İran dizginlenmezse Mekke Savaşı kapıda!

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
İran dizginlenmezse Mekke Savaşı kapıda!İran'ın gerçek amacını deşifre eden Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül, körlüğün devam etmesi halinde Mekke Savaşının kapıda olduğunu söyledi
iran_dizginlenmezse_mekke_savasi_kapida_1439368839_5093.jpg


''İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Türkiye ziyaretini neden erteledi?'' sorusunu sorarak köşe yazısına başlayan Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül, ertelemenin basit bir program uyuşmazlığı olmadığının altını çizerek çok tehlikeli noktalara temas etti.

İran'ın gerçek amacını verdiği çarpıcı örnekler ile deşifre eden Karagül, bugüne kadar dile getirilmeyen ve kendisini de korkutan bir öngörüsünü de paylaştı. Karagül, İran'ın izlediği politikanın dizginlenmemesi halinde bir kaç yıl içinde Mekke savaşı ile karşı karşıya gelineceğini ve tankların Allah'ın evine dayanacağını söyledi.

Karagül'ün ''Tanklar Kabe'ye dayanacak'' başlıklı yazısı şöyle;

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Türkiye ziyaretini neden erteledi? Ziyaret öncesi Türkiye'de ciddi bir kamuoyu çalışması yapan Zarif'in bu erteleme kararının altında bir program uyuşmazlığı olduğunu sanmıyorum.

Son dönemde Suriye konusunda iki ülke arasındaki uyuşmazlığın tehlikeli biçimde derinleşmesi, İran medyasına Türkiye'yi hatta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ve ailesini hedef alan yayınların servis edilmesi, son terör saldırıları sırasında İran'ın PKK'ya sıcak mesajlar vermesi, nükleer anlaşmadan sonra Tahran yönetiminin Akdeniz'den Kızıldeniz'e kadar olan bölgenin tek hakimi gibi bir havaya girmesi, ilişkilerde esaslı bir kırılmaya yol açmış olabilir.

Hemen bir not aktarayım: Bugün PKK saldırıları ağırlıklı olarak Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde gerçekleşiyor, Karadeniz'e doğru bir koridor oluşturacak şekilde genişliyor. 2005 yılında da aynı durum söz konusuydu. PKK bir tür Karadeniz koridoruaçmaya çalışıyordu.

Kuzey Suriye koridoru ve Karadeniz koridoru

Türkiye'yi alarma geçiren Kuzey Suriye koridoru ile Karadeniz koridoru arasında ilişkiolduğunu düşünüyorum. Bir tarafta Akdeniz'e ulaşma, diğer tarafta Karadeniz'e ulaşma hesapları var. Tahran'ın S. Arabistan'ı çevrelemek için Yemen'de giriştiği darbenin bir hedefi de Kızıldeniz'e açılma girişimiydi. PKK ve HDP ile Tahran arasında dikkat çeken yakınlaşma ile bu koridor meseleleri arasında nasıl bir bağ olabilir. İran, Kürt örgütleri bölgeye karşı bir Truva Atı olarak mı kullanır oldu? Tam da bu dönemde, Tahran'ın Türkiye içindeki darbeci gelenekle yakınlaşmasına dikkat çekmek istiyorum.

Suriye üzerindeki jeopolitik hesaplaşma ile İran ile Batı arasında varılan nükleer anlaşmanın bölgesel etkileri konusunda Türkiye'de kimseden aklı başında bir analizokuyamıyoruz. Bir süredir özellikle bu konuya dikkat çekiyorum. Bir İran yayılma haritası belirginleşiyor. Basra Körfezi, Akdeniz ve Kızıldeniz arasında çok büyük bir krizin alt yapısı pazarlanıyor. Şimdi buna yeniden Karadeniz de eklendi.

İran'ın açgözlülüğü ve Mekke Savaşı..

Sadece İran'la sınırlı bir hesap değil bu. Uluslararası irade, yeni bir bölge haritasışekillendirmeye çalışıyor. Bunu da bölgesel düzeyde yıkım oluşturacak, mezhep kimliği üzerinden pazarlıyor. Suriye ve Irak'taki örgütler ile İran ve Kürt milliyetçiliği etkin bir şekilde bu amaçla seferber edilmiş durumda. Batı-İran anlaşmasının esasında bu büyük harita projesinin bulunduğuna inananlardanım.

