leylinur
ARŞ.YAZAR,RADYO PROG
Herkesin hayata bir bakış açısı ve bu bakış açısından doğan mefhumları vardır. Kimi insanlar hayata maddeci gözle bakıp öldükten sonra yeni bir hayatın olmayacağına ve bundan dolayı da öldükten sonra hesaba çekilmeyeceklerine inanırlar. Bazıları için de öldükten sonra bir hayatın olup olmayacağı önemli değil. Onlar için önemli olan hayattan alabildikleri hazzın en yücesini alıp mutlu olmaktır. Bir de bunlar gibi düşünmeyerek öldükten sonra tekrar dirilmeye ve dünyada yaptığı fiillerden dolayı hesaba çekileceğine inanan büyük bir insan kitlesi mevcuttur. Bu son saydığımız insan kitlesi müslümanlardır. Müslüman bir birey Allah’a iman ederek onun emirlerine uygun yaşamak için mücadele eder. Bu uğurda karşılacağı bütün problemlere karşı islami düşünme metodunu kullanarak çözüm bulur. Önce problemi tespit eder. Sonra vakıaya mutabık şer’i delilleri inceler. Ardından bu şer’i delillere Kur’an ve sünnet çerçevesinden bakar ve bulmuş olduğu hükme kalbinden bir rahatsızlık duymaksızın teslim olur.
Bugün müslümanların büyük bir çogunluğu belirtmiş olduğumuz düşünme metodundan uzaklaştıkları için çoğu zaman hataya düşmektedir. Halbuki bir müslümana bir amelde bulunmadan önce onu araştırması gerektiğini Allah Subhanehu ve Teala İsra Suresi’nin 36. ayetinde bildirmişti.
Gerekli gördüğümüz bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra şimdi de Newroz kutlamalarının biraz vakıasına inelim. Newroz, aslı itibariyle Farsça bir kelimedir. Newrozz “yeni gün” anlamına gelmektedir. Newrozun tarihçesi ile alakalı birçok farklı rivayet söz konusudur. Her millet kendine mal etmek için yarışa girmiş ve olmadık efsaneler anlatmışlardır. Bu anlatılan efsanelerden bahsetmeyekalkarsak bir kitap yazmamız gerekecektir. Kısa bir bilgi olması açsından bu konuda ortaya atılan en önemli üç efsaneden bahsetmekte fayda vardır. Birincisi; bu geleneğin eski Türk inancından geldiği ve Türklerin 21 Mart’ı bayram ilan ettiği, Türklere ait 12 hayvanlı takvim yılının başlangıcının da bugün kabul edildiğidir. İkincisi; Newroz bayramı, Farsların (Perslerin) bayramlarından biri olarak kabul edilmekte ve Farsların en büyük bayramı sayılmaktadır. Bu günü bayram olarak ilk defa kutlayan kişinin, Perslerin ilk krallarından olan Cemşid olduğu söylenilmektedir. Üçüncüsü; Kürtlere ait Kawa efsanesine göre; 2500-2600 yıl öncesinde Dehak adında Asurlu çok zalim bir kralın zulmü altında yaşayan Kawa adında bir demirci, kraldan kurtulan Kürtler ile beraber kralın zulmüne başkaldırarak 20 Mart’ta kralı öldürmüş ve bütün dağların üzerinde ateş yakarak ertesi sabahı bayram olarak kutlamıştır.
Bu olaylardan hangisinin newrozu tam olarak başlattığını bilmek aslında bizim için pek bir şeyi değiştirmemektedir. Bizim için asıl olan newrozun vakıasıdır. Üç efsanede de ortak görülen şey bu kutlamaların gayri İslami bir inançtan kaynaklandığı ve bu günde yapılan amelin ateşperestliği çağrıştırdığıdır. Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra dini bayramların unutulması için cumhuriyet tarihinde ilk newroz kutlaması Atatürk tarafından 22 Mart 1922 tarihinde Ankara’nın Keçiören semtinde düzenlenmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.
