Şevket Eyg'nini Cevap Vermekten Kaçtığı Sorular

Mihenk

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
338
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Sayın Şevket Eygi’nin 11.12.2010 tarihli “Din hizmetlerinin paraya endeksli olması” başlıklı mezkur makalesinde attığı iftiralarla alakalı olmak üzere kendilerini cevap vermeye çağırmış ve pek çok sorular sormuştuk.

Kendisi bütün bu sorulara cevap vermek yerine aynı uslüp ile Diyanet’e ve imamlara saldırmaya devam etmektedir.

Hiç bir kanun, kural, ilke ve hukuk tanımadan iftiralarına devam eden Eygi’nin şu sorulara cevap vermesini bekliyoruz.

1. 50 yıldır gazete köşelerinden ahkam kesen birisi olarak, uzun yıllar dini değerleri konu edinerek çıkardığı ve sattığı gazetelerden o dönemin şartlarında elde ettiği devasa gelirlerle bir sivil toplum örgütü olarak “müjdeleme ve çağrı teşkilatı”nı neden kurmadı? O kurdu da buna imamlar mı engel oldular? Diyanet mi ona zorluk çıkarttı? Evet cevap bekliyoruz.

2. Bu dünyayı birlikte paylaştığımız insan kardeşlerimize karşı Kur’an’ın ve hz. Peygamber’in tavrı, yöntemi ve üslubu bilinmekteyken, ehl-i icabete tepeden bakan, onları küçümseyen, hakir ve değersiz gören ve imana gelme haklarına ipotek koyan bu tür yaklaşımlarından kendileri ne zaman vazgeçecekler cevap bekliyoruz.

3. Kendileri elinde delil olmadığı halde hala zanna dayalı söylemlerle din kardeşlerine karalar çalmakta ve iftiralar savurmaktadır. Bunun neresi iyiliğe çağrıdır? Cevap bekliyoruz.

4. Yıllardır İslam’a hizmet eden onbinlerce imamın gayretlerini yok sayan, onların bütün bu çabalarını değersizleştiren ve de töhmet altında bırakan Eygi genel ifadelerle hala karalar çalmaya devam etmektedir. Bu durum, yaşı kemale ermiş Eygi’ye ve benzerlerine hiç yakışmamaktadır. Kendileri bu attıkları iftiralar nedeniyle ahirette bütün bu imamlarla nasıl helalleşebileceklerdir? bunun cevabını bekliyoruz.

5. Diyanet’in kendisine gönderdiği tekzip yazısını yayınlamak zorunda kaldığı konu ile alakalı hala, “hadisleri ayıklama projesi” diye iftiralar yağdırarak ahiretini de perişan etmektedir. Bu hakkaniyete ve iyi niyete aykırı bir durumdur. Kendileri hala iftilarına devam edecek midir? Cevap bekliyoruz.

6. Muhterem Eygi’yi akla, izana, adalete, hakkaniyete ve insafa davet etmiş ve delilsiz ve mesnetsiz konuşmamasını ifade etmiştik. Ama o hala delilsiz yazmaktadır. Bu İslam ahlakı ile bağdaşır mı? Cevap bekliyoruz.

7. Din hizmeti yapanların ne ile geçineceklerini sormuştuk ve hala cevap alamadık. Tekrar soralım öyleyse, bu hizmeti yapan insanlar azimeti seçip hiç maaş almayacaklarsa ne ile geçineceklerdir? Barınma beslenme, sağlık giderlerini ne ile karşılayacaklardır?

Çocuklarını nasıl okutacaklardır? Kime el açıp yalvaracaklardır? İmamları böyle bir zillete duçar etmek ne kadar doğrudur? Bu bir basiretsizlik olarak değerlendirilebilir mi? Böyle bir teklif, İslam’ı temsil konumundaki imamların ve de İslam’ın onuruna halel getirmek anlamına gelmez mi?

Bu davranış, din hizmetlerinin yürütülmesi için çözüm önerileri sunmak yerine, yarım asırdır aynı nakaratları tekrarlayarak gençlerin kafasını karıştırmak ve bulundırmak olarak görülebilir mi? Kendilerinin somut önerileri sunması ve karanlığa küfretmekten artık vazgeçmesi gerekmez mi? Nerededir kendilerinin teklifleri? Cevap bekliyoruz.

8. Acaba sayın Eygi, Ömer Nasuhi Bilmen gibi bir Diyanet İşleri Başkanı’na özel kalem müdürlüğü yaptığı o günlerde Diyanet’ten maaş alıp almadıklarını köşelerinden açıkça söyleyebilecekler midir? Biz bu açıklamayı kendilerinden beklemekteyiz ve bu konunun da takipçisi olacağız.