Şahsen bu krizin büyüklüğü beni korkutuyor. Biraz dikkatli bakan herkesi, her ülkeyi, bu coğrafyadaki her etnik unsuru ve her mezhepten çevreyi korkutması gereken bir gelişme bu. Eğer gözlerimizdeki bu körlük devam ederse, birkaç yıl içinde bir Mekke Savaşı ile karşı karşıya geleceğiz, tankların Allah'ın evine dayandığını göreceğiz.

İşte bu yüzden, mezhep üzerinden pazarlanan, örgütlerle servis edilen, bir takım bağnaz bölge ülkelerinin aptallığı ve aç gözlülüğü üzerinden yürütülen bu büyük kriz, “dengeleyici” pozisyon alma özelliği olan tek ülke Türkiye'yi hedef alıyor. İç politika bu krize göre dizayn edilmek isteniyor. Terör örgütleri bu amaçla seferber ediliyor. Örgütler Türkiye'ye karşı tek çatı altında toplanıyor.

İçerideki 'işgalciler' bu projenin içinde

Bütün bunlar, içerideki “iç işgalmekanizmaları ile koordineli yürütülüyor. Türkiye'nin milli ve özgür pozisyon alışı sabote edilmek isteniyor. Kamuoyuna yönelik ciddi bir mobilizasyon uygulanıyor ve kitleler zehirleniyor. Yeni bölgesel sürprizlere ortam hazırlanıyor.

İşte bu kadar karmaşık, bu kadar yıkıcı, bu kadar bölgesel kaos yatırımına karşı içeride ülkesine karşı pozisyon alanlar için “ihanet” kavramı belki de ilk kez bu kadar yalın, bu kadar gerçek anlam ifade ediyor. Bu yüzden, kimlerin nerede durduğuna, kimlerle ne tür ortaklıklara giriştiğine çok iyi bakın.

Kalem sahiplerine ve cümlelere iyi bakın. Medya organlarına ve sermaye çevrelerine iyi bakın. Dışarıdan iç politikaya müdahil olup yeni bir siyasi vesayet biçimlendirmek isteyenlerin hepsi bu büyük projenin parçasıdır. Türkiye gerçek bir tehditaltında ve bölgenin tek özgür, güçlü ülkesini dize getirmek istiyorlar. Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye'nin tam anlamıyla teyakkuz halinde olacağını da bir yere not edin.
İran ve bölgeye dönelim.

Tahran'ın 'üç deniz' savaşı

Tahran üç denizde birden açılmaya dönük ciddi bir jeopolitik harita uyguluyor. Irak tam denetiminde. Basra Körfezi kontrolü altında. Lübnan üzerinden Akdeniz'de. Yemen üzerinden de Kızıldeniz'e açılırken S. Arabistan'ın direncini kırmaya çalışıyor. Nükleer anlaşma Tahran'ın elini güçlendirdi. Bölgesel bir fırtına estirmesine yol açtı. Müthiş bir öz güven, hırs, şımarıklık ve açgözlülükle her yere müdahil olur hale geldi.

Görünüşte bütün bunları mezhep demografisi üzerinden yürütüyor. Ama aslında psikolojikalt yapısı Fars milliyetçiliği ile örülmüş. Körfez Savaşı'ndan bu yana devam eden Arap-Fars savaşı her aşamasında İran'ın zaferi ile sonuçlandı çünkü.

Arap-Fars sınırı İran-Irak sınırıydı, Irak işgaliyle Irak-Suriye sınırına çekildi. Suriye'de bu sınır durdurulmak istendi ama İran bütün askeri gücü ile Suriye'ye girdi. Bugün binlerce İran askeri Suriye'yi kontrol altında tutmaya çalışıyor. İran sınırı Akdeniz'e ve S. Arabistan içlerine kadar itmeye şartlanmış gibi.

İran Suudi Arabistan'ı, Irak Kuveyt'i vurabilir

Bunun bir adım sonrası Basra Körfezi'dir. Bir yerlere kaydedin gün gelir İran Suudi Arabistan'ı, Irak Kuveyt'i vurabilir. Şahsi kanaatim, iki yıl içinde Basra Körfezi'ndeki ülkelerin ciddi bir şekilde karışacağı yönünde. Zaten ciddi bir mezhep krizi var ve bu ülkeler yoğun İran tehdidi altında. Bir süre sonra Tahran bu ülkelere doğrudan müdahil olacaktır.