Müslümanların birçoğu newrozun yeni ortaya çıktığını düşünmekte veyahut İslam'ın bu konu hakkında bir görüşünün olmadığını sanmaktadır. Halbuki bu kutlamalar Resulullah (s.a.s) Medine’ye gelmeden önce Medineliler tarafından kutlanılmaktaydı. Nitekim nevruz bayramı ile alakalı Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medinelilerin (Newroz günü ile Mihricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Bu günler nedir? Diye sordu.
Medineliler:
- Biz (İslâm'dan önce), câhiliye devrinden beri bu günlerde eğleniriz, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu
- Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir." (Ebu Davud; hadis no: 1134. Nesâî; hadis no: 1556.)
Burada çok açık bir şekilde Resulullah’ın newrozu yasakladığını görebiliyoruz. Yine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen şu hadis gereği, bayramlarında kâfirlere benzemek câiz değildir.
"Her kim, bir topluluğa (kavme) benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse, günah ve sevap bakımından) o da onlardandır." (Ebu Davud ve Ahmed )
İslam alimleri newrozun kutlanmasına aşırı derecede karşı çıkmışlar. Bu alimlerden bazılarının sözlerini sizlere aktarıyoruz. Umulur ki öğüt alan olur.
Kadı Han şöyle demiştir:
"Bir kimse, başka bir günde almadığı bir şeyi sadece Nevruz günü satın alır da onunla, kâfirlerin yücelttikleri ve tazim gösterdikleri gibi, bu günü yüceltmek ve ona tazim göstermek isterse, bu takdirde kâfir olur. Yok eğer yüceltmek ve ona tazim göstermek için değil de sadece eğlenmek için satın alırsa, bu takdirde kâfir olmaz. Eğer Nevruz günü bir insana bir şey hediye eder de bununla o günü yüceltmek ve ona tazim göstermek istemez, bunu sadece insanların bir geleneği olduğu için yaparsa, bu takdirde kâfir olmaz. Müslümanın, bu günden önce veya sonra yapmadığı bir şeyi, bu günde de yapmaması ve kâfirlere benzemekten kaçınması gerekir."
Değerli âlim Abdullah b. Cibrîn -Allah onu korusun- bu konuda şöyle demiştir:
"Hristiyanların yılbaşı bayramı ile (Mecusilerin) Nevruz ve Mihricân bayramları gibi bid'at olan bayramları kutlamak, câiz değildir… Hristiyanların (yılbaşı gecesi için) veyahut da müşriklerin kendi bayramları için hazırladıkları yemekten yemek câiz değildir. Bu bayramları kutlamak için yaptıkları dâvete icâbet etmek de câiz değildir.Çünkü onların dâvetine icâbet etmek, onları bu konuda teşvik etmek, onları cesâretlendirmek ve onların bu bid'atlarını kabul etmek demektir. Ayrıca bu davranış, halktan câhil kimselerin aldatılmalarına ve kâfirlerin bu hareket ve davranışlarında herhangi bir sakıncanın olmadığına inanmalarına sebep olur. Allah Teâlâ en iyi bilendir." (el-Lu'lu'ul-Mekîn Min Fetâvâ İbn-i Cibrîn; s: 27).
İmam Zehebî -Allah ona rahmet etsin-, "et-Temessuk bi's-Sunen ve't-Tehzîr mine'l-Bide' /Sünnete Sarılmak ve Bid'atlardan Sakınmak" adlı risâlesinde şöyle demiştir:
"Doğum günü, Perşembe ve Nevruz gibi bayramlarda zimmet ehline benzemek, çirkin bir bid'attır. Bir müslüman, bu gün ve bayramları bilmeden dîn sayarak yaparsa (kutlarsa), yerilir ve kendisine İslâm'ın bu konudaki hükmü öğretilir. Eğer zimmet ehline sevgi besleyerek ve onların bayramlarına sevinç duyarak bu bayramı kutlarsa, bu davranışı da yerilir. Yok eğer bir gelenek ve eğlence olsun diye ve âilesini hoşnut edip çocuklarının teselli etmek için yaparsa, bu takdirde onun durumuna bakılır.Ameller, ancak niyetlere göre değerlendiririlir. Câhil kimse bu konuda mazeretlidir ve İslâm'ın bu konudaki hükmü kendisine yumuşak bir şekilde açıklanır. Allah Teâlâ en iyi bilendir." (Medine-i Münevvere İslâm Üniversitesi Dergisi; sayı: 103-104).
