...

Rosasepia

Ordinaryus
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
2,427
Tepkime puanı
787
Puanları
0
Konum
Seyyâh-ı âlem
353_240320130009_82338234.jpg


Pâdişâhın biri rüyasında, dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü, yemek yiyemez hâle geldiğini görür. Canı sıkılan pâdişah, gördüğü rüyanın yorumunu yaptırmak üzere derhal saray tâbircilerini huzûruna çağırtır. Rüyâsını anlattıktan sonra tâbircibaşına:
“-Hele bir söyle, bu rüyâ hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir?” diye sorar. Tâbircibaşı hiç düşünmeden:
“-Maalesef şerdir pâdişâhım!” der ve sözlerine şöyle devam eder:
“–Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki gözlerinizin önünde bütün yakınlarınızın birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”
Tâbircibaşının bu yorumu, pâdişâhın gönlünde âdeta soğuk rüzgârlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından pâdişah hiddetle kükrer:
“-Tez atın şunu zindana, felâket tellâlı olmak neymiş öğrensin!”
Muhâfızlar, tâbircibaşıyı yaka-paça götürüp zindana atarlar.
Pâdişah, bu kez huzûrundaki diğer bir tâbirciye dönerek:
“-Sen söyle bakalım, rüyâmın tâbiri nedir, hayır mıdır, şer midir?” der.
Tâbirci sükûnet içinde bir müddet düşünür, sonra birden yüzü aydınlanır ve tane tane konuşmaya başlar:
“-Hayırdır pâdişâhım, hayırdır!” der. “Bu rüyâ, bütün yakınlarınızdan uzun yaşayacağınızı ve daha nice seneler ülkenizi huzur ve saâdetle idâre edeceğinizi gösterir.”
Bu habere çok sevinen Pâdişah, tabirciye iki kese altın ihsân eder.
Olup biteni başından beri izleyenler ise, şaşkınlıkla tâbirciye şu suâli sorarlar:
“-Aslında sen de tâbircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Pâdişah neden onu cezâlandırdı da seni mükâfatlandırdı?”
Tâbirci tebessüm eder ve şöyle der:
“-Elbette aynı şeyi söyledik; fakat öyle zaman olur ki, ne söylediğinden ziyâde nasıl söylediğin ve kime söylediğin daha mühimdir.”
İşte, ifâdedeki üslûp farkı dolayısıyla aynı mânâyı ifâde eden sözlerin, muhâtapta meydana getireceği müsbet ve menfî neticeleri gösteren ibretlik bir kıssa. Bu kıssadan alınması gereken hisse ise; hakkı söylerken, sözü, muhâtabın hissiyâtını dikkate alarak, ince düşünüş, firâset, nezâket ve zarâfetle söylemenin ne derece ehemmiyetli olduğudur.



/Alican Tatlı
 
Son düzenleme:

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Herşeyde olduğu gibi, konuşmada da edebe riayet etmek lazım gelir.

Eyvallah
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,988
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
Bu yazıdan nasıl bir ders çıkarmak gerekir derseniz, şu forumdaki tartışmalarımıza sebep olan konularda daha itidalli daha yumuşak daha az kalp kırıcı şekilde yazsak kavgalar gürültüler azalırdı.

En önemlisi iş polemiğe dönmez ve anlatmak istediğinizi karşı tarafa anlatabilirdiniz.

Selam ve dua ile...
 

Dut_agaci

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
7,219
Tepkime puanı
330
Puanları
0
Web sitesi
www.Menzil.Net
Görüş ve düşüncelerimi karşı tarafa anlatmak yerine, dayatma gayretinde olduğumuz için kavga kaçınılmaz oluyor.

İstişâre niyetiyle hareket etmeyi öğrenebilirsek, sanırım çoğu sorun çözülecek.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
353_240320130009_82338234.jpg