Tekrar ifade ediyoruz, acaba kendileri Ömer Nasuhi Bilmen Diyanet İşleri Başkanı iken, onun özel kalem müdürlüğü görevini yapmış mıdır? Kamuoyu bu sorunun cevabını merakla beklemektedir! demiştik. Tekraren soruyoruz. Neden susuyorsunuz? Neden gerçeklerden kaçıyorsunuz? Lütfen bu soruya cevap veriniz ki sizi okuyanlar sizi çok daha iyi tanısınlar. Evet cevap bekliyoruz.

9. Kendileri “Kur’an’ın meal ve tefsirleri artıyor, insanlar artık dinlerini öğrenmeye gayret ediyorlar” diye sevineceği yerde, tam tersine meseleye hep parasal açıdan bakmakta ve işi telif ücretlerine getirmektedir. Neden acaba? Bunu da açıklamaya davet ediyoruz.

10. Kendileri: “dinî hizmetler sahası bir "sektöre" dönüştürülmüştür. Bazıları din, iman, Kur'ân, İslâm ticaretiyle Karun gibi zengin olmuştur İçinde vahim yanlışlar olan bir meal için devlet bütçesinden üç yüz bin dolar ödenmiştir.” derken tamamen gıybet, dedikodu, nemime ve koğuculuk eseri olan bu tür ifadelerin arkasına sığınmaktadır.

Sayın Eygi kanaatimizce bu iddiasını ispatlayamadığı takdirde bir müfteri olarak tarih sahnesindeki yerini alacak ve öyle anılacaklardır. Bize göre elindeki belgeleri bir an önce Yargıya teslim etmeli ve yapılan bir adaletsizlik varsa bunun hesabını mutlaka yargı önünde sormalıdır. Yoksa kalemini bir kenara koyup geri kalan ömrünü tevbe ve istiğfarla geçirmelidir. Umulur ki affedilebilir. demiştik. Gördük ki bugün yine köşelerinden aynı iddiayı seslendirmişlerdir. Pekala neden yargıya gitmiyor da kafa karıştımaya devam ediyorlar, bunun da cevabını merak ediyor ve bekliyoruz.

11. Yine o: “büyük paralar mukabilinde Cemaleddin Afganî, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza ve benzerleri Farmasonların reklamı yaptırılmıştır” demişti. Bugün yine aynı şeyleri yazmışlardır. Eğer elinde ciddi deliller varsa bunları neden ortaya koymamamaktadır? Mehmet Akif ERSOY’un saygıdeğer dava arkadaşlarını bu şekilde karalamak son derece yanlış değil midir? Onların İslam’a nasıl hizmet ettiklerine tarih bizzat şahitlik etmiştir. Yazdıkları eserleri ortadadır.

Ya onlar hakkında bu iftiraları atanların hali nice olacaktır? Dolayısıyla böyle bir şey bildiğini iddia eden kimsenin, onların farmason olduklarına dair delil ve karine getirmesi elzemdir. Delilsiz konuşanların kimler olduğunu ise artık akl-ı selim sahiplerinin anlaması, doğru ve haklı olanın yanında yer alması ve sitemize küfür dolu mesajlarla saldırmaması gerekmektedir. Evet cevap bekliyoruz.

12. Dikkat ediniz! Firavun’a bile iki peygamberini birden gönderen yüce Allah, Firavun’un o kadar azgınlığına rağmen hala aklını kullanıp öğüt alma ihtimalinden bahsetmektedir.

Bu ayet ortada iken, ne kadar inkarcı ve inatçı olursa olsun herkesin ölmeden önce tevbe etme ve imana gelme imkan ve ihtimali mevcutken, birilerine ne oluyor da kendilerini Rabb’in yerine koyarak, gayri müslimler hakkında bu kadar çabuk ve acele karar veriyor ve bu insanları hemen cehenneme sokmak gibi büyük bir gafletin içine düşebiliyorlar??!! Onlara bu yetkiyi kim vermiştir? Onlar bu yetkiyi nereden ve nasıl alabilmişlerdir? Kur’an’a baktığımızda onlara böyle bir yetkinin verilmesinin söz konusu bile olmadığı anlaşılmaktadır... Evet bu yetkinin kaynağını açıklamalarını bekliyoruz.

13. Kur’an’ı henüz anlamaktan aciz olanların, ehl-i icabeti dışlamaktan ve kendilerini dev aynasında görmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. Kim bilir belki bir gün bu hakikat inkarcıları da düşünüp akıllarını kullanacak, Kur’an’ı inceleyecek ve Müslüman olup cennete girebileceklerdir.

Unutmamak lazım ki, hz. Ömer de iman etmeden önce bir kafirdi. Ama o aklını kullandı ve imanı seçti. Ama Ebu Cehil ise duygularının esiri olup, çevre baskısı sonucu inkara yöneldi. Dolayısıyla başkalarını yargılamadan önce “ben dinim İslam’ı doğru tanıtmak için neler yaptım?” diye kendilerini sorgulamayanların ehl-i icabeti dışlamaları son derece yanlış, yakışıksız ve sakat bir durumdur. Ölmeden önce her inanç mensubunun kesinlikle tevbe etmeye hakları ve zamanları vardır. Ve bu insanlara İslam bu hakkı vermiştir. Tevbe edip imana gelme konusunda son karar onlarındır.