İmamı Gazali nevrozu kutlamak ile alakalı çoksert konuşarak şöyle demektedir; "Kim nevruz ya da mihrican bayramını kutlarsa, dinden çıkar."
Daha buraya alamadığımız birçok İslam aliminin bu konuda çok ağır sözleri mevcuttur. Biz burada Müslüman kardeşlerimize dinlerini iyi bir şekilde araştırmalarını tavsiye ediyoruz.
Camiüssağır’daki bir hadis-i şerifte Resulullah(s.a.v.)efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“İşlenen bir günahta alime bir misli, cahile iki misli yazılır.” diye haber verince Sahabeler sordular: “Ey Allah’ın Rasulü niçin böyledir?” Rasulullah onlara şöyle cevap verdi: “Günahı öğrenmemekte bir günahtır.”
Son olarak; Türkiye sınırları içinde yaşadığımızdan dolayı Müslüman Türkleri ve Müslüman Kürtleri kendilerinden görünen insanlara karşı uyarıyoruz. Onlar öyle kimselerdir ki sizden görünürler ama sizden değillerdir. Yanınızda olduklarını söylerler ama arkanızdan kuyunuzu kazarlar. Sizin dostunuz olduklarını söylerler ama sizi düşmanınıza teslim ederler. Biz ıslah ediciyiz derler ama aslında fesat çıkaranlardır. Sizin cehenneme girmenizi isterler. Sizden dininizden taviz vermenizi ve onlar gibi batıl yolda mücadele etmenizi isterler. Onları artık tanıyın onlar dost postuna bürünmüş kurtlardır. Kan emici vampirlerdir. Onlar sizi Allah yolundan alıkoymak için tüm mallarını harcıyorlar. Sakın onların oyununa kanmayın. Asimilasyona uğramaktan sakının. Resulullah’ın sünnetine uyun. Küfür bayramı olan newrozu da kutlamayın. Gerçekten iman eden insanlarsanız cehaleti terk edin ve Allah’ın şu buyruğuna kulak verin:
“Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun!”
(Tahrim,6)
Bugün müslümanların büyük bir çogunluğu belirtmiş olduğumuz düşünme metodundan uzaklaştıkları için çoğu zaman hataya düşmektedir. Halbuki bir müslümana bir amelde bulunmadan önce onu araştırması gerektiğini Allah Subhanehu ve Teala İsra Suresi’nin 36. ayetinde bildirmişti.
Gerekli gördüğümüz bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra şimdi de Newroz kutlamalarının biraz vakıasına inelim. Newroz, aslı itibariyle Farsça bir kelimedir. Newrozz “yeni gün” anlamına gelmektedir. Newrozun tarihçesi ile alakalı birçok farklı rivayet söz konusudur. Her millet kendine mal etmek için yarışa girmiş ve olmadık efsaneler anlatmışlardır. Bu anlatılan efsanelerden bahsetmeyekalkarsak bir kitap yazmamız gerekecektir. Kısa bir bilgi olması açsından bu konuda ortaya atılan en önemli üç efsaneden bahsetmekte fayda vardır. Birincisi; bu geleneğin eski Türk inancından geldiği ve Türklerin 21 Mart’ı bayram ilan ettiği, Türklere ait 12 hayvanlı takvim yılının başlangıcının da bugün kabul edildiğidir. İkincisi; Newroz bayramı, Farsların (Perslerin) bayramlarından biri olarak kabul edilmekte ve Farsların en büyük bayramı sayılmaktadır. Bu günü bayram olarak ilk defa kutlayan kişinin, Perslerin ilk krallarından olan Cemşid olduğu söylenilmektedir. Üçüncüsü; Kürtlere ait Kawa efsanesine göre; 2500-2600 yıl öncesinde Dehak adında Asurlu çok zalim bir kralın zulmü altında yaşayan Kawa adında bir demirci, kraldan kurtulan Kürtler ile beraber kralın zulmüne başkaldırarak 20 Mart’ta kralı öldürmüş ve bütün dağların üzerinde ateş yakarak ertesi sabahı bayram olarak kutlamıştır.
