girdap
Ordinaryus
- Katılım
- 8 Şub 2007
- Mesajlar
- 2,541
- Tepkime puanı
- 252
- Puanları
- 0
Hapsedilmişti de o öncü kadın!
Zamanın birinde hani yalnızca annelerin ve anneannelerin başını örttüğü o günlerde gencecik bir kız çıkar meydana. Güzeldir, akıllıdır, şıktır, kalemi kuvvetlidir, iyi bir rehber, iyi bir hatibedir… Bu genç kız Şule Yüksel Şenler’dir ve gelenekten geleceğe uzanan başörtü yolculuğunda pek çoklarına önderlik etmiştir. Gazete ve dergilerde yazdığı yazılarla, verdiği konferanslarla, cevapladığı yüzlerce mektup ve hapishaneye kadar uzanan günlerinde bu ülkenin yalnızca kadınlarına değil erkeklerine de “aslını inkâr etmemeyi, yozlaştırılan değerlerine sahip çıkmayı ve en çok da başörtüsünü” kendisine has vurgularla anlatmış... İl il, ilçe ilçe dolaşarak İslam kültürünü, Müslüman kadının toplumdaki yerini Anadolu’nun yıllarca Batı hayranlığı gölgesinde yetiştirilmiş gençlerine açıklamıştır.
Huzur Sokağı’ndan Birleşen Yollar’a
Herkesin buhranda olduğu, herkesin bunaldığı o günlerde bu gencecik kız bir uyanış hareketini omuzlarında taşımaya gönüllü olmuş. Uzun yolculukları, sağlıksız hapishane koşullarını, mahkemeleri, parasızlığı, artık isyan eden bedenini görmezden gelerek çalışmış, araştırmış, konuşmuştur. Huzur Sokağı romanıyla “İşte ben de hikâyenin burasında olmalıyım” diye düşündürmüş, kitap sinemaya uyarlanınca “Birleşen Yollar” ismiyle gösterime giren film izlenme rekorları kırmıştır.
Türkiye, Şule Yüksel’in şahsında başörtülü genç bir kadının gazetecilik yaparak yurdun dört bir yanını karış karış dolaşmasına ilk kez şahitlik etmiştir. Derdi yalnızca başörtüsü olmayan Şule Yüksel örtünme konusunda bir çığır açmış, kitlelerin dönüşüne sebep olmuştur. Konferansları camilerden hoparlör yoluyla insanlara duyurulmuş, yazıları ailece okunmuş, katıldığı toplantılarda kalabalıktan izdiham yaşanmıştır. Bu ülkede Şule Yüksel bir çığır açmıştır. Tesettürün şehirli olduğunu, köylülük alameti gibi görülen başörtünün kentli Müslüman kadının bilinçli bir tercihi olduğunu yine o açıklamıştır. Yürürken yolda karşılaştığı her şeye teslimiyet göstermiş, karşısına çıkan onca engele rağmen vazgeçmemiştir.
Yanınızdayım dedi hep
Kendisi mutsuz evlilikler yaşamış olmasına rağmen pek çok gencin evlenmesine vesile olmuştur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere çevresindeki gençlerin evlenmesi için bizzat uğraşmış, kimine maddi kimine manevi destek olmuş, aile kurumuna küsmemiştir.
Her şey güzel giderken; toplumda başörtülü ve tahsilli hanımların sayısı artmışken, yoğun iş temposu ve özel hayatındaki problemlerden olsa gerek Şule Yüksel meydanlara veda etmiştir. Tedavi gördüğü yıllarda binlerce insanın (1960 ve sonrasında yetişen gençlerin) duasını almıştır.
Şule Yüksel Şenler, ‘kamusal alan yasaklarının’ çok konuşulduğu ya da hiç yaşanmıyormuş gibi herkesin önüne baktığı günlerde bir davanın hep esas kızı olmayı başarmış. Kampus girişlerinde, fakülte önlerinde yüzünü öne eğip de başını açan, peruk takan, yanında şapka taşıyan kızlara sanki sırlı bir kuleden her sabah, her akşam, her gün buruk bir tebessümle ‘yanınızdayım’ dercesine bakmıştır.
Kamusal alan hikâyesinin esas kızı hep
Benim içinse Şule Yüksel Şenler, çocuklukla genç kızlığın birbirine karıştığı zamanlardır. Bir mucizeye tutunur gibi okuduğum ve önemli yerleri unutmamak için kent ajandasına siyah pilot kalemle not ettiğim kitapların yazarıdır. Cümlelerin içinden seçilmiş bir yol haritasıdır. Anlatılmış ömürlerden hiç anlatılmamış paylar biçmektir aslında Şule Yüksel demek. Çizilecek şehirlerin, tedavi edilecek hastaların, yetiştirilecek öğrencilerin ‘yasaklar bitene kadar ertelenmesidir.’ Şule Yüksel Şenler, içinde çok ah, çok gözyaşı, çok kırgınlık, çok vazgeçmişlik, çok yalnızlık olan bir kamusal alan hikâyesinin içinde hep esas kızı oynamaktadır. Sanki yasaklar bitmedikçe yaşlanmayacağına hayatın bir yerinde söz vermiştir.