Bu itibarla, bu insanlara son din İslam’ı doğru tanıtmak da biz müslümanların görevleri arasındadır. Bu insanlara bu şekilde saldırmak, yukarıdaki ayetleri anlamamak olacaktır ki, ilahlığını ilah eden Firavun’a bile peygamberlerini gönderen ve yumuşak söz söylemelerini tavsiye eden Kur’an’ın bu ayetlerine kulak vermeyip hala duygularının esiri olanları ve inkarı tercih edenleri sürekli dışlayıp onlarla konuşmayanların, diyalog kurup onlara dinlerini doğru tanıtmayanların içler acısı halleri ortadadır ve de çok üzüntü vericidir. Evet kendilerinin bu konudaki cevaplarını da hala bekliyoruz. Neden suskun kalmaktadırlar???

14. Galatasaray Lisesi mezunu ve Siyasal Bilgilerde okumuş sayın Eygi, Müslümanları küçük gören, onlara tepeden bakan ve kibir kokan yazılarında neden Diyanet’i, imamları ve modern çağın gereklerine en uygun şekilde hareket ederek, hem İslam’a hem de ülkeye hizmet eden bazı cemaatleri hedef almaktadır? Bunun nedenlerini merak ediyoruz. Uzman olmadığı sahada bu şekilde konuşmaktan acaba kendileri hiç utanıp sıkılmamakta mıdırlar??? Cevap bekliyoruz.

15. Ehl-i Beyt ve Selef-i Sâlihînin din yolunda ihlasla, sırf Allah rızası için çalıştıklarını söyleyen Eygi’nin bugün din hizmetlerin yürütülebilmesinde maddi kaynağın ve desteğin şart olduğunu unutarak ve hiçbir makul ve mantıklı öneri getirmeksizin, sadece karalamalarda bulunması son derece talihsiz,seviyesiz ve düzeysiz yaklaşımlardır. Bu tür popülist söylemlerle bazılarını bir yere kadar kandırabilirsiniz.

Ama herkesi, her zaman kandırmanız mümkün olamayacaktır. Zira aklı başında olanlar konu ile ilgili sizden somut öneriler bekleyeceklerdir. Sadece muhalefet eden ama ciddi hiçbir öneri sunamayanların hali her dönemde ortadadır. Kandırabildikleri ile yollarına devam etmekte ve iyi şeyler yaptıklarına da kendilerini bile inandırmayı başarabilmektedirler. Oysa durum çok farklıdır demiştik. Tekrar soruyoruz. Neden kendileri somut öneriler sunmuyor ve çözüm yolları göstermiyorlar?? Muhalefet daha mı kolay yoksa? Evet cevap bekliyoruz.

16. Bakınız Osmanlı ordusunda çalışmış Liman Von Sanders (1855-1929) isimli bir Alman Generali “Türkiye’de Beş Sene” isimli eserinde imamlar hakkında şu değerlendirmelerde bulunmakta ve şöyle demektedir: “Türkler, dindar, bilhassa gelenekçi idiler. Din adamlarının her tabaka ve seviyeden insanlar üzerinde büyük tesirleri vardı. Bu hasleti bilen kumandanlar ferdi feragat ve serdengeçtilik isteyen muharebe safhalarında, din adamlarının telkinlerinden en geniş manada istifade ediyorlardı.

Bu din adamları ağırbaşlı oldukları kadar şefkatli, hal ve tavırları ile saygı değer ve güvenilir insanlardı. Onları en buhranlı anlarda bile kötümser bulmadım”. (Mehmed Akif Külliyatı, cilt,10, s 333) Görüldüğü üzere bir Alman generali bile imamlara değer verip, saygı ile onları anarken ve haklarını teslim ederken, Sayın Eygi’nin Von Sanders kadar bile olamayarak hep imamlara ve Diyanet’e saldırması gerçekten hayret verici ve düşündürücüdür. İmamlara ve Diyanet’e bu düşmalığının nedenleri nelerdir kendilerini açıklamaya davet diyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

www.diyanethaberler.com 22.12.2010
 

veri

Yasaklı
Katılım
8 Kas 2010
Mesajlar
0
Tepkime puanı
661
Puanları
0
diyanet işleri başkanlığı ile uğraşmayalım

güzide kalmış bir kurumumuzdur.
 

forumdayim

Profesör
Katılım
7 Eyl 2009
Mesajlar
1,156
Tepkime puanı
29
Puanları
0
Konum
almanya
yeni diyanet baskaniyla beraber diyanet ataga gecmise benziyor... haydi hayirlisi olsun... umarim giz olan bazi hususlar bu vesileyle aciga cikmis olur , konsensüs saglanirmi, bunda benim derin kuskularim var...
 
Üst