Bugün Yemen'de İran nüfuzuyla savaşan, kendini çevrelemesini durdurmaya çalışan S. Arabistan Basra Körfezi'nde bunlar olurken bir de Doğu cephesi ile uğraşmak zorunda kalacaktır. Kendi içindeki Şiiler üzerinden de istikrarsızlığa sürüklenecektir.Riyad yönetimi Müslüman Kardeşler'i haritadan silmeye çalışadursun, bu stratejik körlüğü kendine çok pahalıya malolacaktır.

Bütün bunların üst okuması şudur: Mezhep kimliği servis edilerek bütün coğrafya iki büyük kampa ayrılıyor. Soğuk savaş döneminde “İslam'ın kanlı sınırları” söylemini kullananlar, on yıldır “İslam kendi içinde savaşacak” diyor, savaşın İslam'ın kalbine yerleşeceğini söylüyor. İşte bu gerçek oluyor. Mekke Savaşı uyarılarımın ana sebebi budur ve sakın ola ki bunun mümkün olmadığını düşünmeyin.

Türkiye karşıtı örgütlerle el ele

“İran'ın Haçlı Seferleri ve yeni Mekke Savaşı” gibi ifadeler kullanmam, bu yüzden hiç yadırganmasın. Mezhep görümünü altında müthiş bir milliyetçi dalga ile karşı karşıya bütün bölge. Coğrafyanın yeniden biçimlendirilmesine yönelik büyük projenin altında kendine yer bulan, bunu fırsata çeviren Tahran, kendi ihtiraslarına karşı büyük bir sınav vermek zorunda kalacaktır.

Unutulmasın ki, İran'ın kendi içinde çok ciddi sorunları, zaafları vardır. Belki Türkiye'den daha fazla etnik kırılganlığa sahiptir. Bir gün, bölgeye yönelttiği tehditler, içeride kendi kırılganlığı üzerinde tam tersi sonuçlar da doğurabilir.

Bunları bir Şii-Sünni ayrışması üzerinden yazmıyorum. Bölgede oluşmaya yüz tutan resmi çizmeye, birkaç yıl içinde karşılaşacağımız tehditlere dikkat çekmeye çalışıyorum. İran'ın son günlerde Türkiye'ye yönelik tavrı ciddi olarak rahatsızlık sebebidir. Bu kadarcephe ile uğraşan bir ülkenin kendine yeni bir cephe açma, bunu yaparken de Türkiye'yi her alanda huzursuz etme, örgütlerle flört etme, aynı zamanda İran kamuoyuna Türkiye karşıtı haberler servis etme girişimleri pek normal görünmüyor.

Şii İran yerine Fars İran geldi, çılgınlık başladı

Ama İran'ın önündeki öncelikli hedef Basra Körfezi ve S. Arabistan'dır. Tahran, Mekke odaklı, S. Arabistan odaklı, Basra Körfezi odaklı bir çılgınlık içindedir. Bunu yaparken her ne kadar mezhep kimliğini kullansa da, aslında milliyetçi dalgayı seferber edecektir. Çünkü İran-Batı anlaşmasıyla Şii İran'ın yerini Fars İran almıştır.

Bu yeni emperyal ihtirasın Basra Körfezi'nde girişeceği tehlikeli macera, bütün bölgeyi sarsacaktır. Bu imparatorluk hesabının yol açtığı dalgalar Türkiye sınırlarını bile yoklamaktadır. Çok geçmeden, tanklar Kabe'ye dayanmadan, Basra Körfezi'nde başlayan kriz Mekke Savaşı'na dönüşmeden bu ihtirasın dizginlenmesi lazımdır.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
PKK, Kürtlere değil İran'a çalışıyorPKK'nın yeniden başlattığı saldırı hamlesini İran adına yaptığını söyleyen Star Yazarı, İran'ın daha saldrıganlaşacağını söyledi.
pkk_kurtlere_degil_irana_calisiyor_1439458311_0277.jpg


Star Yazarı Ardan Zentürk PKK'nın son saldırıları ile ilgili çok çarpıcı bir noktayı lafı uzatmadan dile getirdi. Zentürk köşesinde kaleme aldığı yazısında, PKK’nın terör saldırılarının Kürt halkının değil, İran adına yapılan “vekalet savaşı”nın kanlı bilançosu olduğunu belirtti.

Zentürk yazısına şöyle devam etti;

Türk-ABD anti-DAEŞ koalisyonunun kurulmasından sonra Ortadoğu’da doğan yeni paradigmada PKK’nın bir bölgesel güç tarafından kullanılmasından ibarettir.