Bu olaylardan hangisinin newrozu tam olarak başlattığını bilmek aslında bizim için pek bir şeyi değiştirmemektedir. Bizim için asıl olan newrozun vakıasıdır. Üç efsanede de ortak görülen şey bu kutlamaların gayri İslami bir inançtan kaynaklandığı ve bu günde yapılan amelin ateşperestliği çağrıştırdığıdır. Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra dini bayramların unutulması için cumhuriyet tarihinde ilk newroz kutlaması Atatürk tarafından 22 Mart 1922 tarihinde Ankara’nın Keçiören semtinde düzenlenmiş ve kendisi de bu şenliklerde hazır bulunmuştur.
Müslümanların birçoğu newrozun yeni ortaya çıktığını düşünmekte veyahut İslam'ın bu konu hakkında bir görüşünün olmadığını sanmaktadır. Halbuki bu kutlamalar Resulullah (s.a.s) Medine’ye gelmeden önce Medineliler tarafından kutlanılmaktaydı. Nitekim nevruz bayramı ile alakalı Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medinelilerin (Newroz günü ile Mihricân günü diye) eğlendikleri iki günleri vardı.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- Bu günler nedir? Diye sordu.
Medineliler:
- Biz (İslâm'dan önce), câhiliye devrinden beri bu günlerde eğleniriz, dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu
- Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir." (Ebu Davud; hadis no: 1134. Nesâî; hadis no: 1556.)
Burada çok açık bir şekilde Resulullah’ın newrozu yasakladığını görebiliyoruz. Yine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen şu hadis gereği, bayramlarında kâfirlere benzemek câiz değildir.
"Her kim, bir topluluğa (kavme) benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse, günah ve sevap bakımından) o da onlardandır." (Ebu Davud ve Ahmed )
İslam alimleri newrozun kutlanmasına aşırı derecede karşı çıkmışlar. Bu alimlerden bazılarının sözlerini sizlere aktarıyoruz. Umulur ki öğüt alan olur.
Kadı Han şöyle demiştir:
"Bir kimse, başka bir günde almadığı bir şeyi sadece Nevruz günü satın alır da onunla, kâfirlerin yücelttikleri ve tazim gösterdikleri gibi, bu günü yüceltmek ve ona tazim göstermek isterse, bu takdirde kâfir olur. Yok eğer yüceltmek ve ona tazim göstermek için değil de sadece eğlenmek için satın alırsa, bu takdirde kâfir olmaz. Eğer Nevruz günü bir insana bir şey hediye eder de bununla o günü yüceltmek ve ona tazim göstermek istemez, bunu sadece insanların bir geleneği olduğu için yaparsa, bu takdirde kâfir olmaz. Müslümanın, bu günden önce veya sonra yapmadığı bir şeyi, bu günde de yapmaması ve kâfirlere benzemekten kaçınması gerekir."
