’da Hüsnü Mübarek.

Ve yıl 2011 maalesef hala Mısır’da iktidarda Hüsnü Mübarek.

Amerika ve Avrupa ne çok sevmiş bu güzel adamı. Her yıl milyarlarca dolarda yardım etmişler iktidarda kalması için.

Ya Mısır için?

Halk çok sevdiği için diyenler var mı?

Dünyanın sayılı devlet adamlarından olduğu için diyenler var mı?

Ya da; batının amaçları doğrultusunda ve desteğinde biridir desek ne dersiniz?

Hüsnü Mübarek ve diğerleri, çok yakında yıkılacak ve yok olacaksınız.


"Zulmedenler yakında nasıl inkılâba uğrayıp devrileceklerini bileceklerdir" (Şuara 227), der Kur-an’da Allah. Tüm insanlık bunu görecektir.


Tek kaygımız boşalan yerlerin adam gibi adamlarla doldurulmamaları. Aksi halde gelecekteki onlarca yıl heba olacaktır, Allah korusun.

Son söz: içimizdeki ve dışımızdaki beyinsizlerden dolayı bizi helak etme Allah’ım!
 
Üst