Yeni paradigmada ne oldu, söyleyelim...
1- Türkiye’nin DAEŞ’e destek verdiği yalanı ortada kaldı, aksine, Ankara’nın DAEŞ’e karşı yürütülen mücadelenin güçlü aktörlerinden biri olduğu ortaya çıktı.
2- İran ve Baas rejimiyle bağlantısındaki PYD’nin “DAEŞ’e karşı bi’tek biz savaşıyoruz, bize destek olunmalı” lafı geçerliğini yitirdi, İran ve ilgili ortaklarının DAEŞ üzerinden sağlamaya çalıştıkları meşruiyet bitti.
3- İran, Türkiye’nin anti-DAEŞ operasyonlarını önlemek veya geciktirmek için Kandil üzerinden düğmeye basarak, ülkenin sınırlarının içinde kalmasını sağlamaya çalıştı.
4- “Nükleer anlaşma”nın güvenini yaşayan İran, bölgenin efendisi olmaya hazırlanıyordu, bir NATO içi anlaşmayla açıkta kaldı, bilin ki, daha da saldırganlaşacaktır.
5- Türkiye, “Kürt kartı siyasetine” güvenmediği Almanya başta Avrupalı müttefiklere yeni paradigmada kapıları kapattı, özellikle Alman ve İngiliz basınındaki yorumlar bu ülkelerdeki rahatsızlığı ortaya koydu.
6- Sağlam bir Türk-ABD koalisyonunun 90’lardaki Bosna-Hersek ve Kosova senaryolarını tekrarlayacağını anlayan Rusya telaşlandı ama böyle güçlü bir koalisyon karşısında yapabileceklerinin sınırlı olduğunu biliyor.
Türkiye’nin dediği oluyor
Artık Rusya ve İran, “Beşar’sız” bir Suriye’de siyasi çözüm için adım atılabileceğini anlamış durumdalar. Artık Amerika, Carablus-Mare hattında 100 km. uzunluk 50 km. derinlikli adı konmamış bir güvenlikli bölge olmadan Türkiye ile bu işi yürütemeyeceğini anlamış durumda. Bi’şey daha anladılar:

DAEŞ’le mücadele yerel milis teşkilatlarının değil güçlü orduların işi. Suriye’deki vekalet savaşının aktörleri adım adım Türkiye’nin bulunduğu noktaya geliyor.
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
İlk konuya cevap:

İran şii camilerine yapılan saldırılarda itidalli olunmasını, bu saldırıların sünniler ile şiilerin birbirine düşürülmesi için yapılan saldırılar olduğunu her zaman dile getiriyor.

Şiilere yönelik bir çok saldırı yapıldı ama şii tarafı Allah var oldukça itidalli davrandı, galyana gelmedi.

Ama insanları, her iki tarafı zapt etmek de bir yere kadar.

Yöneticiler böyle düşünse de taban böyle düşünmeyebilir.

Daha önce Irak'da şii ve sünni camilerini bombalayan 2 İngiliz askeri yakalanmıştı.

Her saldırıdan sonra şiilerin sünnilere sünnilerin şiilere kin ve öfkesi artıyor.

Bundan çıkarı olan kim bunu düşünmek lazım.

Selam ve dua ile...
 

Ebu Computer

Kıdemli Üye
Katılım
11 Haz 2013
Mesajlar
24,982
Tepkime puanı
1,501
Puanları
113
PKK, Kürtlere değil İran'a çalışıyor

Bu iddiada asılsız.

Amaç Türkiye İran Irak Suriye'de bulunan 4 kürt bölgesinin birleştirilmesi.

Batının planı bu ve Kürtlerde bu plana inanmış görünüyor.

Bu durumda bu plan bölgedeki 4 ülkeninde zararınadır.

Bu gelişmelerden bu işler İran'a yarıyor diye bir sonuç çıkarılamaz.

Selam ve dua ile...
 

redyellow

Kıdemli Üye
Katılım
20 Nis 2010
Mesajlar
2,262
Tepkime puanı
875
Puanları
113
Konum
ankara
Web sitesi
redyellow.besaba.com
"Tanklar kabeye dayanacak"

Yuh artık, arkadaş tamam abartı yapın, tamam iranın aleyhine yazın ama bu kadar da abartı olur mu ya, pes hakkaten pes.
 
Üst