Pâdişâhın biri rüyasında, dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü, yemek yiyemez hâle geldiğini görür. Canı sıkılan pâdişah, gördüğü rüyanın yorumunu yaptırmak üzere derhal saray tâbircilerini huzûruna çağırtır. Rüyâsını anlattıktan sonra tâbircibaşına:
“-Hele bir söyle, bu rüyâ hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir?” diye sorar. Tâbircibaşı hiç düşünmeden:
“-Maalesef şerdir pâdişâhım!” der ve sözlerine şöyle devam eder:
“–Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki gözlerinizin önünde bütün yakınlarınızın birer birer ölüp sizi yapayalnız bıraktıklarını göreceksiniz.”
Tâbircibaşının bu yorumu, pâdişâhın gönlünde âdeta soğuk rüzgârlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından pâdişah hiddetle kükrer:
“-Tez atın şunu zindana, felâket tellâlı olmak neymiş öğrensin!”
Muhâfızlar, tâbircibaşıyı yaka-paça götürüp zindana atarlar.
Pâdişah, bu kez huzûrundaki diğer bir tâbirciye dönerek:
“-Sen söyle bakalım, rüyâmın tâbiri nedir, hayır mıdır, şer midir?” der.
Tâbirci sükûnet içinde bir müddet düşünür, sonra birden yüzü aydınlanır ve tane tane konuşmaya başlar:
“-Hayırdır pâdişâhım, hayırdır!” der. “Bu rüyâ, bütün yakınlarınızdan uzun yaşayacağınızı ve daha nice seneler ülkenizi huzur ve saâdetle idâre edeceğinizi gösterir.”
Bu habere çok sevinen Pâdişah, tabirciye iki kese altın ihsân eder.
Olup biteni başından beri izleyenler ise, şaşkınlıkla tâbirciye şu suâli sorarlar:
“-Aslında sen de tâbircibaşı da aynı şeyi söylediniz. Pâdişah neden onu cezâlandırdı da seni mükâfatlandırdı?”
Tâbirci tebessüm eder ve şöyle der:
“-Elbette aynı şeyi söyledik; fakat öyle zaman olur ki, ne söylediğinden ziyâde nasıl söylediğin ve kime söylediğin daha mühimdir.”
İşte, ifâdedeki üslûp farkı dolayısıyla aynı mânâyı ifâde eden sözlerin, muhâtapta meydana getireceği müsbet ve menfî neticeleri gösteren ibretlik bir kıssa. Bu kıssadan alınması gereken hisse ise; hakkı söylerken, sözü, muhâtabın hissiyâtını dikkate alarak, ince düşünüş, firâset, nezâket ve zarâfetle söylemenin ne derece ehemmiyetli olduğudur.


/Alican Tatlı

PÜR DİKKAT! BU SÖZLERİMİ YAZIN BİR KENARA...

Sizlere, "Dalkavukluk (Yalakalık)"üzerine bir çift sözüm var.

Tavsiyem odur ki;ne olursa olsun, nerede olursam olayım, kimin huzurunda olduğumda önemli olmaz.Onlara,yalakalık ve mürailik yapmakla yaşayacağıma,Hak'kın sesi ve müdafisi olmaya hazırım.Bu yaşıma kadar bir kerecik de olsa kimseye yalakalık yapmadım.Allah bu haramdan bana İnşaallah hesap sormayacaktır.Çünkü benim en büyük vasfım, asla hiçbir kimseye dalkavukluk yapmamamdır.Reel çevrem beni iyi bilir bu hususta...

Her devirde mutlaka devlet ekabirlerinin yanında yalakalar ve mürailer çok olur.Asıl bunlar kibiriyatın kapısını aralayıp yalakalık yaptıklarının felaketine yol açarlar.En büyük zulüm; kişiyi, kendi sıfatında olmayan vasıflarla onu göklere çıkarmaktır.Bu ise, meth edilen kişiyi kibiriyata sürükler ve helakına sebep olur.

Bir menfaat ve makam elde edebilmek için envai çeşit dalkavukluklarla geçinen kimse, aslen karşısında ki kişinin sinsi düşmanıdır.Menfaati temin ettikten sonra daha da onu karşınızda bulamazsınız.Bu, size hayati bir nasihatım olsun.Bir yerlerde saklayın günün birinde size çok lazım olacak ve bana da çok hak vereceksiniz.

Kişi, sevdiğini Allah için sevmedikçe o kişi "mükezzebûn" defterine yazılır.Bu hal onu cehennemde uzun müddet azap çekmesine vesile olur.Her kimde böyle kötü bir haslet var ise derhal bu huyundan vazgeçsin ve samimi, dürüst mert ve doğru sözlü olsun..

Allah; özü, sözü doğru ve mert olanı sever dalkavukluğu dalkavukluları asla sevmez...
 
Üst