Ümmügülsüm Tat, DünyaBizim
Zamanın birinde hani yalnızca annelerin ve anneannelerin başını örttüğü o günlerde gencecik bir kız çıkar meydana. Güzeldir, akıllıdır, şıktır, kalemi kuvvetlidir, iyi bir rehber, iyi bir hatibedir… Bu genç kız Şule Yüksel Şenler’dir ve gelenekten geleceğe uzanan başörtü yolculuğunda pek çoklarına önderlik etmiştir. Gazete ve dergilerde yazdığı yazılarla, verdiği konferanslarla, cevapladığı yüzlerce mektup ve hapishaneye kadar uzanan günlerinde bu ülkenin yalnızca kadınlarına değil erkeklerine de “aslını inkâr etmemeyi, yozlaştırılan değerlerine sahip çıkmayı ve en çok da başörtüsünü” kendisine has vurgularla anlatmış... İl il, ilçe ilçe dolaşarak İslam kültürünü, Müslüman kadının toplumdaki yerini Anadolu’nun yıllarca Batı hayranlığı gölgesinde yetiştirilmiş gençlerine açıklamıştır.
Huzur Sokağı’ndan Birleşen Yollar’a
Herkesin buhranda olduğu, herkesin bunaldığı o günlerde bu gencecik kız bir uyanış hareketini omuzlarında taşımaya gönüllü olmuş. Uzun yolculukları, sağlıksız hapishane koşullarını, mahkemeleri, parasızlığı, artık isyan eden bedenini görmezden gelerek çalışmış, araştırmış, konuşmuştur. Huzur Sokağı romanıyla “İşte ben de hikâyenin burasında olmalıyım” diye düşündürmüş, kitap sinemaya uyarlanınca “Birleşen Yollar” ismiyle gösterime giren film izlenme rekorları kırmıştır.
Türkiye, Şule Yüksel’in şahsında başörtülü genç bir kadının gazetecilik yaparak yurdun dört bir yanını karış karış dolaşmasına ilk kez şahitlik etmiştir. Derdi yalnızca başörtüsü olmayan Şule Yüksel örtünme konusunda bir çığır açmış, kitlelerin dönüşüne sebep olmuştur. Konferansları camilerden hoparlör yoluyla insanlara duyurulmuş, yazıları ailece okunmuş, katıldığı toplantılarda kalabalıktan izdiham yaşanmıştır. Bu ülkede Şule Yüksel bir çığır açmıştır. Tesettürün şehirli olduğunu, köylülük alameti gibi görülen başörtünün kentli Müslüman kadının bilinçli bir tercihi olduğunu yine o açıklamıştır. Yürürken yolda karşılaştığı her şeye teslimiyet göstermiş, karşısına çıkan onca engele rağmen vazgeçmemiştir.
Yanınızdayım dedi hep
Kendisi mutsuz evlilikler yaşamış olmasına rağmen pek çok gencin evlenmesine vesile olmuştur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan başta olmak üzere çevresindeki gençlerin evlenmesi için bizzat uğraşmış, kimine maddi kimine manevi destek olmuş, aile kurumuna küsmemiştir.
Her şey güzel giderken; toplumda başörtülü ve tahsilli hanımların sayısı artmışken, yoğun iş temposu ve özel hayatındaki problemlerden olsa gerek Şule Yüksel meydanlara veda etmiştir. Tedavi gördüğü yıllarda binlerce insanın (1960 ve sonrasında yetişen gençlerin) duasını almıştır.
Şule Yüksel Şenler, ‘kamusal alan yasaklarının’ çok konuşulduğu ya da hiç yaşanmıyormuş gibi herkesin önüne baktığı günlerde bir davanın hep esas kızı olmayı başarmış. Kampus girişlerinde, fakülte önlerinde yüzünü öne eğip de başını açan, peruk takan, yanında şapka taşıyan kızlara sanki sırlı bir kuleden her sabah, her akşam, her gün buruk bir tebessümle ‘yanınızdayım’ dercesine bakmıştır.
Kamusal alan hikâyesinin esas kızı hep
Benim içinse Şule Yüksel Şenler, çocuklukla genç kızlığın birbirine karıştığı zamanlardır. Bir mucizeye tutunur gibi okuduğum ve önemli yerleri unutmamak için kent ajandasına siyah pilot kalemle not ettiğim kitapların yazarıdır. Cümlelerin içinden seçilmiş bir yol haritasıdır. Anlatılmış ömürlerden hiç anlatılmamış paylar biçmektir aslında Şule Yüksel demek. Çizilecek şehirlerin, tedavi edilecek hastaların, yetiştirilecek öğrencilerin ‘yasaklar bitene kadar ertelenmesidir.’ Şule Yüksel Şenler, içinde çok ah, çok gözyaşı, çok kırgınlık, çok vazgeçmişlik, çok yalnızlık olan bir kamusal alan hikâyesinin içinde hep esas kızı oynamaktadır. Sanki yasaklar bitmedikçe yaşlanmayacağına hayatın bir yerinde söz vermiştir.
Ümmügülsüm Tat, DünyaBizim