m-angel
Nam-ı diğer TÜRBEDAR
- Katılım
- 20 Eyl 2007
- Mesajlar
- 1,629
- Tepkime puanı
- 260
- Puanları
- 0
- Yaş
- 55
Adı Erdal Eren. Boynuna ilmiği geçirip dar ağacında sallandırdıklarında daha on yedisindeydi.
Aylardan Aralık... Yıllardan 1980.... Türkiye, kapkara bir leke gibi taşıyacağı darbeye uyanalı daha üç ay geçmiş geçmemişti.
Dönemin Askeri Yargıtay Üyesi Ahmet Turan’ın daha sonra dediği gibi “çala kalem ve haksız yere idama gönderilmişti!” Avukatları mahkemede salt suçsuzluğunu vurgulamaya ve kanıtlamaya çabalamakla kalmamış, yaşının küçüklüğünü de belgelerle ortaya koymuş,
“Asamazsınız!” diye haykırmışlardı.
Ama cuntanın yanıtı bir balyoz gibi inmişti sakalı bitmemiş delikanlının beynine:
“Asmayalım da besleyelim mi?!”
Ve sözün bittiği yerin hemen ardından Erdal Eren idam edildi!
Sonra da 12 Eylül’ün göz pınarlarında biriktirdiği milyonlarca damladan biri oldu; öykünün ve ardından mırıldandığımız hazin türkünün adıysa “son bakış!”
Yıllar yılı, 12 Eylül rüzgarında belleklere ilk düşen isimdir Erdal Eren. “Milleti ve ülkeyi kurtarmak” paravanasının ardına gizlenmişlerin insan yaşamlarına indirdiği sayısız balyoz hatırlandığında,vicdanlara kazınan bir isimdir. Erdal Eren 2 Şubat 1980’de, Ankara Hoşdere’de düzenlenen bir korsan eylemde, askerlere ateş açtığı ve bir eri öldürdüğü gerekçesiyle idam edildi!
Ancak, askerler karşıdan geliyordu, Erdal’a doğru yani. Ne varki, öldürülen er sırtından vurulmuştu! Otopsi raporu da bunu kanıtlıyordu! Mamak Cezaevine attılar Erdal’ı. Ailesi ziyaret ettiğinde gördüğü ağır işkence izlerine tanık oluyordu. Yargılaması bir buçuk ay sürdü. Ve üçüncü duruşmada kalemler kırıldı! İdam! Askeri Yargıtay kararı tam iki kez bozdu! Ancak Yargıtay Dava İdareler Kurulu, sonunda idamı onayladı. Ve öldürüldü Erdal Eren. Yaşı 18’den küçüktü. Gerçek yaşını bile öğrenmek istemediler. Kimsesizler mezarlığına gömmek istediler. Ailesi yalvardı yakardı, cesetini alabildi sonunda.
Böylece yaşamının ilk baharında, Erdal Eren, 13 Aralık soğununun, buz tutmuş topraklara gömüldü. Ve uzun sürecek, mutsuzluğumuzun son baharı, kara kışa dönüştü...
Aziz Üstel
Aylardan Aralık... Yıllardan 1980.... Türkiye, kapkara bir leke gibi taşıyacağı darbeye uyanalı daha üç ay geçmiş geçmemişti.
Dönemin Askeri Yargıtay Üyesi Ahmet Turan’ın daha sonra dediği gibi “çala kalem ve haksız yere idama gönderilmişti!” Avukatları mahkemede salt suçsuzluğunu vurgulamaya ve kanıtlamaya çabalamakla kalmamış, yaşının küçüklüğünü de belgelerle ortaya koymuş,
“Asamazsınız!” diye haykırmışlardı.
Ama cuntanın yanıtı bir balyoz gibi inmişti sakalı bitmemiş delikanlının beynine:
“Asmayalım da besleyelim mi?!”
Ve sözün bittiği yerin hemen ardından Erdal Eren idam edildi!
Sonra da 12 Eylül’ün göz pınarlarında biriktirdiği milyonlarca damladan biri oldu; öykünün ve ardından mırıldandığımız hazin türkünün adıysa “son bakış!”
Yıllar yılı, 12 Eylül rüzgarında belleklere ilk düşen isimdir Erdal Eren. “Milleti ve ülkeyi kurtarmak” paravanasının ardına gizlenmişlerin insan yaşamlarına indirdiği sayısız balyoz hatırlandığında,vicdanlara kazınan bir isimdir. Erdal Eren 2 Şubat 1980’de, Ankara Hoşdere’de düzenlenen bir korsan eylemde, askerlere ateş açtığı ve bir eri öldürdüğü gerekçesiyle idam edildi!
Ancak, askerler karşıdan geliyordu, Erdal’a doğru yani. Ne varki, öldürülen er sırtından vurulmuştu! Otopsi raporu da bunu kanıtlıyordu! Mamak Cezaevine attılar Erdal’ı. Ailesi ziyaret ettiğinde gördüğü ağır işkence izlerine tanık oluyordu. Yargılaması bir buçuk ay sürdü. Ve üçüncü duruşmada kalemler kırıldı! İdam! Askeri Yargıtay kararı tam iki kez bozdu! Ancak Yargıtay Dava İdareler Kurulu, sonunda idamı onayladı. Ve öldürüldü Erdal Eren. Yaşı 18’den küçüktü. Gerçek yaşını bile öğrenmek istemediler. Kimsesizler mezarlığına gömmek istediler. Ailesi yalvardı yakardı, cesetini alabildi sonunda.
Böylece yaşamının ilk baharında, Erdal Eren, 13 Aralık soğununun, buz tutmuş topraklara gömüldü. Ve uzun sürecek, mutsuzluğumuzun son baharı, kara kışa dönüştü...
Aziz Üstel