Değerli âlim Abdullah b. Cibrîn -Allah onu korusun- bu konuda şöyle demiştir:
"Hristiyanların yılbaşı bayramı ile (Mecusilerin) Nevruz ve Mihricân bayramları gibi bid'at olan bayramları kutlamak, câiz değildir… Hristiyanların (yılbaşı gecesi için) veyahut da müşriklerin kendi bayramları için hazırladıkları yemekten yemek câiz değildir. Bu bayramları kutlamak için yaptıkları dâvete icâbet etmek de câiz değildir.Çünkü onların dâvetine icâbet etmek, onları bu konuda teşvik etmek, onları cesâretlendirmek ve onların bu bid'atlarını kabul etmek demektir. Ayrıca bu davranış, halktan câhil kimselerin aldatılmalarına ve kâfirlerin bu hareket ve davranışlarında herhangi bir sakıncanın olmadığına inanmalarına sebep olur. Allah Teâlâ en iyi bilendir." (el-Lu'lu'ul-Mekîn Min Fetâvâ İbn-i Cibrîn; s: 27).
İmam Zehebî -Allah ona rahmet etsin-, "et-Temessuk bi's-Sunen ve't-Tehzîr mine'l-Bide' /Sünnete Sarılmak ve Bid'atlardan Sakınmak" adlı risâlesinde şöyle demiştir:
"Doğum günü, Perşembe ve Nevruz gibi bayramlarda zimmet ehline benzemek, çirkin bir bid'attır. Bir müslüman, bu gün ve bayramları bilmeden dîn sayarak yaparsa (kutlarsa), yerilir ve kendisine İslâm'ın bu konudaki hükmü öğretilir. Eğer zimmet ehline sevgi besleyerek ve onların bayramlarına sevinç duyarak bu bayramı kutlarsa, bu davranışı da yerilir. Yok eğer bir gelenek ve eğlence olsun diye ve âilesini hoşnut edip çocuklarının teselli etmek için yaparsa, bu takdirde onun durumuna bakılır.Ameller, ancak niyetlere göre değerlendiririlir. Câhil kimse bu konuda mazeretlidir ve İslâm'ın bu konudaki hükmü kendisine yumuşak bir şekilde açıklanır. Allah Teâlâ en iyi bilendir." (Medine-i Münevvere İslâm Üniversitesi Dergisi; sayı: 103-104).
İmamı Gazali nevrozu kutlamak ile alakalı çoksert konuşarak şöyle demektedir; "Kim nevruz ya da mihrican bayramını kutlarsa, dinden çıkar."
Daha buraya alamadığımız birçok İslam aliminin bu konuda çok ağır sözleri mevcuttur. Biz burada Müslüman kardeşlerimize dinlerini iyi bir şekilde araştırmalarını tavsiye ediyoruz.
Camiüssağır’daki bir hadis-i şerifte Resulullah(s.a.v.)efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“İşlenen bir günahta alime bir misli, cahile iki misli yazılır.” diye haber verince Sahabeler sordular: “Ey Allah’ın Rasulü niçin böyledir?” Rasulullah onlara şöyle cevap verdi: “Günahı öğrenmemekte bir günahtır.”
Son olarak; Türkiye sınırları içinde yaşadığımızdan dolayı Müslüman Türkleri ve Müslüman Kürtleri kendilerinden görünen insanlara karşı uyarıyoruz. Onlar öyle kimselerdir ki sizden görünürler ama sizden değillerdir. Yanınızda olduklarını söylerler ama arkanızdan kuyunuzu kazarlar. Sizin dostunuz olduklarını söylerler ama sizi düşmanınıza teslim ederler. Biz ıslah ediciyiz derler ama aslında fesat çıkaranlardır. Sizin cehenneme girmenizi isterler. Sizden dininizden taviz vermenizi ve onlar gibi batıl yolda mücadele etmenizi isterler. Onları artık tanıyın onlar dost postuna bürünmüş kurtlardır. Kan emici vampirlerdir. Onlar sizi Allah yolundan alıkoymak için tüm mallarını harcıyorlar. Sakın onların oyununa kanmayın. Asimilasyona uğramaktan sakının. Resulullah’ın sünnetine uyun. Küfür bayramı olan newrozu da kutlamayın. Gerçekten iman eden insanlarsanız cehaleti terk edin ve Allah’ın şu buyruğuna kulak verin:
“Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun!”
(Tahrim,6)